GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hükümlülerin Nakli Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:57
Tarih:13.02.2025

YENİ YOL GRUBU ADINA HASAN KARAL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında İslam dünyası için önemli kabul edilen mübarek üç ayların ortası olarak idrak ettiğimiz Berat Kandili'nin özelde ülkemize, genelde İslam dünyasına hayırlar getirmesini diliyorum.

İslam âlemi açısından mübarek bir gün demişken arzu ederseniz uluslararası bir araştırma kuruluşunun İslam ülkeleriyle ilgili yaptığı "İslamilik Endeksi" adlı araştırmayı dikkatlerinize sunmak istiyorum. Kısa bir süre önce yapılan bu araştırmanın verilerine göre İslam dininin üzerine bina edildiği temel ilkeleri uygulayan ülkeler sıralamasında çok ilginç ve bir o kadar da düşündürücü sonuçlara tanıklık ediyoruz. Takdir edersiniz ki dünya ülkeleri içerisinde böyle bir araştırmanın ön sıralarında doğal olarak İslam ülkeleri yer almalı, gayrimüslim ülkeler ise bu sıralamanın alt kısımlarında kendilerine yer bulmalıydı ama heyhat, amacı ülkeleri İslam'ın temel öğretilerini dikkate alıp almama yönünden değerlendirerek puanlayıp sıralamak olan İslamilik Endeksi Projesi, Amerika Birleşik Devletleri'nde faaliyet gösteren IslamiCity Vakfı tarafından George Washington Üniversitesi mezunu Müslüman akademisyenler önderliğinde yapıldı.

Bu araştırma İslam dininin evrensel bakış açısına yönelik olarak kişisel özgürlük, insani eşitsizlik, eğitime erişim, sağlık hizmetlerine erişim, insani gelişmişlik, medeni ve siyasi haklar, sosyal sermaye, demokrasi ve yaşam koşullarından oluşan alt ölçütlerle insani ve siyasi haklar boyutu; ekonomik fırsat ve ekonomik özgürlük, ekonomik refah, ekonomik adalet, yoksulluğun ortadan kaldırılmasına yönelik hükümler ve yardımla refahın sağlanması, destekleyici finansal sistem, İslami finansa uyum, iş yaratma ve istihdama eşit erişim ve mülkiyet hakkı ve sözleşmenin kutsallığı alt ölçütleriyle ekonomik boyutu; devlet yönetimi, hukuki bütünlük yönetim endeksi, yolsuzluğun önlenmesi, emniyet ve güvenlik endeksi alt ölçütleriyle hukuk ve yönetim boyutu ve askerî durum ve savaş hâli ile huzur durumu alt ölçütleriyle uluslararası ilişkiler boyutu olmak üzere 4 ana daldan oluşturuldu. Araştırma sonucunda verilen puanlamalara göre İslam'ın bu temel ilkelerine en yakın ülkeler 10 üzerinden değerlendirilirken sıfır puana yaklaşan ülkeler ise İslam öğretilerine en uzak ülkeler olarak tespit edildi. Bu ölçütlere göre yapılan değerlendirmelerde hepimiz için düşündürücü, uyarıcı ve çarpıcı bir liste ortaya çıktı. Buna göre, Danimarka hayat şartlarıyla 10 üzerinden 8,87 puanla 1'inci sıraya yerleşerek İslami yaşama en yakın ülke oldu. Bu İskandinav ülkesini, sırasıyla, İrlanda, Hollanda, İsveç ve İzlanda takip etti. İlk 5 sıra bu ülkelerden oluşurken İsviçre, Norveç, Finlandiya, Yeni Zelanda ve Almanya ilk 10 sıralamadaki diğer ülkeler oldu. Bu tablo Millî Şair'imiz merhum Mehmet Akif Ersoy'un şu veciz ifadesini doğrular nitelikte: "İşleri var, dinimiz gibi; dinleri var, işimiz gibi." Ne hazindir ki ilk 10'da bir tane Müslüman ülke bile yer bulmazken ilk 20'de de ilk 30'da da ilk 40'ta da yine bir Müslüman ülke bu sıralamada yer alamadı. Malezya bir İslam ülkesi olarak ancak 43'üncü sırada kendisine yer bulabilirken ekonomik gücün etkisiyle Birleşik Arap Emirlikleri 48'inci, benzer şekilde Katar 56'ncı sırada yer aldı. Müslüman ülkelerin ortalama sıralaması 76 olarak belirlenirken ortalama puanı ise 10 üzerinden sadece 4,63 oldu.

