Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 82 |
Tarih: | 30.04.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin araştırma önergesi vesileyse hukuk devletinin temel ilkelerinden olan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının sistematik bir biçimde ihlal edildiği, çok yakıcı bir meseleyi, keyfi tutuklama ve uzun tutuklamayı konuşmak için söz aldım.
Türkiye'de tutukluluk artık bir istisna olmaktan çoktan çıktı; bir ceza yöntemine, bir sindirme aracına dönüştü. Tutuklama kararları suçun niteliğine, delil durumuna, kaçma şüphesine değil siyasi kimliğine, ifade özgürlüğünü ve örgütlenme özgürlüğünü kullanma biçimine göre veriliyor. Yargı, yürütmenin gölgesinde taraflı ve bağımlı, demokratik siyaset, toplumsal muhalefet, sendikal mücadele, akademik ifade özgürlüğü keyfi tutuklamaların, uzun tutukluluk ihtimalinin tehdidiyle baskı altına alınıp susturulmakta. Bu uygulama sadece bireyleri değil tüm toplumsal hareketleri de bütünlüklü bir şekilde, hedef altına alan bir baskı politikasının parçası; bilinçli, belirli, sistematik. 8 Marttan önce kadınların, 21 Marttan önce Kürtlerin ve gençlerin, her cumartesi günü abluka altına alınan cumartesi insanlarının ve bugün 1 Mayısını kutladığınız işçi ve emekçilerin... 200'e yakın operasyonun yapılması tam da bu sistematik, belirli siyasi operasyonun bir parçası. Tutuklama kararlarını mahkeme kararından önce avukatlar A Haber'den öğrenir bir hâle geliyor. Bu tutuklamaların hepsi keyfiyetin, siyasallaşmış yargının fotoğrafını açıkça önümüze koyuyor, bir tesadüf olmadığını gösteriyor. Bunu sadece bir siyasetçi olarak, hukukçular olarak, iç hukuktaki barolar değil Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler yıllık raporları... Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesinin 2024 Raporu'nda yer alan değerlendirmeler yer alıyor: "Türkiye'de insan hakları savunucularını, gazetecileri, avukatları, Kürt aktivistleri, siyasi muhalefet üyelerini, STK üyelerini bir cezalandırma, korku aracına dönüştüren tutuklama yönteminden vazgeçmeli, sadece kanuni değil uygulamada da güvence altına alınmalıdır." diyor.
Yine, AİHM'in Demirtaş, Yüksekdağ ve Kavala kararlarını hatırlatırım size. Türkiye özgürlük ve güvenlik hakkını siyasi bir amaçla kullandığı tescillenmiş bir ülke. Uluslararası arenada buna rağmen, aradan yıllar geçmesine rağmen bundan ders alınacak önlemin alınacağı yerde her ay, her operasyonda, her sıkıştığında siyasi muhaliflere ve mücadele alanlarına operasyonlara geri dönüyor. Parti üyelerimiz, milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız, kadın hakları savunucuları, üniversite öğrencileri, grevdeki işçiler, on binlerce insan sadece hakça düzen, eşitlik ve onurlu bir yaşam istediği için şu an hapishanelerde. Tutuklama kararını keyfiyete göre veriyorsunuz. Tek bir örnekle iki ayrı makası anlatacağım size.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aslan, lütfen tamamlayın.
NEVROZ UYSAL ASLAN (Devamla) - Şırnak'ta 15 yaşında bir kıza istismarda bulunduğu sabit olan Vali koruması sabit adrese sahip olduğu için kaçma şüphesi olmadığı gerekçesiyle adli kontrolle bırakılıyor ama aynı yerde 15 yaşındaki bir çocuk -ya da 30 yaşında- örgüt propagandası yapmaktan, Cumhurbaşkanına hakaretten hakkında tutuklama kararı verilebiliyor. Peki, bu tutuklama kararı bu hâliyle bitiyor mu? Mahkemeye çıktınız müebbet alsanız bile, otuz yıl cezaevinde kalsanız bile bitmiyor. Bu keyfî tutuklama hâli son üç buçuk yıldır "kurul kararları" adı altında paralel yargılama ve fiilî özgürlük ve güvenlik hakkının ortadan kaldırılması eliyle paralel mekanizmalarla sürdürülüyor. "İyi hâl" adı altında ortaya koymuş olduğunuz bu husus sadece tutuklamayla değil, infaz sürecinde de devam ediyor. Her iki durumda da tutuklama kararından infaz sürecine devam eden süreçte de...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NEVROZ UYSAL ASLAN (Devamla) - Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)