| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Ortak Türkmen-Türk Genel Eğitim Okuluna İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 61 |
| Tarih: | 26.02.2025 |
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Doğal Gaz Alanına İlişkin İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine partimiz adına söz aldım. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle beş yıl önce, 27 Şubatta Suriye'nin İdlib bölgesinde, Rusya'nın ana sorumlusu olduğu alçak bir hava saldırısı sonucu şehit düşen 34 kahraman askerimizi rahmetle, saygıyla anıyorum; ruhları şad, mekânları cennet olsun. Bugüne kadar bu saldırının ve yitirdiğimiz evlatlarımızın hesabını sormayan, soramayan, tam tersine, bırakın hesap sormayı Kremlin'de Putin'in kapısında hakaretten beter biçimde istiskal edilmeyi, dakikalarca ayakta bekletilmeyi dahi sineye çeken bu iktidarı da en şiddetli biçimde kınıyor ve milletimizin vicdanına havale ediyorum.
Sayın milletvekilleri, yarın yine eski Başbakanlarımızdan Profesör Doktor Necmettin Erbakan'ın 14'üncü ölüm yıl dönümü. Gazeteci olarak tanıyıp, siyasi yolculuğunun bir bölümünü haberleştirip takip ettiğim, mizacıyla, vatan millet sevgisiyle, yerli sanayi arzusuyla Türkiye'nin siyasi ve sosyal hayatında derin izler bırakan, 50'nci yılını geride bıraktığımız Kıbrıs Barış Harekâtı'mızın dönemin Başbakanı, Genel Başkanımız merhum Bülent Ecevit'le birlikte mimarı olan Erbakan Hocamızı saygıyla, rahmetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, Azerbaycan ile yapılan anlaşmaya ilişkin görüşlerime geçmeden önce, otuz üç yıl önce bugün Hocalı'da katledilen Azerbaycanlı kardeşlerimizi anmak istiyorum. Hocalı katliamı sadece Azerbaycan halkının değil hepimizin zihninde ve kalbinde derin yaralar bırakmıştır. Acısını acımız bildiğimiz dost ve kardeş Azerbaycan halkının kederini bir kez daha yürekten paylaşıyorum.
Birinci Karabağ Savaşı'nda Rus destekli Ermeni güçlerinin 26 Şubat 1992'de Hocalı kasabasını işgal ederek sivilleri hedef aldığı saldırının üzerinden tam otuz üç yıl geçti. Sadece işgalle yetinmeyen Ermeniler sivilleri toplu şekilde öldürdü, esirlere acımasızca işkence yaparak 20'nci yüzyılın en kanlı katliamlarından birini gerçekleştirdi; 106'sı kadın, 70'i yaşlı, 63'ü çocuk olmak üzere 613 masum kardeşimiz katledildi; 487 kişi ağır yaralı kurtuldu, 1.275 kişi Ermeni güçlerince esir alındı ve bu esirlerin 150'sinden hâlâ haber alınabilmiş değil; katliamda 8 aile tamamen yok edildi, 25 çocuk her iki ebeveynini, 130 çocuk ise ebeveynlerinden birini kaybetti.
Değerli milletvekilleri, tarihe kara bir leke olarak geçen bu katliamda ortaya çıkan fotoğraflar ve görüntülerin yanı sıra, Adli Tıp muayeneleri Hocalı'da yaşlı ve çocuk ayrımı yapılmaksızın sivillerin akıl almaz işkencelere maruz kaldığını açıkça kanıtlamaktadır. Bu nedenle Hocalı'da yaşanan katliam, 1949 Cenevre Sözleşmelerinin, BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nin, Sivil ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin, İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme ile Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi çok sayıda sözleşmenin ciddi ihlali anlamını taşımaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 22 Nisan 2010 tarihli kararında da Hocalı'da yaşananlar savaş suçları veya insanlık aleyhine suçlarla eş değer eylemler olarak görülmüştür. Üzerinden otuz üç yıl geçmesine rağmen katliamın acısı hâlâ kalplerimizdedir. Azerbaycan'ın 2020'de kırk dört gün süren İkinci Karabağ Savaşı'nda kazandıkları büyük zafer yitirdiğimiz canları geri getirmemekle birlikte Hocalı'yı ve işgal edilen diğer toprakların geri kazanılmasını sağlamıştır. Azerbaycan'ın şu anda en büyük talebi, arzusu, hedefi Hocalı katliamının faillerinin yargı önüne çıkarılması ve adaletin yerini bulmasıdır. Katliamın yıl dönümünde Hocalı'da yaşamını yitiren Azerbaycanlı kardeşlerimizi rahmetle anıyor, Azerbaycan halkının acısını yürekten paylaşıyoruz. Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti olarak aradan otuz üç yıl geçse de bu insanlık suçunu unutmadık, unutturmayacağız. Faillerin adalet önüne çıkarılması konusunda Azerbaycan'a her alanda yardımcı olmak kardeşlik hukuku gereği boynumuzun borcudur, bu alanda atılacak her adımda Azerbaycan'ın yanında olacağız.