Genel ortalamada 100'üncü sırada yer alan ülkemiz Türkiye'ye gelecek olursak ülkemiz ekonomi alanında 71'inci sırada, hukuk ve yönetim alanında 112'nci sırada, insani ve siyasi haklar alanında 97'nci sırada, uluslararası ilişkiler alanında ise 124'üncü sırada yer aldı. Bir ülkenin İslam'ın evrensel ölçütlerine ne kadar yakın yaşadığını kişisel özgürlükler, hukuk, yönetişim, ekonomi, sosyal adalet gibi alanlarda ölçmeye çalışan bu endeks şunu açıkça gösteriyor ki sadece dinî ritüelleri sürdürmekle yetinen İslam dünyası İslam'ın özünü oluşturan adalet, hukuk, özgürlük, emaneti ehline verme, yolsuzluktan kaçınma, istişare yani ortak aklı kullanma gibi, kutsal kitabımızda 600'e yakın yerde geçen "Aklınızı kullanın." prensibi gibi temel ilkelerini ihmal ediyor, aklı kullanmak yerine başkalarına kiraya verme kolaycılığına kaçıyor. O zaman şu soruyu sormadan edemiyorum: İslam dünyası ne kadar Müslüman? Bazılarına göre, söyleyeceğim bu cümle iddialı bir cümle olarak algılanabilir ama yaşadıklarımız, gördüklerimiz, okuduklarımız ve tecrübelerimiz şunu gösteriyor ki İslam dünyasının inandığı din ile yaşadığı din aynı değildir.

Değerli milletvekilleri, bu araştırmada görülüyor ki listenin üst sıralarındaki ülkeler İslam'a iman etmeseler de onun özündeki ahlak ve erdemi bizden daha iyi benimsemişlerdir. Böylelikle, inancımızla yeşermesi gereken güller elimizde solup başkalarının bahçelerinde açmış, biz ise hakikatin gölgesinde yitip gitmişiz.

Değerli milletvekilleri, İslam ülkelerinin adalet, dürüstlük, evrensel ahlak, liyakat, kul hakkı yememe, çevreye saygı, inanç özgürlüğünü savunma gibi İslam'ın evrensel ilkelerine uymayarak bu ilkeleri uygulayan Müslüman olmayan ülkelerden geri kalması İslam dünyası açısından kahredici bir durumdur.

İslam dünyasının ve Müslümanların yaşadığı bu özden kopuş savrulmaları kendi içindeki birlik ve beraberliğini de bozmuş, uluslararası alanda da haysiyetli bir duruş ortaya koyamamalarına zemin hazırlamıştır. Bunun en can alıcı örneği son günlerde yaşadığımız Gazze olayıdır. Şu mübarek günde bu kürsüden haykırıyorum ki İslam dünyası Gazze konusunda tarihinin en dibe vuruş sefilliğini yaşamaktadır. Gazze'deki kardeşlerimizin ifadesiyle, onları öldüren katillerin silahları değil, Müslümanların veya "Müslüman" olarak kendisini ifade edenlerin sessizliği ve vurdumduymazlığıdır. Hiç kimse kusura bakmasın, İslam dünyasının yöneticilerinin kahir ekseriyeti kendi halklarına karşı gösterdikleri sözüm ona -tırnak içinde- horozvari duruşlarını emperyalistler önünde sergileme delikanlılığını gösterememektedir. Bunun en canlı örneğini iki gün önce Beyaz Saray'da bizzat gözlemledik. Şunu içim kan ağlayarak ifade ediyorum ki Müslümanları idare etme sorumluluğuna talip olmuş birçok yöneticinin makam, dünya ve şöhret inancı Allah ve ahiret inancının önüne geçmiştir.

Sayın milletvekilleri, İslam, bir ahlak, adalet ve dürüstlük dinidir ancak ne hazindir ki İslam dünyasında Kur'an'ı okuyup anlayanların oranı yüzde 5 bile değilken rüşveti, torpili, kayırmacılığı kader gibi sunan bir anlayış toplumlarımızı zehirlemeye devam etmektedir. Hâlbuki Allah'ın Resulü Medine'de yönetimi kurarken sadece inananların değil, inanmayanların da hakkını koruyacak bir düzen inşa etmiştir. Bugün ise İslam ülkelerinde inandığını iddia eden yöneticilerin kahir ekseriyeti halkının hakkını gasbetmekte, adaleti rafa kaldırmakta, liyakati hiçe saymaktadır.

Yine, bugün İslam ülkelerinin kaderlerine yön veren yöneticilerin kahir ekseriyeti İslam'ı dilinden düşürmezken uygulamada adalet, özgürlük ve eşitlikten fersah fersah uzaklaşmışlardır. Bana göre Müslümanların dünyada en geri sıralarda yer almasının en önemli nedeni, Kur'an'da ifade edildiği üzere "İnsan için çalıştığından başkası yoktur." ilahi hükmünü terk ederek "Bugün Allah kerim, yarın hayrola!" kolaycılığına tercih etmesidir.

Değerli milletvekilleri, eğer İslam dünyası içerisinde bulunduğu bu girdaptan çıkmak istiyorsa, o ancak adaleti önceleyen, emaneti ehline teslim eden, ahlak ve duruşuyla halkına rol model olan kutlu yöneticiler ve o yöneticilerin yoldan çıkmasına müsaade etmeyecek toplumlarla mümkün olabilecektir. İslam'ı sadece seremoni ve sloganlara indirgeyen anlayışın inancımıza da insanlığa da bir katkısı bugüne kadar olmadı, bundan sonra da olmayacaktır. Peygamberimizin ifadesiyle: "Din samimiyettir." Bu vesileyle, tüm vicdan sahiplerini bu tabloyu değiştirmek için sorumluluk almaya davet ediyorum.

Hepinizi bu mübarek gecede tekrar saygıyla, sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)