| Konu: | 14 Mart Tıp Bayramı’na, 13 Mart 2016’da Ankara Kızılay'da bir otobüs durağına gerçekleştirilen saldırının yıl dönümüne, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın bugünkü açıklamasına, çocuk ölümlerine ve gıda enflasyonunun sebeplerine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 66 |
| Tarih: | 13.03.2025 |
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yarın 14 Mart Tıp Bayramı, bütün meslektaşlarımın bayramını kutluyorum. Samimi duygularla çalışan, özveriyle çalışan, vatan sevgisiyle, insan sevgisiyle çalışan bütün meslektaşlarımın bu anlamlı gününü kutluyorum.
Ancak bugünden bahsederken bugünün tarihçesinden de bahsetmeden geçmeyeceğim, geçemeyeceğim. Dünyanın hiçbir yerinde 14 Mart, Tıp Bayramı olarak kutlanılmaz, sadece Türkiye'de 14 Mart Tıp Bayramı'dır. Onun da sebebi şu: İşgal yıllarında -1919- İstanbul işgal altındayken Mekteb-i Tıbbiye-i Şahanede genç doktorlar bir araya geldiler ve 1919'un 14 Martında Mekteb-i Tıbbiye-i Şahanenin duvarlarına, kulelerine Türk Bayrağı’nı astılar ve işgale isyan ettiler. İşte, bundan dolayıdır ki bu ülkenin ruhunda, kurucu ruhunda doktorların büyük bir değeri vardır, önemi vardır. Öte yandan, yine Mekteb-i Tıbbiye-i Şahanenin öğrencileri 1915 yılında topyekûn, hepsi, hep birlikte Çanakkale'ye gittiler ve şehit oldular. Bu yüzden 1921 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane hiçbir mezun vermedi.
Tabii, yıllar geçti, bugün doktorlara "Giderlerse gitsinler." dedik, hatta daha da ileriye gittik "Çok kızıyorsanız gidin gırtlağına yapışın." dedik ve maalesef, bu pırıl pırıl Anadolu çocukları, bu ülkenin sosyal sermayesi Türkiye'yi terk ediyor. Ben yurt dışında uzun yıllar çalışmış birisi olarak benimle temasa geçen genç arkadaşlarıma sürekli "Ne olur Türkiye'de kalın." diyorum ama inanılmaz bir yurt dışına gidişle karşılaşıyoruz, şu ana kadar 15 bin hekimimiz yurt dışına gitti. Sınavlara hazırlananlara da baktığımızda önümüzdeki yıl sonunda bunun 25 bini bulacağını tahmin etmek kolay.
Öte yandan, bugün önemli bir gün, anlamlı bir gün, daha doğrusu acı dolu bir günün yıl dönümü. 13 Mart 2016, bundan tam dokuz yıl önce Ankara'da, Güvenpark'ta, Kızılay'da bir otobüs durağına PKK terör örgütü tarafından bir hain saldırı gerçekleştirildi ve bu saldırıda 36 sivil vatandaşımız hayatını kaybetti. Bunların içerisinde 4 çocuğumuz var, 6 aylık hamile bir kadın var ve 32'si çocuk tam 344 kişi yaralandı. Ve bugün bunun üzerinden tam dokuz yıl geçti. Baktım İçişleri Bakanlığına o dönemde nasıl bir açıklama yapmış diye. İçişleri Bakanlığının yapmış olduğu açıklama burada, diyor ki Bakanlık: "PKK içinde yer aldığı bilinen falanca bu saldırıyı gerçekleştirmiştir. Ama aynı zamanda bu kişi PKK üyesi olarak Suriye'ye geçmiş ve YPG terör örgütü içerisinde bu eylemi gerçekleştirmiştir." Bunu söyleyen İçişleri Bakanlığı, bundan dokuz yıl önce. Tabii, şimdi YPG terör örgütünün başındaki kişi ile bir zamanlar HTŞ terör örgütünün başındaki kişi Suriye'de bir anlaşma imzalıyor ve Türkiye'de inanılmaz bir hava estirilip sanki bölgemize bir barış gelecekmiş, sınırımızın güneyine bir istikrar gelecekmiş havası estiriliyor. Hâlen bugün -bu sabah baktım, İçişleri Bakanlığının resmî sitesinde- YPG terör örgütünün başı olarak Mazlum Kobani