GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 105’inci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması ile günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:79
Tarih:23.04.2025

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ MECLİS GRUBU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER (Sivas) - Saygıdeğer Başkanım, siyasi partilerimizin çok değerli Genel Başkanları ve Grup Başkanları, değerli milletvekillerimiz; sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, iki saat önce İstanbul Silivri açıklarında meydana gelen depremden dolayı öncelikli olarak İstanbullu hemşehrilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Rabb'im ülkemizi her türlü felaketten, depremden, yangından, selden muhafaza eylesin inşallah. Aldığımız son bilgiler ışığında da şu ana kadar herhangi bir yıkım, herhangi bir bina hasarı ulaşmadı. Bu da en azından şimdilik bu konudaki bilgimizdir, bunu ifade etmek isterim.

Diğer yönden de -geçen hafta itibarıyla- birlikte çalıştığımız Meclis Başkan Vekilimiz Sırrı Süreyya Önder Başkanımıza da Rabb'imden acil şifalar diliyoruz. İnşallah, kendisi yakın zaman içerisinde sağlığına kavuşur ve aramıza döner diye Rabb'imize dua ediyoruz.

Değerli Başkanım, kıymetli milletvekilleri; Sivas Milletvekili olarak sözlerime, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun'da başlayan bağımsızlık mücadelesinin en önemli karar noktası olan 4 Eylül 1920 Sivas Kongresi'ne katılan Tıbbiyeli Hikmet'in tüm dünyaya gösterdiği bir duruşla başlamak istiyorum. Tıbbiyeli Hikmet, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün odasına girmek suretiyle şöyle bir açıklamada bulunuyor: "Paşam, murahhası bulunduğum Tıbbiyeliler beni buraya istiklal davamızı başarmak yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemem, eğer kabul edecek olanlar varsa bunlar her kim olursa olsun şiddetle ret ve takbih ederiz. Farzımuhal manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddederiz, Mustafa Kemal'i 'vatan kurtarıcısı' değil 'vatan batırıcısı' olarak adlandırır ve telin ederiz." diyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk tabii bu manalı açıklamalar ışığında Tıbbiyeli Hikmet'in sırtına dokunur, "Evlat, müsterih ol, biz azınlık da olsak dahi mandayı asla kabul etmeyeceğiz. Parola tektir: Ya istiklal ya ölüm!" (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Bu duruş, yokluğa mahkûm edilen bir milletin 4 Eylül 1919'da yeniden varoluş meşalesini yakarken siyasetini bağımsızlaştıran ve mücadelesini de bağımsızlaştıran bir ülkenin temellerini de atmıştı. İşte o temel üzerine yükselen mücadele, bizim bugün kuruluş yıl dönümünü kutladığımız ve üyesi olmaktan büyük onur duyduğumuz Gazi Meclisimizin teşekkülüne giden yolun en önemli duraklarından biri olmuştu. O yüzden 4 Eylül Sivas Kongresi, her türlü imkânsızlık arasında ortaya konulan bir iradeyi ve azimle birliğini, beraberliğini muhafaza eden aziz milletimizin istiklal ve bağımsızlık mücadelesini zaferle sonuçlandırmasının anlam bulduğu tarihî bir dönemeçtir. Bu dönemeçte direniş ruhu ateşlenmiş ve birlik meşalesi hiç sönmemek üzere yakılmış ve kadim tarihimizde en müstesna anlardan biri olarak kayda geçmiştir. O yüzden Gazi Meclisimizin yıl dönümünü kutlarken Sivas'ta alınan "Millî sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür, parçalanamaz. Manda ve himaye asla kabul edilemez." tarihî kararıyla topyekûn bir mücadeleye dönüşmesinin önemini bir kez daha hatırlatmak istedim.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bugün millet iradesinin tecelligâhı, bağımsızlık mücadelemizin karargâhı Türkiye Büyük Millet Meclisimizin 105'inci yılını, yaşını idrak etmenin gururunu yaşıyoruz. Yüz beş yıl önce bu millet sömürge zincirlerini kırmış, manda ve himaye dayatmalarını elinin tersiyle itmiş, istiklal ve hürriyet aşkıyla ayağa kalkmıştır. 23 Nisan 1920 yalnızca bir açılış tarihinden ibaret değildir. Bu kutlu tarih, iradesini hiçbir güce teslim etmeyen bir milletin yeniden dirilişinin miladıdır. Bu yüce çatının altında toplanan ilk mebuslar, emperyalizme karşı milletin topyekûn başlattığı direnişin temsilcileri olmuşlardır. İşte bu müstesna mekânda görev yapmanın sorumluluğu bu sebeple oldukça ağır ve aynı anlamda da çok kıymetlidir. Bugün bizler onların emanetini taşıyan birer nefer olarak aynı ruhla, aynı sadakatle ve azimle çalışmaya devam ediyoruz çünkü biz, bu Meclisi sadece bir karar alma organı ya da farklı fikirlerin rekabet sahası olarak değil bir milletin onuru, haysiyeti ve vicdanı olarak da görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, 23 Nisan sadece mazinin hatırlanışı değil istikbalin inşası ve bu toprakların istiklal haykırışıdır. Bugün hedefimiz, değerlerimizle istikamet çizdiğimiz mefkûremiz, yüz beş yıl önce olduğu gibi adaletin hâkim olduğu, istikrarın tesis edildiği, insanlık onurunun çiğnenmediği, mazlumun gözyaşı dökmediği, kimsenin kendisini öteki hissetmediği, huzur ve barışın hâkim olduğu bir dünyadır.

Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlamanın sevincini yaşarken bir yandan da dünyanın dört bir yanında masum çocuklarımızın çektiği acıları yüreğimizde derin bir sızıyla da hatırlıyoruz. Bayramımız özgürlük, umut ve geleceğin teminatı olan çocuklarımızın gözlerindeki parıltıyı simgelerken bazı topraklarda ise çocukların yaşamları bombaların gölgesinde, kırgınlık ve korkunun izleriyle örülüyor. Maalesef, Gazze'de ve Filistin'de ve dünyanın diğer alanlarında acımasız saldırılar sadece bir coğrafyanın değil tüm insanlığın kalbini yaralamaktadır. Terör devleti İsrail'in uyguladığı sert müdahaleler sonucunda on binlerce çocuğumuz hayatını kaybetme tehlikesiyle şu anda yüz yüze. Binlerce çocuğun umut dolu geleceği; yıkılmış okullar, enkaz hâline gelmiş evler ve yerle bir olmuş hayaller arasında kaybolmaktadır. Bu acı tablo sadece bir ülkenin ya da bölgenin değil bizlerin ortak kaderidir. O ürkek yüreklerin, umut arayan ellerin insanlık vicdanına verdiği acı hepimiz için ders niteliğindedir. Merhamet, bizim medeniyetimizin ve insanlık onurumuzun aynasıdır. 23 Nisanın anlamı, sadece kendi çocuklarımız için değil, düzenlenen bu kutlama aynı zamanda tüm dünya çocuklarının özgür ve barış dolu bir yaşam hakkına sahip olmasını da savunmaktır. Bugün bayram sevincimizi paylaşırken bir yandan da terör devleti İsrail'in uyguladığı zulmün yarattığı yıkımı, acıyı ve adaletsizliği de gözler önüne sermek hepimizin müşterek sorumluluğudur. Bu vesileyle, yok olan hayatların arkasındaki gerçek hikâyeleri unutmamak ve sesimizi tüm mazlum çocukların yanında yükseltmek en büyük vazifemizdir. Bugünün coşkusunu ve sevincini, umudun, barışın ve kardeşliğin sembolü hâline getirmek, yalnızca kendi çocuklarımız için değil zulümle mücadele eden tüm masumların hakkını da korumak içindir. Çocuklarımızın geleceği için adalet ve özgürlük mücadelesinde her birimizin ortak sesi, bu zulmün son bulması adına bir umut, bir çığlık olmalıdır. Onların sevinci bizim için sevinçtir, onların acısı ise ortak bir yara olarak yüreklerimizde yer bulmaktadır. Bu yolda vizyonumuzu ve fikirlerimizi emanet ettiğimiz en kıymetli mirasımız, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızdır. Evlatlarımızın güvenli, adil ve huzurlu bir dünyada yaşaması için bizlere düşen görev, daha fazla çalışmak, daha fazla üretmek, daha fazla adalet, daha fazla vicdan tesis etmektir. Çocuklarımızın hayalleriyle aramıza beton duvarlar ören savaşlara, yoksulluğa, cehalete ve adaletsizliğe karşı mücadelemizi ilk günkü azim ve kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.

Ne yazık ki bugün bayram sevincimizi yüreğimizin bir yanı buruk şekilde yaşıyoruz çünkü Gazze'de, Filistin'de, Yemen'de çocuklar hâlâ bombaların gölgesinde yaşıyor; hâlâ açlıkla, yoksullukla, korkuyla imtihan ediliyor; hâlâ barbarlıkla, işgalle ve zalimlikle mücadele ediyorlar. Dünyanın neresinde olursa olsun insanların zalimlikle mücadele verdiği her meydanda vicdan ve merhametten yana saf tutmalıyız. Bu sebeple, biz, sadece kendi çocuklarımız için değil tüm insanlık için adaletin sesi, merhametin vicdanı, kardeşliğin bayraktarı olmakla da mükellefiz.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bu kutlu günde, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın BM Genel Kurulunda tüm dünyaya haykırdığı gibi dünya 5'ten büyüktür ve daha adil bir dünya mümkündür diyerek dünyanın neresinde bir zulüm varsa mazlumların sesi olmaya devam edeceğimizi bir kez daha vurguluyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Mazlumun gözyaşına kayıtsız kalan değil onun yarasına merhem olan bir Meclisin fertleri olarak bu tarihî mirasa sadakatle sahip çıkmaya devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ MECLİS GRUBU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER (Devamla) - Bu vesileyle, Gazi Meclisimizin ilk Başkanı, istiklal mücadelemizin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, Birinci Meclisin kahraman üyelerini, aziz şehitlerimizi ve tüm gazilerimizi rahmetle, minnetle ve dualarla yâd ediyorum. 105'inci yaşını kutladığımız Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında bu aziz milletin ortak iradesi ve vicdanı olarak nice hayırlı kararlara imza atmayı Rabb'imden niyaz ediyorum.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın tüm dünya çocuklarına barış, huzur ve umut getirmesini diliyor; Genel Kurulumuzu, aziz milletimizi ve evlatlarımızı en kalbî duygularımla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)