Sayın milletvekilleri, geçmişte Hocalı'da, Srebrenitsa'da, Ruanda'da yaşanan büyük acılar, büyük katliamlar iki yıldır Gazze'de devam ediyor. Çoluk çocuk, kadın, yaşlı demeden 46 bin Filistinli kardeşimizin İsrail tarafından katledilmesini bu kürsüden bir kez daha lanetliyorum. Ne ülkemizin ne üyesi olduğumuz Türk dünyasının ve İslam dünyasının İsrail'in zulmüne dur diyememiş olması hepimiz adına üzerinde durup düşünmemiz gereken büyük bir ayıptır, utançtır.
Değerli milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz anlaşmaya gelince, hepimiz çok iyi biliyoruz, Türkiye ile Azerbaycan eşine rastlanmayacak nitelikte bir kardeşlik bağına sahiptir. Ülkemizin kurucusu, Büyük Önder'imiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk "Azerbaycan'ın sevinci bizim sevincimiz, kederi bizim kederimizdir." diyerek bu dostluk, kardeşlik bağını en güzel şekilde tarif etmiştir. Azerbaycan ümummilli lideri Haydar Aliyev'in de dediği gibi Türkiye ve Azerbaycan bir millet ve iki devlettir.
İki ülke arasındaki bu güçlü kardeşlik ilişkisi Türkiye'de partilerüstü kabul gören konuların başında gelmektedir. Nitekim, bunun son örneğini Azerbaycan Parlamentosunun 106'ncı kuruluş yıl dönümü için yapılan davete Meclisimizden 60 kişilik büyük bir heyetin katılmış olması ortaya koymuştur. Sadece Bakü'yü değil, işgalden kurtarılan Şuşa'yı, Hocalı'yı da kapsayan bu anlamlı ziyarete Cumhuriyet Halk Partimizden de Grup Başkan Vekilimiz Sayın Murat Emir Başkanlığında milletvekili heyetimiz katılmış ve milletvekillerimiz Azerbaycan halkının ülkemize, vekillerimize gösterdiği ilgi karşısında son derece duygusal, heyecan dolu izlenimleriyle geri dönmüştür.
Sayın milletvekilleri, önümüzdeki anlaşma işte bu kardeşlik ve dostluk bağlarını daha da kuvvetlendirecek bir anlaşma. Azerbaycan'dan almakta olduğumuz doğal gazın süresinin 2030'a uzatılması, buna ilave Azeri doğal gaz tedarikinin sağlanması, Türkmenistan'dan alacağımız doğal gazın transit geçişinin sağlanması ve Nahçıvan'a Türkiye üzerinden gaz tedarik konularında iki ülke arasındaki iradeyi ortaya koyan bu çerçeve anlaşma sonrasında bir an önce uygulama anlaşmalarının da süratle hayata geçirilmesi gerekmektedir. Anlaşmanın ülkemizin enerji arz güvenliğine yapacağı katkı önemlidir ama anlaşma, Türkiye'nin yanı sıra, Balkanlar ve Avrupa ülkelerinin enerji ihtiyacının güvenli biçimde karşılanmasında kaynak çeşitliliği sağlayarak özellikle Rusya'ya bağımlılığı azaltıcı etkileri dikkate alındığında bu bölgede enerji güvenliğinin sağlanmasında ülkemizin rolünü mutlak şekilde güçlendirecek bir önemi de haiz kritik bir anlaşmadır.
