GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Samsun'un Canik ilçesinde meydana gelen heyelana, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'nin nüfus artış hızıyla ilgili ifadesine ve Sağlık Bakanının "aile" tanımına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:81
Tarih:29.04.2025

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz akşam Samsun'da Canik'te Türkiye'nin hiç görmemesi gereken, hiç yaşamaması gereken bir felaket yaşandı. 1 anne, 1 baba, 2 küçük yavru, yolculuk esnasında bir benzin istasyonuna arabalarını çektiler ve daha sonra baba ve 2 yavru aracın içerisindeyken maalesef bir anda hayata veda ettiler. Peki, böyle bir tabloyu biz bugün "kader" diye mi izah edeceğiz? "Başınız sağ olsun." diyerek mi geçiştireceğiz? Ölümün bu kadar sıradanlaştığı, her alanda, her çeşit ölümün yaşandığı bu ülkede kimseye hesap soramayacak mıyız? Bu 2 küçük yavrunun yaşam hakkını kim teyit edecek, kim tescil edecek, kim hesap verecek bunun için? Dönüp baktığınızda, bakıyorsunuz, hem Canik hem Samsun tam yirmi küsur yıldır iktidar tarafından yönetiliyor ve aynı bölgede on iki yıl önce bir sel felaketi yaşanmış. O benzin istasyonunun sahibinin orada, o alanda, 300 metre ötede bir alışveriş merkezi var. O dere yatağına yapıldığı için, doğru düzgün ıslah yapılmadığı için, yandaşlardan ve çevreden alınmış birtakım usulsüz izinlerle ve ruhsatlarla oraya yapıldığı için, oraya bir sel geldi ve büyük felaket yaşandı. Aynı yere TOKİ konut yapmış ve o TOKİ'nin konut yaptığı yerde, on iki yıl önce tam 12 vatandaşımız sel nedeniyle hayatını kaybetmiş. Hesap soramayacak mıyız Allah aşkına? Bu küçücük yavruların, hayata gencecik, küçücük yaşta veda etmiş o çocukların hakkını soramayacak mıyız? Diyoruz ki "Nüfus sayısı artsın." Çocukların göz göre göre öldüğü bir ülkede nasıl artıracağız biz nüfus sayımızı? Bakın, göstereceğim şimdi, Allah aşkına şöyle bir yere kim ruhsat verir? Bir tane levha koymuşlar "Taş düşebilir." "Heyelan gelebilir." tarzında bir ilan koymuşlar veya bir ikaz koymuşlar. Allah aşkına "Türkiye Yüzyılı" dediğiniz bir ülkede böyle bir manzaraya, böyle bir fotoğrafa Türkiye layık mı? Bakın, az ilerisinde, 300 metre ilerisinde yaşanmış bir heyelan. Bir devlet kuruluşu bundan ibret almaz mı, ders almaz mı, tedbir almaz mı? Sadece burada değil. Buyurun, İzmir; Allah'tan bir felaket yaşanmadı, aynı şey İzmir'de de var. Buyurun, size Ankara'dan örneklerini göstereyim, aynı şey. Nedir bu rant? Nedir bu açgözlülük? Nedir bu baktığınız her yerde talan görme anlayışı? Böyle bir anlayışla bu ülkeyi siz nereye taşıyacaksınız?

Buradan ilgililere açık çağrı yapıyorum: Hesap vermeli birileri, hesap vermeli ki bir daha bunlar olmasın. O küçücük yavruların gencecik yaşta, küçücük yaşta hayata veda etmelerinin sorumluluğu olmalı. Birileri bunun sorumluluğunu almalı.

Sayın Erdoğan'ın resmî sosyal medya hesabında bir ifade var, onun üzerinden bir değerlendirme yapacağım. Dün dedi ki Sayın Erdoğan: "Türkiye nüfus artış hızı bakımından kritik bir kavşağa gelmiştir." Doğru. "Muhalefet buna önem vermiyor olabilir, absürt argümanlarla bunu sulandırmak istiyor da olabilir." Bunu kim söyledi? Yirmi üç yıldır bu ülkeyi yöneten Sayın Erdoğan söyledi. Ülkenin içinde bulunduğu bu kritik aşamada bile bu ülkede nüfus sayısının veya çocuk sayısının veya doğurganlık oranının düşmesini bile muhalefete yükledi.

Şimdi örnek vereceğim size. Bakın, sadece nisan ayında bu güzel ülkede 4 tane çocuk işçimiz hayatını kaybetti. Abdurrahman Niğde'de makineye kolunu kaptırdı, hayatını kaybetti kanlar içerisinde. Yusuf Konya'da sondaj kuyusu açılırken bir demir boru koptu, yüzüne çarptı, hayatını kaybetti. Mehmet Kayseri'de kum ocağında çalışırken Kızılırmak'a düştü, boğularak hayatını kaybetti. Necip Fazıl Samsun'da çalıştığı inşaatın 2'nci katından düştü ve hayatını kaybetti. 4 çocuk, Allah aşkına, 4 çocuk bir ay içerisinde hayatını kaybetti. Kime soracağız bunun hesabını? Rakamlara bakıyoruz: Son on bir yıl içerisinde 742 çocuğumuz iş kazasında hayatını kaybetmiş, sadece -2024- geçtiğimiz yılda tam 71 yavrumuz iş kazasında hayatını kaybetmiş. Biz miyiz şimdi bu rakamları sulandıran? Biz miyiz bu sorunları gündeme getirirken gündemi sulandıran? Hesabını soramayacak mıyız bu çocukların, bu çocuk işçilerin göz göre göre hayata veda etmelerinin?

