GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kadir Gecesi'ne, emeklilerin bayram ikramiyesine, İsrail'in Gazze'de yeniden başlattığı saldırılara ve Türkiye'nin duruşuna, Muhammet Emin Akbaşoğlu'ndan cevap vermesini istedikleri konulara, Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan'ın yabancı yatırımcılarla yaptığı toplantıya, Dilek İmamoğlu'nu hedef alan cümleleri sarf edenlere ve Filistin İçin Bin Genç eylemcilerinden Hüseyin Arif Sarıyaşar'a ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:71
Tarih:26.03.2025

MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Mübarek Kadir Gecesi'nin gündüzündeyiz. Milletvekillerimizin, sizin ve milletimizin Kadir Gecesi'ni tebrik ediyorum.

Tabii, Kadir Gecesi duaların kabul edildiği bir gece olarak kabul edilir. Bu gece tamamlamayı düşündüğümüz yasa teklifinde emeklilerimizle ilgili bir düzenleme var ve maalesef sadece iktidarın kendi pariteleriyle dahi güncellendiğinde 13 bin ile 18 bin lira arasında bir rakama tekabül etmesi gereken emeklinin bayram ikramiyesi âdeta sadaka ya da fitre sınırları içerisinde 3 bin liradan 4 bin liraya güncellenecektir, Kadir Gecesi'nin yüzü suyu hürmetine çünkü bu bir tevafuktur. Bu yasa geçen hafta görüşülebilseydi belki o gün tamamlanırdı. AK PARTİ'li milletvekillerinden -az sonra ifade edeceğiz- yargının siyasi olarak kabul edilen ve algılanan uygulamalarıyla karşımıza çıkan on milyarlarca dolarlık maliyetinin yanında devede kulak bile kabul edilmeyecek bu ikramiyelerin hiç olmazsa sadra şifa bir orana getirilmesini, bir miktara getirilmesini milletimiz ve emeklilerimiz adına talep etmekteyiz.

Sayın Başkanım, 18 Marttan bu yana soykırımcı İsrail, yeniden başlattığı saldırılarla âdeta Gazze'de geride kalmış insanlara tekrar kadın, çoluk çocuk demeden soykırım programını yürütmeye devam etmektedir. İlk tespitlere göre şu anda binin üzerinde insan Gazze'de canını kaybetmiştir ve maalesef Türkiye'nin İsrail'e karşı Gazze'yle ilgili olarak ortaya koyduğu tutarlı bir duruş yoktur. Bu tutarlı duruş olmadığı gibi İsrail'in haklarını savunmak için âdeta seçimi kazandığını beyan etmekten çekinmeyen ve "Eğer Netanyahu bir kabine yapmış olsaydı bu kadar çok siyonist, soykırımcı zihniyeti ve kişiyi bir araya getiremezdi." denilen Trump'ın olur olmaz her fırsatta ülkemize ve Sayın Cumhurbaşkanına iltifatlarını da endişeyle takip etmekteyiz. Geçmişte AK PARTİ'li arkadaşlar İmam-ı Şâfiî'ye atfedilen bir cümleyi sıklıkla kullanmayı severlerdi, o cümle şudur: "Zor zamanlarda düşman okunu takip ediniz, o sizi gerçeğe götürecektir." Biz de bu zor zamanda Trump'ın okunu takip ettiğimizde endişeleniyoruz ve AK PARTİ'nin bu endişemizi giderecek iki basit adım atmasını istiyoruz. Utanarak ifade ediyoruz ki burada sürekli İsrail aleyhine konuşan, Gazze hakkında konuşan AK PARTİ'li Adalet Bakanı, Netanyahu ve savaş kabinesinin yargılanması nedeniyle yapılan binin üzerindeki başvurudan tek birini dahi kabule değer bulmamıştır. Siz kimden yanasınız? Netanyahu'dan mı yanasınız, yoksa Gazze'de soykırımda hayatını kaybedenlerden mi yanasınız? Niçin bu Gazze soykırımının tekrar başlatılması nedeniyle de olsa Netanyahu hakkındaki soykırım iddiasıyla yapılan suç duyurularına soruşturma izni vermiyorsunuz? Bizim kanunlarımız bu soruşturma izni yetkisini cumhuriyet savcılarımıza veriyor ama Adalet Bakanının izni şartıyla veriyor.

Diğer bir konu da -sosyal medyada çarşaf çarşaf paylaşımlar var- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir siyonist Türk Hava Yollarına biniyor, İsrail'e gidiyor, orada savaşıyor, kardeşlerimizi katlediyor, buraya geri geliyor ve hakkında yapılan bir işlem yok, hakkında yapılan bir soruşturma yok. Burada HÜDA PAR'lı arkadaşların Genel Kurula getirdikleri, bu kişilerle ilgili olarak birtakım tedbirlerin alınmasına yönelik bir yasa teklifi İç Tüzük 37'ye göre kabul edildi. Sayın Akbaşoğlu, aradan aylar geçti, bu yasayı niçin gündeme getirmiyorsunuz? Niçin Türkiye'deki soykırımcı katil, bebek katili, çocuk katili, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan siyonistleri koruma bedbahtlığına düşüyorsunuz. Bunun kamuoyuna izahı nedir? İsrail'e eliniz varmıyor olabilir, gücünüz yetmiyor olabilir, ticaret konusunda çelişkiye düşmüş olabilirsiniz; Netanyahu hakkında soruşturma izni verin ve Türkiye'de yaşayan katiller hakkında hiç olmazsa -vatandaşlıktan çıkarılmayı bir kenara koydum- ceza soruşturmalarını yürütün. Neyi bekliyorsunuz acaba? Kürsülerden nutuk atmayı beklemiyor bu iş, milletimiz sizden bir adım atmanızı bekliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, buyurun Mehmet Emin Bey.

MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Başkanım, teşekkür ediyorum.

Gerçekten, bu Kadir Gecesi münasebetiyle bu konularda Sayın Akbaşoğlu'ndan iktidar adına, Sayın Cumhurbaşkanı adına tatmin edici cevaplar bekliyoruz burada.

Sayın Başkanım, bu 19 Marttaki yargı süreciyle ilgili olarak ekonomik maliyet hep tartışıldı; burada da benden önce yanılmıyorsam Mühip Bey birtakım detaylar da verdi. Biz şunu çok merak ediyorduk: Merkez Bankası ne kadar döviz yaktı? Bu hukuksuzluğun bir bedeli olacaktı, Ceza Muhakemesi Yasası'na aykırı soruşturma sürecinin bir bedeli olacaktı ama biz bilemiyoruz. Geçmiş zamanda Sayın Ali Babacan ekonomiyi yönettiğinde 500 milyon dolar bile satılsa Merkez Bankasının sitesine yazılırdı "Şu kadar dolar satıldı." diye. Biz, Merkez Bankasının tam 25 milyar dolar parayı yaktığını yabancı yatırımcılara yapılan brifingden anlıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Yani, Hazine ve Maliye Bakanlığı yönetimi ile Merkez Bankası Türk vatandaşlarının parasını yakıyor ama Türk vatandaşlarını bilgilendirme lütfunda dahi bulunulmuyor. Dün akşam yabancı yatırımcılarla yapılan bir toplantıda, Sayın Fatih Karahan'ın 25 milyar doları ayrıntılarıyla "çarşamba, perşembe, cuma" diye izah ettiği belirtiliyor; üç günde tam 25 milyar dolar.

Peki, gururla anlatılan "Merdikıpti şecaatin arz ederken sirkatin söylermiş." ya, gururla söylenen cümleyi okuyorum buradan: "Bir saat süren toplantıya Kuzey Amerika, Birleşik Krallık, diğer Avrupa ülkeleri ve Ortadoğu'dan yaklaşık 4.500 yatırımcı yoğun ilgi göstermiştir." Bunun meali nedir? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının vergisiyle biriktirilen hazineden, tefecilere bile nasip olmayacak oranlarla dünyanın dört bir tarafındaki 4.500 kişi finanse edilmektedir ve Türkiye Cumhuriyeti Hazine Bakanı bizi değil, bu 4.500 kişiyi bilgilendirmeyi tercih etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Mehmet Emin Bey, 8'inci dakikadayız.

Buyurun.

MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Ve bu, utanılması, hatta saklanılması gereken veri, dünyadaki 4.500 tefeciye emeklinin, asgari ücretlinin, dulun, yetimin, garip gurebanın parasının nasıl transfer edildiği hususunu Merkez Bankası övünçle, Merdikıpti örneğinde olduğu gibi övünçle anlatmaktadır; bu utanç bile yeterlidir.

Bir konuya daha değineceğim Başkanım, umarım bir dakikayla tamamlayacağım. Şimdi, gösterilerde yanlış işler oldu, küfürleşmeler oldu, amenna; peki, soruyorum Sayın Akbaşoğlu'na: Hâlihazırda AK PARTİ'nin resmî üyesi olan Sayın Mücahit Birinci'nin ve Sayın Melih Gökçek'in doğrudan Sayın Dilek İmamoğlu'nun namusunu, şerefini, haysiyetini hedef alan cümleleri hakkında AK PARTİ bir disiplin süreci başlatmış mıdır? Hepimiz Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili olarak sarf edilen bütün sözleri en yüksek tonda eleştirdik...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - ...ama bu Hanımefendi herhangi birimizin eşi de olabilirdi yani herhangi birimiz gözaltına alınabilirdik ve AK PARTİ'yi eleştirdiğimiz için bu alçakça saldırıların karşıtı olabilirdik. Ya, çıkın millete deyin ki: "Kardeşim, ben Sayın Cumhurbaşkanına küfredenleri adliyede topluyorum ve tutukluyorum ama aynı şekilde Sayın İmamoğlu'na, Sayın Dilek Hanım'a yapılanlar hakkında da -hadi, adli soruşturmadan vazgeçtim- ahlaki olarak parti içerisinde bir soruşturma yürütüyorum." Dilek Hanım'ın namusu, şerefi en az hepimizin eşinin, hanımının namusu ve şerefi kadar korunmaya değer bir şeref değil midir yani bu, bir çeşit muhalefet hukukunu aşan âdeta bir düşman hukuku yaklaşımı değil midir, savaşta her türlü değeri yok eden bir yaklaşım değil midir?

Bakınız, bu tutuklamalarda Filistin İçin Bin Genç eylemcilerinden Hüseyin Arif de tutuklandı. Biz biliyoruz ki bu arkadaş kimseye el kaldırmaz, kimseye taş atmaz ama muhtemelen İsrail'le ticareti eleştirdiği günlerin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, 10'uncu dakikadayız.

Buyurun.

MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Gerçekten özür diliyorum Sayın Başkanım, insan konuşurken bazen kendini kontrol edemiyor. Öyle bahsettiğimiz konular...

Hüseyin Arif kesinlikle kimseye taş atacak, kimseye el kaldıracak biri değildi. Hüseyin Arif Sarıyaşar'ı ben tanıyorum, başka tutuklanan eylemcileri de başka tanıyanlar olabilir. Bu konuda, bu herkesi tedip etme yaklaşımıyla gözaltına alınan herkesin tutuklanma politikasına da son verilmelidir diyorum.

Sözlerimi çok uzattım, teşekkür ediyorum.