Konu: | Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 58 |
Tarih: | 18.02.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA RIDVAN UZ (Çanakkale) - Evet, bu kadar kalabalık bir iktidar topluluğuna hitap etmek gerçekten mutluluk verici. (İYİ Parti, YENİ YOL ve CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayar mısın Sayın Vekilim, kaç kişi var gerçekten? 1, 2, 3, 4; başka var mı?
RIDVAN UZ (Devamla) - 4 de 1'i bizden gitti; 3 diyelim biz, 3 diyelim. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Karar yeter sayısı istesem "Ayıp." diyeceksiniz.
RIDVAN UZ (Devamla) - Sayın bürokratlara da teşekkür ediyorum, tam tekmil buradalar.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Saygısızlıktır, başka bir şey değil.
RIDVAN UZ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti grubu adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum ama öncelikle aziz vatanımız için 18 Şubat 2016 yılında Diyarbakır'da bölücü terör örgütü tarafından şehit edilen Jandarma Astsubay Başçavuş Halit Zilani'yi, Er Mustafa Nergis'i, Er Fatih Yeniay'ı, Er Kadir Görgülü'yü, Er Recep Bodur'u ve Er Mustafa Bilgin'i rahmet ve hürmetle anıyorum. Bütün şehitlerimizi, gazilerimizi ve ekran başında Genel Kurulu takip eden bütün şehit aileleri ve yakınlarını saygılarımla selamlıyorum; sizleri unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.
Saygıdeğer milletvekilleri, yine bir torba kanun teklifiyle karşı karşıyayız, alakalı alakasız birçok konu bir torbanın içerisine konularak Gazi Meclisimizin gündemine yine getirilmiş durumda. "Bu usulden vazgeçin." diye defaatle uyarmamıza rağmen maalesef bildiğinizi okumaya devam ediyorsunuz. "Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur." deyişi tam da sizin bu durumumuzu tarif etmek için söylenmiştir. İşte tam da burada siz kendinize saygı göstermelisiniz, eğer siz kendinize saygı göstermiyorsanız şu anda olduğu gibi Meclise de millete de hukuka da saygınız yok demektir. Teklifte yer alan maddelerin neredeyse tamamı Anayasa Mahkemesinin iptal kararları uyarınca hazırlanan maddelerdir. Hakikaten bu bir ayıptır, bu bir suçtur, bu bir utançtır. Göz göre göre Anayasa’nın hükümlerini çiğniyorsunuz, adalete güveni yok ediyorsunuz. Devlet, devlet diyorsunuz, devletin köküne en büyük dinamiti siz koyuyorsunuz. Adaletin mülkün temeli olduğunu çoktan unuttunuz. Tek derdiniz, kaosu ve krizi kalıcı hâle getirmek, zorba ve zalim bir düzende hukuku ve ahlakı bitirmektir.
Kıymetli milletvekilleri, Meclisin asıl sorumluluklarından en önemlisi kuşkusuz yasa yapma yetkisidir. Anayasa’nın 7'nci maddesi uyarınca yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir. Yasama organlarının bu yetkisi başka herhangi bir organa devredilememektedir. Yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesi Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasal düzeninin temel taşlarından biridir. Bu ilke sadece teknik bir hukuk kuralı değil, millet iradesinin Meclis aracılığıyla tecellisini garanti altına alan bir ilkedir. Meclisin yetkisini devre dışı bırakan bir sistemde millî egemenliğin gerçek anlamda varlığından söz edilemez. Yargı kararlarının hiçe sayıldığı, anayasal ilkelerin ihlal edildiği ve demokratik mekanizmaların zayıflatıldığı bir ortamda hukuk devleti tehlikeye girer. Bugün de karşı karşıya olduğumuz en temel sorun hukuk devletinin ağır bir yara almasıdır. Türkiye'de hukuk devleti maalesef tehlike altındadır. Bal, bal demekle ağız tatlanmaz, sürekli benzer açıklamaları yapmakla Türkiye'de hukuk devleti olunmaz. Ağızdan çıkanlara siz bile inanmıyorsunuz. Birilerine bakılırsa, Türkiye Cumhuriyeti; Suriye'ye, Irak'a, Libya'ya, Somali'yi, Pakistan'a, Endonezya'ya, Malezya'ya yön çiziyor, bu ülkelerin kaderini tayin ediyor ve hatta ülkelere hükmediyor ama dönüp bakıyorsunuz, bu kadar büyük bir coğrafyaya hâkim olan bu iktidarda adalet yaşayacak bir yer bulamıyor, yoksul sığınacak bir liman bulamıyor, garip yaslanacak bir dağ bulamıyor, mazlum gölgesinde dinlenecek bir çınar bulamıyor. Gökyüzüne hükmeden, yedi düvele diz çöktüren bir iktidarımız var ama milleti adalete aç, hakkaniyette susamış, doğruluğa muhtaç bırakmış durumda. Böyle bir iktidarda şanlı, şerefli, görkemli bir taraf maalesef göremiyorum. Çıplak hakikatler gün gibi ortada duruyor. Bir siyasi partinin genel başkanından bir televizyon kanalının genel yayın yönetmenine kadar toplumun geniş yelpazesindeki kişiler, bugün sizin çarpık hukuk düzeninizin esirleri hâline gelmiştir. Falcısından iş insanına kadar hiç kimse hışmınızdan kurtulamıyor. Bu nedenle, Meclisin asli yasama yetkisini koruması ve her türlü Anayasa ihlaline karşı durması bir zorunluluktur.
