GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Siber Güvenlik Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:62
Tarih:04.03.2025

YENİ YOL GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Siber Güvenlik Kanunu Teklifi hakkında konuşacağım.

Ondan önce, yarım kalan sözlerimi tamamlamak istiyorum. Çayırhan Termik Santrali ve Maden Ocağının özelleştirilmesiyle ilgili şunu söyleyeceğim.

Biraz önce, bana bir dakika süre vermemiştiniz. (Uğultular)

BAŞKAN - Sayın Başkan, izin verir misiniz. Sayın Başkanım, bir dakika izin alayım.

Değerli milletvekilleri... Değerli milletvekilleri... Sayın milletvekilleri, beni lütfen dinleyin. Sayın hatip kürsüye geldi ancak Genel Kurulda büyük bir uğultu var, sayın hatibi duyamıyoruz. Yani sohbetlerimizi ya kuliste yapalım ya da Genel Kurulun mehabetine yakışacak şekilde hatibi dinleyelim diyorum. Lütfen ikinci bir ikaza meydan vermeyin diyorum.

Sayın Hatip, buyurun.

Sürenizi yeniden başlatıyorum.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - O bir dakikalık konuşmayı vermemiştiniz ama DEM PARTİ burada konuşurken "Ben dâhil miyim?" demişti, "Hayır, siz dâhil değilsiniz." demiştiniz. O dâhil değilse diğer üyeler, diğer konuşmacılar da dâhil değildir. O nedenle ısrar ettim.

BAŞKAN - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - İkinci olarak...

BAŞKAN - Sayın Başkan, bir izin verir misiniz.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Kesmeyin canım.

BAŞKAN - Sayın Başkan, bir izin verin ama...

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Ben söyleyeyim, ondan sonra...

BAŞKAN - Bir izin verin; sürenizi tutuyorum Sayın Özdağ, bir izin verin.

Görüşülen konuda DEM PARTİ'nin kendi talebi oldu, gruplar da onda "Tamam, bu istisna." diye anlaşmışlar. Ben ona özellikle vermedim, istisnada mutabık kaldıkları için verdim. Bu hususun bilinmesini istiyorum.

Buyurun.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Mutabık da kalmadık.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Kendi Grup Başkan Vekiliniz...

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Açıkça söylüyorum: Öyle bilgi vererek, yanımızdan geçerek, gelip Başkana da bir şeyler söyleyerek "Efendim, bu oldu." demek doğru değildir.

Şunu söyleyeceğim, şimdi konuşmacıyı...

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Sayın Selçuk Özdağ, Mehmet Emin Ekmen sizin Grup Başkan Vekiliniz değil mi? Saygı duyun ya. Sen kendi Grup Başkan Vekiline saygı duymuyorsun, burada konuşuyorsun.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Dinleyin lütfen.

Konuşmacıyla ilgili Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekili konuşmacı şunu söyledi, dedi ki: "Efendim, biz burada; bu termik santral zarar ediyor." Ben konuşmacıyı tenzih ederim, konuşmacı Ankara'ya katma değer sağlayan birisidir, bir ailedir.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Zaten bütün konuşmaları sen yapıyorsun.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Leyla Hanım, asayişi bozuyorsun.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - İkinci olarak şunu söyleyeyim: Peki, zarar ediyorsa kim zarar ediyor burada? Ruslar mı yönetiyor burayı, kim yönetiyor? Ufolar mı yönetiyor? Bu özelleştirme yapılan yerlerin tamamı eğer zarar ediyorsa demek ki daha sonra da özelleştirildikten sonra buralar kâra geçiyorsa siz burayı doğru yönetmiyorsunuz demektir, doğru genel müdürler atamıyorsunuz demektir, doğru insanlar, mühendisler atamıyorsunuz demektir. O zaman şunu söyleyeceğim size: Sadece özelleştirme yapılan yerlerle ilgili değil, katma değer sağlayan yerlerle ilgili değil ve ardından da söylüyorum size...

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Kendi Grup Başkan Vekilinle konuşmayı öğren önce. "YENİ YOL" demek sadece Selçuk Özdağ, Selçuk Özdağ, Selçuk Özdağ... Başkası konuşmasın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Hiç muhatap da almıyorum sizi; konuşun siz, konuşmanıza devam edin oradan, konuşun.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Ben de seni almıyorum! Ben de seni almıyorum!

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Ve ardından şunu da söyleyeceğim: Demek ki siz devleti de doğru yönetmiyorsunuz.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Sen yönetiyorsun! Sen kendi grubunu yönetemiyorsun daha!

