Konu: | Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 82 |
Tarih: | 30.04.2025 |
HAYDAR ALTINTAŞ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz bir çıkmaz sokakta, sanki yolumuzu kaybettik. Bunu kendi kendimize söyleyebilsek belki yolumuzu bulacağız. Alabora olacak bir gemi gibi rüzgâr ne yönden gelirse o yana dönüyoruz. Davul milletin boynunda, tokmak iktidarın elinde; istediğin kadar zam yap, istediğin kadar vergi koy, karşılığında millete herhangi bir şey verme. Bütün bu uygulamaların sonucunda asimetrik bir uygulama siyaseti, ülkeyi yönetirken işleri daha da karışık hâle getirmekte ve uzlaşmaz noktaya taşımaktadır. İktidarı ekonomik kaynaklara sahip olma aracı olarak görürsünüz, çatışmacı bir düzen kurarsınız. Bu düşünce, lider merkezli, otokratik bir sistem yaratır; hâlbuki güç yasalardan alınmalıdır, yasa dışı güç güç değildir. Kutuplaşan toplumların müşterek geçmişi yoktur, müşterek geçmiş yoksa müşterek gelecek de yoktur. Kutuplaşma toplumları çürüktür. Demokratik sistemde toplum ve devlet çatışmasını, kutuplaşmaları siyasi partiler ortadan kaldırır. İktidar ve muhalefet ilişkisinin dengeli bir yapıya kavuşması siyasi partilerin kurumlaşmasına bağlıdır. Sistem, iyi hazırlanmış anayasalar kadar örgütlenmiş siyasi partiler eliyle yürür. Kısacası, siyasi partiler milletin sorunlarını çözmek için vardır. Bunun yolu da iyi işleyen çağdaş bir partidir. Çağın devletini çağın partisi kurar ve yönetir. Bugün siyasi partiler milletin sorunlarını çözmek yerine kendileri bizatihi sorun hâline gelmiştir. Nereye bakarsak bakalım, ortalıkta gözüken ne çağdaş bir parti ne de bu çağdaş parti tarafından yönetilen bir çağdaş devlet vardır.
Değerli arkadaşlar, burada bugün bir kez daha kamuoyuna "Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" olarak sunulan ama aslında hukuk sistemimizi delik deşik eden bir torba kanunla karşı karşıyayız. Bu yönetim, iktidarın alışkanlık hâline getirdiği bir istismar aracıdır. Senelerce yasama tekniğini değil demokrasimizin hukukunu, üstünlüğünü ve halk iradesini de doğrudan tehdit eder hâle gelmiştir bu işlem. Torba kanun uygulaması yasaların öngörülebilirliğini ortadan kaldırmakta, denetimi zorlaştırmakta ve halkın yasa yapım süreçlerine katılımını neredeyse imkânsız hâle getirmektedir. Anayasa’nın 2'nci maddesinde tanımlanan hukuk devleti ilkesi, yasaların açık, belirli, istikrarlı ve şeffaf olması gerektiğini emreder, oysa bugün önümüzde duran bu paket çok sayıda yasayı tek bir metin içerisinde, çoğu zaman ilgisiz hükümleriyle beraber bir araya getirerek milletvekillerinin denetimini ve katkısını da işlevsizleştirmektedir. Torba dolusu yasa, paket paket kanun! Bu yasama organının görevi yasama yapmaktır ancak bu yöntemle Türkiye Büyük Millet Meclisi icranın sekretaryası hâline getirildiği için yasama yapma görevi neredeyse İkinci Meşrutiyet'in parlamentosuyla eş noktaya gelmiştir. İkinci Meşrutiyet'in 3 paşasının elinde bulundurduğu bütün yetkilerin tamamını hatta daha fazlasını Sayın Cumhurbaşkanımız Parlamentoyu fesih yetkisini de beraberinde bulundurmak kaydıyla kullanabilmektedir. Dolayısıyla Komisyon çalışmaları da göstermektedir ki uzman görüşleri dikkate alınmaz, sivil toplumun sesi duyulmaz; bu, sadece yasama kalitesini düşürmekle kalmaz, halkın iradesine saygıyı da zedeler.
Değerli milletvekilleri, bu düzenlemelerin ortak bir yönü var: Hukuku iktidarın kısa vadeli siyasi hedefleri doğrultusunda esnetmek, hukuku araçsallaştırmak ve onu bir toplumsal sözleşme olmaktan çıkarıp bir iktidar mühendisliği aracına dönüştürmektir. Anayasa'ya, yargı bağımsızlığına, temel hak ve özgürlüklere aykırı düzenlemeler torba kanunlara gizlenerek geçiriliyor. Bu, sadece teknik bir sorun değil, hukuk devletinin ruhuna da bir saldırıdır. Bütün bunların sonucu olarak ortaya çıkan bu tabloya biz "sivil vesayet" diyoruz. Evet, sivil vesayet askerî vesayeti geçmiş durumdadır yani demokratik yetkisini halktan almayan bir yürütme erkinin yasama üzerindeki etkisini her geçen gün daha da artırdığı bir denetim düzeni. Parlamentonun işlevsizleştirildiği, milletvekillerinin iradesinin baypas edildiği, yargının bağımsızlığının zedelendiği bir sistem halkın değil iktidarın ihtiyaçlarına göre çalışan bir düzen hâline gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Altıntaş, lütfen tamamlayın.
HAYDAR ALTINTAŞ (Devamla) - Bu yeni vesayet düzeninin başlıca unsurları Cumhurbaşkanlığı sarayındaki danışmanlar, kurullar, ofisler, başkanlıklar ve Mehmet Uçum Bey gibi her şeyi bildiğini iddia eden görevlilerdir. HSYK, RTÜK, BTK, Devlet Denetleme Kurulu gibi kurumlar bu yasasızlığın ve bu kanunsuzluğun tetikçisi hâline gelmiştir. 28'inci Yasama Döneminde çıkarılan rezerv alan, Siber Güvenlik Yasası ve Kamu Denetçiliği düzenlemeleri halkı denetlemek için kullanılan araçlara dönmüştür.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; demokrasi katılım, denetim, hesap verilebilirlik, şeffaflık ve hukukun üstünlüğü demektir. Bu torba kanun pratiğinde bu ilkelerin hiçbirisini göremiyoruz. Bizler milletin iradesini temsil eden ve bu yüce çatı altında yargı bağımsızlığını savunmaktan, hukukun üstünlüğünü ve anayasal dengeyi korumaktan asla vazgeçmeyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR ALTINTAŞ (Devamla) - Her torba kanun halkın iradesine atılan bir düğümdür. Biz bu düğümleri çözeceğiz ve bu düzeni değiştireceğiz.
Teşekkür ediyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar