GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YENİ YOL Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:69
Tarih:20.03.2025

YENİ YOL GRUBU ADINA MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, vefat haberini aldığımız kıymetli sanat insanı Osman Sınav'a Allah'tan rahmet diliyoruz, yakınlarına başsağlığı diliyoruz.

Yine, yarın kutlanacak olan Mezopotamya'dan Maveraünnehir'e kadar Orta Doğu ve Orta Asya halklarının ortak bayramı olan Nevruz Bayramı da kutlu olsun diyorum. Bazen bazı insanlar geçmişteki bazı olayları acıyla hatırlar, gülümseyerek hatırlar. Orta Asya'da bu bayramın kutlandığı Türkiye'de bilinmeden önce bizim bölgemizde bu bayramların kutlanması yasaktı. Ne var ki bir tarihte Orta Asya Türklerinin de bu bayramı kutladığı duyulunca resmî bayram olarak teklif edilecek bir yola girilmiş oldu. Demek ki bazen meselelere bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor, hep aynı noktadan, aynı yerden bakmamamız gerekiyor.

Kıymetli milletvekilleri, bugün, ben, daha önce de bu kürsüde birkaç sefer ifade ettiğim Türkiye'nin son üç ayda girmiş olduğu karanlık tünelle ilgili olarak AK PARTİ'li milletvekillerimizin birkaç konuya dikkatini çekmek istiyorum. Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki insanoğlunun doğasındaki en temel ihtiyaçlardan biri adalettir ve bir arada yaşamanın da en zorunlu gereklerinden biri yine adil bir yönetimdir. İslam hukukunda fıkıhçılar tartışmıştır, bir rivayete göre Moğol Hükümdarı Hülagü, İbni Tavus'a sormuştur: "Sence İslam hukukuna göre adil ama kâfir bir hükümdar mı yeğdir, yoksa zalim ama mümin bir hükümdar mı yeğdir?" İbni Tavus'un cevabı "Adaletli olan bizim için geçerlidir, inancı kendisini ilgilendirir. Bize lazım olan adaletidir." demiştir.

Şimdi sormamız gerekiyor: Halkın, vatandaşın adalete güveninin yüzde 2'ye düştüğü, Anayasa Mahkemesinin kabul edilebilirlik kararlarının yüzde 98'i bulduğu bir ülkede gerçekten hukuk devletinden bahsedebilir miyiz, hukuk devletinden vazgeçtim, kanun devletinden bahsedebilir miyiz? Biliyorsunuz, Mecelle'nin temel kurallarından biridir, usul esasa mukaddemdir. Şimdi, failleri bir kenara bırakalım, fiilleriyle bir kenara bırakalım, sadece yaşanan süreci usul açısından bir değerlendirelim.

Kıymetli milletvekilleri, siz, bugüne kadar, AK PARTİ'li veya değil, bir belediye hakkında İçişleri Bakanlığının müfettiş raporu ve incelemesi olmadan, soruşturma izni verilmeden ve bu soruşturma izni Danıştay denetiminden geçmeden kaç soruşturma açıldığını duydunuz acaba? Hiç yok gibi. Ama bugün son yürütülen soruşturmaların önemli bir kısmının İçişleri teftiş raporundan ve soruşturma izninden bağımsız olarak yürütüldüğü anlaşılıyor. Bu olaylarda faili ve fiili bir kenara koyalım; soruşturmanın gizliliği ilkesi uygulanıyor mu, masumiyet karinesi nerede kaldı, lekelenmeme hakkı ve savunma hakkı zanlılar açısından nasıl kullanılabiliyor? Soruşturma hakkında ilk beyanatı biz Sayın Cumhurbaşkanından duyduk "Turpun büyüğü heybede." diye, değil mi? Heybedeki turpları bize hatırlatmasını değil Sayın Cumhurbaşkanından, soframızdaki ithal marullarla ilgilenmesini beklerdik ama Sayın Cumhurbaşkanı bu soruşturmadan niye haberdar? Kendisinden izin mi alındı, kendisinin bir talimatı mı oldu ya da kendisi düzenli olarak bilgilendiriliyor mu? Bu üçü de hukuk devleti açısından doğru mudur? Peki, soruşturma hakkında bilgi sahibi mi? Sabahtan beri de atışmaların en önemli konu başlığı bu. Soruşturmalar hakkında kimse bilgi sahibi değil. Özlem Hanım değerli bir hukukçu "Bilgimiz yok." diyor. Kendisinin bilgisi yok, doğru ama sosyal medya hesaplarından soruşturmanın bütün detayları paylaşılıyor. Trol ağları soruşturmaların içeriği hakkında kampanya yapıyor. İktidara yakın gazeteciler televizyon ekranlarında soruşturmayla ilgili açıklamalarda bulunuyor. Şimdi, böyle bir atmosferde hiç kimse bu ceza hukukunun, usul hukukunun temel ilkelerinin uygulandığını düşünebilir mi, iddia edebilir mi? Maalesef, Türkiye kısır bir döngü içerisinde.

