Konu: | Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 58 |
Tarih: | 18.02.2025 |
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz günlerde sanayi üretim endeksi açıklandı. Buna göre 2024 yılının Aralık ayında yüzde 5 artmış, 2024 yılındaki artış ise sanayi üretim endeksinde yüzde 7. İmalat sanayisi endeksi ise Aralık 2024'te bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 6,7 artmış. Her ne kadar aralık ayında genellikle sanayi üretim endeksi rakamları iyi geliyor olmasına rağmen bu rakamlar aylarca süren düşük rakamlardan, negatif rakamlardan sonra bilhassa iktidar temsilcilerinin yüzünü güldürdü ancak ocak ayının kapasite kullanım oranları açıklandığında bu baharın yalancı bir bahar olduğu ortaya çıktı, iyimser hava birazcık dağıldı. Ocak ayında kapasite kullanım oranı aralık ayına göre 1,2 puan azalarak yüzde 74,6'ya düştü. Bu düşüş aralık ayındaki endeksteki artışın stoktan kaynaklandığı sorusunu da beraberinde getirdi.
Değerli milletvekilleri, büyük resme baktığımız zaman başka bir hakikatle karşı karşıya kalıyoruz. TÜİK 2021 yılı yüz bazlı sanayi üretim serisini 2005 yılına kadar geri götürerek açıklıyor. 2005'ten 2024'e, 2005'i başlangıç alırsak on dokuz yıllık bir dönemden bahsetmekteyiz ve bu on dokuz yıllık süreç içerisinde sanayi üretim endeksi yüzde 148 artmış. İlk bakışta yüksek bir oran gibi görünmekte ancak yıllık bazda değerlendirdiğimizde yıllık ortalama büyüme sadece 1,86. Esasında, baktığımız zaman, ciddi bir patinajdan söz etmekteyiz çünkü yüzde 1,86'lık büyüme esasında bakılırsa büyüme bile değil. İmalat sanayisinin gayrisafi yurt içi hasıladan aldığı paya baktığımız zaman sorunu daha iyi anlayabilmekteyiz. Değerli milletvekilleri, imalat sanayimizin gayrisafi yurt içi hasıladan aldığı pay her geçen yıl azalmakta. 2021 yılında imalat sanayisinin millî gelirden aldığı pay yüzde 22,2'ymiş. 2023 yılında bu oran yüzde 19,5'e düşmüş. 2024 yılına gelindiğinde ikinci çeyrek verilerine göre baktığımız zaman oran sadece yüzde 17,9. 1995 yılında bu oranın yüzde 23 olduğunu da sizlere hatırlatmak isterim. Bu rakamları gördükten sonra "Ülke batıyor." diyen Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanını daha iyi anlamak mümkün. Gerçi sonradan "Ülke batmıyor, şirketler batıyor demek istemiştim." demişti ama ortada bir gerçek var, hakikat var, yüzde 50 faizle yatırım yapmak, üretim yapmak, ihracat yapmak neredeyse imkânsız. Baskılanan talep, baskılanan döviz kuru, yüksek enflasyon, yüksek ticari faiz oranları, daralan dış talep; tüm bunlar sanayi sektörünü işin içinden çıkılmaz bir hâle getirmiş durumda. Tüm bu verileri alt alta koyduğumuzda, sorunun sanayisizleşme olduğunu ve bu eğilimin uzun zamandan beri sürdüğünü görmekteyiz. Dünyada da benzer bir eğilim var esasında ancak biz dünyadan ayrışmaktayız. Sanayisizleşme genellikle gelişmiş ekonomilerde karşımıza çıkmakta. Orta-yüksek, yüksek teknoloji üretimin artması, emek yoğun imalat sektörlerinin bizim gibi gelişmekte olan ülkelere kaydırılması, imalat sanayisinin de istihdam içerisindeki payının azalmasına neden olmakta. Bizdeki süreç biraz daha farklı işlemekte; gelişmiş ülkelerle aramızda önemli bir fark var. Biz esasına bakılırsa erken sanayisizleşmekteyiz yani henüz gelişmiş bir ekonomi olmadığımız hâlde sanayisizleşmeye başladık. Bizim yüksek teknoloji üretimimiz, bu ürünlerin ihracat içindeki payı yerinde sayıyor, hatta geriliyor. Yüksek teknolojili ürünlerin ihracattaki payı 2002'de, bakın, 2002'de yüzde 6,2'ymiş; bugün 2024 Ocak-Aralık rakamlarına baktığımız zaman bu oran yüzde 3,6. 2053 hedeflerimiz neydi peki? Yüzde 17. Biz daha yüzde 4'lük bir barajı geçemedik, sanki üzerimizde bir cam tavan var ve biz ne yazık ki bu cam tavanı kıramıyoruz. İmalat sanayisinde girişimcilerin yalnızca binde 8'i -yüzde 1 değil- yüksek teknolojili ürün üretmekte ve istihdam içindeki payı da sadece yüzde 2,8.
