| Konu: | Çanakkale Zaferi'nin yıl dönümüne, İsrail'in ateşkese rağmen Gazze Şeridi'nde gerçekleştirdiği saldırılara, Suriye politikasıyla ilgili endişelerine ve Suriye'yle alakalı genel görüşme yapılması taleplerine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 18.03.2025 |
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de bugün Çanakkale Zaferi'mizin yıl dönümünü anarak konuşmama başlamak istiyorum. Öyle bir ruhtur ki Çanakkale bence bütün evlatlarımızın, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının gitmesi, görmesi. soluması gereken bir yerdir. Bu ruh bizim geleceğimizin, birliğimizin çimentosudur. Emperyalizme karşı Türk milletinin direndiği ve emperyalizmi ezdiği bir gündür Çanakkale 18 Mart Zaferi'nin yıl dönümü. Çanakkale Zaferi'mizdeki şehitlerimizi ve gazilerimizi, bu zaferin mimarlarını ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.
Evet, dün, maalesef mübarek ramazan ayında İsrail ordusu yine çok büyük bir katliama imza attı. Ateşkese rağmen Gazze Şeridi'nde dün akşamdan itibaren düzenlenen saldırılar sonucu 300'den fazla insanın katledildiği ifade ediliyor. Bu kanlı katliamın gözü dönmüş sorumlularıyla birlikte bunlara göz yuman bütün uluslararası toplum da bu katliamın ortağıdır. Hani "'Medeniyet' dediğin tek dişi kalmış canavar?" diyor ya İstiklal Marşı'mızın yazarı Mehmet Akif, tam bunu görüyoruz burada. Çünkü en başında da Amerika Birleşik Devletleri bu katliamın arkasındaki ana güç olarak gözükmektedir zira Beyaz Saray Sözcüsü yaptığı açıklamayla bu kanlı katliamdan haberdar edildiklerini ifade etti ve "Kıyamet kopacak." ifadesini kullandı. Kullandığı ifade aynen budur "Kıyamet kopacak." dedi ve maalesef günahsız birçok insan dün katledildi.
Tekrar ifade ediyoruz: Katillerin hedefindeki mazlum Filistinlilerin daima yanındayız. İsrail'in saldırılarında yaşamını yitiren Filistinlilere Allah'tan rahmet diliyorum.
Şimdi, arkadaşlar, dış politikayla ilgili bizim tereddütle, endişeyle takip ettiğimiz "Ya, bir ülkenin dış politikası böyle yönetilemez." diye veryansın ettiğimiz bir durumla karşı karşıyayız. Geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan bir televizyon programına katıldı ve çok dikkat çeken, hepimizin dikkatini çeken ifadeler kullandı. Öyle bir süreç yaşıyoruz ki herkes bir şey söylüyor ama sanki hiç kimse hiçbir şey söylemiyor, herkes kafasına estiği gibi konuşuyor. Mesela, bir yetkili diyor ki: "Bu yapılan çağrı YPG'yi de kapsıyor." Bir başka yetkili çıkıyor, diyor ki: "Bu yapılan çağrı, Öcalan'ın çağrısı sadece kendi örgütüne yapıldı, YPG'yi kapsamıyor." Bakın, Dışişleri Bakanı da çok benzer bir durumda Suriye'de imzalanan anlaşmayla ilgili geçtiğimiz günlerde televizyon yayınında aynen şunları söylüyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Aynen, cümle cümle, hiç değiştirmeden okuyorum, diyor ki Dışişleri Bakanı: "Özellikle YPG'yle ilgili konularda başka birtakım tezgâhlar olmak üzere her şey olabilir. İyi niyetle imzalanan bir anlaşma varsa gereği yapılsın ama orada ileriye dönük döşenmiş mayınlar olabilir. Bütün silahlı organların entegrasyonuyla ilgili, devlet entegrasyonuyla ilgili konular var. Bunlar tam da ileriye dönük mayınlı konular." Dün de AK PARTİ Sözcüsü Sayın Ömer Çelik çıktı ve şunları söyledi: "Önceliğimiz PKK'nın silah bırakması. Çağrı SDG/YPG'yi de kapsıyor." Ya, bir devlet, Türkiye Cumhuriyeti gibi köklü bir devlet böyle yönetilemez. Her açıklama birbiriyle çelişiyor. Dışişleri Bakanı çıkıp ileriye dönük döşenmiş mayınlar olduğunu anlatıyor. Nedir bu mayınlar, çıksın anlatsın bize.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, lütfen.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Nedir bu mayınlar, çıksın anlatsın.
Düne kadar Suriye'de bir zafer edası vardı, hatırlayın. Kasiyun Dağ'ında kahveler içildi. Şimdi, Ahmed eş-Şara Türkiye'nin bir terör örgütü olarak tanımladığı yapının lideriyle oturuyor ve bir belgeye resmî olarak imza atıyor. Bu işin artık geri dönüşü yok. Geçiş Hükûmeti, YPG/PYD'yi tanımıştır artık. Terör örgütü YPG, Amerika tarafından donatılmış bir örgüt ve 80 bin teröristin varlığından söz ediliyor. Ahmet eş-Şara'nın kontrolünde kaç Suriye askeri var veya HTŞ yapısı kapasitesi ne kadar? 15 bin diyen var, 20 bin diyen var. Şimdi soruyorum size: 80 bin kişilik bir gücün 15-20 bin kişilik bir gücün içine dâhil olması mı mümkün yoksa o gücü içine alması mı mümkün? Bakın, burası Orta Doğu; Orta Doğu'da bildiğimiz birçok aile darbeyle işbaşına geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Son cümlem Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Meseleyi bir adım daha ileriye taşıyalım, bizi bekleyen bir başka tehlike: Yarın bir gün Suriye'de bir askerî darbe olduğunda bunun garantisi var mı, böyle bir büyük gücün askerî darbe yapması karşısında nasıl büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalacağımızın farkında mı devletimizin Dışişleri veya devlet yetkilileri?
Bütün bu tereddütlerimizden, bütün bu endişelerimizden, bize yaşatılan, millete yaşatılan bütün bu çelişkilerden dolayı biz bugün Türkiye Büyük Millet Meclisine Suriye'yle alakalı genel görüşme yapılma talebimizi ilettik. Bugün de arkadaşlarımız konuyla ilgili açıklamalarını yapacaklar, bu talebi de Türkiye Büyük Millet Meclisine iletecekler diyorum.
Teşekkür ederim.