| Konu: | İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 74 |
| Tarih: | 09.04.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; doğayı korumak, iklim değişikliğiyle mücadele etmek, yaşanabilir bir dünya bırakmak tabii ki hepimizin sorumluluğudur. Peki, önümüzdeki bu teklif bunu sağlıyor mu? Ne yazık ki hayır. Görüyoruz ki bu kanun teklifi daha çok ticari çıkarlara hizmet edecek; Türkçesi, karbon kredisi alım satımı altında yandaş şirketler parayla çevreyi kirletmeye yine devam edecekler.
İklim sorununun tek nedeni sera gazı emisyonları değildir. Yanlış arazi kullanımı, ormanların yok edilmesi, sanayi ve kentsel kirlilik gibi faktörler en büyük etkenlerdir. Kendi vatandaşını, çiftçisini, sanayicisini koruyamayan bir iklim politikası olur mu Allah aşkına? Halkımızın sırtına yeni bir maliyet yüklemek midir çevreyi korumak? Asıl yapılması gereken yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırmak, ormansızlaşmanın önüne geçmek ve doğanın kendini yenilemesini desteklemektir. Çevreyi korumak adına yalnızca karbon ticareti yaparak başarıya ulaşılmaz. Bu süreçten çok uluslu şirketler ve onların türevlerinin yararlanacağı son derece açıktır. Arsız kapitalizm yıllarca çevreyi kirletti, ormanları yok etti, atmosferi mahvetti; sizin de tam yirmi üç yıldır aslında çevre de, iklim de, doğa da umurunuzda olmadı.
Mesela -örneklendirelim- Bursa'da herkesin bildiği Amerikan menşeli şu meşhur Cargill var, Cargill. DSİ verilerine göre her yıl 155 metreden 1,5 milyon metreküp su çekiyor. İznik Gölü tam anlamıyla bir yok olma, kurumayla karşı karşıya. Yetmezmiş gibi, bu ruhsatsız Cargill devam ederken bir de işte bu "Varaka" diye bir firma -Albayraklar Grubuna ait- İznik Gölü'nün hemen yanında ne yapıyor? Sayın Cumhurbaşkanı özel endüstri bölgesi ilan ediyor orayı. DSİ pompalarının neden hâlen gölden doğrudan su çekimleri yaptığının cevabını veren yok.
Başka örnekler de var, yine Bursa'dan bir örnek verelim: Kestel ilçemizde -adı da İleri Teknoloji Sanayi Bölgesi- orman vasıflı, birinci sınıf tarım arazisi üzerinde neden kuruyorsunuz diye isyan ediyoruz, çıt yok. Aynı şekilde, Bursa'nın tam ortasından geçen bir Nilüfer Çayı'mız var, bildiğiniz zehir akıyor. Sanayi tesislerinden gelen atıklar, kaçak deşarjlar ve yetersiz atık su arıtma uygulamaları çaydaki bütün yaşamı yok etti. Bilim insanlarına göre böyle devam ederse bu çayın Marmara Denizi'ne dökülmesiyle birlikte Marmara Denizi'ndeki müsilajın da en büyük nedenlerinden bir tanesi. Ezcümle, şimdiye kadar yapmanız gerekenleri yapmıyorsunuz, doğayı korumuyorsunuz, arıtma tesislerini yapmıyorsunuz, ilgili cezaları, ilgili kanun maddelerini uygulamıyorsunuz ama şimdi diyorsunuz ki: "Ucunda ticaret olan bir iklim kanunu teklifi geldi, bunu geçirelim." Biz buna evet demeyeceğiz. Dolayısıyla bu teklifi bir kez daha düşünmeyi ve sizlerin de ret oyu vermenizi talep ediyorum.
Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; efendim, Türk millî eğitim sistemine tabiri caizse kâbus gibi çöken bir çakma profesör Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin var. Şimdi, Sayın Yusuf Tekin dün itibarıyla bütün Türkiye'de proje okulu marifetiyle karşımıza çıktı. Bütün camia bugün bunları konuşuyor. Şimdi, bu proje okulu garabetinin ardında aslında ne var biliyor musunuz? Yandaş kadrolaşma var. Yani ta yirmi üç yıldır devam eden zihniyet en son bu proje okul uygulamasında da yine karşımıza çıktı. Bu topraklarda adalet, liyakat ve emek bir yana itilirken bir sendikanın arka bahçesine dönüşen eğitim kurumlarını öğrencilerin değil, siyasi sadakatin laboratuvarına dönüştürdünüz. Millî eğitimi de ideolojilerinizin deney alanlarına dönüştürdünüz. Proje okullarına yapılan atamalar bir eğitim politikası değil, tam anlamıyla bir siyasal mühendislik operasyonudur. Efendim, öğretmeni ve tüm kamu çalışanlarını dalkavuğa çeviren bu sistemin adı ne pedagojidir ne de eğitim reformudur. Bu, düpedüz bir ideolojik kadrolaşmadır; millî eğitimi parti eğitimine dönüştürme çabasıdır. Bu proje okullarını yandaşlara koltuk ve kadro vermek için ürettiniz, yarın bu çocuklara neyin doğrusunu anlatacaksınız, samimiyetle merak ediyoruz. Bu atamalarınızda liyakat değil, sadece ve yalnızca biat aramışsınız. Objektif ve somut değerlendirme ölçütleri bu atamalarda uygulanmadı, yer değiştirme puanları tamamen görmezden gelindi.
