GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Anayasa Mahkemesinin Hayvanları Koruma Kanunu'na ilişkin kararına, Genel Başkanlarına yapılan saldırıya, Cumhurbaşkanının söylemlerine, enflasyona ve eski Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:84
Tarih:07.05.2025

MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Anayasa Mahkemesinin adı Hayvanları Koruma Kanunu olan ama gerçekte hayvanların katledilmesinin önünü açan yasa teklifine karşı Cumhuriyet Halk Partisinin iptal davasını reddettiği bilgisi geldi. Biz bu karara hem üzüldük hem de Anayasa'ya açıkça aykırı olan bu kanunun iptal edilmemesinin hukuk dünyamızda ağır bir tahribat yaratacağını da buradan ifade etmek isterim. Ama bilinmelidir ki bizler, Cumhuriyet Halk Partililer, Cumhuriyet Halk Partili belediyeler her zaman hayvanların korunmasından yana ve hayvan haklarını en üst seviyede hassasiyetle koruyan ve tercihlerini yaşamdan yana yapan bir tutum içerisinde olacağız.

Değerli arkadaşlar, bu pazar günü -diğer parti sözcülerinin de ifade ettikleri gibi- Sayın Genel Başkanımıza alçakça bir saldırı yapıldı. Birçok yönden konuşulabilir ama bu saldırının bir kişinin ani bir kızgınlığıyla olmadığı, mutlaka arkasında azmettirenler, sırtını sıvazlayanlar, cesaretlendirenler ve bu saldırıdan bir mesaj vermek isteyenler olduğu apaçık ortada. Tartışmasız, bu konuda geniş bir görüş birliği olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, elbette birçok yönü var bu olayın ama en önemli yönü, üzerinde titizlikle durulması, nereye kadar gidiyorsa gereğinin yapılması ve bir daha böyle bir olay hiç kimseye yapılmasın diye de gerekli tedbirlerin etkili bir şekilde alınmasıdır. Bu yönüyle biz Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, söz veren, "Geçmiş olsun." diyen herkesi takip de edeceğiz çünkü bu sözlerin tutulması gerekiyor.

Özellikle bu kişinin daha iki ay önce İstanbul Büyükşehir Belediyesine gelip, "İmamoğlu'na saldıracaklar." deyip iki saatlik bir polis görüşmesinden, soruşturmasından sonra âdeta üstü örtülürcesine evine gönderilmesinin de asla kabul edilemeyecek olduğunu burada tutanaklara geçirmek isterim. Bir kişi gelip, "İmamoğlu'na saldıracaklar, öldürecekler; ben cezaeviyle bağlantı hâlindeyim, ziyaret ediyorum onları, onların böyle bir hazırlığı var." dediği zaman polisin bu kişi kimdir, nasıl bir suçludur, sabıkası nasıldır -bu, bir evlat katili- ve bu kişi cezaevinde kimlerle bağlantılıdır, kimlerle görüşmektedir; bunlara ayrıntılı bakmadan, değerlendirmeden üstünü örtmüş olması ağır bir kusurdur ve belki de bir kasıttır dolayısıyla burada ciddiyetle durulması gerektiğini ifade etmek isteriz.

Burada Sayın Cumhurbaşkanının tutumunu bir yönüyle de eleştirmek gerekir. Kendisi söylemleriyle Türkiye'deki siyasal ortamı zehirleyen, şiddeti provoke eden, şiddeti özendiren bir tutum içerisindedir. Bir kez daha söylemeliyiz ki "Cumhurbaşkanlığı yolunda daha kaç CHP'li telef olacak." sözünü biz yutmadık, sindirmedik ve asla kabul etmiyoruz. Bir Cumhurbaşkanının ağzına yakışmayacak kelimeler bunlar ve telef edeceğinin de açık itirafı olarak kabul edilmesi gereken sözler. Şimdi biz söylesek, "Sayın Cumhurbaşkanı telef olacak." desek buna ne dersiniz? Kabul eder misiniz Sayın Akbaşoğlu? Yani bunu mu söyleyelim illa? O zaman siz çıkın, özür dileyin "Bu kelime doğru değildir, bu kelime amacını aşmıştır. Böyle bir söz hiçbir kişi için kullanılamaz." deyin. Başka türlü, ben konuşmamın bir yerinde "Cumhurbaşkanı da bu yolla telef olacak." dersem ne yapacaksınız Sayın Meclis Başkanı? Tutanaklardan mı çıkaracaksınız? Bana uyarı verecek misiniz mesela? Açıkça sizi provoke ediyorum ve bir sonuç istiyorum sizden.

Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: "Umarım gereken ders alınmıştır." Bakın, gereken ders şu, gereken ders şu: Bir daha bir parti liderine, bir siyasetçiye veya kimseye böyle bir saldırı yapılmasın diye herkes tedbir almalıdır. Efendim, beyefendi, Özgür Özel'in halkı sokağa çağırmasından rahatsız olmuş -alçak için söylüyorum- ama burada -üzülerek söylüyorum- Cumhurbaşkanıyla paralel bir noktaya geliyor. Cumhurbaşkanı da sokağa davet etmeyi şiddete davet etmek olarak algılıyor. Oysa Anayasa açık, kanunlarımız açık ve bizim tutumlarımız açık. Dolayısıyla akla karayı birbirine karıştırıp oradan CHP'yi kriminalize edip alanlardaki vatandaşlarımızı peşinen suçlayıp "Şiddet övgüsü yapıyorsunuz." deyip işin içinden çıkılamaz. Ve şiddete başvurmamış olmasına rağmen hâlâ gençlerimizin cezaevinde tutuluyor olmasını da ayrıca protesto ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Emir, lütfen tamamlayın.

MURAT EMİR (Ankara) - Bu da son derece önemli. Çocuklarımızı serbest bırakın. Suçları yok, anayasal bir hakkı kullandılar, şiddet uygulamadılar, cezaevinde kalmaları için hiçbir sebep yok. O çocukların olması gereken yer sınıflarıdır, okullarıdır.

Değerli arkadaşlar, açlık, yoksulluk, işsizlik kol geziyor, 86 milyon perişan hâlde açlıkla baş etmek zorunda kalıyor, işin gerçeği budur. Son enflasyon rakamları yüzde 3 geldi. Sadece dört aylık enflasyonunuz yüzde 13,5. Hedefiniz kaçtı? Yüzde 17, Merkez Bankasının yüzde 24. Bittiniz, tükendiniz, programınız yok. "Dezenflasyon programı" dediğiniz program dört ayda çöktü. İnsan hiç olmazsa "Bizim programımız çöktü, başka bir şey yapacağız." der. Bitmiş, tükenmiş bir siyasi iktidar, 60 milyar dolar kur korumalı mevduata vermiş. Bugünkü bilgi, 60 milyar dolar. Niye?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Emir, lütfen tamamlayın.

MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Niye 60 milyar dolar verildi? Çünkü Sayın Cumhurbaşkanının "Ben ekonomistim." saplantısı. Açık söylüyorum, bu bir saplantıydı. "Nas varken faiz veremem." dedi. E, nas ortadan mı kalktı? Veriyorsunuz yüzde 50 faizi, yüzde 50 faizle döviz biriktiriyorsunuz, 60 milyar doları 19 Mart cuntasını desteklemek için yakıyorsunuz. Böyle bir iktidarsınız siz. O da yetmiyor, 60 milyar dolar da 19 Mart cuntasını korumak için yakıyorsunuz. 120 milyar dolar iki saplantının maliyeti; biri nas saplantısı, diğeri Ekrem İmamoğlu'nu cezaevine koyma saplantısı.

Bu millet sizin bu uygulamalarınız yüzünden bu açlığa mahkûm değil ki. Bu açlığın sebebi Recep Tayyip Erdoğan'dır.

Değerli Arkadaşlar, bir konuyu da gündeme getirip sabrınızı zorlamayacağım. Medipol Üniversitesi, Fahrettin Koca'nın üniversitesi, olağanüstü. On yılda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Emir, son kez uzatıyorum, lütfen tamamlayın.

MURAT EMİR (Ankara) - Toparlayacağım da Fahrettin Koca'nın serveti iki dakikaya sığmıyor Sayın Başkan.

On iki yılda 12 hastane yapmış, hepsi teşvikli, hepsi kamu arazisi neredeyse. Gar binası tahsis edilmiş, Tekel binası tahsis edilmiş. Şimdi, vatandaşın "Ortaokul yapın." diye hibe ettiği arsaya çökmüşler, otopark yapıyorlar. Hepsinde imar, işi bir yerinden uydurmuşlar, bir yerinden ihale var gibi gösteriyorlar, bir yerinden "Efendim, üniversite arazisi." diyorlar. Olağanüstü bir zenginleşme var. Niye? Çünkü suyun başında durmuş, bal tutan parmağını yalamış. İşte AKP düzeni. Milletin arsasından elinizi çekin; milletin arsası, kamunun arazisi, kamunun binasıyla bir özel üniversiteyi hem de Bakanın üniversitesini böyle büyüttünüz ya, yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)