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Hatta şunu da söyleyeyim: Hazineden para yardımı alıyor bu partiler. Acaba şunu da mı söyleyelim size -siz diyorsunuz ki hayır- o zaman şunu da söyleyelim: Devletin tüm kurumlarına ya kayyum atayalım veyahut da devletin tüm kurumlarını özelleştirelim değerli milletvekilleri ve aynı zamanda "Siz hazineden aldığınız bu paralarla da -acaba- Adalet ve Kalkınma Partisini doğru yönetmiyorsunuz." mu diyelim?

Değerli arkadaşlar, bunlar doğru işler değildir. Eğer zarar ediyorsa siz doğru yönetmediğiniz için zarar ediyordur. "Siz niye kâra geçirmediniz?" diye sormak lazım. Özelleştirenler kimdir bunları? Buraları özelleştirenler yine Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşları değil midir? Vatandaşlarıdır. O zaman mesele kalmaz. Demek ki burası doğru yönetilmiyor demektir.

Sayın milletvekilleri, huzura getirilen yasa teklifine teklif sahipleri ya da daha doğru ifadeyle "saray hukukçuları" her zamanki gibi bir sürü gerekçe sıralamış.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Ayıp bir şey ya! Ne demek saray hukukçusu?

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Yine her zaman yapıldığı gibi, içinde milletin "Vay be, ne güzel de şeyler var." diyeceği türden tumturaklı ifadelerin içine ustaca yerleştirilmiş hukuksuzluklar; "ben yaptım oldu" siyasetinin yapı taşları döşenmiş, hep ifade ettiğim şekliyle yine içine zehir zerk edilmiş elma şekerleriyle muhatabız. Her defasında bunu yapıyorsunuz; hem irademizle alay ediyorsunuz hem de aklımızla yani bu dünyada bir siz akıllı ve süper zekâsınız, başta aziz milletimizin kahir ekseriyeti -bizleri bağışlayın ama tırnak içinde- aptalız değil mi?

Mevzu kanun teklifinin gerekçelerine gelince, yine büyük büyük laflar ve millî, manevi hassasiyetleri okşayan kelime ve ifadeler ardı ardına sıralanmış. Mesela nedir onlar? Bir, millî teknoloji hamlesi. İki, yaşamakta olduğumuz teknolojik değişim. Üç, teknolojinin kötü yönde kullanımına son vermek. Dört, kapsamlı bir siber güvenlik mevzuatı ve merkezî otoritenin etkin işlemesini sağlamak. Ulusal düzeyde siber güvenlik politikalarının tutarlı hâle gelmesi. "O zaman bugüne kadar tutarsız mıydı?" demeyecek miyiz sizlere? Tutarlı olmadığını zaten yaşayarak görmüyor muyuz? Çalınan ve belki de servis edilen kişisel verilerimiz internet ortamında haraç mezat satışa çıkarılmıyor mu? Bunları gündeme getiren, ihbar eden, ispatlayan gazetecilere soruşturma açılmıyor mu? Sizin iktidarınızda suç işlemek serbest ama suç işlendiğini ifşa etmek, ihbar etmek yasak. Böyle mi çözeceksiniz bu işleri? Sonra da çıkıyorsunuz, "Halkımızı yalan yanlış bilgilerle aldatan ve şüpheye sevk eden bu haberler doğru değildir." diyorsunuz. Yahu, nasıl doğru değil? Kişisel verilerimiz internet ortamında elden ele dolaşmıyor mu? Siz gözünüzü kapatınca başkaları da sizleri görmüyor mu zannediyorsunuz? Sanal bahis siteleri ve bilinen sahipleri milyarlarca dolar kazanç sağlarken bunları nerede yapıyor acaba? Siber âlemde değil mi? Bunların üstesinden gelemeyen sizler ne yapıyorsunuz? Milletin gazını almak için üç beş magazin figürüne operasyon çekiyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, Siber Güvenlik Kanunu Teklifi'yle adım adım hayata geçirilen George Orwell'ın 1984 romanındaki "big brother" düzenine tuğla döşediğinizi biliyoruz. Hatta daha da önemlisi, Stefan Zweig'ın Vicdan Zorbalığa Karşı'daki, oradaki Castellio'ya doğru gittiğinizi de görüyoruz. Bu adım ne ilk ne de sonuncu ki bunun da farkındayız.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle esasen söz konusu bir paket programın devamı olan dezenformasyon yasası, RTÜK yasası ve aynı zamanda internet yasasının içine koymuş olduğunuz 29'uncu maddeyle ki "Yanıltıcı bilgi verenler bir ila üç yıl arasında ceza alırlar." denilen yasa; etki ajanlığını şimdilik geri çektiniz, tekrar getireceksiniz diğerlerini getirdiğiniz gibi; Anayasa Mahkemesi iptal etse yine getireceksiniz, tersinden okuyacaksınız, yine aynısını yapacaksınız. Nihayet, huzurdaki bu yasa teklifiyle yapılmak istenen o kadar açık ki bunu soruşturma ve yargılamalarda tatbik ettiğiniz uygulamalarınızda zaten görüyoruz. İktidar aleyhine konuşanlar için mahkemeler bir yol, cezaevleri ise bir mekân hâline geldi ve bunun arkasının geleceğini de çok belli ediyorsunuz. Yargıyı arkabahçesi yapmak isteyen iktidar, siyasi rakiplerini ve elbette muhalif vatandaşları yargı sopasıyla hizaya sokmaya hız vermiş durumda. Peki, bu yetiyor mu? Yetmemiş olacak ki mahkemelere bile gerek kalmadan kendisine bağlı memurlarla bu sopayı hızlı bir şekilde her bir yere ulaştırmayı hedefliyorsunuz. Mesela, geçenlerde Ayşe Barım davasında beraat veren bir hâkim nereye gitti? Allah'tan hapishaneye gitmedi, çok şükür birazcık mesafe katetmişsiniz, onu ticari mahkemeye hâkim olarak atamıştınız. Geçenlerde tüm itirazlarımıza rağmen geçirdiğiniz Devlet Denetleme Kuruluyla kurum ve şirketlerin harimine girme yetkisi aldınız. Bu yasayla listeye aldığınız her bir hanenin özeline hukuksuz bir anlayışla girmek istiyorsunuz. Devlet Denetleme Kuruluyla kurum ve kuruluşların iştiraklerinde soruşturma başlatma, yetkililer hakkında görevden uzaklaştırma ruhsatı almadınız mı? Muğlak ifadelerle adamına ve duruma göre mevzi alma anlayışınızın bir sonucu olarak mesela "diğer kamu görevlileri" gibi ifadelerle söz konusu yasayı kafanıza göre uygulama keyfiyetine sahip olmadınız mı? Esasen bu tarz ifadelerle amaçlananın seçimle işbaşına gelmiş belediye yönetimlerini, firma ve şirketleri Devlet Denetleme Kurulu marifetiyle görevden almak olduğunu bilmiyor muyuz? Bunu biraz hukuk bilgisi olan, daha doğrusu sizin zihniyetinizin farkında ve aklı başında herkesin bildiğini unutmayın.

