GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÛMETİ VE RUSYA FEDERASYONU HÜKÛMETİ ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:30
Tarih:07.12.2011

BDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; hepinizi şahsım ve Barış ve Demokrasi Partisi adına saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu'nun hava yolu anlaşmasına ilişkin grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.

Günümüz dünyasının giderek ulusal üniter devletlerden ulus devletlere, ulus üstü birliklere dönüştüğü, ulusal sınırların ortadan kalktığı, küreselleşmenin hat safhada, ulus üniter devletlerin içine kadar oynamaya başladığı tarihî ve önemli bir süreçten geçiyoruz. Elbette ki bu sürecin karakteristiğine bağlı olarak ilişkileri ulusal ve uluslararası çapta ve çerçevede ele almak, buna dair bir ilişkiyi bugünden yarına ertelemeden, dönemin görev ve sorumlulukları nezdinde soruna yaklaşmak Türkiye Cumhuriyeti'nin de, onun Meclisinin de görevi olsa gerek. Ancak gerek Çarlık Rusyası döneminde gerek Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler döneminde gerekse günümüz Rusya Federasyonu açısından soruna yaklaştığımızda, Türkiye Cumhuriyeti'nin Rusya'yla olan ilişkileri tarihsel geçmişine bağlı olarak, hem niteliksel noktada hem tarihsel ve kültürel gerekçelerle irdelenmeli, ele alınmalı, soruna böyle yaklaşılmalıdır diye düşünüyorum.

Tarih boyunca Karadeniz üzerinden İstanbul, Çanakkale Boğazı ve dolayısıyla Akdeniz'e, okyanuslara inme ihtiyacı duyan Rusya'yla Osmanlı İmparatorluğu ve nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti arasında zaman zaman gerilimler, gerginlikler, savaşı gerekçelendiren problemler hep yaşanmıştır. Görünen o ki değişen dünya koşullarına bağlı olarak, sorunu şiddet ve savaş metotlarıyla çözmek yerine uluslararası ilişkilerin hukuka bağlı, evrensel hukuk çerçevesinde diyalog ve müzakereyi esas alan bir zihinle soruna yaklaşmak gerektiği açıktır.

Biz de hem ülkeler arası hem halklar arası demokrasiyi savunan siyasal parti olarak hem dünya genelinde hem de ülkemiz halkları arasında da barışın tesis edilmesini her şeyden çok önemsiyoruz. Dolayısıyla, uluslararası ilişkiler devleti hegemonik ilişkiye eviren bir noktada olmamalı, devleti güçlendiren, devletin hükümranlığını ve onun baskıcı bir aygıta dönüşmesini sağlayan olmamalı. Aksine, az devlet, çok toplumlu ya da devletlerin küçültülüp toplumsal taleplerin ve gerekçelerin öne çıktığı günümüz dünyasında toplumun çıkarlarını esas alan bir ilişki önemlidir. Buna dair de Meclisin soruna yaklaşıp imzaladığı anlaşmalara da bu çerçevede yaklaşmalıdır diye düşünüyorum. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." veciz sözünden de anlaşılması gereken budur.

O anlamıyla cari açığımızın 300 milyar dolar olduğu günümüz Türkiye'sinde savaş ve savaşı çağrıştıran teknolojik aygıt ve araçlara, ülkemiz gelirini, vergisini, halklarımızın göz nurunu oraya aktarmak ve akıtmak yerine, ruhsal ve bedensel noktada her birimizin, halklarımızın ve toplumun ihtiyaç duyduğu temel gereksinim araçlarının satın alınmasına ya da ihracına dönük bir ilişki? Ama aynı zamanda tarihsel ve kültürel geçmişimizi dikkate aldığımızda da kültürlerin değişimi ve ilişkisi de önemlidir.

