GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hükümlülerin Nakli Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:57
Tarih:13.02.2025

İYİ PARTİ GRUBU ADINA TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

260 civarında milletvekili "Kartalkaya'daki yangından sonra Sayın Bakan sorumluluğu üstlensin, ihmallerinin faturasını ödesin ve hesap versin." dedi ve Meclise bir soruşturma önergesi hazırladı. Bazı imzalar eksik fakat bu akşam bir fırsatı var iktidar cephesinin. "Muhalefetin ortaya koymuş olduğu iddialar, ortaya koymuş olduğu tezler ve belgeler yalandır ve yanlıştır; doğru söylemiyorsunuz. Hodri meydan! Bizim Bakanımız ahlaklıdır, çalışkandır, dürüsttür. Bu iddiaların hepsi yalandır." demek için bir fırsat sunuyoruz size. Gelin, bunu imzalayın, imzalayın ki bütün gerçekler tek tek ortaya çıksın.

Bakın, biz sadece Türkiye'yi konuşuyoruz. Yurt dışında birçok ülkenin içişleri bakanlığı resmî sitelerinde ne yazıyor biliyor musunuz? Kendi vatandaşları için "Bakın, eğer Türkiye'ye gideceksiniz dikkat edin, orada otel yangınları oluyor. Türkiye'ye gideceksiniz dikkat edin, orada sahte alkoller var, insanlar ölüyor bunlardan dolayı." diyorlar. Hani itibardan tasarruf yoktu? Bu değil mi itibarsızlık? İşte, bütün bunların içeride ve dışarıda bize vermiş olduğu zararların önüne geçmek için buyurun size bir fırsat: Gelin, imzalayın bütün bunları ve bütün gerçekler tek tek ortaya çıksın.

Şimdi, otelin sahibi ne dedi? İfadesinde dedi ki: "15 Aralık 2024'te Bakanlık yetkilileri geldi, bizim otelimizi denetledi." Defalarca çağrı yaptık, bu denetleme belgesini çıkarın dedik. Turizm Bakanlığı burayı denetlemiş ama gizliyorlar, saklıyorlar öğrenmeyelim diye çünkü burada yangınla ilgili bir dünya tedbirin alınmadığının çok net kanıtı var, belgesi var ama Bakanlık, 15 Aralıkta ziyaret ettiği ve denetlediği otelle ilgili bu belgeyi bize sunmuyor. Peki, Bakan Bey ne dedi kendisi açıkça televizyonların karşısında? Dedi ki: "2021'de ve 2024'te biz burayı denetledik." Sayın Bakan, bu denetleme raporları nerede, neler yazdın bu raporlarda? Bu otelin yangın tertibatıyla ilgili eksiklikleri tespit ettin mi, etmedin mi? Bununla ilgili bu raporları çıkar, bütün milletle paylaş, Parlamentoyla paylaş. İşte diyoruz ki gelin, bu soruşturma önergesine "evet" deyin, Bakan Bey'imiz de bütün bu belgeleri sunsun bu heyete ve "Ben pırıl pırıl, tertemizim; Bakanlığı çok iyi idare ettim, ülkeyi çok iyi idare ettim, turizmi çok iyi idare ettim." desin, biz de ikna olalım. Ha, bizim ikna olmamak için çok önemli belgeler var elimizde, çok önemli kanıtlar var. O zaman Bakan Bey çıksın ekranlara, bunların hepsine tek tek cevap versin.

İlk sorum: Yangını gece saat 03.40'ta öğrendi Sayın Bakan. Sayın Ekmen de az önce söyledi. Bu işi öğrenen Bakan ne yapar? Doğru otelin olduğu yere gider. Sayın Bakanımız spor kıyafetlerini giydi ve sabah relaks bir şekilde Marriott Otel'e gitti, sabah saat yediden sekiz buçuğa kadar bir eğitmen tarafından spor yaptırıldı kendisine ve o eğitimin, o sporun ardından, "gym"in ardından kendisi "smoothie"lerini içti, kahvelerini içti, keyif yaptı.

MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Allah'tan korkmaz, kuldan utanmaz!

TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - O saatte ne oluyordu peki? Tam o saatte, o otelde yananların cesetleri, küçücük kalmış cesetleri orada bir piliç firmasının tırının dorsesine istifleniyordu. Böyle bir bakan, bu olayı görüp de bilip de haber alıp da gidip otellerde keyif yapan bir bakan bu ülkede bakanlık yapamaz. (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar) Haftalardır söylüyorum, hesap ver Sayın Bakan diyorum; "Hayır." diyor, hesap vermiyor.

Bakın, diğer belgeleri paylaşacağım hızla ve ondan sonra Sayın Bakanın bu ülkede neden bakanlık yapamayacağını yangın dışındaki belgelerle sizlere ifade edeceğim.

Bakın, 22 Kasım 2007: Otel gitmiş, 22 Kasım 2007'de bir yangın belgesi almış. Nereden almış? Bolu Belediye Başkanlığı İtfaiye Müdürlüğünden almış, o dönemde Belediye Başkanı AK PARTİ'li. Bakın, 22 Kasım 2007'de müracaat ediyor; arada 40-50 kilometrelik mesafe var, aradan bir iki saat geçmiş, yangınla ilgili belge verilmiş. Belgeyi okuduğunuz zaman hiçbir şey olmadığını anlıyorsunuz. Diyor ki: "Yangın tüplerini gördüm, burası güvenlidir." Bunu Bolu Belediye Başkanlığı vermiş. Ne zaman? 2007'de, AK PARTİ'li Belediye Başkanı zamanında. İddia ediyorum, bu belge o otele gidilmeden verildi.