Kıymetli milletvekilleri, sandık tek başına bir ülkeyi demokratik bir rejim yapmaz; sandığa giden yolların tıkalı, hak aramanın suç, fikir ifade etmenin ajanlık, eleştirmenin darbecilik, konuşmanın ise bedeli olduğu bir rejim otoriterdir, baskıcıdır, despottur. Bu rejim demokratik cumhuriyet değil, olsa olsa Stalin rejimidir, Mao rejimidir. Bugün, Türkiye'nin adı bu rejimlerle birlikte kıyaslanmaktadır; korkuyla, baskıyla, yargıya müdahaleyle anılmaktadır. Tüm bunlara rağmen, İYİ Parti Grubu adına ülkemizde mağdur ve mazlum etmeye çalıştığınız tüm insanlarımızın yanında olacağız. Türkiye konuşacak, Türkiye susmayacak, Türkiye medeniyet yolundan dönmeyecek ve Türkiye iyi bir gelecek için ayağa kalkacak. Konuşmaktan korkmayan, fikirlerden korkmayan, özgür bir Türkiye mücadelemiz sürecek; yasakçı zihniyet gidecek, yasaksız Türkiye gelecek, bu eğri düzen değişecek. İYİ Parti, konuşan bir Türkiye için meydanlarda, gören bir Türkiye için sokaklarda, duyan bir Türkiye için kürsülerde, üreten bir Türkiye için tarlalarda olacak. İYİ Parti; milletimizi meşveretle, hürriyetle, itiraz hakkıyla buluşturacak, herkesi dinleyen, duyan, konuşan Türkiye inşa edecek.
Saygıdeğer milletvekilleri, teklifin ilk 6 maddesi ve 8'inci madde, KHK'yle düzenlenmesi Anayasa'ya aykırı olan ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen maddelerin, gerekiyorsa tutarlarının güncellenerek kanunla getirilmesini içermektedir. 9'uncu madde ise Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenmesi uygun olmayan ve iptal edilen maddedir. 7'nci madde ise Ölçüler ve Ayar Kanunu'nda düzenleme yapılarak idari yaptırımı öngörmektedir. Cumhurbaşkanı tarafından çıkarılan kanun hükmündeki kararnamelerle birlikte yasama yetkisi fiilen yürütme organı tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Anayasa Mahkemesinin defalarca kez "yasama yetkisi devredilemez" ilkesine vurgu yaparak bu tür düzenlemeleri iptal etmesine rağmen yürütme organı bu kararları hiçe saymaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yargı kararlarına uygunluk görünümüyle sunulan ancak esasta demokratik meşruiyetini zedeleyen düzenlemelere karşı durarak millet iradesinin tecelli etmesini sağlamakla yükümlü olduğu unutulmamalıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi sessiz milyonların dilidir, kulağıdır, gözüdür, elidir, ayağıdır; Türkiye Büyük Millet Meclisi hakların ve özgürlüklerin açıkça herkesin gözünün önünde korunduğu ve geliştirildiği yerdir; Türkiye Büyük Millet Meclisi üstün millet iradesinin üstün kurumudur; Türkiye Büyük Millet Meclisi milletin ana karargâhıdır; Türkiye Büyük Millet Meclisi devletin ana beşiğidir; bu yüzden, Türkiye Büyük Millet Meclisi kenara itilmez, itilmemelidir, iktidar milletvekilleri de Meclise katılarak bunu göstermelidir. Ne Türkiye Büyük Millet Meclisi ne özgür basın ne özgür üniversiteler ne serbest tartışmalar iktidarın ayak bağı değildir. İktidarlar her rejimde vardır, rejimi demokratik yapan hür muhalefettir, hür basındır, hür üniversitelerdir ve hür meclistir.