Sayın milletvekilleri, Azerbaycan toprakları 1994'ten 2020'ye kadar yaklaşık otuz yıl işgal altında kalmış, Türkiye dışında tüm dünya bu hukuksuzluğa sessiz kalmıştır. 27 Eylül 2020'de başlayıp Kasım 2020'de Azerbaycan ordusunun zaferiyle sonuçlanan İkinci Karabağ Savaşı ve ardından 19-20 Eylül 2023 tarihleri arasında düzenlenen antiterör operasyonuyla kardeş Azerbaycan, on yıllardır Ermenistan'ın haksız, hukuksuz işgali altındaki topraklarını nihayet kurtarmıştır. Karabağ'daki yasa dışı ayrılıkçı oluşum ve buna bağlı silahlı unsurlar yok edilerek otuz yıllık işgal tamamen sonlandırılmış durumdadır. Gazi Meclisimizin kürsüsünden Azerbaycan'ımızın bu büyük zaferini; haksızlığı, hukuksuzluğu, işgali bitiren bu büyük zaferini bir kez daha yürekten kutluyoruz. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'e ve onun şahsında Azerbaycan halkına, can Azerbaycan'a dostluk ve dayanışma duygularımızı iletiyoruz.
Evet, biz söylendiği gibi "Bir millet, iki devletiz." yani iki devlet olduğu ve her ikisinin de ulusal kimliği, onuru olduğu konusunu hiç aklımızdan çıkarmamalıyız. Elbette, Azerbaycan'ın bütün dünyanın Azerbaycan toprağı olarak tanıdığı Karabağ'a yeniden kavuşması için Türkiye olarak elimizden gelen desteği verdik, bundan sonra da vermeye devam edeceğiz. Ancak bu yardımlarımızı, desteklerimizi, ülkemizi yönetme noktasında en tepede olan ismin sanki Karabağ'ın işgalini tek başına Türkiye'nin bitirdiği şeklinde dünyaya duyurması doğru olmamıştır, çok vahim bir hata olmuştur. Bu kibirli açıklamaların ne bizim çıkarlarımıza ne kardeşimiz Azerbaycan'ın çıkarına olmadığı ve olmayacağı aşikârdır; hatta, tam tersine, bu hesapsız kitapsız sözlerin Türkiye-Azerbaycan kardeşlik ilişkisine nasıl zarar verdiğini o dönem Azerbaycan basınında çıkan haber ve yorumlar da açıkça göstermektedir. Keşke, ağabeylik taslayan, yapılanı başa kakan bu talihsiz açıklama yerine "Azerbaycan'la olan kardeşliğimizin gereğini yaptık." diyerek Türkiye'ye yakışacak mütevazı bir üslup benimsenebilmiş olsaydı.
Sayın milletvekilleri, Azerbaycan bağlamında Meclisimizin önceliği olması gereken iki hususa da değinmek isterim. Azerbaycan'ın zaferiyle Karabağ'daki işgal bitirildiğine göre, Türkiye ve Azerbaycan'ın önceliği artık bölgede Ermenistan'la kalıcı barışı sağlamak olmalıdır. Karabağ zaferinin üzerinden beş yıl geçmesine rağmen kalıcı barış anlaşmasının hâlâ imzalanamamış olması büyük bir eksikliktir. Kafkaslarda istikrar ve barışın sağlanması Azerbaycan-Ermenistan barışını sağlamaktan geçer. Bu noktada ülkemizin izlediği dış politikanın Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya nezdinde başarılı olduğunu söylemek mümkün değildir.