Şimdi, huzura sunulan Siber Güvenlik Kanunu Teklifi'yle ne amaçladığınıza ilişkin birkaç kelam edeyim bakalım: Bu yasa teklifi ifade özgürlüğü, kişisel verilerin korunması ve özel hayatın gizliliği gibi temel insan haklarını rafa kaldırmayı amaçlayan ne kadar gizli ajanda varsa ona yol ve zemin hazırlamaktadır. Yukarıda bahsini ettiğim George Orwell'ın meşhur romanındaki düzene adım adım ulaşmayı hedefleyen bir zihniyetin adına "siber güvenliğin güçlendirilmesi gerekçesi" diyerek huzura getirdiği teklif esasen "Orwellizm" diye tanımladığım bir sistemi tamamlamak içindir. Her zaman yaptığınız gibi muğlak ifadelerle süsleyip gri alanlar bırakarak "seç, beğen, al" tarzıyla bir yargılama anlayışını es geçmeyecek ne varsa teklifte dercetmişsiniz. Söz konusu yetkilerin kullanımında kafanıza göre -ki kendinizden olmayanlara yönelik- kişi ve kuruluşlara yasal sınırların ötesinde orantısız soruşturma ve idari yaptırımları hesaba katarak -tırnak içinde- tam da size yakışır dört başı mamur bir düzenlemeyi hayata geçirmek istiyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, söz konusu teklifle kurulması düşünülen Siber Güvenlik Başkanlığının yetkileri tam bir belirsizlik içermektedir. Türk hukuk sistemimizde daha önce hiç adını duymadığımız "kritik altyapı" ve "kritik kamu hizmeti" gibi ne olduğu belli olmayan soyut kavramlarla şapkadan yeni tavşanlar çıkarılmaktadır. Çıkarılan bu tavşanlarla ilgili sınırları kim çizecek peki? Evet, bildiniz, bu yetki doğrudan Siber Güvenlik Başkanlığının uhdesine yani bir memurun inhisarına bırakılacaktır.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Hiç okumamışsın kanunu, hiç bilmiyorsun; hiç okumamışsın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Kişi ve kurumların temel hak ve özgürlüklerine ciddi bir yaptırım getirecek olan böyle bir konuda ne hâkim ne savcı olan kişilere böyle bir yetkinin verilmesi, Orwellizmin yerli ve millî versiyonu olan Erdoğanizme koşar adımlarla evrildiğimizin bir göstergesidir. Bu durum, Anayasa'ya aykırı olarak yasama ve yargı yetkisinin idareye devri anlamına gelir ki iktidarın bu yetkileri nasıl kullandığını da biliyoruz. Bana yasayı okumadığımı söylüyor oradan bir tanesi, kulağıma çarpıyor.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Okumamışsın, okumamışsın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Biraz önce bir şey söyledim: Bir yargı mensubunun tutuklu bir kadın hakkında beraat kararı verince nereye gönderildiğini biliyoruz. Hani coğrafya teminatı nerede? Hani hâkim teminatı nerede?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Beraat de değil. Bak, beraat de değil. Bilmeden kavramları hep yanlış kullanıyorsunuz.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Burada 1980'lere atıfta bulunuyordunuz, 1960'lara atıfta bulunuyordunuz "Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor." diyordunuz...

