GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:82
Tarih:30.04.2025

YENİ YOL GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Siyasetçiler iki şeyden hoşlanırlar: Bir, alkıştan hoşlanırlar; iki, oydan hoşlanırlar, sandıktan oy çıkınca hoşlanırlar. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ama aynı zamanda da siyasetçiler böyle mahşerî kalabalıklara hitap edince de çok mutlu olurlar, böyle mahşerî kalabalıklara hitap edince.

Değerli milletvekilleri, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname torba kanun teklifinin 1'inci bölümünün geneli hakkında konuşacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kamuda liyakat ilkesi bağlamında Bazı Kanunlar ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi önümüzde. Evet, yine adı "torba" olan yeni bir kaptıkaçtı kanun düzenlemesiyle karşı karşıyayız. Madem kanun teklifinin gerekçesi kamuda liyakat ilkesi bağlamında bazı düzenlemeler yapmak, o zaman niye torba kanun olarak huzura getiriyorsunuz? Bakınız, söz konusu bu düzenleme 32 maddeden mürekkep ve adı da kamuda liyakat ilkesi bağlamında Bazı Kanunlar ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ama içinde 13 farklı kanun ve 1 kanun hükmünde kararname -375 sayılı kanun- olmak üzere toplam 14 kanunda, kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılmasında bir beis görülmemiş; maşallah, barekallah. İktidar, özellikle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nu ilgilendiren 3'üncü madde, 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nu ilgilendiren 1'inci madde, 2879 sayılı Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığına İlişkin Kanunu ilgilendiren 1 madde, 3238 sayılı Savunma Sanayii Kanunu'nu ilgilendiren 1 madde, 3289 sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu'nu ilgilendiren 1 madde, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun'u ilgilendiren 2 madde, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nu ilgilendiren 3 madde, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nu ilgilendiren 1 madde, 6004 sayılı Dışişleri Bakanlığı Personeline İlişkin Kanun'u ilgilendiren 1 madde, 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu hakkında 3 madde, 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu hakkında 2 madde, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu hakkında 1 madde, 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu hakkında 1 madde, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hakkında da 9 maddeye imza atılmış burada. Bu bile beni "torba kanun" denen bu saçmalık hakkında bir iki kelam etmeye mecbur bırakıyor.

Huzurdaki kanun metni bohçacıların ne var ne yok bir çuvala doldurup mahalle aralarında bir şeyler sattığı gibi, iktidarın benzer bir anlayışla adına "kanun düzenlemesi" diyerek Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiği ve bir çeşit işportacılığın modern ve afili hâli olan bir ucube sistem, bir şeyle karşı karşıyayız. İktidar, ihtiyacı olan her meseleyi yalap şalap hazırlıyor, sonra bir torbaya doldurup Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna getiriyor ama ne yazık ki bu konular milletimizin değil iktidarın istediği şeyler oluyor hep. Hadi bu sizin siyasetinizin bir gereği, peki devlet ciddiyeti, ülke hassasiyeti, millet iradesi ve teamüller nerede?

Değerli milletvekilleri, bakınız, uzunca bir zamandır ne bir kanun sistematiği bırakıldı ne de Türkiye Büyük Millet Meclisine bir saygı bırakıldı. Gerçekten anlamak istediğim için soruyorum: Böyle ne olduğu, ne anlattığı, neyi kapsadığı belli olmayan bir kanun düzenlemesi olur mu hiç? Böyle bir kanun içeriği ve başlığı olur mu? Ne demek Allah aşkına, Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi? Bu işte bir yanlışlık, bir eksiklik, bir garabet yok mu? Sizler türlü gerekçelerle buna bir izahat getireceksiniz ama ben bu hâliyle huzura getirilen ve adına "torba yasa" denilen bu garabet uygulamaya ilkesel olarak hep karşı çıktım. İçinde ne olduğuna bakmadan "hayır" oyu verdiğimi ve bundan sonra da "hayır" oyu vereceğimi söylüyorum. Milletimizin ihtiyacı olan birkaç hususu bonus olarak koyup kendi işinize gelen ve milletimizin aleyhine olan ne kadar saçmalık varsa bu torbanın, bazen de çuvalın içine boca ediyorsunuz. Bu "torba" ya da "çuval" denen yasa teklifleri ne kanun sistematiği bıraktı ne de hangi konunun, hangi yasal mevzuat içine dercedileceğine ilişkin bir düzen bıraktı. Bu nedenle, uzun uzadıya bu garip ve ucube mantıkla huzura getirilen bu metin hakkında konuşmayacağım. Nasıl olsa kendiniz çalıp, kendiniz oynuyorsunuz. Öyle ki iklim kanunu teklifinde olduğu gibi, mesela söz konusu kanun teklifini canhıraş savunuyorsunuz, biz itiraz ediyoruz, umursamıyorsunuz, sonra komisyona getiriyorsunuz; sonra komisyondan tekrar yine laf dinlemeyip, söz dinlemeyip tekrar Genel Kurula getiriyorsunuz. Bir iktidar karar alıyor, sonra da kanun metnini geri çekiyorsunuz, bu sefer de onu alkışlıyor ve onu savunuyorsunuz. Hani bu kanun çok güzeldi, alkışladınız, getirdiniz, hiç söz söyletmediniz bize; ardından da geri çekerken de "İyi yaptık, oh ne güzel." diyorsunuz. Tamam, "parti disiplini" denilen bir şey var ama bu başka bir şey arkadaşlar, milletimizin gözü önünde olup bitiyor bütün bunlar. Bu kadar geri vitesler, çelişkiler inanın normal değil. Sözü bu garip anlayışın huzura getirdiği gariplikle fazla uzatmayacağım çünkü ülkemizin yaşadığı bir büyük doğal felaketten bahsedeceğim.