Size 28 Şubat döneminden birkaç hatırlatmada bulunmak istiyorum. Keşke imkân olsaydı, bu hatırlatmada bulunacağım isimleri hiç saymamış olsaydım ama konunun anlaşılması için sayıyorum fakat bunları dinlediğinizde, aradan geçen otuz yıldan sonra nasıl bir kısır döngü içerisinde bu ülkenin nasıl zaman kaybettiğini bir kez daha anlayacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - 28 Şubat uygulamalarından örnekler: Ankara'daki Vahdet ve Dostluk Vakfı cezaevindeki tutuklu ve hükümlülere yardım ettiği için kapandı. Millî Gençlik Vakfı, Zehra Vakfı, Hakyol Vakfı, Akabe Vakfı, İslami Dayanışma Vakfı ve beraberinde 21 vakıf kapatıldı, 7'sinin mal varlığına el konuldu. MÜSİAD'ın 2 Genel Başkanına 312'nci madde uyarınca dava açıldı, hapis cezası alındı. Bakın, MÜSİAD, TÜSİAD; hatırlatıyorum. Birçok kişiye bir suçlamada bulunulamadığı için kılık kıyafet yasasına ve devrim kanunlarına aykırılık suçlamasıyla davalar açıldı. Müneccimlere açılan davaları hatırlıyorum. İnsan Hakları Örgütü o karanlık dönemde tam 30 bin ihlal tespit etti ve mesleki eğitime mal olan bir zorunlu eğitim değişikliğine maruz kaldık. YAŞ kararıyla ordudan atılanlar ile bugün ordudan ihraçları size hatırlatıyorum. Camilerde vaazların yasaklanması ile bugün söz hakkı elinden alınan insanları size hatırlatıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Bunlar ile o bir mi gerçekten?

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - RTÜK Başkanının o dönemde...

BAŞKAN - Sayın Ekmen, sürenizi uzattım sizin konuşmanız kesilmesin diye yani uzatma sürenizi de kullandınız.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Tamamlayım efendim.

BAŞKAN - Hadi tamamlayın.

Buyurun.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Arkadaşlar "Bunlar ile onlar bir mi?" diyoruz ama son dönemde karşımıza bir yargı putu çıktı. Hangi konuyu ifade etsek bu yargının işidir, bunu sabırla takip etmek gerekiyordu, bunların hepsi de yargı faaliyetiydi; bunların birçoğu Yargıtaydan geçti, Anayasa Mahkemesinden geçti, hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden geçti.

Arkadaşlar, bugün yapılan işleri lütfen bir yargı faaliyeti olarak tanımlayıp geçmeyin; vicdanınızla, ahlakınızla, müktesebatınızla meseleyi anlamaya çalışın.

Son olarak size Asaf Halet Çelebi'nin bir dörtlüğüyle seslenmek istiyorum:

"İbrahim

içimdeki putları devir

elindeki baltayla

kırılan putların yerine

yenilerini koyan kim"

Arkadaşlar, bu hareket yola putları kırmak ama yerine yeni putlar koymamak için çıkmıştı; bunu da hatırlatmak isterim.

Afiyet olsun. (YENİ YOL ve CHP sıralarından alkışlar)