Sanayide yapısal değişim durma noktasına gelmiş durumda, verimlilik artışı çok sınırlı bir şekilde gelişmekte. Uluslararası doğrudan yatırımcıların, yabancı yatırımın ülkenin teknolojik üretimine katkısı elbette ki bilinen bir gerçek. 2007 yılında, Türkiye Avrupa Birliği müzakerelerine başlamasıyla çekim merkezi hâline gelmişti. Gelen doğrudan yatırım, yabancı yatırım 20 milyar dolarları aşmıştı senede. Türkiye en fazla doğrudan yatırım alan ilk 20 ülke arasına girmişti. Bugün gelinen durum gerçekten de vahim. 2007 yılının ilk sekiz ayında 22 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım gelmiş, ilk sekiz ayda 2007'de; 2024 yılının aynı döneminde, ilk sekiz ayında gelen 6,4 milyar dolar yani üçte 1'ine düşmüş durumda. Şimdi size sormak istiyorum: Bakın, aklı başında bir yabancı yatırımcı kayyumların atandığı, gazetecilerin, siyasi parti liderlerinin hapse atıldığı, tutuklandığı bir ülkeye gelir mi? Aklı başında bir yabancı yatırımcı ülkedeki en büyük belediyenin Belediye Başkanına ahmakça davalar açıldığı bir ülkeye gelir mi? Gelmez tabii, Türkiye'ye de gelmiyorlar.
Değerli milletvekilleri, anlatmak istediğim şey sanayi üretiminde bu denli düşüş yaşanmasının tek nedeni para politikalarından, ekonomi politikalarından kaynaklanmıyor, çok ciddi yapısal problemlerimiz bulunmakta. İmalat sanayimizi...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Yabancı yatırımcı...
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Devamla) - Rakamlar ortada, işte gelen rakam belli, rakamları söylüyorum, TÜİK'in rakamlarını söylüyorum yani bilmediğimiz bir yatırım varsa onu da bilemiyorum ama rakamlar ortada, üçte 1'e düşmüş durumda.
İmalat sanayimizin yapısı emek yoğun, düşük katma değer üreten verimsiz sektörlerden oluşmakta. Yıllardan beri orta gelir tuzağından bahsetmekteyiz, Türkiye orta gelir tuzağından bir türlü kurtulamıyor demekteyiz. Önceki dönem beraber milletvekilliği yaptığımız Hocamız Sibel Özdemir'in sizlere selamı var, sanayimizin içinde bulunduğu durumu benzer bir şekilde tariflemiş. Onun tarifine göre, bugün Türkiye sanayisi orta teknoloji tuzağında olan bir ülke, orta gelir tuzağından kurtulmanın yolu da ancak Türk sanayisinin orta teknoloji tuzağından kurtulmasıyla olur. Nasıl olur bu, bu tuzaktan nasıl kurtulabiliriz? Bu cam tavanları, duvarları nasıl yıkabiliriz? Bakın, endekslerden bahsettiğimiz zaman iktidar temsilcileri bize kızıyor. Hukuk endeksi diyorum, Orhan Bey kızıyor oradan bize, adalet endeksi diyorum köpürüyorlar, demokrasi endeksli diyorum hakikaten de kızıyorlar. Türkiye'nin yeri baktığınız zaman, bu endekslerde her geçen gün azalmakta, yerlerde sürünmekteyiz. Şimdi, iktidar temsilcilerimizin kızmayacağı ve sıklıkla yineledikleri bir endeksten bahsedeceğim sizlere, Küresel İnovasyon Endeksi. Bu endekse göre Türkiye 37'nci sırada, 37'ye çıktık. Ülkede bir bahar havası esti. Şimdi en büyük 18'inci ekonominin 37'nciliği sevinerek karşılaması ayrı bir tartışma konusu, o konuya girmeyeceğim ancak bu endeksin, bu raporun alt endekslerine baktığımız zaman çok farklı bir tabloyla karşı karşıya geliyoruz. Buna göre alt endekslerde "Yaratıcı Çıktılar" başlığında 16'ncı sıradayız, gayet iyi. "İnsan sermayesi ve altyapı"da da 40'ıncı sıradayız yani genel sıralamamızla üç aşağı beş yukarı aynı yerdeyiz. Peki, problem nerede? Bir şey bizi ayaklarımızdan çekiyor, çeken şey ne? Alt endekslerde "Kurumlar" başlığına baktığımız zaman dünyada 100'üncü sıradayız. "Hükûmetin etkinliği"nde dünyada 81'inci sırada, "düzenleyici ortam"da yani kanun yapıcının yasama kalitesine baktığımız zaman da dünyada 90'ıncı sıradayız, "Hukukun üstünlüğü"nde 90'ıncı sırada, "İş yapma politikası istikrarı"nda 111'inci sıradayız, "Eğitim"de ise 67'nci sıradayız. Bu verilere, bu endekse baktığımız zaman, bizi aşağı çeken şeyin yirmi yılda inşa ettiğiniz eğitim sistemi, hukuk sistemi olduğunu görmekteyiz. Tüm kurumları yerle bir eden, demokrasiyi rafa kaldıran, kurumları tarumar eden Cumhurbaşkanlığı sistemi yani iktidarınız en büyük engellerden bir tanesi bu ülkenin önünde. (CHP sıralarından alkışlar) Peki, çözüm ne? Çözüm belli esasında. "Çözüm ne?" diye vatandaşa sormuşlar anketlerde "Çözüm nedir? Bu memleket nasıl kurtulur?" diye vatandaşa sormuşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Devamla) - Artık sizin iktidarınızdan yakasını silkmiş olan vatandaşlarımız, emekçilerimiz, emeklilerimiz, iş adamlarımız, çiftçimiz, hepsi neredeyse tek bir ağızdan -yüzde 70 çıkmış rakamlarda- "erken seçim" diyorlar, "derhâl seçim" diyorlar.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)