GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Geçen hafta içinde alınan gözaltı kararlarına, Halkların Demokratik Kongresine, kayyum atamalarına, 28 Şubata, açıklanan fitre bedeline ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:60
Tarih:25.02.2025

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta içinde yine bir operasyon yaşadık, bir kumpas davası yapılandırılmaya çalışıldı, Halkların Demokratik Kongresi'ne yönelik gözaltılar söz konusu oldu. Cuma akşamı da gözaltına alınan onlarca arkadaşımızdan 30 arkadaşımız tutuklandı, 17 arkadaşımız ev hapsi, üç arkadaşımız da denetimli serbestlikle bırakıldı ancak. Tutuklanan arkadaşlarımızın -tahmin edeceğiniz gibi- hiçbir suçu yok, tamamıyla bir kumpas davası yapılandırılması. Onun ötesinde, soruşturmaya baktığınızda da olabildiğince absürt bir soruşturmayla karşı karşıyayız. Son zamanlarda bunlara çok alıştık, yine böyle bir meseleyle karşı karşıya kaldık. Halkların Demokratik Kongresi on beş yaşında, on beş senedir bu ülkede kadın cinayetlerine karşı, çocuklara yönelik tacize karşı, doğanın talanına karşı, savaşa karşı yani bu ülkede bu ülke halklarına, bu ülke insanına her türlü zulme karşı mücadele etmiş yeni bir muhalefet anlayışının zeminidir, çok güçlü bir platformdur, toplumsal muhalefet için yol göstericidir, siyasi muhalefeti besleyen en önemli kaynaktır. Evet, muhaliftir, zaten muhalif olduğu için de hedeftir, biz bunu biliyoruz. On beş yıl sonra Emniyetin ve yargının oluşturduğu listeler üzerinden âdeta -tırnak içinde söylüyorum- bir cadı avı başlamıştır, kabul edilmesi mümkün değildir. Gerçi, o listeye baktığınızda aslında ne kadar güçlü bir muhalefetin, ne kadar güçlü bir direnişin olduğunu da görüyorsunuz. Bu bizim için gurur kaynağıdır çünkü biz hepimiz HDK'liyiz, bundan da gurur duyarız, saklayacağımız bir şey değildir ama bugün içinde bulunduğumuz durum, maalesef, yargı bürokrasisinin ve güvenlik bürokrasisinin yaratmış olduğu kumpas ve bu kumpasın altında ezilen bir iktidar grubudur. Defalarca burada dile getirdik, burada bir vesayet sistemi oluşuyor ve bu vesayet sistemi sizin iradenizi yok sayarak sizi bir aritmetiğe çeviriyor, bundan hiç mi hicap duymuyorsunuz? "Bu yargı ve güvenlik bürokrasisinin yaratmış olduğu bu düzeneğe karşı hiç mi adım atmayacaksınız?" diye sorduk, hiç ses çıkmadı. Sadece bununla mı sınırlı? Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sadece bununla sınırlı değil. Bakın, 12'nci kayyum Kağızman'a atandı, 12'nci kayyum. 12 kayyum boyunca da burada yine, iktidar partisini uyardık, iktidar partisine dedik ki: Bu bir darbe rejimidir, kayyumlar bir darbedir; bu darbe rejimine karşı harekete geçmelisiniz çünkü siz, tam da bu Mecliste var olma nedeninizle karşı çıkmalısınız çünkü seçilmişsiniz, halkın iradesiyle buradasınız, yerelde seçilmişlere karşı bu darbe girişimine mutlaka sesiniz çıkmalı. Çıktı mı sesiniz? Yok. Gelen her kayyumu için için alkışladınız, bir de çıktınız burada kayyumları savundunuz. Oysa kayyumlar hem siyaseten hem iktisaden suçlulardı; onların yargılanması için adım atmak yerine hâlâ kayyum rejimine devam ettiniz. Van örneğini de verdik. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Van'da bir kayyum atanması sahnesi var, apaçık bir darbe girişiminden başka bir şey değil, bundan daha güçlü bir fotoğraf elimizde yok; 12 Eylülde vardı ancak, mukayese edilecek tek tarih 12 Eylüldür ama bunda ısrar ettiniz.

