GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İktidara, Türkiye'nin içinde bulunduğu duruma, Mustafa Elitaş'ın seçim tarihine ilişkin açıklamasına ve AK PARTİ'nin hafta sonu yapılacak olan kongresine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:59
Tarih:19.02.2025

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli Genel Kurul, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, ben, bugün, iktidar partisine, iktidar partisinin mensuplarına sesleneceğim ama herhâlde boş sıralara, koltuklara konuşacağız. Muhalefet dinler ama muhalefet zaten söyleyeceklerimi biliyor. İktidar sıralarına bugün belki başka açıdan, o görmeyen gözlerine, duymayan kulaklarına, artık hissetmeyen vicdanlarına farklı bir yerden belki bir şeyler söylersek anlamadıklarını anlarlar diye düşündüm ama bu sefer de Meclise gelmediler, bu sefer de Mecliste yoklar.

Ben, iktidarı biraz insana benzetiyorum, insanoğluna. Hani bazı insanlar vardır öyle; anlatsanız anlamaz, kendini dünyanın en mükemmeli zanneder, en iyisi zanneder, bir türlü izah edemezsiniz. Etrafında gerçekten dostları vardır "Ya, bak, yanlış yapıyorsun." der, onları bir müddet sonra uzaklaştırırlar ve kendi etraflarındaki güç tutkusuna dayalı bazı insanların da kandırılma, kandırma imkân ve ihtimalleri çok yükselir. Bizim iktidarımızın durumu da maalesef ona benziyor. Yani, hiç mi iyi giden bir şey yok? İyi olanları da söylüyoruz ama söylediğimiz eksikleri, hataları bir türlü duyuramıyoruz biz; anlamıyorlar, anlamak istemiyorlar. Bakın, akıllı insan ne yapar? Akıllı insan "Eleştiri bir nimettir, öz eleştiri bir fazilettir." der ve mümkün olduğu kadar kendine eleştiriyi duyabilecek bir alan yaratır. Devletler de böyledir; bir sistem oluşturursunuz, o sistemde mümkün olduğu kadar eksiklerinizi duyabilecek, insanların konuşabileceği bir ortamı yaratırsınız ama bizim iktidarımız ne yapıyor? Azıcık eleştiren oldu mu hemen bir soruşturma, daha kürsüde konuşma yapan belediye başkanı hakkında soruşturma. Tehdit edilen Genel Başkanımıza karşı, bakanların söyleyebileceği bir kelam olmaz mı ya? O yok. Böyle bir iklim yarattı, böyle bir iklim yaratınca da artık duymuyorlar, görmüyorlar. Sistem de olmayınca ne oluyor? O ülkenin yöneticilerinin insafına kalıyorsunuz, onların vicdanına kalıyorsunuz. Onlar ne kadar işitirse, ne kadar duyarsa siz de o kadar sözünüzü söyleyebiliyorsunuz. Bakın, belki başka bir açıdan anlatınca anlayacaksınız. Şöyle bir ülke düşünün... Hadi, tamam, sizi eleştirdiğimizi bırakın; bakın, rakam da vermeyeceğim çünkü uluslararası rakamlara da diyorsunuz ki: "Bunlar, dış güçlerin manipüle ettiği rakamlar." Hadi onu da geçtik, hadi Türkiye'yi de geçtik. Biz bu ülkede yaşıyoruz; bu ülkede yaşayanlar, biz, bu ülkede yaşanan her şeyi artık öğreniyoruz, belki kanıksıyoruz, belki siz de duymuyorsunuz, hissetmiyorsunuz. Şöyle bir ülke düşünün, şöyle bir yapı düşünün: Mesela bir ülkeye gideceksiniz, kendi para biriminizi, cebinizde taşıyacaksınız, o ülkenin bankasına yatıracaksınız, ayda yüzde 3,5 kazanacaksınız. Böyle bir ülke hayal edin ya! Şimdi, dışarıdaki insan bunu soruyor, diyor ki: "Ya, ben senin ülkene cebimde 100 bin dolar parayla gelirsem, bunu bankaya yatırırsam ay sonunda bana ne kadar faiz veriyorlar?" Yüzde 3-3,5 yani alacağı parayı TL'ye çevirdiğiniz zaman yaklaşık 105 bin. "Yani ben 100 bin dolarla geldiğim zaman senin asgari ücretlinin 5 katı bir maaş alacağım ayda; öyle mi?" diyor. Dünyada böyle bir faiz yok ya! Dünyada böyle bir gelir ödeyen, mevduat ödeyen ülke yok. Emeklinin maaşını soruyor, "Bu parayla mı yaşıyorsunuz?" diyor. "Evet." diyorsunuz. "Ya, peki, siz bu duruma nasıl geldiniz? Siz nasıl bu hâle geldiniz?" diyor. Biz bu hâle nasıl geldik biliyor musunuz? "Faiz sebeptir, enflasyon sonuçtur." diye bir mantık geliştirdiler. O zaman, bu ülkenin Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği Başkanı da çıktı, dedi ki: "Ya, yapmayın, etmeyin. Bu kafayla, bu akıl dışı tutumla bu ülkeyi mahvedersiniz." E, duymadılar. Ne oldu? İşte, bu hâle geldi. Dünyanın en yüksek faiz ödeyen, dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip ülkesi hâline getirdiniz. Peki, bunu söyleyen olmadı mı? Oldu. Ne oldu? Tutuklandılar, soruşturma açıldı, susturuldular, "cibilliyetsizler" diye kendilerine hakaret edildi. Ondan sonra mı bunu yaşadınız? Evet, ondan sonra yaşadık.

