Konu: | Siber Güvenlik Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 63 |
Tarih: | 05.03.2025 |
YILMAZ HUN (Iğdır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Genel Kurul, sizleri ve değerli halklarımızı saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'de cezaevlerinde yaşanan sorunlar ve hak ihlalleri her geçen gün katlanarak devam etmektedir. Cezaevlerinde kalan tutuklu ve hükümlüler için yasalara ve Türkiye'nin parçası olduğu uluslararası sözleşmelerin çizdiği standartlara ters düşen bir muamele uygulanmaktadır. Avrupa Cezaevleri Kuralları'nın ilk maddesinde "Özgürlüğünden yoksun bırakılan herkese insan haklarının gerektirdiği gibi saygılı davranılmalıdır." hükmüne yer verilmiştir. Esasen, hem uluslararası mevzuat hem de Türkiye'nin ulusal mevzuatı hapsedilme konusunu aynı zamanda bir insan hakları konusu olarak ele almakta ve ek bir cezalandırmaya dönüştürülemeyeceğini ifade etmektedir. Cezaevlerinde yaşanan sorunlar ve mahkûmların yaşadıkları hak ihlalleri cezaevlerinde hiçbir mevzuatın uygulanmadığını göstermektedir. Açıktır ki iktidar kadınlara, çocuklara, toplumun her kesimine dayattığı baskıcı, antidemokratik politikaları cezaevlerinde sürdürmektedir. Hak ihlallerinin önüne geçemediği gibi ihlallerin ve mağduriyetlerin yaşanmasına sebebiyet vermektedir. Haksız tutuklamalar, cezaevindeki koşulların yetersizliği, işkence, insanlık dışı muamele, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, umut hakkı, ifade özgürlüğü, özel hayatın gizliliği, korunması hakkı, dilekçe hakkı, sağlık hakkı gibi hakların gasbedilmesi cezaevlerinde yaşanan sorunları gözler önüne sermektedir. İnsan Hakları Derneğinin 2024 Yılı Temmuz-Aralık Ayları İç Anadolu Bölge Hapishanelerinde Yaşanan Hak İhlalleri Raporu'nda sadece sağlık hakkı ihlalinin en az 980 olduğu dile getirilmiştir. Altı aylık raporda bile sadece İç Anadolu Bölgesi'ndeki cezaevlerinde bine yaklaşan sağlık hakkının ihlal edildiği belirtiliyor. Bu sayı İnsan Hakları Derneğine başvuranlara göre belirtilen bir sayı, İnsan Hakları Derneğine ulaşamayan mahkûmlar da baz alındığında bu sayıdan katbekat daha fazla sağlık hakkı ihlalinin yaşandığını biliyoruz. Cezaevlerinde bu denli hak ihlalleri yaşanırken mahkûmların hak ihlallerinde hak talep etmesine cezaevi idaresi engel koyuyor, mahkûmların yaşam hakkından başka hakları yokmuş gibi davranılıyor. Cezaevleri idareleri mahkûmların hak taleplerine tutanak tutmakta ve disiplin soruşturmaları açmaktadır. Mahkûmların aileleriyle yaptığı telefon görüşmeleri bile disiplin soruşturmasına gerekçe oluşturmaktadır. Disiplin soruşturmaları neticesinde mahpuslara haberleşme hakkıyla ilgili cezalar, hücre cezaları verilmektedir. Ayrıca, uyduruk sebeplerle açılan disiplin soruşturmaları ve cezalar bahane edilerek mahkûmların infazları yakılmaktadır. Bir yargı mekanizması gibi çalışan cezaevleri idare ve gözlem kurulları keyfî kararlar vermektedir. İdare ve gözlem kurulları kendilerini mahkeme yerine koyarak mahpuslar hakkında iyi hâlli olup olmadıklarına dair değerlendirmede bulunmakta, mahpusların koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik haklarından yararlanıp yararlanamayacaklarına karar vermektedir. İçlerinde yalnızca hapishane savcısı dışında hukukçu kimsenin olmadığı, mahpusların tahliye edilip edilemeyeceğine karar veren ve paralel mahkeme gibi hareket eden bu kurulların hiçbir kanuni gerekçesi yoktur. İnfaz Kanunu'ndan kaynaklanan haklar, hapishane idarelerinin tercihlerine bırakılarak hukuk yok sayılmaktadır. Ağır hasta olan ve cezalarının son yılında olan mahpuslar, iyi hâlli olan mahpuslar dahi tahliye edilmemektedir. Birçok ağır hasta tutsak iyi hâlli olmadığı gerekçe gösterilerek tahliyesi ertelendiği için cezaevlerinde vefat etmiştir. Disiplin soruşturmaları ve cezalar nedeniyle iyi hâlden denetimli serbestlik hakkı zaten mahpuslara kullandırılmamaktadır. Gözlem kurulu kararlarıyla mahpusların koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik hakları engellenmektedir. Sürekli olarak cezaevleri idare ve gözlem heyeti tarafından yüzlerce mahkûmun infazları keyfî gerekçelerle yakılmaktadır. Ayrıca, iktidar, cezaevleriyle kendi vatandaşından âdeta intikam almaya çalışmaktadır. Örneğin, Iğdırlı "..."(*) olarak bilinen, yaşları 75'in üzerinde olan Abdullah Ateş, Kerim Boran, Ferzende Elbi ve Mecit Kaya ağır hasta olmalarına rağmen cezaevlerinde tutulmaktadır. Ağır hasta mahkûmlara doktorların "Hayatlarını tek başına idare edemez." raporlarına rağmen hâlen cezaevinde tutulmakta, infaz ertelemeleri yapılmamaktadır. Bu şekilde cezaevlerinde ağır hasta olan yüzlerce mahkûm bulunmaktadır. Bu durum hiçbir evrensel veya ulusal hukuk normuna uymaz. Çıplak arama, ağız içi arama, ayakta nizami sayım, tecrit gibi insan onuruna aykırı tüm uygulamalardan bir an önce vazgeçilmelidir. Kelepçeli muayeneye, ring aracında kelepçeli yolculuk uygulamalarına son verilmelidir. Nakil, disiplin cezaları, haberleşme hakkı gibi pek çok konuda Anayasa Mahkemesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği ihlal kararları gözetilerek yeni hak ihlallerinin önlenmesi için kalıcı düzenlemelere gidilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hun, lütfen tamamlayın.
YILMAZ HUN (Devamla) - Koşullu salıverilmelerin engellenmesine neden olan Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmalı, lehe kanun ilkesi uygulanmalıdır. Yürürlükteki iyi hâl kriterleri belirlemeden önce hükümlülerin hapishanedeki koşulları hakkaniyetle tespit edilmeli, iyi hâl değerlendirmesi yapılmadan önce cezaevlerinin insan onuruna uygun fiziki ve sosyal koşulları yaratılmalıdır.
Cezaevlerindeki siyasi tutsakların özgürlüğüne kavuşacağı yasal zeminin bu Meclis tarafından bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)