GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:71
Tarih:26.03.2025

MEDENİ YILMAZ (İstanbul) - Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kadir Gecesi'nin hayırlı olmasını, hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, ben, aslında maddeyle ilgili, önergeyle ilgili konuşacaktım ama özellikle son günlerde, günümüzde haklı olarak çok sık gündeme gelen ve hepimizin rahatsız olduğu adalet konusuyla ilgili bir anekdotu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Hepinizin veya birçoğunuzun bildiğine inandığım, adalet denince akla gelen İslam halifesi, ismi adaletle özdeş olan Hazreti Ömer döneminde yaşanan bir olayı paylaşmak isterim. Hazreti Ömer'in halifeliği döneminde Şam Valisi Sa'd Bin Ebû Vakkas Şam'daki bir camiyi büyütmek ister. Caminin etrafındaki arsaları kamulaştırır, herkes seve seve arsasını cami için bağışlar veya bedeliyle verir ama caminin hemen yakınındaki bir Yahudi'ye ait bir arsayı kamulaştıramaz, Yahudi rıza göstermez, ısrara rağmen bu kamulaştırmaya karşı çıkar, sonrasında cebrî kamulaştırma yapılır. Yahudi'nin canı çok fena sıkılmıştır, çevresinde bulunan herkese yakınır ve komşusu bir Müslüman'a bunu anlattığında Müslüman'ın kendisine bir öğüdü olur. "Medine'ye, Halife Ömer'e git, o adildir, mutlaka seni dinler ve problemini çözer." diye bir nasihatte bulunur. Yahudi uzun bir yolculuktan sonra Medine'ye varır, Hazreti Ömer'i sorar ve hurma ağacının altında oturan birini gösterirler "Ömer bu." derler. Hazreti Ömer'in yanına varır, kendini tanıtır ve olayı anlatır. Hazreti Ömer bunu dinledikten sonra yakınında bulunan bir deri veya kemik parçasına bir cümle yazar, Yahudi'ye verir "Bunu valiye götür." der. Yahudi morali bozuk bir şekilde döner, hurma ağacının altında oturan sıradan bir vatandaş Ömer diye gösterilmiş, ona bakar, Şam'daki bürokratların haşmetli, debdebeli yaşamlarına bakar ve üzerine yazılı bir küçük deri parçası ya da kemik parçasındaki bir cümleye bakar, aklına yatmaz doğrusu. Neticede Şam'a varır, bunu valiye götürmeyi çok düşünmez. Aradan üç-beş gün geçince çevresindekilerin de tavsiyesi üzerine valiye gider ve uzatır "Bunu sana Ömer gönderdi, Halife Ömer'den getirdim." der. Vali bunu okuyunca birden rengi sararır, titremeye başlar ve "Hemen arsayı iade edin." talimatını verir. Bunun üzerine, Yahudi bu konuya bir anlam veremez, sebebini sorar, ne yazıldığını sorar. Hazreti Ömer'in valiye yazdığı cümle, üzerinde yazılan cümle şudur: "Şunu iyi bil ki ben Enûşirvân'dan daha az adil değilim." Hikâyeyi anlatır. Zamanım olmadığı için kısaltarak anlatıyorum. Vali, Hazreti Ömer'le beraber İslamiyet öncesi ticaret yaparmış. İran yakınlarındaki bir şehre 200 devesiyle beraber giderler ve şehrin yakınlarında rastladığı bir kalabalıkta bir çete tarafından soyulurlar. Çaresizce yakındaki bir şehre giderler, eski bir hana sığınırlar ve olayı hanın sahibine anlatırlar. Hanın sahibi bunları misafir eder ve ertesi gün sabah bunlara krala gitmesini tavsiye eder. Bunlar krala giderler, krala durumu anlatırlar, yanlarında bir tercüman vardır, söylediklerini tercüme eder. Kral bunları dinledikten sonra birer kese altın vererek "Sizin kervanınızı bulduktan sonra size gönderirim." diyerek bunları gönderir. Bunlar hana geldiklerinde han sahibi olan biteni sorup dinledikten sonra burada bir yanlışlık vardır diye düşünür ve tekrar bunları alarak beraberce krala giderler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

MEDENİ YILMAZ (Devamla) - Han sahibi detaylı bir şekilde tercümeyi kendisi yaparak durumu tekrar anlattığında Kral Enûşirvân hemen bunlara ikişer kese altın daha verir ve "Akşama kadar sizin kervanınızı teslim edeceğiz ve yarın sabah da burayı terk edin. Sabah şehri terk ederken biriniz şehrin doğu kapısından, diğeriniz batı kapısından çıkın." der. Tabii, akşam kervanları kendilerine teslim edilir. Sabah şehri terk ederken biri kapıdan çıktığında darağacında asılı 2 kişi görür. Bunlardan biri, onları soyan Enûşirvân'ın büyük oğludur, diğeri veziridir. Diğer kapıdan çıkan da darağacında asılı olanın bir gün önce tercümeyi yanlış yapan tercüman olduğunu görür. Dolayısıyla olayı anlarlar.

Ben, sürem bittiği için şunu söyleyeyim: Enûşirvân'a oğlunu ve vezirini astıran da adaletti, Hazreti Ömer'e camiyi yıktıran da adaletti. Adalet hepimize, herkese lazımdır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)