Konu: | Önceki dönem Meclis Başkan Vekili Haydar Akar'ın babasının vefatına, 14 Mart Tıp Bayramı’na, 6. İdare Mahkemesinde görülen TÜİK’le ilgili davaya, çiftçilerin mazot ve gübre desteği beklentisine, Devlet Bahçeli’nin başlattığı “kurucu önder” tartışmasına, medya üzerinde ağır baskılar olduğuna, İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 66 |
Tarih: | 13.03.2025 |
MURAT EMİR (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de sözlerime yıllarca bu sıralarda birlikte görev yaptığımız ve son olarak da Meclis Başkan Vekilliği görevini yapmış olan çok değerli Haydar Akar ağabeyimize babasının vefatı dolayısıyla başsağlığı dileklerimizi ileterek başlamak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın 14 Mart Tıp Bayramı ve yarın kutlanacak Tıp Bayramı'nı maalesef bir bayramın gerektirdiği şartlar içerisinde kutlayamayacağız çünkü sağlık alanımız son derece büyük sorunlarla baş etmek zorunda. Maalesef siyasi iktidar bütün bu sorunlara kulağını tıkayan ve Cumhurbaşkanı da doktorları her fırsatta horlayan, aşağılayan ve "Giderlerse gitsinler." şeklinde tehdit eden bir konumdayken 14 Martı olması gerektiği gibi kutlayamayacağız ama yarın yine de bütün meslektaşlarımın 14 Martını kutlamak isterim.
Yeri gelmişken bir noktanın altını çizmekte yarar görüyorum. 14 Mart Tıp Bayramı'nın tarihçesi tabii Tıbbiye-i Şahanenin kuruluşuna, 1827'ye gidiyor ama aslında 1919'da Mondros Mütarekesi imzalandıktan sonra, İngiliz zırhlıları İstanbul sathına geldiğinde İngilizler Tıbbiye-i Şahane binasını basmıştı ve buna karşı koyan öğrencilerin hepsi tutuklanmıştı. O isyanın, o başkaldırının tarihi 14 Mart olduğu için biz 14 Martı Tıp Bayramı olarak kutluyoruz. O günün öncüsü tıbbiyeliler eksiksiz Kurtuluş Savaşı'na katıldılar ve o gün onların öncüsü olan Hikmet Bey de Tıbbiyeli Hikmet de Sivas Kongresi'nin bir delegesi olarak Mustafa Kemal Paşa'nın yanında yerini almıştı.
Sayın Başkan, çok önemli bir haber geldi, 6. İdare Mahkemesinde görülen bir dava var. Davada TÜİK'in rakamlarla oynayarak halkın ekmeğini, aşını çaldığı iddiası var ve TÜİK yıllardır açıklamadığı madde sepetini açıklamak zorunda kalacak. Mahkeme TÜİK'e "Sen gerçekten rakamlarına güveniyorsan, ben bunları kontrol edeceğim, madde sepetini bana gönder." dedi -bugünkü bilgi- ve umuyoruz ki TÜİK artık rakamlarla oynamaz ve TÜİK'in ipliği pazara çıkar.
Değerli arkadaşlar, çiftçiler mazot ve gübre desteği bekliyorlar. 2025 yılının üçüncü ayı oldu, hâlâ ödemeler yapılmadı. Sayın Bakan İbrahim Yumaklı "tweet" attı "Gönderdik." dedi, "3 milyar 299 milyon lira hesaplara yattı." dedi ama bu paralar yatmadı. Bir Sayın Bakana yalan söylemek yakışmıyor, bir Sayın Bakana düşen hemen gereğini yapmaktır. Çiftçiye vereceğiniz o son derece cüzi gübre desteğini, mazot desteğini bile böylesine esirgeyecekseniz bu işi bırakın, bu işi yapmayın.
Bakın, Ziraat Bankasının zararı sadece geçen yıl 75,7 milyara geldi, görev zararı. Ziraat Bankası olağanüstü görev zararı yazıyor ve baktığınızda, son on beş yılda 19,4 milyar liraymış, görev zararı olağanüstü artmış. Peki, bu paralar kime ödenmiş? Çiftçiye mi; mazot olarak mı, gübre olarak mı, destek olarak mı? Hayır. Bu paralarla yandaşlara kredi verildi, bu paralarla medya şirketleri alındı satıldı, bu paralar peşkeş çekildi yandaşlara ama çiftçiden esirgeniyor. Bir an evvel bu paralar yatsın Sayın Bakan, buradan takipçisiyiz.
Bir konu çok önemli, Meclisimizin gündemine getirmekte yarar var. Bir tartışma var, Sayın Devlet Bahçeli'nin başlattığı, daha sonra bu sıralarda birlikte milletvekilliği yaptığımız Mehmet Metiner'in devam ettirdiği bir tartışma. Abdullah Öcalan'a "kurucu önder" diyorlar. Oysa bu ülkenin bir tek kurucu önderi var, o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk. (CHP sıralarından alkışlar) Biz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ten başka kurucu önder tanımıyoruz, kabul etmiyoruz. Bu çatının altında, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bu çatı altında bir başkasına "kurucu önder" demeyi de asla kabul etmiyoruz, asla kabul etmeyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) - Çarpıtıyorsunuz, çarpıtıyorsunuz!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Emir.