Değerli milletvekilleri, yaklaşık on gün kadar önce İç Anadolu, Ege, Doğu Anadolu, Karadeniz, Marmara olmak üzere ülkemizin 65 vilayetinde büyük bir felaket yaşadık, don felaketi yaşandı ve çiftçimiz çok ciddi şekilde darbe aldı. Gıdalarımız da gelecek sene pahalılaşacak. Yeni açıkladılar biliyorsunuz, bir şahıs açıkladı, dedi ki: "80 liraya satmış olduğum bir kayısı kurusunu şimdi bugün 360 liraya çıkarttık." Çünkü yok; kayısı yok, erik yok, badem yok, kiraz yok ve de her şeyden önemlisi üzüm yok.

Bakın, Türkiye'de "arıcılık" diye bir sistemimiz var biliyorsunuz. Arıdan bal yiyoruz, bu balları. Türkiye bir bal ülkesi ve orman yangınlarıyla beraber bizim de Muğla'da bal arıcılığı konusunda yani çam balı konusunda bütün arılarımızın kovanları bitmişti.

Şimdi, Türkiye'de 100 bine yakın kişi arıcılıkla uğraşıyor, çok da güzel bir sistemleri var ve bunlar bulundukları yerlerden seyahat ederek, hareket ederek bu arıları bal tedarik edecek hâle getiriyorlar. Peki, her yıl bunlara ne yapıyordunuz? Teşvik veriyordunuz değil mi Hükûmet olarak? Tarım ve Orman Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak teşvik veriyordunuz bu arıcılıkla uğraşanlara. Kaç liraydı? Kovan başı 100 lira ila 150 liraydı. Geçen sene seçim vardı. Seçim olduğu için de hemen bunları ödediniz ama bu sene seçim yok değil mi? Hangi aydayız biz? Nisan ayındayız. Mayıs geldi, yarın 1 Mayıs; mayıs ayına gelindi ama hâlâ bu çiftçilere, bu arıcılara, bu 100 lira ila 150 lirayı vermediniz. Ne zaman verileceklerini soruyorlar, "Bilmiyoruz." diyorsunuz. Ondan sonra da "Paramız var, çok zenginiz ve de hiç kimseyi mağdur etmiyoruz, herkes hayatından memnun." diyerek bu şekilde bizleri de uyutmaya çalışıyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, şimdi Manisa'yla ilgili söyleyeceğim. TARSİM bir sigorta sistemi. Rekabet var mı? Yok, TARSİM'de bir rekabet yok. Peki, fiyatlar hakikaten makul mu? Hayır, fiyatlar da makul değil. Fiyatlar çok yüksek ve çiftçiler kolay kolay da bu sigortayı yaptıramıyorlar çünkü astarı yüzünü geçen bir yapıyla karşı karşıya kalıyorlar. Ardından, daha büyük bir tehlike bekliyor bizi. Bu TARSİM, şimdi, Manisa'da geldiler ve bütün bağlarla ilgili 31.726 kişinin şikâyetini göz önünde bulundurarak bir tespitte bulundular. Yeter mi? Yetmez ki. Bu tespitten sonra "Bu yıl bu bağlar hakikaten üzüm verecekler mi?" bunun tespitini yapacaklar ve bu da ne kadar zaman sürecek belli değil. Ardından da ne olacak? Bunların paraları ödenecek değil mi? Paraları da ödenmeyecek, çok geç ödeyeceksiniz çünkü hazinede para yok, tamtakır bir hazine ve bu insanları mağdur etmeye devam edeceksiniz. Gelecek sene de üzüm yiyemeyeceğiz çünkü bu bağların dal yapması lazım, gelecek sene dal yapacaklar ve öyle 10 kiloluk, 5 kiloluk bizim asma üzümlerimiz oluşmuş olacak. Daha büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız Manisa'da; su felaketiyle karşı karşıyayız, su kıtlığıyla karşı karşıyayız. Nedir bu su kıtlığı? Şimdi, biz sulama sistemi yapacağız. Dünyanın 7'nci büyük ovası Manisa Gediz Ovası. Bu Gediz