Konu: | Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 82 |
Tarih: | 30.04.2025 |
GÜLCAN KIŞ (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Görüşmekte olduğumuz torba yasanın 1'inci maddesi kâğıt üstünde bakan müşavirlerinin atanmasına dair teknik bir düzenleme gibi sunuluyor ancak hepimiz biliyoruz ki bu sadece bir kılıf. Anayasa Mahkemesi tarafından yetki aşımı gerekçesiyle iptal edilen bir hükmün şimdi Meclis eliyle yeniden yasalaştırılmasıdır yani sadece bir teknik düzenleme değil yürütmenin yasama üzerindeki denge, denetim sınırlarını tamamen ortadan kaldırma çabasıdır. Anayasa Mahkemesi açıkça der ki: "Kamu hizmetine girme hakkı, mülkiyet hakkı gibi temel haklar kanun hükmünde kararnameyle düzenlenemez." Ancak AKP iktidarı iptal edilen düzenlemeyi noktasına, virgülüne dokunmadan bu kez "yasa" adı altında dayatmaktadır. Ne ilgili komisyonların görüşleri alınmıştır ne de teknik analizler yapılmıştır; yine bir torba, yine bir oldubitti.
Değerli milletvekilleri, yirmi üç yıldır bu ülkeyi yöneten iktidar, hukuku değil sarayın çıkarlarını gözeten bir düzeni inşa etmeye devam etmektedir. Bu teklif, bir kamu görevi tanımı değildir, saraya sınırsız ve belirsiz atama yetkisi verecek bir sadakat sistemidir. Anayasa’nın 128'inci maddesinde "Kamu görevlilerinin görev ve yetkileri kanunla düzenlenir." denilmektedir ancak bu düzenleme iktidara boş bir çek veriyor. Devleti kişiselleştiren, kurumsallığı çözen anlayış tam olarak da budur. 2017'de getirdiğiniz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi bile size fazla geldi, uyum yasaları çıkarılmadı. 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle Meclis devre dışı bırakıldı. Anayasa Mahkemesi ise bu hukuksuzluğu iptal etti. Şimdi aynı düzenlemeleri yasayla yeniden yürürlüğe sokarak bu iptali boşa çıkarmaya çalışıyorsunuz; bu, açıkça Anayasa'ya meydan okumaktır.
Değerli milletvekilleri, bu teklif sadece hukuk dışı değil aynı zamanda siyasi hesaplaşmanın da bir ürünüdür. Devleti yönetmek yerine rakiplerinizi etkisiz hâle getirmeye çalışıyorsunuz. Cumhurbaşkanı adayımız İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu'na karşı yürütülen operasyon bu çürümüş düzenin en somut örneğidir. Cumhuriyet Halk Partili belediyelerimizde açık aradınız, aylarca taradınız, iftira ürettiniz ama hiçbir şey bulamadınız. Yetmedi, başkanlarımızı etkisiz kılmak için devletin tüm imkânlarını seferber ettiniz ama ne yaparsanız yapın bunu başaramayacaksınız. Bakın, artık milletin canı yanıyor. Kira ödeyemeyen emekli, umudu kalmayan işçi, atanmayan öğretmen, üretimden kopan çiftçi; bu sorunların hiçbiri bu torba yasalarla maalesef çözülemedi. Ama siz ne yapıyorsunuz? Her ay bir torba yasayla önümüze geliyorsunuz çünkü bu torbaların içi halka değil saraya hizmet ediyor. Bu sistemle ne adalet sağlanabilir ne refah üretilebilir ne de demokrasi kurulabilir. Kamu kaynakları saraya yakın olanlara aktarılırken halk derin bir yoksulluğa mahkûm edilmiştir. Meclisin denetim yetkisi yok edilmiş, bütçe hakkı işlevsizleştirilmiş, ifade özgürlüğü de baskı altına alınmıştır. Şimdi, bir de Cumhurbaşkanı bugün çıkıp "Cumhurbaşkanlığı hevesi yolunda daha kaç Cumhuriyet Halk Partili telef olacak." diyebiliyor. Bu söz sadece bir partiye değil milletin seçtiği belediye başkanlarına, milletvekillerine, doğrudan seçmen iradesine yöneltilmiş ağır bir hakarettir. Bir Cumhurbaşkanının bu ifadeyi seçmesi sadece siyaseti değil insan onurunu da aşağılayan bir dildir. Hiç merak etmeyin; telef olan, bu halkı yıllardır yoksulluğa mahkûm eden, liyakatsizliği ödüllendiren, gençleri umutsuzluğa sürükleyen çürümüş AKP iktidarı olacaktır. Biz bu nobranlığa karşı inadına demokrasiyi, inadına halkı, inadına hukuku savunacağız. Siyaseti değersizleştirmeye, Meclisi sarayın noteri hâline çevirmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.
Değerli milletvekilleri, bu torba yirmi üç yıllık yozlaşmış düzenin sürdürülebilirliğini sağlamaya dönük bir adımdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kış, lütfen tamamlayın.
GÜLCAN KIŞ (Devamla) - Teşekkür ederim.
Biz, bu düzenlemeyle de dayatılan bu çarpık sisteme de itiraz ediyoruz. Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir hüküm Meclis eliyle diriltilemez. Parlamento sarayın icazet makamı değildir ve biz halkın temsilcileri olarak bu teklifin karşısında durmayı anayasal bir görev sayıyoruz ve diyoruz ki: Hemen seçim sandığı gelmelidir. Halkımız kimin hizmet ettiğini, kimin tehdit ettiğini, kimin hesap verdiğini ve kimin kaçtığını çok iyi biliyor. Sandığı önümüzde, adayımızı yanımızda istiyoruz diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)