GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:59
Tarih:19.02.2025

HAYDAR ALTINTAŞ (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün ülkemizde meydana gelen hadiselere baktığımda, gerçekten, ülkem adına ve milletim adına meydana gelen bu hukuksuz davranışlardan büyük sıkıntı ve azap çekiyorum. Ben öyle zannediyorum ki hür ve demokratik bir ülkenin vatandaşı olarak yaşayıp her çeşit fikir ve söz hürriyetini kullanabilme imkânına sahip ve korkusuz yaşama hürriyetini su gibi, hava gibi ciğerlerine çeke çeke yaşayabilecek bir insanım zannederken, bakarsınız, yarın kullandığınız bir kelimeden veya bir davranıştan dolayı tutuklanma veya gözaltına alınma durumuyla karşı karşıya kalabilirsiniz. Bugün ben özellikle şunu söylemek istiyorum: Elbette ki bu ülkeyi demokratik kurallar içerisinde idare eden icranın meşruiyeti sandıktır, hangi kişi, kurum veya sivil toplum örgütü olursa olsun icranın meşruiyetine karşı gelecek herhangi bir davranış ortaya koyarsa biz o zaman icranın yanındayız ancak bu insanlar hükûmetin veya icranın yapmış olduğu işleri eleştirdikleri zaman onların fikir ve söz hürriyetlerine karşı bir davranış ortaya çıkarsa o zaman da gider, fikir ve söz hürriyetinin yanında dururuz.

Değerli arkadaşlar, Türk milletinin en büyük problemlerinden bir tanesi hür fikre tahammülsüzlüktür. Hür fikrin nesine tahammül edemiyoruz ve her söylenilen sözün neden iktidara parmak sallamak, iktidarın görev ve yetki alanına musallat olmak manasına gelir gibi bir kaygının içerisine düşüyoruz? Elbette ki bugün Türkiye'nin en önemli kurumlarından biri olan TÜSİAD'ın geçmişte hükûmetlere karşı birtakım kusurları veya zaafları olmuş olsa bile geçen gün TÜSİAD'ın toplantısında okunan raporun demokrasiye ve icraya aykırı hiçbir tarafı yoktur. Hepimiz onların okudukları problemlerin bu ülkenin ekonomisinde yaşanan en büyük sıkıntılar olduğunu kabul etmek zorundayız. Gelin, bakın, şunu şöyle ifade edelim: Bir milletin kendisini temsil eden alametlerinin içerisinde en önemlilerinden bir tanesi de pasaportu ve parasıdır. Bu insanlar görev ve yetkileri ne olursa olsun, diplomatik pasaportları bile ceplerinde olsun, vize kuyruklarında aylarca, senelerce beklerken bunların neden sıkıntı çektiğini düşünmeyip, 10 Bulgar levasının 200 TL yaptığı bir ortamda paramızın neden bu kadar düşük olduğunu düşünmeyip "Neden bana parmak salladın?" gibi bir havaya girerek bu insanları tutuklamak demokrasiye, insan hak ve hukukuna aykırıdır. Gelin, biz, önce bu demokratik düzen içerisinde devletimizin parasını ve pasaportunu tutsak olmaktan kurtararak dünya yüzünde itibarlı bir hâle getirelim. Yok, bunları bir kenara bırakıp "Sen benim işime karıştın, karışmadın. Sen şöyle yaptın, böyle yaptın." gibi bir davranışla gidersek yedi düvele rezil oluruz ve daha sonra karşımıza çıkacak olan birtakım problemleri aşamayacak noktaya geldiğimizde çekeceğimiz sıkıntının büyüklüğünü hep beraber düşünmek lazım.

Son dönemde, belediye başkanları, parti genel başkanları, film yapımcıları, oyuncular ve şimdi de sivil toplum örgütlerinin temsilcilerini alıp götürmek ve bunun arkasına da Devlet Denetleme Kuruluna verdiğimiz yetkileri koyduğumuzda, gerçekten bu ülkeyi yaşanmaz hâle gelen bir despotik rejim hâline getirmek hiçbirimizin temenni ettiği bir şey değildir. Gelin, bu yanlışlıktan vazgeçerek ülkemizi hukuk, dirlik düzenlik içerisinde yaşanabilir ve bu yaşanabilirliğin sonucunda düzene sokulmuş bir ekonomiyle, devletin iki yakasını bir araya getirebildiği ve insanların da haysiyetiyle, onuruyla, fitreye, zekâta muhtaç olmadan yaşayabilecekleri, çoluklarını çocuklarını okutabilecekleri bir yapıya kavuşturalım. Bunun yerine "Sen benim icraatımı eleştirdin." diye Türkiye'nin en büyük sivil toplum örgütlerinin temsilcilerini tehdit ederek alırsanız yarın kimleri, hangi usul ve esaslara göre tehdit edeceğimizi... Türkiye'de hukukun üstünlüğünü, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuvvetler ayrılığı ilkesine bağlı olarak idare edildiğini ortadan kaldırarak bütün erkleri sadece icranın üzerinde toplarsanız o zaman icra, üzerindeki görevleri ifa ederken kullanmış olduğu yetkinin ağırlığı altında ezilir, daha büyük yanlışlıklara imza atmış olur.

O vesileyle, hepimizin görevi, milletimizi huzur ve dirlik içerisinde yaşatmaktır ve her şeyden önemlisi de eğer demokratik bir nizamda yaşıyorsak fikir ve söz hürriyetine toz kondurmamak lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

HAYDAR ALTINTAŞ (Devamla) - Ayrıca, Fransız sosyolog Alain'in bir sözüyle sözlerimi bitirmek istiyorum: "Demokrasi iki kanatlı bir sistemdir; bir tarafında iktidar, bir tarafında muhalefet vardır. Her kim ki muhalefeti yok etmek istiyorsa bilsin ki ilk önce yok ettiği şey kendisidir, iktidardır." Onun için, iktidar ve muhalefet dengeli bir yapı içerisinde ülkenin idaresinde söz sahibi olurlarsa memlekette dirlik düzenlik olur; bunun dışına çıkmak kimseye fayda getirmez.

Hepinize saygılar sunuyorum arkadaşlar. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)