Ovası'nda her şey yetişiyor, yılda 3 defa ürün alıyoruz biz. Peki, bu ürünleri alabilmek için neye ihtiyacımız var? Suya ihtiyacımız var. Su ihtiyacını giderebilecek miyiz? Hayır, gideremeyeceğiz çünkü barajlar yapılmadı. Bu barajlar nerede? Ahmetli Barajı, Kelebek Barajı nerede ve de Akhisar Gördük Barajı nerede? Bunlar tamamlanmadı, sulama sistemleri tamamlanmadı. Hatırlarsa eğer iktidar partililer "Bin Günde Bin Gölet" diye bir projeleri vardı. Bu Bin Günde Bin Gölet projesi ne zaman başladı? 2017-2016'lı yıllarda başladı. Kaç sene geçmiş aradan? Beş buradan var, üç sene, dört sene oradan var, dokuz sene geçmiş. Hakikaten bin göleti merak ediyorum ben, bu bin gölet nerede? Manisa'da 46 gölet yapılacaktı, bu 46 göletin ancak 10-15 tanesi bitti, diğer 4-5 tanesinin sulama sistemleri bile yapılmadı çünkü niye yapılmadı söyleyeyim sizlere? 46 göleti aynı anda başlattılar. Bu 46 göleti aynı anda başlattığınızda ihalelerini yapmak, ön proje ihalelerini yapmak, ihaleleri yapmak ve buraların temellerini atmak, daha sonra da bunu tamamlamak, sulama sistemini yapmak zaman alıyor ve paranızın tamamını oraya veriyorsunuz. Oysaki 10 tanesini yapmış olsaydınız, daha sonra bu 10 tanesi hayata geçtikten sonra burada insanlar patateslerini sulayabilselerdi veyahut da kirazlarını sulasaydılar, üzümlerini sulamış olsaydılar veya zeytinlerini sulamış olsaydılar ardından da böyle bir felaketle karşılaşmamış olacaktık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdağ, lütfen tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.

Suyumuzun olması gerekiyor ve Manisa'da yer altı suları tükenmek üzere. Neden? Çünkü sularımızı toplayamadınız, bizim barajlarımızı yapamadınız, göletlerimizi yapamadınız ve bunun sıkıntısını yaşıyoruz. Damlama sistemine geçemediniz, geçemeyince de ciddi bir problemle karşı karşıyayız. Eğer kuraklık başlarsa ki havalar ısınıyor, ardından buraların sulamasını da tam ve kâmil manada yapamayacağız. Yine, aynı şekilde, ürünlerimizde mutlaka ki kurumalar meydana gelecek, verimli bir ürün elde edemeyeceğiz. Zaten, biliyorsunuz, bu ürünlerin çoğunluğu yurt dışına gönderildikten sonra pestisit nedeniyle tekrar, yeniden Türkiye'ye gönderiliyorlar ve bunu da inanın Türkiye'deki vatandaşlarımız yiyorlar değerli arkadaşlar. Vatandaşlarım, siz yiyorsunuz. Daha yeni, geçen gün Türkiye pazarlarına sevk edilen bütün meyve ve sebzelerin çoğunluğunun pestisitli olduğunu tespit ettiler ve bunu Avrupalılar tespit ediyor da biz niye tespit etmiyoruz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - O nedenle, bu torba yasaya "hayır" diyoruz. Türkiye'nin gerçek meseleleriyle uğraşmak adına doğru kanunlar getirin ve doğru işler yapın. Kanun hükmünde kararnameler iptal edilmiş, şimdi buraya geliyor. Anayasa Mahkemesi iptal etmiş, yine aynısını yapıp göndereceksiniz, sonra da "Türkiye zengin oldu, mutlu oldu, özgür oldu." diyeceksiniz ama millet de sandıkta size diyecek ki: "Özgür olmadık, mutlu olmadık ve de zengin olmadık; gereğini yapıyoruz."

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)