| Konu: | Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 59 |
| Tarih: | 19.02.2025 |
YENİ YOL GRUBU ADINA MEHMET KARAMAN (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Bugün burada, yasama süreçlerimizin sağlığı ve ülkemizin demokratik geleceği adına son derece önemli bazı konulara değinmek istiyorum çünkü bir kez daha görüyoruz ki ya özensiz ya da iktidarın işine gelen şekilde düzenlenmiş bir kanun teklifi önümüzdedir.
Devletin devamlılığı esastır; bu, hukukun devamlılığını da beraberinde getirmektedir ancak görüyoruz ki hukuk devam etmiyor, devlet bu hâlde nasıl devam edecek? Önümüzde bir kanun teklifi var ama içinde 4 farklı kanun düzenlenmiş durumda ve yürürlük ve yürütme maddesi hariç 9 maddenin 8'i Anayasa Mahkemesinin iptalinden ötürü yeniden karşımıza gelmektedir. Tabiri caizse, mahkeme bacadan kovsa siz Genel Kurulda karşımıza çıkarıyorsunuz, Meclisi fuzuli yoruyor ve vatandaşın zamanından çalıyorsunuz ki zamanı geriye almak mümkün değildir.
Kıymetli milletvekilleri, bizler milletin temsilcileri olarak yasama faaliyetlerimizin kalitesini ve ülkemizin yönetim sistemini en sağlıklı hâle getirmekle yükümlüyüz ancak son yıllarda yasama sürecimizin temel ilkelerini zedeleyen uygulamalara sıklıkla tanık olmaktayız. Bu noktada, ilk olarak, torba uygulamalarınıza değinmek istiyorum. Bu uygulamalarınız, ülkemizde yasama sürecinin şeffaflığını ve katılımcılığı ortadan kaldıran en büyük problemlerden biridir. Anayasa’nın öngördüğü yasama süreçleri her yasanın detaylı bir şekilde tartışılmasını, toplumun farklı kesimlerinden görüş alınmasını ve milletvekillerinin yasaları en ince ayrıntısına kadar inceleyerek oy kullanmasını gerektirir. Ancak torba yasalar, birbirinden tamamen bağımsız konuların tek bir paket hâlinde Meclise getirilmesiyle bu ilkeleri maalesef zedelemektedir. Ne milletin temsilcileri olan vekillerimiz makul süre verilerek bu kanunlar üzerinde çalışabiliyor ne vatandaş neyin düzenlendiğini anlayabiliyor. Bakın, biz biliyoruz, bu kanunlar size hazır geliyor, siz yapmıyorsunuz ve ben iddia ediyorum ki imzası olan 134 arkadaşımızdan bu kanunu okuyan ya 4'tür ya da yoktur. Soruyorum size: Nerede o zaman sizin vekilliğiniz, nedir sizin göreviniz? Bizim hazırlayıp uğraştığımız ve vatandaşın yararına olan kanunları zaten doğrudan reddediyorsunuz, bari kendi kanununuza emek verin. Bize de kendinize de mâni oldukça kaybeden vatandaşlarımız oluyor. Gerçi Genel Kurula bile gelmeyen bir yapıdan ne beklenebilir, onu da takdirlerinize bırakıyorum. O yüzden, rahmetli Erbakan Hoca'mızın sözünün çok kıymetli olduğunu düşünüyorum: "Şuur... Şuur... Şuur..."
Kıymetli milletvekilleri, bu torbanızda TÜBİTAK var, Tağşişin Men'i ve İhracatın Murakabesi ve Korunması Hakkında Kanun var, Ölçüler ve Ayar Kanunu var, KOBİ'ler var; anlayacağınız var oğlu var. İşte bu durum, az önce izah ettiğim gibi, hem milletvekillerinin hem de halkın süreci takip etmesini zorlaştırmaktadır. Böyle özensiz hazırlanmış yasaların getirdiği belirsizlikler iş dünyasını, vatandaşlarımızı ve hukuk sistemimizi de olumsuz etkilemektedir. Yasalar tartışılmadan, etraflıca incelenmeden kabul edilince uygulamada birçok sorun ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucunda yanlış düzenlemeleri düzeltmek için sürekli yeni yasa değişikliklerine ihtiyaç duyulmaktadır, bu da hukuki istikrarı zedelemektedir.
Kıymetli milletvekilleri, bir diğer önemli konu ise kurum ve kuruluşlara öngörülemez ve geniş yetkiler tanınmasıdır. Hukukun temel ilkelerinden biri yetkinin açık, sınırları belirli ve denetlenebilir olmasıdır. Ancak son yıllarda çıkarılan birçok düzenlemeyle kamu kurumlarına ve bazı özel kuruluşlara geniş ve belirsiz yetkiler tanınmaktadır. Ayrıca, kaynaklar ise aynı belirsizlikle israf edilmektedir. Bürokrasinin güçlendirilmesi değil hukuk devletinin, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin korunması esastır. Nedir hukuk devleti? 1959 yılındaki Delhi Deklarasyonu'nda da belirtildiği üzere, hukuk devleti temel hak ve hürriyetlerin güvence altına alındığı, bağımsız bir yargının sağlandığı, insan onurunu koruyan; ekonomik, sosyal ve kültürel koşulları sağlayan, yasama organının da tabi olduğu bir devlettir ancak bugün, devletimizin bu ilkelere riayet edip etmediğini takdirlerinize arz ediyorum.
