GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:84
Tarih:07.05.2025

İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bir kere daha, değerli Sırrı Süreyya Önder'e Allah'tan rahmet diliyorum; ailesine, DEM PARTİ'ye başsağlığı diliyorum.

Aynı zamanda, Sayın Özgür Özel'e de geçmiş olsun dileklerimi ifade ediyor, bu saldırıyı kınıyorum.

Evet, ne yazık ki yine bir torba yasayı konuşuyoruz. Torba yasayı bir yasama geleneği hâline getirmek ne devlet geleneğimize ne de anayasa geleneğimize yakışmaktadır. Torba yasaya olan eleştirimizi bir kere daha tutanaklara not olarak düşmek istiyorum.

Farkında mısınız değerli milletvekilleri, sürekli kurumlarımızla ilgili düzenlemeler yapıyorsunuz ama bir türlü kurumlarımız işlevsel hâle gelemiyor. Konuşmamda devlet kurumunun yıpranan kurumsal işleyişine dikkat çekmek istiyorum. Adalet, liyakat, ahlak ve gelenek; devleti ayakta tutan dinamiklerdir. Şimdi soruyorum: Adalet sınavında neredeyiz? Liyakat sınavında neredeyiz? Siyasi ahlak, kamu ahlakı sınavında neredeyiz? Devletimizin geleneklerini, teamüllerini koruyabiliyor muyuz? "Devlet" dediğimiz yapı ehliyetli ellerde bir adalet terazisi gibidir. Eğer bu terazinin kefesi bir kere liyakatten şaşarsa kamu düzeni, adalet, hatta toplumsal huzur zedelenir. Ne yazık ki son yıllarda bürokraside yaşanan dönüşümlerin bu dengeyi ciddi şekilde sarstığını görüyoruz. Müsteşarlık kurumu vardı, hatırlar mısınız? Şimdi bütün samimiyetimle sormak istiyorum: Bakanlıkların onlarca yıllık kurumsal hafızasını ve bürokratik refleksini yansıtan, taşra ile merkez arasında köprü vazifesi gören bu makam neden kaldırıldı? Bir bakan değiştiğinde -bakın, dikkatinizi çekiyorum, iktidar değişmiyor, bakan değişiyor- tüm üst kademe yönetimi değişiyor. Bu şekilde birikimi nasıl koruyacağız? Kurumların hafızasını nasıl koruyacağız? Teknik bilgi ile siyasal karar arasındaki dengeyi nasıl sağlayacağız? Devlette devamlılığı nasıl sağlayacağız? Burada, devleti ayakta tutan kurumsal işleyişin, teamüllerin nasıl yok olduğuna dikkat çekiyorum. Esasında teamüllerin yok olması bugün devlet kurumumuzun en önemli sorunlarından biridir. Sadece bu örnekten yola çıkarak bakın, bir çağrıyı, bir vizyonu, bir yenilenme iradesini paylaşmak istiyorum. Türkiye'nin devlet yönetiminde köklü bir reforma ihtiyacı vardır ve devletimizin bekası için bu reformu yapmak zorundayız. Çağın ruhunu yakalayan, dijitalleşmeye ayak uyduran, şeffaflığı ilke edinen ve en önemlisi "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." anlayışından hareketle vatandaşını merkeze koyan bir yönetim anlayışını tesis etmeliyiz. Bu reformun temelinde üç vazgeçilmez ilke yer almalıdır: Liyakat, şeffaflık ve siyasi ahlak. Bir kamu görevlisi, herhangi bir siyasi aidiyetle değil, yetkinliğiyle, tecrübesiyle ve adalet duygusuyla göreve getirilmelidir. Devlet kadroları kariyer ve objektif bir sınav esaslı denetime açık bir sistemle şekillenmelidir. Tam da burada Sayın Cumhurbaşkanımızın da daha önce ifade ettiği, mülakatların kaldırılması gerekliliğini bir kere daha ifade etmek istiyorum. Ayrıca, artık, Türkiye'nin gecikmiş bir gerekliliği olan siyasi ahlak yasasının kabul edilmesi, bu Meclisten çıkması da elzemdir. Kamu kaynaklarının nasıl harcandığı, atama kriterleri, siyasetin finansmanı gibi konular net kurallarla belirlenmelidir. Siyaset ve kamu yönetimi asla zenginleşmeye vesile olmamalıdır. Aksine, bu yükü omuzlayan herkes emanetin tesliminde yoksullaşmayı dahi göze almalıdır. Altını çizerek söylüyorum, siyaset üzerinden kimsenin zenginleşmediği bir düzeni inşa etmek zorundayız, beytülmalin hepimizin omuzlarında bir emanet olduğunun farkında olmak zorundayız. Tam da bu noktada devlet aklımızın feyzaldığı Hazreti Ömer'in mumu örneği artık dile getirilen bir hikâye olmaktan çıkmalı, aynıyla uygulanan bir norm hâline gelmelidir. Bu yasa sadece siyasi etik için değil, vatandaşın devletimize güven duygusunun yeniden inşası için de önem taşımaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Şahin, lütfen tamamlayın.

İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu çağ değişim çağıdır. Değişimi kendi elimizle inşa etmek ile değişime mecbur kalmak arasında bir tercihle karşı karşıyayız. Biz, bu ülkenin iyiye gideceğine ancak bunun da ancak adaletin hâkim olmasıyla, en önemlisi liyakatin ve siyasi ahlakın hâkim olduğu bir düzenle olabileceğine inanıyoruz. Bu bizim hayalimiz değil, bu bizim mücadelemizdir çünkü biliyoruz ki adalet mülkün temelidir ve o temel ne kadar sağlam olursa ülke o kadar büyür, halk o kadar mutlu, huzurlu yaşar.

"Adalet sınavında neredeyiz?" diye sordum. Bugün Türkiye'nin en önemli sorunu adalet sorunudur. Öncelikle Türkiye'de adalete güvenin tesis edildiği bir iklimi inşa etmek zorundayız.

Evet, son olarak, bu topraklarda dünyaya yön verecek nice büyük devletler kurduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) - Bugün bize düşen, bu mirasa sahip çıkmak, günün gereklerine göre devletimizi yeniden reforme etmektir diyor, bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP, İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)