GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına ve dosyadaki delillere, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yasaklanmasına, Genel Başkanlarının sözlerine, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:70
Tarih:25.03.2025

MURAT EMİR (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sözlerime başlarken, 19 Mart darbesini şiddetle kınadığımızı ve asla kabul etmeyeceğimizi, asla boyun eğmeyeceğimizi bir kez daha bu kürsüden söylemek isterim.

Darbeler her zaman askerler tarafından yapılmaz ama darbeler her zaman iradeye, halkın iradesine karşı yapılır ve bugün de Sayın Ekrem İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarına karşı yürütülen delilsiz, mesnetsiz, dayanaksız, hukuku katleden ve vicdanları kanatan yargı görünümü altındaki siyasi operasyon elbette ki öncelikle 4 seçimde yenemedikleri ve 5’incide de yenilmezliğin, yenileceklerinin kaçınılmaz olduğunu anladıkları Sayın Ekrem İmamoğlu’nu cezaevine koymak üzere yürütülen bir operasyondur. Sayın Başkan, burada açıkça hukuk katledilmektedir, açıkça düşman ceza hukuku uygulanmaktadır. Düşman ceza hukukunda sanık tespit edilir; burada amaç Ekrem İmamoğlu’nu cezaevine koymak, davalarla meşgul etmek ve becerebilirlerse halkın Ekrem İmamoğlu hakkında kötü şeyler düşünmesini sağlamaktır ama ters tepmiştir, bu kirli plan halk nezdinde bozulmuştur. Bu kirli planı bozacağını milyonlar alanlarda göstermiştir; alanlardan korkmalarının, halkın tepkisinden korkmalarının da temel sebebi budur. İddianamede gizli tanıklar var. Gizli tanıkların en fazla söyledikleri anlıyoruz ki "Öyle duydum." "Öyle olduğunu düşünüyorum." gibi yorumlardır. Oysa ceza yargılaması somut deliller üzerinden gitmesi gereken bir yargılamadır ve mutlaka somut delillere ulaşmaya dönük olarak gizli tanık uygulaması yapılabilir. Gizli tanık uygulaması zaten sorunlu bir alandır ama burada son derece kötü bir şekilde, hukuku katledecek şekilde kullanılmaktadır ama biz bunu biliyoruz, Ergenekon davalarından, Balyoz'dan biliyoruz, Ahmet Özer'e atılan suçlamalardan biliyoruz. Ne zaman sıkışılsa, ne zaman birisi tutuklanmak istense bir gizli tanık dosyaya konuyor ve sonrasında diğer deliller toplanmaya çalışılıyor. Diğer deliller ne? Mesela biri MASAK. Daha operasyondan on beş gün önce yazıyor savcı, MASAK bir hafta çalışıyor bir rapor hazırlıyor ve o rapor geldikten iki gün sonra da düğmeye basılıyor, operasyon yapılıyor. Alelacele bir MASAK raporu hazırlanmış, alelacele! İçinde ne var? Hiçbir şey yok, hiçbir şey yok ve böyle baktığınızda şunu kabullenmiyoruz Sayın Başkan: "Efendim, bırakalım yargı işini yapsın." Evet, bırakalım yargı işini yapsın. Bizim hiçbir belediye başkanımızın, hiçbirimizin ve tabii ki de Ekrem İmamoğlu'nun, dünyanın göz bebeği bir belediyeyi yöneten Ekrem İmamoğlu'nun veremeyeceği hiçbir hesap, açıklayamayacağı kör kuruş yoktur. Dolayısıyla biz yargılamaya karşı değiliz. Biz tutuklu yargılamaya karşıyız. Tutuklu yargılama yaptığınız anda 16 milyon İstanbullunun iradesine ipotek koyuyorsunuz ve dönüyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti'ne, 86 milyona "Evet, biliyorum; evet, farkındayım; siz Ekrem İmamoğlu'nu Cumhurbaşkanı yapacaksınız ama o seçime giremeyecek çünkü ben onu tutukladım." demiş oluyorsunuz. Türkiye'de tutukluluk peşinen cezalandırmadır, bir tedbir olmaktan çıkmıştır; bizim isyanımız bunadır.

Her yeri geldiğinde Tayyip Erdoğan'ın Pınarhisar Cezaevine girdiğinden bahsediyorsunuz, övünüyorsunuz ama bakın, cezası kesinleştikten sonra girdi ve dört ay yattı sadece, cezası kesinleştikten sonra girdi. Aceleniz ne, aceleniz ne? Çünkü siz milyonlardan korkuyorsunuz, milyonların bu pazar günü "Ekrem İmamoğlu Cumhuriyet Halk Partisinin Cumhurbaşkanı adayı olsun." demiş olmasından korkuyorsunuz. 15,5 milyon vatandaşımız, hepsi CHP'li değil ama hepsi istisnasız sizin bu soygun düzeninize karşı erken seçim isteyen, bu adaletsizlikleri kabul etmeyen, bu darbe girişimine isyan eden milyonlar geldi ve Ekrem İmamoğlu'na da demokrasimize de Cumhuriyetimize de ve bir an evvel istediğimiz sandığımıza da sahip çıktı. (CHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla hodri meydan diyoruz, hodri meydan, hodri meydan! Gelin, bütün yargılamaları TRT yayınlasın. Sizin o yandaş medyanızın, milyarlarca dolar akıttığınız yandaş medyanızın ürettiği yalanlara maruz kalmasın vatandaşımız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MURAT EMİR (Ankara) - Herkes izlesin, herkes görsün, kamu vicdanı harekete geçsin ve yargılama adil yapılsın ve tutuksuz yapılsın mutlaka.

