| Konu: | Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 85 |
| Tarih: | 08.05.2025 |
ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Bingöl) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve kıymetli halklarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
29 Nisanda Adalet Bakanı Adli Yargı Değerlendirme Toplantısı'nda şöyle demiş: "Dosyanın içeriğini bilmeden, soruşturmadaki delillere vâkıf olmadan peşin hükümle bir kişinin suçsuz ya da suçlu olduğunu söylemek hukuk devletiyle bağdaşmaz." Platformlarda, kürsülerde yapılan konuşmaların içeriğine baktığımızda Allah'a çok şükür hukuk devletiyiz. Peki, gerçekte biz on yıldır hangi hukukla terbiye ediliyoruz? Sayın Bakanın bahsettiği hukuk devleti burası değil.
Bir diğer örneği de sizinle paylaşayım: Anayasa Mahkemesinin Ahmet Ata Uzuner kararı Resmî Gazete'de yayımlandı. Ne diyor biliyor musunuz Anayasa Mahkemesi? "Gerekçesiz her tedbir hak ihlalidir. OHAL süreci bile keyfîliğe kılıf olamaz. İltisak iddiası soyut şüpheyle değil somut olgularla ispatlanmalıdır." diyor. Şimdi Adalet Bakanı bize hukuk devleti tanımı yapıyor, Anayasa Mahkemesi kararları bize yargılamaların yasal eksenden kaydığını hatırlatıyor. Hâl böyleyken, Allah aşkına, sizlere, Sayın Bakana, Bakanlık yapmış Meclis Başkan Vekiline ve kamuoyuna sormak istiyorum: Biz on-on beş yıldır ne yaşıyoruz? Kanun hükmünde kararnamelerle 150 bine yakın yurttaş sadece işlerinden değil nefesinden edildi. EĞİTİM SEN üyesi olduğu için on binlerce öğretmen işinden atıldı. Büro Emekçileri Sendikası üyesi olduğu için on binlerce büro emekçisi işinden atıldı. Sağlık Emekçileri Sendikasına üye oldukları için on binlerce sağlık emekçisi işinden atıldı. 150 bine yakın yurttaşın, Anayasa saf dışı bırakılarak, OHAL bahane edilerek tamamen keyfî bir şekilde, iktidarın kendi istikbalini koruma amacı ve gayesiyle yaşam hakkı elinden alındı. Bunlar hangi hukuk devletinin OHAL kararları? Kâğıtta yazan ile pratikte uygulananlar arasında uçurum varsa işte orada yargı vesayet altındadır, anayasa fiilen ortada kaldırılmıştır.
Değerli milletvekilleri, işlerine son verdiniz, bitti mi? Hayır. "Pasaport alamazsınız." dediniz, "Bankada hesap açamazsınız." dediniz, "Ticaret yapamazsınız." dediniz, "Akademisyen olarak çalıştığın üniversiteye öğrenci olarak giremezsiniz." dediniz; yetmedi, KHK'lilerin platformunun sosyal medya hesaplarına erişimini engellediniz. Kısacası, KHK'lilere "Nefes almayınız." dediniz. "Siz yaşamayın, size yaşamak da yasak." diyerek bir raddeye getirdiniz. Şimdi soruyorum... Hiç utanmadan, çekinmeden bu insanlara deyin ki: "Siz yok hükmündesiniz, siz aslında yoksunuz. Bizim nezdimizde siz yaşamayı hak etmiyorsunuz." Açık açık söyleyin "Hukuk da yok, yasada yok, adalet de yok." deyin. Bir kere olsun lafınızı, eyleminizi, eğip bükmeden doğruyu cesaretle dile getirin.
Değerli milletvekilleri, iktidar, KHK'lerle yurttaşları yargılamadan, soruşturmadan işlerine son verdi, "Yargılama yoksa, soruşturma yoksa intikam var." dedi. İktidar bu insanlardan intikam almıştır. İktidar bu insanlara karşı planlı, hesaplı bir yok etme politikası uygulamıştır. Bir insanın emeği, alın teri onun onurudur, onun haysiyetidir. O yüzden insanların ekmeğiyle, alın teriyle intikam hesapları yapılmamalıdır. Düşmanlığın bile bir hukuku varken iktidar KHK'lilere düşman hukukunu bile reva görmemiştir. Tüm bunlara rağmen bıkmadan, usanmadan KHK'lilerin mücadalesinin yanındayız. OHAL KHK'leriyle hukuk dışı bir şekilde hayata geçirilen ihraçlar ve açığa almalara son verilene kadar, ihraç edilen tüm kamu emekçileri derhâl görevlerine iade edilene kadar, KHK'lerle işten atılan tüm kamu emekçilerinin işten atıldıkları süre içerisinde maddi ve manevi tüm kayıpları telafi edilene kadar "KHK'ler gidecek, biz kalacağız." diyen emekçi yoldaşlarımızla omuz omuza haklı mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu hınç düzenine, bu intikamcı anlayışa karşı, emeğin özgürlüğünü, barışı ve demokratik toplumu mutlaka inşa edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)