MURAT EMİR (Ankara) - Birileri dün söylediklerinin tam tersini söyleyebilirler ama biz tarihsel tutarlılığımızı sonuna kadar sürdüreceğiz.
LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) - Okuyup anlayamıyorsunuz!
MURAT EMİR (Ankara) - Kime ne diyeceklerine de herkes karar verebilir ama bu milletin gözü önünde söyleyecekler, bu millet herkesin ne dediğini görecek.
LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) - Çarpıtıyorsunuz, kul hakkı yiyorsunuz; özür dilemeniz gerekiyor.
MURAT EMİR (Ankara) - Medya üzerinde son derece ağır baskılar var. Medya birçok baskıya boyun eğmek zorunda; bir sansür var, otosansür var, dezenformasyon yasası var. Gazeteciler tutuklanıyor, gözaltına alınıyor, hapiste yatırılıyor ama aynı zamanda bir de Google'ın haksız algoritması söz konusu. Google'ın algoritması üzerinden maalesef, az sayıda kalmış sosyal medya ve internet gazeteciliği, medya gazeteciliği de maalesef, can çekişiyor, ölmek durumunda kalıyor. Dün Gazete Duvar kapandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Emir.
MURAT EMİR (Ankara) - Bugün Artı Gerçek, BirGün, Diken, Ekonomim, Pencere, Kısa Dalga, Medyascope, T24 gibi haber siteleri ortaklaşa bir bildiri yayınladılar; bu çok önemli.
MEHMET ŞAHİN (Kahramanmaraş) - Amerikan yardımı kesildiği için...
MURAT EMİR (Ankara) - Google'ın yıkıcı ambargosu olduğunu, Google'ın algoritması dolayısıyla erişemediklerini ve zaten kamu kaynakları yandaş medyaya dağıtıldığı için zaten zor koşullarda yaşamak zorunda kaldıklarını ve bu ses de kesildiği zaman Türkiye'nin iyice tek sesli olacağını ifade ettiler. Türkiye kazanacaksa demokrasiden kazanacak, Türkiye kazanacaksa özgürlüklerle kazanacak, Türkiye sorunlarını ancak herkesin konuşabildiği, herkesin herkese sesini duyurabildiği koşullarda kazanabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Emir.
MURAT EMİR (Ankara) - Zaten yazılı medyanın yüzde 90'ını ele geçirmişsiniz, zaten bu Ziraat Bankası dâhil bütün kamu kaynaklarını bu kurumlara aktarıyorsunuz, hiç olmazsa bu medyanın boğazını sıkmaktan vazgeçin ve bu medyaya yaşam fırsatı tanıyın.
Peki, bu medyanın başına neler geliyor? Neler gelmiyor ki, neler gelmiyor ki. Türkiye'de siyasi atmosfer değişiyor, hâkimlerin kararları da değişiyor. Daha iki ay önce gazeteci Nevşin Mengü Salih Müslim'le bir röportaj yapıyor, gazetecilik yapıyor ve gazetecilik yaptığı için gözaltına alındı, şükür ki tutuklanmadı, sonrasında bir yıl üç ay hapis cezasına çarptırıldı ve yurt dışı yasağı verildi. İşte, bugün yandaş medyada Salih Müslim'le röportaj var. Nerede o savcı, nerede o savcı? Çünkü iki ay önce "terörist" dediklerine... İşte, MHP'nin temsilcileri burada, AKP'nin temsilcileri burada, kimin terörist olduğuna bunlar karar veriyorlar, Türkiye yargısı karar vermiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Emir, tamamlayalım lütfen.
MURAT EMİR (Ankara) - Bunlar "terörist" deyince hâkimler, savcılar harekete geçiyor. Eğer konjonktür değişti, o gün "terörist" dediğine "teröristbaşı" dediğine bugün "kurucu önder" diyorlarsa, hâkimler, savcılar adım atamazlar, işte, Türkiye bu. Hani diyorsunuz ya "Yargı bağımsız, gelin, hesap verin." falan, işte, sizin yargınız bu. Bu kadar acınası bir durumdasınız. Bu yargının buradaki temsilcilerisiniz.
Biraz önce bu diplomayla ilgili atışmalar yapıldı. Bakın, bizim her şeyimiz hazır. Size meydan okuyorum, meydan; varsa cesaretiniz, oradan diploma konusunu açın, uzun uzun konuşalım bu konuyu! Ama bunu yapmayıp, otuz dört yıllık diplomayı gündeme getirip İstanbul Üniversitesine, 2020 yılında rapor vermiş, "Diplomada ve yatay geçişte sorun yok." demiş üniversiteye ve dekana baskı yapıp, dekanı istifa ettirip onun üzerinden CHP üzerinde ve adayımız Ekrem İmamoğlu üzerinde şaibe yaratmaya kalkışmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son cümlelerinizi alalım Sayın Emir.
MURAT EMİR (Ankara) - Şunu bilin ki bel altından attığınız her bir tekme size yumruk olarak dönüyor, yumruk olarak da dönmeye devam edecek.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)