Konu: | Siber Güvenlik Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 63 |
Tarih: | 05.03.2025 |
HAYDAR ALTINTAŞ (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Mehmet Akif'in dediği gibi "Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?" dercesine her gün yeni bir heyecan, her gün yeni bir tartışma, her gün yeni bir gürültüyle uyanmak artık Türk milleti olarak bizi yordu. Bugünün de en canlı, en hararetli tartışması "Terörsüz Türkiye, herkes kazanacak." Elbette ki bu temenniye ben ve partim de bütün insanlar gibi yürekten katılıyoruz ancak bunun nasıl olacağı sorusunu ortaya sorduğumuzda karşımıza çıkacak olaylar bu işin pek de kolay olmadığını, bedelinin ağır olduğunu, farklı farklı düşüncelerin, farklı farklı eğilimlerin bunun içerisine girdiğini görünce hayret ve dehşet içerisinde kalmamak mümkün değildir. Denenmişi yeniden deneyerek farklı sonuçlar almak mümkün değildir. 2013-2015 yılları arasında denediğimiz, sonuç alamayarak büyük acı ve büyük bedeller ödediğimiz işleri yeniden denemek akıl kârı değildir. Ortaya çıkan bilgilere göre bir yıldan beri devam ediyormuş görüşmeler hain terör örgütüyle, Sayın Bahçeli'nin beyanıyla ülke gündemine yeniden döndü. Slogan, tekrar söylüyorum: "Terörsüz Türkiye, herkes kazanacak." Ama nasıl olacak? Sonuç almak için hangi bedeller ödenecek? Tarih, insanlığın hafızasıdır, aynı zamanda çok iyi bir politika öğretmenidir. Elbette ki geçmişte yaşayamayız, bugünü ve geleceği yaşamalıyız ancak geçmişimiz ölü değil canlıdır, ölü dirilmez ama hatırası yaşar. Geçmişle sağlıklı ilişki kurmak, geleceğimizin işaretidir. Ancak nasıl tabiat kendisine ihanet edeni affetmiyorsa tarih de kendisini yanlış anlayanı, yanlış yorumlayanı affetmez, sonra bütün bu hataların bedelini millet öder. Biz millet olarak geçmişte ateşle, ölümle sınandık; elde ettiğimiz vatanın ve özgürlüğün bedeli çok ağırdı, bunun kıymetini ve önemini asla unutmuyoruz.
Terör örgütü, Türkiye'yi dönüştürmek istiyormuş. Neyi dönüştüreceksiniz? "Sadece Türkler için değil Türkiye'deki tüm halklar için, Orta Doğu için demokratik dönüşüm temelinde Türkiye'nin sorunlarının çözülmesini istiyoruz." diyorlar. Gelin, ağzınızdaki baklayı çıkarın, federasyon mu istiyorsunuz? Bu istek, akıl tutulmasıdır.
Diğer taraftan, iktidar sözcüleri, Anayasa’nın 42 ve 66'ncı maddelerinin ve 4'üncü maddesinin değiştirilebileceğini söylüyorlar. Yapamazsınız beyler, yapamazsınız; böyle dönüşüm, böyle bir bölüşüme yüce millet izin vermez. Anayasa’nın ilk 4 maddesini değiştiremezsiniz. Bu, imparatorluk bakiyesi olan kutsal vatan toprağımızda farklı etnisiteden, farklı dil ve dinlerden vatandaşlarımız vardır. Biz, hepimiz kardeş ve eşit vatandaşız. Bugün, geçmişte Anayasa’nın bu maddeleriyle derdi olanlara soruyorum: Hepinizin din ve vicdan özgürlüğünü koruyan laiklik ilkesiyle "Dinsizliktir." diye yıllarca neden kavga ettik? Sizin derdiniz yeni anayasa değil. Yeni anayasayı neden istediğiniz belli, Cumhurbaşkanının bir dönem daha görevde kalmasını istiyorsunuz. Demokraside sınırsız ve sonsuz iktidar yoktur. Bunun yolu Anayasa'yla belirlenmiştir, Anayasa "bitti" diyorsa görev biter. Eğer demokrasi kurallar ve kurumlar rejimi ise zorlamayla, eğerek, bükerek görev süresi uzatılmaz. Lakin bizde kuvvetler ayrılığı prensibi bozulmuş, yargı bağımsızlığı zedelenmiş, yargı yürütmenin emrine girmiştir; ülkemiz bir hukuk devleti olmaktan çıkmıştır. Ülkemizin idaresinde ayrımcılık vardır ancak bu ayrımcılık hak ile haksızlık, iktidar ile muhalefet, doğru ile yanlış arasındadır. Tek kişinin iktidarını önceleyen, devletin güvenliğini tek kişiye bağlayan Cumhur İttifakı'ndan doğru bir sonuç da beklemiyoruz. Ülkemizde her sorunun temeli ancak daha fazla hürriyet, daha fazla adaletle mümkündür, AKP'nin müsaade ettiği kadar değil tam demokrasiyle mümkündür. Bütün bunları dinlemeyerek etnisite temelinde bir ülke yaratmak istiyorsanız bu yanlıştan hep beraber vazgeçelim.
Değerli milletvekilleri, bunun bedelini hem millet hem Allah tarih önünde insanlara sorar. Hani, bazı yerlerde, zemin kata iş yeri açan akılsızlar alan büyütmek için taşıyıcı kolonları keserek binalarda değişiklik yapıyorlar ya; bu da aynı, ülkenin taşıyıcı kolonlarını kesmek suretiyle ülkenin varlığıyla, devletin birliğiyle ve bütünlüğüyle oynamaktır. Yıkıldığı zaman altında sadece Türkler değil bütün Türk milleti hep beraber kalır; bu yanlışlıktan vazgeçilmelidir. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Altıntaş, lütfen tamamlayın.
HAYDAR ALTINTAŞ (Devamla) - "Bu süreçten 85 milyon kazançlı çıkacak." diyorsunuz. 40 binin üstünde güvenlik görevlisi, sivil şehidimiz, on binlerce gencimiz, örgüt tarafından dağlara ölüme götürülen on binlerce evladımız ve onların yakınları da buna dâhil mi? Bu barış çağrısı bölücü siyasetin manevrasıdır, AKP iktidarının kaybettiği oyları geri alma gayretidir; bütün bunlar yeni anayasayla zaman ayarlıdır.
Etnik ve bölücü hareketlerin nihai programı değişmez, sadece zamana ve şartlara göre şekil değiştirir. Suriye'deki otonom yapıya bakılırsa bu hareket Suriye'dekileri kapsamıyor. Bütün bu gayret, AKP ve MHP eliyle Sayın Bahçeli tarafından kamuoyuna lanse edilen sürecin propagandasıdır. Bu süreç PYD'nin meşruiyetini pekiştirir, bu süreç Sayın Erdoğan'ın bir kere daha seçilmesi işidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR ALTINTAŞ (Devamla) - Akif'in dizeleriyle bir kere daha seslenmek istiyorum: "Hadi gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desen iki kazma, kürek, iki de ırgat gerek/Ancak hadi gel yapalım desen bir Sinan, bir de Süleyman gerek."
Eğer bu devleti yıkmak niyetindeyseniz bir Atatürk gerek, onu da Türk milleti bir daha bulamaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)