Benzer biçimde hayata geçirilemeyen bir başka önemli husus da Zengezur Koridoru Projesi'dir. Hatırlanacağı üzere, 2020 tarihli ateşkes anlaşmasında Azerbaycan ve Nahçıvan arasında Ermenistan üzerinden Zengezur Koridoru'nun açılacağı maddesi yer almıştı. Böylece Azerbaycan ile Nahçıvan arasında ulaşım bağlantıları güvence altına alınacak ve dolayısıyla Azerbaycan ile Türkiye arasında ulaştırma projelerinde büyük atılım sağlanmasının yolu açılacaktı, Ermenistan da bu iş birliğinin parçası olacaktı. Ancak aradan beş yıl geçti, hâlâ bir ses yok. Neymiş? Müzakereler devam ediyormuş. İktidara soruyoruz: Azerbaycan'ın da Nahçıvan'ın da Türkiye'nin de çıkarına olan bu koridorun açılmasını kim engellemektedir? Şayet ortada Moskova kaynaklı bir baskı varsa burada iktidar makamında oturan sizler ne yapmaktasınız? Neden girişimde bulunamıyorsunuz? Yoksa İdlib'de 34 erimizin şehit edilmesinden sonra kapısında bekletildiğiniz, bir özür dahi alamadığınız Putin'den izin mi alamıyorsunuz? Nedir bu suskunluğunuz, nedir bu basiretsizliğiniz? Eğer Azerbaycan'a, Azerbaycan halkına gerçekten yardımcı olmak istiyorsanız, bunun yolu hamasi nutuklar değildir, bunun yolu, işte, bu Zengezur Koridoru'nu engelleyenleri ikna etmekten, kalıcı barış anlaşmasının önünü açmaktan geçmektedir.
Sayın milletvekilleri, konuşmamın son bölümünde ise bugün ben konuşmamı hazırlarken ekranlara son dakika olarak yansıyan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'nin 1'inci partisinin Genel Başkanı Sayın Özgür Özel'e yönelik talihsiz, hadsiz, tehditkâr ifadelerinin düşmesi üzerine bu konuya değinme ihtiyacı hissettim. Erdoğan diyor ki: "Başkomutan olarak konuşuyorum." "Başkomutanım." diyen birinin, o koltuğun sonsuza kadar sahibi olan ebedî Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk'e bağlılık andı içen genç teğmenlerimize herkesten önce sahip çıkması gerekmez miydi? (CHP sıralarından alkışlar) Gözleri vatan aşkıyla çakmak çakmak yanan o teğmenlerin ihraç edilmesi için kendisini dolduran akıldanelerine "Siz ne diyorsunuz? Olur mu öyle şey? Bu teğmenler vatanımızın korunması için en büyük gücümüz, güveneceğimiz." demesi gerekmez miydi? Yok, hayır. Peki, ya, ne yapıyor Erdoğan? O teğmenlere 86 milyon sahip çıkmış, Genel Başkanımız Özgür Özel sadece kendisinin değil, sadece biz Cumhuriyet Halk Partililerin değil, tüm milletin yüreğinden geçeni dile getiriyor, o teğmenlere sonuna kadar sahip çıkıyor, "Bu haksız, bu vicdansız ihraç kararlarını alanlardan hesap soracağız." diyor. Vay, sen misin bunu söyleyen? Neymiş? Haddini bilecekmiş, ayaklarını denk alacakmış. Görüyoruz ki sandıktan korkanlar yine tehditlere başlamışlar. Türkiye'nin 1'inci partisi Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanını tehdit edenler şunu bilsinler ki hiçbirimiz bu tehditlere boyun eğmeyeceğiz. Başta "Mustafa Kemal'in askerleriyiz!" diye bağlılık yemini eden bu teğmenlerimiz olmak üzere nerede haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik yaşayan birileri varsa onların ve milyonların adalet arayışının sesi olmaya devam edeceğiz. Mücadelemizden bir adım geri adım atmayacak baskı, zulüm iktidarınıza teslim olmayacağız. Cumhuriyetimizin 2'nci yüzyılında Cumhuriyet Halk Partimizi iktidar yapacak, o teğmenlerimizi canlarından çok sevdikleri üniformalarına yeniden kavuşturacağız. Milyonlar huzur için, refah için, adalet için bir an önce seçim sandığını bekliyor. Getirin sandığı ve alın boyunuzun ölçüsünü diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)