Bakınız sayın milletvekilleri, "bereketli hilal" olarak bilinen Mezopotamya, çok dilli, çok kültürlü, çok kimlikli geçmişiyle bugünün dünyasına önemli fırsatlar, olanaklar sunuyor. Dünyanın yeniden şekillendiği, dünyanın şekillenmesiyle birlikte Orta Doğu otoriter ve totaliter devletlerinin demokratikleştirilmesi mücadelesinin günbegün ihtiyaç olmaya başladığı günümüzde Türkiye, hem bölgesel hem uluslararası önemli bir aktördür, önemli bir devlettir. Aynı zamanda G-20'ler içerisinde yer alacak kadar ekonomik güce sahip, 16'ncı sıraya oturabilmeyi hak edebilen bir ekonomik potansiyele sahip. Aynı şekilde, Rusya, çok dinli, çok kimlikli, çok kültürlü özellikleriyle G-8'lerde Birleşmiş Milletler daimî üyesi olması noktasında da gelecekte önemli potansiyel güç olmaya aday hinterlandlardan biridir. Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Çin, Latin Amerika ve Orta Doğu yarının dünyasında önemli değişim dinamiklerini harekete geçirebilecek potansiyel gücüne sahip önemli hinterlandlardır. Bu açıdan Rusya ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ilişki Orta Doğu'nun demokratikleşmesi açısından olduğu kadar Türkiye'nin de demokratikleştirilmesi, Türkiye halklarının barış içerisinde bir arada, dillerinin ve kimliklerinin barış içerisinde bir arada yaşamasına fırsat verebilecek bir zihnî algıyla soruna yaklaşmak ve yürütülecek çalışmaların bu çerçevede ele alınması gerektiğine inanıyoruz.

Barış ve Demokrasi Partisi olarak Hükûmetin bu yönlü ilişkilerini esas aldığı ulusal ilişkilerde yanında olacağız ama hiçbir zaman halklarımıza refahı öngörmeyen, mutsuzluğu getiren, barış yerine savaş ve şiddeti çağrıştıran uluslararası ilişkiler de tarafımızdan reddedilecektir.

Yine, saygıdeğer milletvekilleri, 16'ncı ekonomik güce sahip olan ülkemiz insanî yaşam standardı noktasında 92'nci sıradadır. Ne demek? Cari açığı 300 milyar dolar, gayrisafi millî hasıladan kişi başına düşen pay 10 bin dolarlar civarında olan bir ülke demektir. Yani, ekonomik potansiyel nüfusumuzun azınlığının kontrolündeyken zenginliğin adilane bir şekilde dağıtılamadığı bir ülke gerçeğiyle yüzleştiğimiz anlamında yorumlanmalıdır, böyle okunmalıdır. Bu anlamıyla da soruna yaklaştığımızda her türlü uluslararası ilişkiler topluma, kesimlere, kültürlere, bireylere mutluluk huzur getirmelidir, buna hizmet etmelidir. Bunu sağladığımızda bölgesel ve uluslararası önemli aktör olma rolüne sahip bir ülke yani Kürtleri, Türkleri, Hristiyan, İslam dinini, farklı kimlik ve kültürleri potansiyel olarak soruna yaklaşıp barış içerisinde bir arada tutmayı beceren, demokratik ortak vatanda demokratik cumhuriyet algısıyla soruna yaklaşıp sorunu çözmeyi başardığımızda göreceğiz ki işlerimiz çok daha kolay, halklarımız ve halkımız çok daha mutlu bir noktaya gelmiş olacaktır. Biz, Rusya Federasyonu ile havacılık alanında yürütülen bu ve benzeri çalışmaları bu açıdan önemsiyoruz, soruna bu algıyla yaklaşıyoruz.

Yine Rusya, görünen o ki Amerika Birleşik Devletlerinin başını çektiği, yanında Avrupa Birliğiyle birlikte Orta Doğu'ya yeni bir düzen ve dizayn vermeye çalıştığı bir süreçte çıkarları zedelendiğinden ve zedeleneceğinden dolayı da karşıt bir argüman ve karşıt bir politik duruşla Türkiye'yle de karşı karşıya gelme riskine de sahip. Bu yönüyle, devletlerin çıkarı yerine, devletlerin gelecekteki bir kısım pozitif yaklaşımları yerine halkların çıkarını, toplumun geleceğini esas alan bir yaklaşım bizim savunmamız gereken, üstesinden gelmemiz gereken yaklaşımdır diyor, bu çerçevede soruna yaklaştığımızın bir kez daha altını çizerek hepinize saygılar sunuyorum.

Bu anlaşmanın hayırlara vesile olması dileklerimle iyi akşamlar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.