| Konu: | İYİ Parti Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 61 |
| Tarih: | 26.02.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; önümüz mübarek ramazan; Müslümanların birlik ve beraberlik içinde geçirmesi gereken, sofraların bereketlenmesi gereken mübarek bir aya giriyoruz ancak memlekette ne bet kaldı ne de bereket ne de bereketli iftar sofraları. Bugün, Türkiye'de, milyonlarca vatandaş açlık sınırının altında ezilirken saray başta olmak üzere, iktidarın lüks sofralarında israfın, şatafatın tabii ki sonu gelmiyor. Oysa, memleketin acı ve bir hazin gerçeği var, 22.104 küsur lira asgari ücret, 14.469 lira en düşük emekli maaşıyla mübarek ramazana giriyoruz. Yine, TÜİK diyor ki: "Şubat ayında açlık sınırı 31.495, yoksulluk sınırı da 81.161 lira." Nasıl olacak? Altta kalanın canı çıksın, öyle mi? Nasıl geçinecek bu insanlar? Yarın, iftar vakti geldiğinde sofralarında ne olacak? Et ateş pahası olmuş, bırakınız kavurmayı, kıymayla yemek yapabilene aşk olsun! Şeker fiyatları uçmuş, bir tabak ramazan tatlısı yapmak özellikle bu kesimler için hayal olmuştur. İftar sofralarının baş tacı hurma derseniz, onlar zaten yalnızca zenginlerin tüketimi. Ramazan pidesinin 2002 yılında kilosu 2 liraydı, 2025 yılında kilosu 80 lira oldu, tam 40 kat arttı. 250 gram pide 20 lira, 370 gram pide de 30 lira. Yahu, fırıncı bile isyan ederek un fiyatlarının, elektrik ve doğal gaz faturalarının ödenemediğini ve maliyetlerin altında ezim ezim ezildiklerini söylüyor. İşçiye ezdiniz, emekçiyi ezdiniz, fırıncıyı ezdiniz, çiftçiyi ezdiniz, köylüyü ezdiniz; hasılı, koskoca bir millet devriiktidarınızda ezim ezim ezildi, bir ramazan sofrası bile kuramayacak hâle geldi. Ramazanın bereketinin yerini hüsrana, boynu büküklüğe bıraktınız.
Market raflarında fiyatlar her geçen gün katlanıyor; yumurta, peynir, süt, yağ gibi temel gıdalar dar gelirlinin elini uzatamayacağı seviyelere ulaştı. Çocuklarına bir lokma et yediremeyen, sebze alamayan anneler-babalar bu adaletsiz düzenin en büyük mağdurları oldu. Üreticiler maliyetleri karşılayamaz hâle geldi. Fırıncı, kasap, market sahibi, hepsi kan ağlıyor. Elektrik, doğal gaz, un, yağ ve diğer girdi maliyetleri fahiş seviyelerde. Siz ne yapıyorsunuz? Millete sürekli sabır telkin ediyorsunuz. Bir gün olsun geçim sıkıntısını tatmamışsınız, vatandaşa "sabır" diyorsunuz. Ne kadar kolay değil mi? Hayat tabii ki size güzel!
Burada bir gerçeği daha yüksek sesle dile getireceğim: Türkiye'nin en temel besin kaynağı olan ekmeği bile rant aracına dönüştürdünüz. Halkın sofrasındaki ekmek üzerinden vurgun yapılıyor, farkında bile değilsiniz. Bir denetimsizliktir almış başını gidiyor. Efendim, iddialara göre İstanbul'da 800'e yakın kaçak fırın var -evet, yanlış duymadınız- hiçbir üretim izni olmadan, hiçbir denetime tabi tutulmadan ekmek üretmeye, pide üretmeye devam ediyor. Devletin yetkili kurumları bunu bilmiyor mu? Vallahi de billahi de biliyor. Peki, neden göz yumuluyor? Kaçak fırınlarda çalışan işçilerin tabii ki sağlık muayenesi yok, hijyen kurallarına uyulmuyor, sigortasız işçi çalıştırılıyor; bu fırınlarda üretilen ekmekler de doğal olarak halk sağlığını tehdit ediyor. Tabii, olan da ruhsatlı ve vergisini ödeyen namuslu fırıncı esnafına oluyor. Sonuç: Milletimiz daha pahalıya ekmek yiyor, devlet vergi kaybediyor, sosyal güvenlik sistemi de tabii ki burada zarar görüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu, lütfen tamamlayın.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Hâlbuki çözümü basit: Üretim izni olmayan fırınların doğal gazını, suyunu, elektriğini kesin, para cezası değil doğrudan kapatma cezası verin. Un ve maya satışını sadece ruhsatlı fırınlara yapın. Üretim izni olmayan işletmelere iş güvenliği uzmanı çalıştırma izni vermeyin olsun bitsin. Halkın ekmeğiyle de sağlığıyla da daha fazla oynamayın.
Heyeti saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)