GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Siber Güvenlik Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:65
Tarih:12.03.2025

SERVET MULLAOĞLU (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu salonda bulunan herkesin mutlaka büyük dedesi Çanakkale'de yatmaktadır. Çanakkale'deki mezarların üstünde "Diyarbakırlı Mehmet oğlu Hasan" yazar. O zamanlarda, tabii, Orta Doğu'da bulunan hiçbir ülke olmadığı için örneğin Hatay, Halep vilayetine bağlıydı, "Halepli Ali oğlu Ahmet" "Konyalı Ömer oğlu Mehmet" yazar. Dolayısıyla, biz bu topraklarda hepimiz kardeşiz. "Kardeş" kelimesi aynı karından doğan insanlara denir yani "karındaş" kelimesinden türemiştir. İşte, Anadolu'da biz aynı topraklarda doğmuşuz ve kardeşiz. Bu kardeşlik, sadece çizilen sınırlarla, siyasi sınırlarla sınırlı değildir. Geçmişten gelen ortak tarihimiz, ortak kültürümüz, ortak her şey, akrabalık ilişkilerimiz bizi kardeş kılmaktadır. Dolayısıyla, Orta Doğu'daki bir yangın burada İstanbul'da oturanın da Konya'da oturanın da İzmir'de oturanın da yüreğini yakar; bu şekilde bakmak lazım son dönemdeki olaylara. Biz bu ülkeyi Türk'üyle Kürt'üyle Çerkez'iyle, Alevi'siyle Sünni'siyle beraber kurduk ve beraber yüceltmekle mükellefiz. Bu topraklarda "barış" kelimesinin zikredilmesi bile İzmir'deki vatandaşlarımızı; Diyarbakır'daki, Edirne'deki herkesi mutlu etmiştir. Barışın muhteşem bir bereketi ve gücü vardır, güzelliği vardır. Biz güzelliklere doğru yürümeliyiz. Siyaset adına birbirimizi çok yorduk, bu topraklar çok yoruldu; anneler çok ağladı, hepsi aynı gözyaşını döküyor. Elbette barış tesis edilmelidir ve bunun için samimi bir şekilde silahlar susacak ve barış tesis edilecekse biz her şeyi vermeye hazırız. Bu konuda yapılacak her türlü çalışmada samimi olarak -asla figüran olmadan ama- bu topraklarda barışı tesis etmek zorundayız.

Barışı tesis ederken Orta Doğu'da çizilen senaryoları da hassasiyetle değerlendirmek gerekiyor. En son Suriye'de olan olaylarda hep bize yöneltilen soru "Siz ne yaptınız?" sorusu. Şimdi fırsat bulmuşken ne yaptığımızı anlatmaya çalışacağım. 2011 yılında ilk olay patlak verdiğinde biz "Başka bir ülkenin sınırlarına, başka bir ülkenin iç işlerine karışmak uluslararası hukuka uygun bir iş değildir. Dolayısıyla, Türkiye her zaman uluslararası hukuka uygun davranmıştır; başka ülkelerin dinamiklerine, hukukuna saygı göstermiştir. Dolayısıyla, bize yakışan, elbette kendi güvenliğimizi düşünerek ama başka ülkelerin iç işlerine karışmamak gerekiyor çünkü oradaki ateş bize döner." diye çok uyarılarda bulunduk. Ancak o zamanlarda çok değişik teoriler üretildi; yeni Osmanlıcılık stratejisi, derin strateji, müthiş ve o zaman... Mesela stratejik derinlik doktrini varken aynı zamanda CIA şefinin de burada "Yeni Türkiye Cumhuriyeti" diye bir kitabı vardı; anlatılan şeyler aynıydı. Maalesef Hükûmete çok gaz verildi ve orada yeni bir halife yaratılacak inancıyla çok yanlış işler yapıldı.

Yanlış Suriye politikasının faturasını biz bugün Filistin'de ödüyoruz. Eğer yanlış politika uygulamasaydık bugün Trump'ın çıkıp Gazze'yi emlak ister gibi istemesi mümkün olmayacaktı, bugün Filistin bu kadar zayıf noktaya gelmeyecekti. Filistin hepimizin ortak davası, bu siyasetüstü bir meseledir. Buradaki herkesin samimi olarak Filistin konusunda hassasiyet gösterdiğini biliyorum ama sadece hassasiyet göstermek ile gerçek anlamda politika üretmek farklı, hayalimizdekini yapmak istediklerimiz ile sahadaki durumlar çok farklı. Hiç olmayacak işler yaptık.

Biz, Suriye'deki ateşin ilk başında "barışa çığlık" etkinliği yaptık. Kardeşin kardeşi katledeceğini... Çünkü tarihsel süreç içerisinde, Birinci Dünya Savaşı öncesi nasıl İngilizler gelip kardeşi kardeşe katlettirdilerse aynı senaryonun uygulanacağını gördük ve nitekim, maalesef, bugün gelinen noktada bunun yapıldığını görmekteyiz.

İçimiz çok acıyor. Türkiye'nin acilen Suriye'ye müdahale etmesi gerçekten şart. Şu an oradaki insanlar da Türkiye'nin müdahalesini arzuluyor. İnanın şu an plebisit yapılsa oradaki halkın yüzde 90'ı Türkiye'yi tercih edecektir çünkü Türk askerinin adaletine, Türk'ün gücüne güvenmekte ve inanmaktalar. Biz burada hepimiz tek bir millet olmuşuz, bizim akrabalarımız orada; orada belli bir kesimi "bunlar Nusayri" "bunlar Alevi" diyerek dışlamak Türkiye'yi gönülden ikiye bölmek gibi bir şey olur. Dolayısıyla, burada günlük siyasi çatışmaların dışına çıkarak, oradaki insanların hayatlarını dikkate alarak, orada ölen sivilleri dikkate alarak gerçekten inisiyatif almak durumundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Mullaoğlu, tamamlayın lütfen.

SERVET MULLAOĞLU (Devamla) - Bunun için gerekirse bütün partiler bir araya gelmek ve ortak tavır ve ortak bir politika üretmek zorundadır.

Tabii, az süre kaldı ama yine de... Türkiye'nin acilen demokratik uygulamalara, demokrasiye gelmesi gerekmektedir. Konuşan herkesi içeri tıkarak Türkiye'yi, biz güçlü bir Türkiye hâline getiremeyiz, Türkiye'ye çok büyük kötülük yapmış oluruz. Dolayısıyla biz, güvenlikçi politikalardan değil... Özgürlükçü politikalara dönmek zorundayız. Rakip gördüğünüz kişinin önüne engeller çıkararak Türkiye'yi büyütemezsiniz. Türkiye sadece konuşmalardan, eleştirilerden yıkılacak bir ülke değildir, ülkeyi bu kadar küçük görmeyin. Buradaki her insan, her eleştiri çok kıymetlidir ve onun değerini bilerek, Türkiye'nin gücüne güvenerek öz güvenli bir şekilde politika üretmeliyiz; siz yapmazsanız inşallah ilk seçimde bize nasip olacak bu.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)