Ne yazık ki bu kanun teklifinde de gördüğümüz gibi bazı kurumlara kanunlarla öylesine geniş yetkiler verilmektedir ki bu yetkiler denetimden uzak bir şekilde kullanılabilmekte ve keyfî uygulamalara zemin hazırlamaktadır. Örneğin, ekonomi yönetiminde belirli kurumların geniş takdir yetkisiyle hareket etmesi piyasalarda belirsizliği artırmaktadır. Aynı şekilde, idari makamların karar alma süreçlerinde hesap verebilirliğinin zayıflaması demokratik denetim mekanizmalarını işlevsiz hâle getirmektedir. Bizler, güçlü ve bağımsız kurumların önemini her zaman savunuyoruz ancak unutulmamalıdır ki bağımsızlık keyfîliğe yol açmamalıdır. Yetkilerin genişletilmesi ancak açık kurallar ve etkili denetim mekanizmasıyla desteklendiğinde hukuk devleti prensiplerine uygun hâle gelir. Bugün ülkemizde yürütme organına bağlı birçok kurumun hesap verebilirlikten uzak ve denetimsiz kararlar alabildiğini görmekteyiz. Bu durum, hem vatandaşlarımızın haklarını zedelemekte hem de demokratik hukuk devletinin temel ilkelerine zarar vermektedir. Bu da yetmezmiş gibi bir de TÜBİTAK ve benzeri bilimsel kurumların özerk yapıları korunmak yerine daha çok baskılanmakta ve siyasete meze yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir şeyin bu ülkede yürümediği ortadadır. Bu nedir? Başkanlık sistemi. Öncesinde, şimdi ve sonrası için de söylüyoruz, bu sistem bize uymadı ve uymayacak arkadaşlar. Sizin ürettiğiniz bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında denge ve denetim mekanizmalarını zayıflattı; karar alma süreçlerinde tek merkezli bir yönetim anlayışını hâkim kıldı. Bugün ülkemizde yürütme yetkisi tek bir kişiye verilmiş durumda, parlamenter sistemde olan Hükûmetin denetlenebilirliği ortadan kalktı, Meclisin yasama fonksiyonları ciddi ölçüde zayıfladı; nitekim bunu hepimiz yaşıyoruz. Sadece Meclis değil Anayasa Mahkemesi bile baskılanıyor; yürütme yönlendiriyor, sonra mahkeme daha önce iptal ettiği bir mevzuatı kılık değiştirmiş hâlde karşısında tekrar buluyor. Bu, hukuk devleti ilkesine aykırıdır; bu yoldan dönünüz.
Bu sistemde Cumhurbaşkanı hem yürütme organının başıdır hem de geniş yetkilerle donatılmıştır ancak burada temel bir sorun bulunmaktadır: Denetlenemeyen bir yürütme demokratik sistemin sağlıklı işlemesini engeller. Güçlü demokrasilerde yasama organı yürütmeyi denetler, hesap sorar ve halk adına karar mekanizmasını yönlendirir ancak mevcut sistemde Meclisin denetim yetkisi zayıflatılmış, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Meclisin yasama yetkisi büyük ölçüde kısıtlanmıştır. Bugün ülkemizde ekonomik krizden dış politikaya kadar birçok alanda yaşanan belirsizliklerin temel nedenlerinden biri de budur. Kurumlar arası denetim mekanizmalarının zayıflaması, karar alma süreçlerinde dar bir çerçeveye sıkışılması yönetimde öngörülebilirliği azaltmıştır. Bu sistem, Türkiye'nin uzun vadeli istikrarını tehlikeye atmaktadır. Devletin işleyişinde liyakat ve kurumsallık esas olmalıdır. Oysa bugün yürütme yetkisi tek bir merkezde toplandığı için kurumsal yapıların etkinliği azalmış, kamu yönetimi siyasallaşmış, karar alma süreçlerinde uzmanlık yerine keyfîlik hâkim olmuştur.
Bu sistemin olumsuz etkilerini hepimiz görmekteyiz. Yasama süreçlerinde Meclisin etkisinin azalması, yürütme organının denetimden uzaklaşması, hukukun üstünlüğü ilkesinin zayıflaması; bütün bunlar devlet yönetiminde ciddi sorunlara yol açmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bugün yasama süreçlerimizi daha şeffaf, yürütme organını daha hesap verebilir ve yönetim sistemimizi daha demokratik hâle getirmek için adımlar atmak zorundayız. Torba yasalarla yasama süreçlerinin etkisizleştirilmesine, kurum ve kuruluşların denetimsiz yetkilerle donatılmasına ve başkanlık sisteminin getirdiği tek merkezli yönetime karşı çıkmak yalnızca bir siyasi parti meselesi değil aynı zamanda ülkemizin geleceği adına hepimizin ortak sorumluluğudur. Bizler, vatandaşlarımızın haklarını koruyacak, devletin kurumsal yapısını güçlendirecek ve demokratik denetim mekanizmalarını yeniden inşa edecek bir reform sürecini başlatmalıyız; yasaların açık, öngörülebilir ve katılımcı bir şekilde hazırlanması için Meclisin daha etkin çalışmasını sağlamalıyız; kurumlarımızı denetlenebilir ve hesap verebilir hâle getirmeliyiz ve en önemlisi, Türkiye'yi güçlü, demokratik bir hukuk devleti hâline getirecek denge ve denetleme mekanizmalarının çalıştığı bir yönetim sistemini hep birlikte yeniden inşa etmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
MEHMET KARAMAN (Devamla) - Bu ülke hepimizin; hukukun üstünlüğü, güçlü kurumlar ve demokratik bir yönetim sistemi hepimizin ortak çıkarınadır. Gelin, geleceğimiz için ülkemizi daha şeffaf, daha demokratik ve daha katılımcı bir yönetim anlayışıyla birlikte inşa edelim diyor, hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. (YENİ YOL, CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)