Şimdi, bu proje okullarında öğretmen atamasıyla ilgili dün gerçekleşen işlem neticesinde, samimiyetle, herkes, tam anlamıyla eğitim camiası bir isyanla karşı karşıya. Hâlbuki Allah "Şüphesiz siz, emanetleri ehline verin ve insanlara adaletle hükmedin." diye buyurmuyor muydu? Biliyoruz ki adaletin, liyakatin, somut kıstasların, şeffaflığın olmadığı bir yerde başarı olmaz, umut yeşermez, güven kalmaz. Öyle bir iş yaptılar ki -şimdi birkaç örneğini vereceğim- atanan nasıl atandığını bilmiyor, atanmayan neden atanmadığını bilmiyor, kriter falan Hak getire. Bu proje okulları atamaları külliyen kul hakkı gasbına dönüştü. Cumhuriyetin yüz akı olan öğretmenlik bir iktidar aparatı hâline getirilemez. Millî Eğitim Bakanlığı yarından tezi yok değerler eğitiminden vazgeçmelidir. Proje okullarına yapılan atamalar göstermiştir ki bu işin insani, vicdani, mesleki hiçbir değerle alakası yoktur. Öğrencileri sınavla aldığınız kurumlara öğretmenleri torpille atıyorsunuz. Bakın, bir örnek verelim: Samsun Atakum'da bilişim teknolojileri öğretmeni bir hanımefendi var, yüksek lisans mezunu, doktora öğrencisi; yirmi gün önce çalışmalarından dolayı üstün başarı ödülü almış, Bakanlığın robot yarışmalarında final dereceleri var, proje okuluna atanmadığını öğrendiği dakikalarda da TEKNOFEST projesinin de Kıbrıs finallerinde bulunuyor; bunu atamıyorsunuz. Yanlış okumadınız, başarılı öğretmenler proje okullarına atanmıyor. Örneğin, Bursa Yeşil Devlet Hatun İmam Hatip okulunun en başarılı, benim de meslektaşım bir öğretmenimiz var, fizik öğretmeni; zümre başkanlığı yaptı yıllarca, TÜBİTAK yürütücülüğü yaptı, bundan önce defaten ödüller aldı ama bakıyorsunuz, istediği yere, talep ettiği okullardan herhangi birine atanmıyor. Bunun gibi onlarca örnek verebiliriz.
Yine, bir din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni ve üstün başarı sahibi, yüksek lisans mezunu, aylıkla ödüllendirilmiş öğretmen var, onu da atamamışsınız ama bir atadığınız var, bir örnek verelim: İzmit Teknik Anadolu Lisesine görevlendirilen bir öğretmen sosyal medyasına ne yazmış biliyor musunuz? Demiş ki: "Kıymetli sendika başkanıma teşekkür ederim." İşte, bu kadar, bütün atamaların arkasındaki paralel yapı bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu, lütfen tamamlayın.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.
Özetle, Türkiye genelinde 2.300 olan proje okullarının zaten idari kadrolarının neredeyse tamamı yandaş sendikanın, paralel tarikatın ve Cihannümanın üyeleri. Zaten Yusuf Tekin paralel yapılarla hayatı boyu yol yürüdü, her defasında söyleyeceğim. Şimdi, öğretmenleri atamaya geldi sıra, öğretmen atarken de aynı paralel yapılarla yürüyorsunuz. Ayıptır ya! Hiç mi Allah'tan korkmuyor, hiç mi adalet duygusu taşımıyorsunuz ya! Hiç mi vicdanınız yok! Efendim, öyle yapıyorlar ki atayacaklar, kadrolar boş, aradıkları kriterde olanlar yandaş olmadığı için o kadroyu boş bırakıyorlar, atama yapmıyorlar. Sizleri Allah'a havale ediyorum.
Heyeti saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)