kırmızı bültenle aranıyor ve bakıyorsunuz, bazı siyasiler ve iktidar yetkilileri bu alçak teröristin attığı imza üzerinden siyasi analizler yapıyor ve bölgeye bir istikrar geleceğinden bahsediyor. Çok açıkça söylüyorum, terör örgütüyle arasına mesafeyi koyamayan, terörden medet uman, terörle pazarlık yapan ve terörle aynı masaya oturan, terör örgütüne "terör örgütü" demeyen ya da diyemeyen, terör örgütü elebaşına, 50 bin kişinin katiline "halk önderi" veya "kurucu önder" diyen, bu alçak örgütten bir barış güvercini çıkartmaya çalışan tüm anlayışları yüce Meclisin çatısı altında reddediyorum ve onları kınıyorum.
Yine, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz'ın bugün bir açıklamasına tanık olduk: "Gıda enflasyonunu düşürmeyi hedefliyoruz." dedi Sayın Yılmaz. Teşekkür ediyoruz kendisine, tam yirmi iki yıl sonra, bu ülkedeki açlığın, bu ülkedeki sefaletin sebebi olan gıda enflasyonuyla ilgili bir çözüm ortaya koyacağını söylüyor.
Şimdi, etrafımıza bir bakalım: Bakın, Yunanistan'a baktım bugün, resmî rakamları inceledim; sınır komşumuz Yunanistan'da yüzde 3 gıda enflasyonu; Bulgaristan'da yüzde 3,7; savaştaki Rusya'da yüzde 11; savaştaki Ukrayna'da yüzde 12; öte yandan, Güney Afrika'ya baktım, yüzde 2,3; Gana'ya baktım -dünyanın en fakir ülkelerinden bir tanesi- yüzde 3; Fas'ta ise yüzde 0,7 gıda enflasyonu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çömez.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Şimdi, buradan iktidar yetkililerine soruyorum: Dünyanın en mümbit coğrafyasında, en bereketli topraklarında bu ülkeyi varlık içerisinde yoklukta yaşatmaya kimin hakkı var Allah'ınızı severseniz? Hangi mazereti üretebileceksiniz, hangi gerekçeyi ortaya koyabileceksiniz? Sınır komşularınızda yüzde 3; Afrika'da yüzde 2; savaştaki Ukrayna'da, Rusya'da yüzde 10-11'lerde gıda enflasyonu, bizde yüzde 40'ları aşmış, bazı ürünlerde yüzde 60-70'lerde. Neden bu ülke bu hâle geldi? Tabii, açlık ve sefaletin en fazla vurduğu kesim de maalesef çocuklarımız ve yavrularımız.
Bakın, defalarca bu kürsüde, bu Meclis çatısı altında ifade ettim, yine söylüyorum: TÜİK'in rakamları Türkiye'de çocuk ölümlerinin bir önceki yıla göre yüzde 30 arttığını gösteriyor. Soruyorum buradan: Bu çocuklar niye hayatını kaybediyor? Sınır komşularımız Bulgaristan'da ve Yunanistan'da çocuk ölümleri azalırken bizim ülkemizde, bu bereketli Anadolu topraklarında çocuk ölümleri niye artıyor? Sebebi ne, biliyor musunuz? Açlıktan dolayı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitireceğim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çömez.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bakın, yine rakamları çıkarttım: Öğrencilerin yarısı kantinden alışveriş yapamıyor, sadece yüzde 40'ı haftada bir kez kantinden alışveriş yapabiliyor. Yine, çocukların üçte 1'inin yanına maalesef beslenme çantası anneleri, babaları tarafından konamıyor. Yine, Cumhurbaşkanlığının yıllık programına baktım, son beş yıl içerisinde sokaklardan toplanan tam 50 bin yavrumuz var dilencilik yapan, bunun da 20 bini Suriyeli. Bakın, resmî rakam bunlar, sokaklarda dilencilik yapan 50 bin çocuktan bahsediyor Cumhurbaşkanlığının resmî raporu. Eğer gayriresmî raporlara veya araştırmalara baksak bu rakamın 100 binleri geçtiğini göreceğiz.
