| Konu: | İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 74 |
| Tarih: | 09.04.2025 |
BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Ben de bir önceki vekil gibi ekranları başında bizleri izleyenleri selamlamak isterdim ama saat 21.00'dan sonra Meclis TV TRT'de yayınlanmıyor, evlere ulaşamıyoruz, hapishanelere ulaşamıyoruz ki hapishanelerin önemli bir kısmında da TRT yayını, daha doğrusu Meclis TV yayını verilmiyor. Buradan şunu söyleyelim: Meclis TV yayını Meclisin çalışması bitene kadar yapılmalıdır ve bütün hapishanelerde, idarelerin vesairelerin seçimine bırakılmadan yayınlanmalıdır. (DEM PARTİ, CHP, İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar) Çünkü o hapishanelerde müthiş bir dolulukla yerde yatan, sırayla yatanlar buradan çıkacak yasaları bekliyor, buradan bir haber bekliyor ama biz onları tenezzül edip de bizi izleyecekleri bir şekilde Meclis TV'yle buluşturamıyoruz
Üzerinde konuştuğumuz yasa teklifi iklim değişikliği değil ticaret yasası, başta AB ülkeleri olmak üzere "Bizim yasalarımız var, bizimle ticaret yapın." yasa teklifi. Şirketlerin, sermayenin karbon izi azalmayacak, kredili bir sistemle çevreye verilen zarar meşrulaşıyor sadece, burada önümüze gelen bu zararın meşrulaşması. Sermayenin nasıl çevreyi kirletme kredisi olacağını düzenleyen ve denetleyen kendinden menkul mekanizmalar ekokırımı arttıracaktır.
Siz plastik atığın azalacağı iddiasıyla şu poşeti ücretlendirdiniz. Şehir çöplüklerinde plastik atık mı azaldı? Hayır. Bu ülkede doğru düzgün denetlenmeyen termik santraller doğayı katlederken elbette bu kanunla da buna devam edilecek. Herhâlde devlet bankalarından aldıkları krediler gibi bir kredi sistemi kuracaksınız şirketlere ve bizlere oksijeni şu poşetlere doldurup satacaksınız. Su paketli ve ücretli, oksijeni de bunlara doldurup paketleyip bizlere dolara endeksli satacaksınız belli ki. Yap-işlet-devret modeliyle siz bunu da başarırsınız, "Halk zaten alışkın." dersiniz.
Bir yandan "Akbelen'de maden için ormanı yok ederken, dağları tepeleri dümdüz ederken" diye başlayan bir cümle kurup teklifle ilgili bir çelişkiden bahsetmeyeceğim çünkü bu teklif bu katliamla uyumlu bir yasa teklifidir.
İklim krizine rağmen başta kömür olmak üzere her türlü madenciliğe özel teşvikler veriyorsunuz. Kaz Dağları, Munzur, Murat Dağı, Cerattepe gibi önemli orman ve su havzalarının maden şirketleri tarafından yok edilmesini sağlıyorsunuz. Hasankeyf ve Dicle Vadisi, Salda Gölü, Burdur Gölü, Milas Kuş Cenneti, Gediz havzası gibi birçok doğal ve kültürel alanlar şirketlerin kârları için yok oluşa sevk ediliyor. Kentsel dönüşüm projeleriyle, HES, JES projeleriyle, aşırı su tüketimine neden olacak tarım ve hayvancılık politikalarıyla, nükleer termik santral projeleriyle orman, su ve tarım alanlarını yok ediyorsunuz.
Nükleer enerji için yıllardır Mersin ve çevresini talan eden iktidarın iklim kanunuyla yeşil dönüşümü sağlaması mümkün değil. Nükleerde çalışan 2 işçi öldü, onlarcası menenjit oldu. Santralde çalışanlara bunu yapanın doğaya zarar vermediğini iddia etmek akıl kârı değildir.
EPDK sözde sermayeyi denetlemekle mükellefken sermayenin büyümesi için teşvik almasını sağlıyor sadece, bunlar acısı. EPDK gibi bağımsız olmayan bir kurum yerine ekoloji alanında çalışan platform ve derneklerin baz alınması ve bunlarla birlikte bağımsız kurumlar kurulması gerekirken EPDK gibi ne olduğu gayet belli bir mekanizmayla ekokırımı artıracaksınız.
Yasanın ruhu kapitalist. Konuşmalarda bu tasarı ve emperyalizm bağlamı çok konuşuldu. Bir mim olsun burada, antikapitalist olmayan antiemperyalizm, kendisi en büyük sömürgeci olamamanın ahıdır, tutarlılık gereği antiemperyalist olmak aynı zamanda antikapitalist olmayı gerektirir.
Bu sıralarda, maden ocağı açmak için canla başla çalışan, maden işçilerini açlık grevi yapmak zorunda bırakan patronlar var; depremde sözde milyarlar bağışladı diye vergisi affedilen Cengiz Holdingin dostu vekiller var. Bunlar varken bu kanundan ekolojik olumlu bir sonuç beklenemez.
Çözüm, kapitalist sistemin sözde iyileştirici yöntemleri değil; çözüm, sermaye piyasasının ranta, talana, işçinin emek gücüne dayalı yağmacı sistemi değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çubuk, lütfen tamamlayın.
BURCUGÜL ÇUBUK (Devamla) - Tek bir çözüm var, çözüm ancak demokratik halk iktidarıyla olur. Yani sizden çözüm beklemiyoruz ama kendi kudretimize güveniyoruz. (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)