Şöyle bir ülke düşünün: O ülkeye gideceksiniz, gideceğiniz ülkede -Allah vermeye de- bilmediğiniz yerden bir içecek aldınız, ölme ihtimaliniz var. Dışarıdan Türkiye'ye gelecek insan Türkiye'yi böyle görüyor. Yurt dışındaki turizm acenteleri Türkiye'ye turist iptallerine başladı. İngiltere, Türkiye'yle ilgili seyahat uyarısı yaptı ya, seyahat uyarısı yaptı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Yani "Türkiye, turizm açısından güvenli ülke değil." diye artık yurt dışında konuşulmaya başlandı.

Bakın, erken seçim... Şimdi, çıktı Sayın Elitaş, dedi ki: "İşte, 2027 Kasım ayında biz erken seçimi düşünebiliriz." Ya, arkadaşlar, ben bu Mecliste bu öneriye, bu yaklaşıma "evet" diyecek, Anayasa’nın haysiyetini ve onurunu zedeleyecek, kıracak bir tek milletvekili olduğuna inanmıyorum. Ortaokuldaki oğlumun sınıfına gidip deseniz ki "Ya, biz bu seçimi beş ay önce yapacağız." gülerler ya; herkes der ki: "Sizin derdiniz erken seçim falan değil, sizin derdiniz tek bir kişiye ömür boyu başkanlık vermek."

Hafta sonu kongreniz var, pazar günü; Allah hayırlı, mübarek etsin. Hani adayınız kaç tane bilmiyorum ama herhâlde 2'nci, 3'üncü aday da çıkacak kongrede.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Zira, şu andaki Genel Başkanınızın tekrar Cumhurbaşkanı adayı olabilme ihtimali sıfır, Anayasa'ya göre sıfır. Türkiye bir hukuk devleti olduğu için Sayın Tayyip Erdoğan'ın tekrar Cumhurbaşkanı adayı olabilme ihtimali yok. Herhâlde bu kongrede biz, hep beraber AK PARTİ'nin yeni genel başkanının kim olduğunu göreceğiz, pazar günü de merakla takip edeceğiz diyorum.

Teşekkür ederim.