Kağızman kayyumuyla ilgili gerekçeyi söyleyeceğim size, yargının verdiği kararı, sonra o karara bağlı olarak kayyum atanma gerekçesini. Belediye Başkanımız sevgili Mehmet Alkan husumetli iki aileyi barıştırmış, suç olarak yazılan bu, husumetli iki aileyi barıştırması; bundan daha absürt bir şey duydunuz mu siz? Duyamazsınız çünkü bu kayyum düzenini destekliyorsunuz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üç gün sonra 28 Şubat. AKP sıralarında eminim ki 28 Şubatı hatırlayanlar var, hâlâ o günün neler ifade ettiğini bilenler var. O gün o AKP'li arkadaşlarla -o zaman AKP'li değillerdi- biz hep beraber Beyazıt Meydanı'ndaydık, Taksim'deydik, Kızılay'daydık, darbeye karşı direniyorduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - O gün darbeye karşı direnenler bugün o darbe mekaniğinden beslenecek bir yere sürüklenmiş durumdalar. Bence bu bir utançtır, bundan utanmanız gerekiyor, kendinizden utanmanız gerekiyor. AKP Grup Başkan Vekilinin solundan başlayarak ta Mecliste bu uca kadar baktığınızda, bütün muhalefet farklı renklerine rağmen, farklı dünya görüşlerine rağmen, bugün Türkiye demokrasisi için bir mücadele veriyor, barış için mücadele veriyor, demokrasi için mücadele veriyor ve en son örneği, kayyum konusunda bir ortaklaşma var ama o 28 Şubatı unutanlar bugün o kanun teklifine de bir türlü dönüp bakmıyorlar. Onlar bakmamaya devam etsin, Türkiye'de demokrasi mücadelesi büyüyor çünkü tek çıkış demokrasidedir, tek çıkış Meclistedir, müzakerededir, diyalogdadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Öyle asker postalından, tanklardan medet umanların sonu hüsrandır, hüsran olmuştur. Bu ülkenin tarihini bilenler bunu da bilirler. Bugün siyasi kriz derinleşmiştir, siyasi kriz derinleştikçe ekonomik kriz de derinleşmektedir. Örnek mi? Diyanet İşleri Başkanı fitreyi açıkladı, onun açıklamasından üç gün sonra da pide fiyatları açıklandı. 1 pide 20 lira, sekiz yıl önce 1 pide 1 liraydı. Başarmış olduğunuz bu -tırnak içindeki- başarı öyküsü işte yoksulluktur. İnsanların ramazanı karşılarken düşündükleri tek bir şey vardır; tabii ki bu ramazanda alacakları pide, kuracakları sofra. Hiç abartmıyorum, o 180 liralık fitre bir öğünü bile karşılayamıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, son kez uzatıyorum, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Evet, son kez uzatıyorsunuz, rahatsız olmuş olabilirsiniz çünkü o 180 lirayla bir öğün bile geçiremiyor insanlar ama Diyanet İşleri Başkanının umurunda değil. Diyanet İşleri Başkanının altındaki araba, Diyanet İşleri Başkanının yaşadığı şatafat bununla mukayese edilmeyecek bir uçurumu bize gösteriyor. Ama o şatafata siz de düşkünsünüz, zaten düşkün olduğunuz için ne yoksulun dilinden anlıyorsunuz ne hâlinden anlıyorsunuz ama bu yoksulluğu yönetebilmek adına tanklardan, askerden, polisten medet umuyorsunuz. İşte faşizm budur. Buradan bir çıkış yolu yoktur, çıkış yolu demokrasidir. O yüzden de 28 Şubatı bir kez daha size hatırlatıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)