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Beraat de değil. Bilmeden kavramları yanlış yanlış kullanıyorsunuz.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - ...ve ardından da şunu söylüyordunuz: "1980'de bir sağdan, bir soldan asılmalar oluyor." diyordunuz ve ardından da "28 Şubatta da partiler kapatılıyordu." dediniz. Peki, size soruyorum dedim o zaman hatırlarsanız eğer: Türkiye'de 15 Temmuz sonrası, hain darbe girişimi sonrası kanun hükmünde kararnameyle atılanlar idari olarak veya mahkemelerle ceza verilenler beraat etmişler, hem de bu idare döneminde beraat etmişler. Niye onlar görevlerine dönmüyorlar? Hani 1960'ın idaresi, hani 1980'in idaresi, hani 1997'nin idaresi daha kötüydü. Bu idare daha kötü, daha kötü. Beraat eden, takipsizlik alan görevine dönemiyor. Ne yapması lazım? Sen oradan kalkıyorsun, bana "Kanunu okumamışsın..."

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Okumamışsın, okumamışsın. Yeminle söyle, yeminle söyle baştan sona okuduğunu!

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Eğer kanun böyle demiyorsa senin lehine, o zaman mesele kalmamış olur.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Başta sona okuduğunu yeminle söyle, okumamışsın!

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şimdi burada huzurdaki teklifle Anayasa’nın 7'nci maddesinde öngörülen yasama yetkisi...

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Hem bilmiyorsun hem konuşuyorsun.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Tabii, tabii, okudu mu, okumadı mı? Doğru, Anayasa Mahkemesi de okuyor.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Baştan sona okumamışsın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Anayasa Mahkemesi kararlarını, burada getiriyorsunuz aynısını.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Okumamışsın baştan sona, okumamışsın!

BAŞKAN - Sayın Özdağ, lütfen tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Bu Anayasa Mahkemesinin üyelerini sen atadın, sen, ben atamadım; 15 kişinin 15'ini de sen atadın. 2'sini Abdullah Gül, 10'unu Recep Tayyip Erdoğan, 3'ünü Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri atadı.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Meclis atadı, Meclis! Okumamışsın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan, benim Anayasa'yı ve bu kanunu okumadığımı söylüyor. Vay be, şuna bak Allah aşkına! Dinime küfreden bari Müselman olsa değerli milletvekilleri.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Müslüman, Müslüman! Utanır azıcık insan, bir Müslüman'a bunu demeye utanır.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Huzurdaki teklifle Anayasa’nın 7'nci maddesinde öngörülen "Yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir ve bu yetki devredilemez." hükmü tümüyle göz ardı edilmektedir. Mesela, yasa metninde adı geçen SOME, Siber Olaylara Müdahale Ekibi olarak tanımlanan birimle ilgili herhangi bir tatmin edici izah falan da yoktur. Buna göre, SOME'ler Siber Güvenlik Başkanlığı tarafından kurulup denetlenecektir. Bu birimlerin kimlerden oluşacağı, yetkilerinin ne olduğu ve burada çalışacak kişilerin seçiminin nasıl yapılacağı ise tamamen belirsizdir. Detay olarak görülen bu tür düzenlemelerin Cumhurbaşkanlığı tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle belirleneceği ifade edilmektedir ancak yasanın kendisinin sınırlarını çizmediği bir konuda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdağ, bir dakikanızı da uzattım, süreniz tamamlandı.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Yetmez ona Sayın Başkanım, bir on dakika daha verin(!)

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Peki, teşekkür ederim, verirse memnun olurum, dinlersiniz hiç olmazsa, biraz da bir şeyler öğrenirsiniz.

Teşekkür ediyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)