Kıymetli milletvekilleri, maddeleri tek tek ele aldığımızda en göze çarpan düzenlemeler ülkemizin göz bebeği konumundaki kurumlarından TÜBİTAK'la ilgili olanlardır. Teklifin 1'inci maddesinde "1705 sayılı Ticarette Tağşişin Men'i ve İhracatın Murakabesi ve Korunması Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
Bu Kanun uyarınca Resmî Gazete'de yayımlanan; hizmet, muayene, bakım, takip ve kontrol faaliyetlerine ilişkin düzenleyici işlemlere veya ürün dışı zorunlu standartlara aykırı hareket eden gerçek veya tüzel kişilere onikibinyirmi Türk Lirasından dörtyüzseksenikibinikiyüzdört Türk Lirasına kadar idari para cezası uygulanır." diyor ve dahi "Bu eksikler giderilinceye kadar sanayi ve ticari faaliyetlerin durdurulmasına karar verilebilir." diyor. Yani faaliyete son veriyoruz ama faaliyete son verme nedeni yangına uygunluğu değil, iş güvenliği değil, insan hayatı değil; nasıl bir döneme denk geldik, bunu hak edecek ne yaptık, onu da çok merak ediyorum.
Teklif maddesi, Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen eksiklikleri gidermeye yönelik bir adım olarak değerlendirilebilir ancak idareye tanınan yetkilerin sınırlarının hâlâ yeterince açık ve belirli şekilde çizilmemiş olması teklifin Anayasa ilkelerine tam uyumlu olmadığı anlamına da gelmektedir. Özellikle yaptırıma bağlanacak fiillerin kapsamı ve bu fiillere ilişkin objektif ölçütlerin netleştirilmemiş olması ileride hukuki belirsizliklere ve keyfî uygulamalara da neden olabilir. Bu nedenle teklif maddesi Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen gerekçeler ışığında daha somut ve belirgin ifadelerle yeniden ele alınmalıdır.
278 sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun'un 2'nci maddesiyle, TÜBİTAK tarafından yükseköğrenim öğrencilerine burs verilmesine ilişkin usul ve esasları belirleyen düzenleme, mülkiyet hakkına ilişkin düzenleme içerdiğinden Anayasa’nın mülga 91'inci maddesi uyarınca KHK'yle düzenlenemeyecek yasak alanda kalmaktadır. AYM iptal kararında kanunla düzenlenmesi gerektiğine hükmetmiştir. Madde AYM kararına uygun olarak kanun teklifi hazırlanması yoluyla yeniden düzenlenerek teklif edilmiştir.
Yine, teklifin 6'ncı maddesinde TÜBİTAK personeline ve kurumda görevlendirilecek kişilere ödenecek ücretlerin belirlenmesinde Yönetim Kuruluna yetki tanınmaktadır. Düzenleme toplu iş sözleşmesi kapsamındaki personele ödenen ücretlerin 2 katına kadar ödeme yapma ve hakem, panelist gibi görevlilere ödeme tutarlarını belirleme yetkisini Yönetim Kuruluna bırakmaktadır.
Diğer taraftan, düzenlemede Yönetim Kuruluna bu madde uyarınca yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esasları belirleme, ücretin bir kısmını performansa bağlama yetkisi de verilmektedir ancak bu yetkinin sınırları açıkça belirlenmediği için keyfî uygulamaların önü de açılmaktadır. Yönetim Kurulunun bu denli geniş takdir yetkisiyle donatılması, liyakat esaslı olmayan ödemeler yapılmasına, kamu kaynaklarının etkin kullanılmamasına yol açabilir. Bu nedenle, düzenlemenin daha net sınırlar çizilerek ödemelerin açık ve denetlenebilir kriterlere dayandırılması gerekmektedir. Aksi hâlde, bu düzenleme kamu yararına değil, belirli kişilerin çıkarlarına hizmet eden bir yapıya dönüşecektir.
Ayrıca, teklif maddesi, Anayasa’nın 2'nci maddesinde yer alan adalet anlayışı ilkesine, 10'uncu maddesinde yer alan eşitlik ilkesine ve 55'inci maddesinde yer alan ücrette adalet ilkesine aykırıdır. Yani Anayasa'ya uymuyorsunuz, sürekli yeni bir Anayasa yapmaktan da bahsediyorsunuz. Önce gelin, şu mevcut Anayasa'ya bir uyun. Önce gelin, şu düşman ceza hukukundan vazgeçin. Önce gelin, insanların temel hak ve hürriyetlerini gasbetmekten uzak durun.