Bitmedi daha söyleyeceğim rakamlar, bu rakamlardan Türkiye'nin haberdar olması lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çömez, lütfen tamamlayın.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bakın, geçen yıl Cumhurbaşkanlığı bir yıllık program yayınladı -bu, Cumhurbaşkanlığının resmî raporunda var- bu yıllık programda diyor ki: Tam 50.293 çocuk sokaklarda dilencilik yaparken toplanmış. Allah aşkına, "Türkiye Yüzyılı" dediğiniz bu mudur sizin? 50.293 yavru sokaklarda dilencilik yaparken... Arkadaşlarıyla oyun oynaması gereken, evinde sıcacık beslenmesi gereken, ailesiyle huzur içerisinde olması gereken, okulda olması gereken bu çocuklar sokaklarda dilencilik yapıyor ve bunu devletin resmî kurumları topluyor; bu, Cumhurbaşkanlığının resmî evraklarında, raporlarında gündeme geliyor.

Bakın, bir başka dram da: 2010 yılında suça sürüklenen çocuk sayısı 83 bin. 2022 yılında rakam tam 206 bin oluyor arkadaşlar, 206 bin. Bu ülkede 206 bin çocuk suça sürüklenmiş, bunun hesabını kime soracağız biz? Neden suça sürükleniyorlar? Parası mı yok? Çetelere mi esaret düştüler? Kimdir sorumlusu? Bunun hesabını sormak zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çömez, lütfen tamamlayın.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Başka bir sorun; OECD rakamları diyor ki: "Türkiye'deki çocukların yüzde 22,4'ü yatağa aç giriyor." Yani her 4 çocuktan 1'i, doğurduğumuz çocuklar, bizim olan evlatlar yatağa aç giriyor. Bunların hepsi resmî rakamlar.

Bir başka şey -geçtiğimiz yıl- TÜİK'ten aldığım rakamları söylüyorum size: Bu ülkede 0-5 yaş arası çocukların ölüm oranı bir önceki yıla göre yüzde 30 artmış, daha çok ölüyor çocuklarımız. Niye ölüyor biliyor musunuz? Aç kaldıkları için ölüyor, protein alamadıkları için, vitamin, mineral alamadıkları için ölüyor. Komşumuz Bulgaristan'da ve Yunanistan'da aynı sene içerisinde çocuk ölüm oranları düşerken bu güzel ülkede, sizin ifadenizle Türkiye Yüzyılı'nda bu ülkenin çocukları ölüyor.

Başka... Bu ülkenin çocuklarına tecavüz ediliyor. Şimdi rakamları vereceğim. Şurada, Bandırma'da geçtiğimiz hafta davası görüldü. Bir camide, yavrularını Kur'an öğrensin diye emanet etmiş anneler; sonradan öğrendiler ki 4 çocuğa bir alçak, oradaki imam tecavüz etmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitireceğim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Çömez, son kez uzatıyorum, lütfen tamamlayın.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bakın, çocuk tecavüz rakamlarından da bahsedeceğim. Diyanet İşleri Başkanlığının kendi Kur'an kursunda yaşanmış bir felaketle ilgili geçen hafta görülen dava; 17 çocuk, Diyanet İşleri Başkanlığına ait Bahçelievler'de bir Kur'an kursunda 17 çocuğa tecavüz edilmiş. Milletin nasıl haberi oldu biliyor musunuz? Çocuklar kendi aralarında ağlarken, sızlanırken bir başka okulda duyulduğu için ortaya çıktı. Bu ülkenin bir Kur'an kursunda 17 çocuğa tecavüz ediliyor ve biz bu Mecliste sesimizi çıkartamıyorsak, o Diyanet İşleri Başkanına hesap soramıyorsak yazıklar olsun bize! Çocuk doğum oranlarını konuşmak kolay ama bu çocuklara sahip çıkmak, devlete ve millete emanet edilmiş bu yavrulara sahip çıkmak hepimizin sorumluluğu.

Geçtiğimiz yılın ilk altı ayında bu ülkede 31 yavrumuz intihar etmiş, 31 çocuk. Bu yaşta intiharı nasıl düşünür bir çocuk? Aç kaldığı için, umutsuz olduğu için düşünür.

Daha başka rakamlar da vereceğim size.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitireceğim Sayın Başkanım, toparlamama izin verin.

BAŞKAN - Sayın Çömez, sadece teşekkür için açıyorum.

Buyurun.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bakın, geçtiğimiz yıldan bahsediyorum; 26 bin yavruya cinsel istismar yapılmış, bunların hepsi resmî rakamlarda. Biz burada her gün kavga ederken, her gün günübirlik tartışmalarla ömür tüketirken sokaklarda çocuklar açlıktan ölüyor, sokaklarda yavrulara tecavüz ediliyor, sokaklarda suça sürükleniyor. Daha geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanlığının yaptığı operasyonda tam 110 yavrumuz sokakta torbacı olarak bulundu; bu muydu sizin Türkiye Yüzyılı'nız? Ve şimdi kalkıyor Sağlık Bakanı: "Çocuğu olmayan aileleri biz aile kabul etmiyoruz. Benim 3 çocuğum var da ondan rahat konuşuyorum. Çocuğu yoksa aile değildir, karı kocadır." diyor. Bakın, bu ülkede 2 milyon ailenin çocuğu yok; o ya da bu şekilde yok. Her yıl 80 ila 100 bin aileye invitro fertilizasyon yani tüp bebek tedavisi yapılıyor, Sağlık Bakanının bunlardan da mı haberi yok? Ne "aile" kavramından haberiniz var ne çocuğun değerinden haberiniz var. Bu rakamları alın ve Türkiye'yi kimin sulandırdığına siz karar verin.

Teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)