Sayın Başkan, biz halkımızı sokağa çağırıyoruz çünkü anayasal bir hakkın kullanımı... Anayasa'mıza göre toplantı ve gösteri yürüyüşü bir haktır, şiddet içermemek kaydıyla da yapılabilir ama onu yasaklayanlar, "Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapamazsınız.” diyenler Anayasa’yı ihlal edenlerdir. Buradan uyarıyorum: İçişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı, valiler kanunsuz emir vermektedirler -Cüneyt Bey bunu gayet iyi bilir, birazdan tartışırız Cüneyt Bey, gayet iyi bilir- ve suç işlemektedirler. “Toplantı ve gösteri yürüyüşünü kanuna dayanarak yasakladım.” diyorsunuz, biz gidiyoruz Anayasa Mahkemesine, Anayasa Mahkemesi de sizin kararınızı iptal ediyor ama iki yıl sonra. Atı alan Üsküdar’ı geçiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -  Buyurun.

MURAT EMİR (Ankara) - Dolayısıyla buradaki ayrıntıları uzun uzun tartışırız ama burada kanunsuz emir olduğu ortadadır.

Bir de milyonların alana çıkmasından rahatsız oluyorsunuz çünkü siz demokrasiden korkuyorsunuz, halkın sesinden ürküyorsunuz, Ekrem İmamoğlu adını duyunca bacaklarınız titriyor, bacaklarınız, korkunuz ondandır. (CHP sıralarından alkışlar) Ama bizim yine de alanlarda, sokaklarda anayasal hakkını kullanan vatandaşlarımıza her zaman söylediğimiz, bir kere daha söyleyeceğimiz: Herkes sorumlu davranmak zorundadır, herkes topluma doğru mesaj vermek zorundadır. Biz, barışçıl, polisimize karşı en ufak bir şiddeti tasvip etmeyen ve demokrasinin dışına çıkmayan milyonların yanındayız; siz de orada olmalısınız ama siyasi iktidarın daha önce Gezi protestolarında olduğu gibi kriminalize etmek, değersizleştirmek, terörize etmek, tek tek onları toplamak ve korku salmak sonradan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun toparlayın.

MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, kusura bakmayın, biraz uzayabilir.

BAŞKAN - Buyurun.

MURAT EMİR (Ankara) - Bakın, Ayşe Barım’ı on üç yıl sonra aldınız, biliyor musunuz "Gezi" diye? İsmail Saymaz’ı on üç yıl sonra "Gezi" diye alıyorsunuz. Bu niye biliyor musunuz? Bugün sokağa çıkanlara “Bak, biz seni on üç yıl sonra bile alırız, ona göre çık.” diyorsunuz ama milyonlar korkmuyor sizden, korkutamıyorsunuz çünkü artık bilin ki bıçak kemiğe dayanmıştır bu ülkede. (CHP sıralarından alkışlar) Bu halkın yapacağı hiçbir şey kalmadı. (CHP sıralarından alkışlar) Ama yine de bir kez daha... Sayın Genel Başkanımızın sözlerini çok önemsiyorum, bir kez daha bu yüce çatı altında söylemekten de en ufak bir imtina etmeyiz: Sayın Cumhurbaşkanının annesi hepimizin annesidir; ona yapılan küçük bir hakareti bile şiddetle reddederiz ama arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanının annesi var da başkalarının annesi yok mu? (CHP sıralarından alkışlar) Başkalarının annesine söylenirken ne yaptığınızı gündeme getireceğim şimdi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın, buyurun.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Atatürk’ün annesine…

MURAT EMİR (Ankara) - Sakın ha sakın anneleri yarıştırdığımızı düşünmeyin yani “O şunu yaptı, bu da bunu yaptı.” diye haklılık çıkartmıyorum; annelere saldırılmaz, annelere laf edilmez, annelerin eli öpülür sadece ama Tuncay Özkan'ın annesi de anneydi; sizin aranızda oturan birisi alenen küfretti, Twitter sayfasında hâlâ duruyor. Ne dediniz? Bakın, tutarlılık budur, o kişiye ne dediğiniz... Ya dediniz, konuştunuz ya da şimdi önünüze bakacaksınız, önünüze bakacaksınız, mahcup olacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)

Ayrıca, değerli arkadaşlar, bizler siyasetçiyiz; sokaklarda gençler var, kadınlar var; özellikle gençler bizden daha fevri olabilirler. Sorumlu ifadelerde bulunmak zorundayız. Yeri gelmişken ben Sayın Devlet Bahçeli’ye de buradan bir kez daha şifalar dilemek isterim. Siyasetin, siyasetçilerin daha dikkatli konuşmaları, topluma doğru mesaj vermeleri çok önemli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

MURAT EMİR (Ankara) - Ama sizlerin de alana çıkan milyonları, oy veren 15,5 milyon insanı peşinen “Teröristler bunlar, bunlar Vandal -hem de böyle iftiralarla- camiyi kırdılar, kutsalımızı tahrip ettiler.” diyerek suçlamanız doğru değil. Bunlar olmadı, olduysa da sizin kontrolünüzdeki, sizin kontrol etmeniz gereken yerlerde oldu. Dolayısıyla burada ihmal varsa Valiliktedir, kolluktadır ve bunun sorumluları bulunmalıdır ama küçük örneklerden hareketle "Bir yolunu bulalım, muhalefeti dövelim, gençleri 'terörist' diye yaftalayalım ve bu olayları sönümlendirelim." Bu, iş değildir. Bir an evvel yapılması gereken adalete dönmektir, adalete saygılı olmaktır ve milyonların sesine kulak vermektir.

Sabrınız için teşekkür ederim. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)