Sayın milletvekilleri, biz bir cihan imparatorluğunu beşeriyet âlemindeki ilmî gelişmelere ayak uyduramadığımız için kaybettik. Biz evladıfatihanın binbir emekle, kanıyla zapturapt altına aldığımız beldeleri gerekli idari ve içtimai değişimleri sağlayamamaktan dolayı da kaybettik. Bu hayatta en hakiki mürşidin ilim olduğu şiarına yeteri kadar sarılamadığımız için arzu ettiğimiz refah seviyesine ulaşamadık.
TÜBİTAK'la ilgili kanuni düzenleme gelmiş iken Türkiye'de yükseköğretimin durumunu da konuşmamız boynumuzun borcudur. Türkiye'de 24 Ocak 2024 itibarıyla 208 yükseköğretim kurumuyla dünyada üniversiteler sayısı bakımından 25'inci sıradayız. Ne kadar çok üniversite açtığınızla övünüyor olsanız da rakamsal olarak bile dünyada 25'inci sıradayız. Bir yanda bol bol tabela üniversiteleri, diğer yanda ilimde, teknolojide, sanatta doludizgin giden uluslararası toplum. Biz bu şartlarla bu dünyayla nasıl yarışacağız? Dünya genelinde Türkiye'den ilk bine giren üniversite sayısı toplam üniversite sayısının sadece yüzde 3,8'ine tekabül ediyor. Bu oranla Türkiye Suudi, Arabistan, Güney Kore ve Mısır gibi ülkelerin de gerisinde kalıyor. Nüfus dikkate alındığında üniversite kalitesi açısından Türkiye'nin birçok benzer ülkeden de geri kaldığını görüyoruz. Elinizi vicdanınıza koyun, Mısır'ın, Suudi Arabistan'ın bile gerisinde olmayı nasıl başardınız? Türkiye'nin özellikle devlet üniversiteleri 2015'ten bu yana sıralamalarda irtifa kaybediyor. Eğitim bütçesinin aldığı pay son on yılda dolar bazında yüzde 13'ten yüzde 8'e düştü. Sosyal bilimler alanında uluslararası itibar gören çalışma sayısı neredeyse yok. TÜİK verilerine göre üniversite mezunlarının yüzde 25'i işsiz, başka bir ifadeyle her 4 mezundan 1'i işsiz ve gelecekten umutsuz bir şekilde evde oturuyor, iş bulabilenlerin hâli ise ayrı bir fecaat. Dünyanın eğitimli kargo motorlu kurye çalışanları maalesef bizim ülkemizde. Sizler her ne kadar üzülmeseniz de bizler İYİ Parti Grubu adına en eğitimli kargo kuryesine sahip olmanın üzüntüsünü yaşıyoruz. Göz bebeği üniversitelerden mezun gençlerimiz vize kuyruklarında yurt dışına gitmenin yollarını arıyor. Bütün bu çarpık tablonun müsebbibi sizlersiniz. Sizin keyfî ve adaletsiz yönetim anlayışınız bu. Geleceğimizin teminatı olan bu gençleri bile bizden, sizden diye ayrıştırıyorsunuz. Seçim döneminde söz verdiğiniz hâlde mülakat zulmünü kaldırmadınız. Ekonomi bir türlü düzelmiyor çünkü ortada hukuk yok, ortada yatırımcıya güven verecek bir siyasi iklim yok. İki yıldır uyguladığınız para politikası -her türlü- sonuç üretmiyor. Merkez Bankası her açıklamasında feryat figan ediyor, duymazdan geliyorsunuz. Sıkı bir mali disiplin uygulanmadıkça, tasarruf yapmadıkça, kaynakları doğru ve düzgün projelere aktarmadıkça enflasyonu yenemezsiniz.
Son söz olarak yüce Türk milletine buradan seslenmek istiyorum: Şu gerçeğin artık farkına varmalıyız; Erdoğan varsa ekonomimiz düzelmez, Erdoğan varsa gençler mutlu olamaz, Erdoğan varsa hukuk devleti olmaz, Erdoğan varsa haksız yere tutuklamaların sonu gelmez, Erdoğan varsa sosyal ve siyasal krizler hiç bitmez. Huzur içinde, istikrar için, mutlu ve bir iyi bir gelecek için hep birlikte yeniden Türkiye'yi inşa etme zorunluluğumuz vardır.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)