Bakın, her yıl ortalama 70 çocuğumuz iş kazalarında hayatını kaybediyor. Yine, Millî Eğitim Bakanlığı açıklama yaptı, dedi ki: "500 bin yavrumuz okulunu terk etti." Niye terk etti? Aile ekonomisine katkı sağlamak için. Gayriresmî rakamlar bunun 1 milyonu bulduğunu söylüyor. Rakamları uzatmak mümkün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitireceğim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Çömez.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bu kadar felakete, bu kadar acı tabloya, bu kadar acı manzaraya Türkiye layık değil. Yavrularımızı korumak zorundayız, bu memleketi, bu milleti korumak zorundayız.
Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı diyor ki: "Gıda enflasyonunu düşüreceğiz." Nasıl düşüreceğini de açıkla Sayın Başkan; bu gıda enflasyonu bu topraklarda niye arttı, önce onu açıkla. AKP iktidara geldiğinde ilk yaptıkları şey gübre fabrikalarını satmak oldu. Şimdi, gübre fabrikaları satıldığı için yurt dışından gübre ithal ediyoruz. Sadece geçtiğimiz otuz gün içerisinde üre gübresine yüzde 30 zam geldi. Son beş yıl içerisinde gübreye tam 10 kat zam geldi. Son beş yıl içerisinde mazota tam 8 kat zam geldi. Az önce değerli arkadaşım Selçuk Bey ifade etti, zirai mücadele ilaçları artık Avrupa'dan gelmiyor. Bunları biz de üretemediğimiz için İran'dan, Irak'tan gelen kaçak ilaçları kullanıyoruz, Çin'den gelen kalitesiz ilaçları kullanıyoruz ondan dolayı. Öte yandan, lisanslı depoculukla ilgili hiçbir şey yapılmadı bu ülkede. O olmadığı için şu anda ürünler saklanamıyor, sezon dışında ürünlerimiz son derece pahalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitireceğim, son bir cümle daha müsaadenizle.
BAŞKAN - Son cümlelerinizi alalım.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Öte yandan, sulamalarla ilgili, modern sulamayla ilgili hiçbir altyapı hazırlığı yapılmadı. Dünya artık modern sulamaya geçti, yapay zekâ kullanan sulama yöntemlerine geçti, biz hâlâ vahşi sulama kullanıyoruz. Onun için, Türkiye'de su kıtlığı başladı, bütün illerin valileri sulama birliklerine yazı yazıyor "Artık sulu tarım yapmayın." diye. Bu, çok vahim bir riskin habercisi aynı zamanda.
Son olarak, gıda enflasyonunu artıran sebeplerden bir tanesi de sürekli övündüğünüz o otoyollar. Otoyollardaki geçiş ücretleri o kadar pahalı ki ondan dolayı transport ücretleri son derece yüksek. Bandırma'da 5 lira olan şey İstanbul'a geldiğinde 50 lira oluyor; Antalya'da 3 lira olan şey Ankara'ya geldiğinde 50 lira oluyor. Dolayısıyla bunlara dönük rasyonel, gerçekçi, hakikaten sonuç alıcı adımlar atması lazım iktidarın; aksi hâlde biz güvensiz, beslenemeyen, acı çeken bir neslin sorumlusu olacağız.
Teşekkür ediyorum.