Şimdi geleceğim diğerlerine: Yine, aynı şekilde, Bolu Valiliği İl Özel İdaresi buraya bir rapor vermiş, bir belge vermiş ve demiş ki: "Buraya ben çalışma ruhsatı veriyorum." Peki, bu otelin denetlendiği sırada hakikaten bu denetleme sağlıklı yapılmış mı? Bakın, yangının olduğu gün çekilmiş bir fotoğraf: "Turizm Bakanlığı denetimindedir." diyor bu fotoğraf. Hâlbuki, Turizm Bakanlığının kimliği, ismi 2003 yılında değişti, "Kültür ve Turizm Bakanlığı" oldu. Belli ki Bakanlık o tarihten itibaren bu otelde doğru düzgün denetleme dahi yapmamış.

Bir başka belge daha; bakın, burada ne diyor? "Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı -konaklama tesisleriyle ilgili belge- Güvenli Turizm Sertifikası" diyor. Kim vermiş bu sertifikayı? Kültür ve Turizm Bakanlığı vermiş. Bakın, burada diyor: "Güvenli Turizm Sertifikası" Açıyorsunuz burayı, Bolu'daki Kartalkaya Grand Kartal Oteli'ne güvenli turizm sertifikası vermiş Kültür ve Turizm Bakanlığı.

Peki, bir başka belge daha; bakın, burada bir imza var: "Mehmet Nuri Ersoy, Etstur Yönetim Kurulu Başkanı" Sayın Bakanımız şahsına ait Etstur'dan bu otele bir belge vermiş. Ne diyor bu belgede biliyor musunuz? "Mutlu Misafir Oteli" Çünkü Sayın Bakan Etstur'dan bu oteli pazarlıyor ya, bu otelden para kazanıyor ya, orada hayatını kaybetmiş insanlar yine Sayın Bakanın Etstur'u üzerinden rezervasyon yaptı ya Bakanımız "Gidin buraya." diyor, "Mutlu olursunuz, keyif alırsınız, huzur bulursunuz." diyor ve bunun altında koskocaman imzası var Sayın Bakanın. Bu imza bile, sadece bu bahsettiğim imza bile bir bakanın bu ülkede bir saat dahi bakanlık yapamayacağının net bir kanıtıdır.

Bir başka belge: Bakın, otelin sigortası... Otel sigorta almak için değişik firmalara müracaat etmiş, 3 ayrı firma otele "Ben sana sigorta vermem, senin otelin güvenli değil, senin otelin yangına dayanıklı değil, vermem." demiş. Sonra da otel kalkmış, parasal ilişkileri olan, kredi aldığı bir bankanın sigorta şirketinden sigorta belgesi almış, sigortalanmış. Ve bütün bu belgeler Bakanlıkta var. O zaman, Bakan Bey, acaba 3 tane sigorta firmasının neden buna itiraz ettiğini, neden buna bu raporu, bu belgeyi vermediğini hiç araştırmadı mı?

Başka bir belge daha, bir tane daha sunuyorum size: Turizmi Teşvik Kanunu'nun 30'uncu maddesine göre "Bizim teşvik verdiğimiz otellerin denetlemesini biz yaparız." diyor Turizm Bakanlığı, "Bizdedir bu iş, biz denetleriz. Ha, biz denetleyemezsek o zaman valiliğe talimat veririz, valilik denetler." diyor. Nedir bu, nerede bu? Turizmi Teşvik Kanunu'nun 30'uncu maddesi. Peki, bu otele, Grand Kartal Otel'e teşvik verilmiş mi? Evet, verilmiş, milyonlarca liralık teşvik verilmiş ve bu teşvik verildikten sonra Bakanlık burayı denetlemiş mi? Hayır, böyle bir denetim raporu yok. Peki, bu turizm teşvikini veren Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansında, Bakanlığın hüviyetindeki, Bakanlığın altındaki bu Ajansta yönetici kim? Buyurun; yönetici Halit Ergül. Yani adam, otelin sahibi, Bakanlık Ajansında üye ve Ajansa üyeyken kendi oteline devletten para veriyor. Aynı zamanda devletin bu oteli denetlemesi gerekirken bu otel denetlenmiyor. Tabiatıyla burada inanılmaz bir ihmal var, inanılmaz bir eksiklik var, yetersizlik var.

Şimdi, çok daha önemli, çok daha ciddi bir belge paylaşacağım sizinle; bakın, devletin nasıl yönetildiğinin, kurumların nasıl çürüdüğünün, nasıl kokuştuğunun, insanların hayatının nasıl tarumar edildiğinin belgesi. Devlet diyor ki: "Biz denetlemeyelim, gerek yok, kalsın." Bakın, 1/6/2019'da bir yönetmelik çıkıyor, Turizm Tesislerinin Niteliklerine İlişkin Yönetmelik. Girdiğinizde bunu göreceksiniz; bu, yönetmelik. Peki, bu yönetmelikte ne diyor? Bu yönetmelikte, bakın, 2019'dan 2023'e kadar süre verilmiş; "Bu dört yıl içerisinde Türkiye'deki bütün oteller, istisnasız bütün oteller yangın belgesini almak zorunda." denilmiş. Demek ki 2019'a kadar bu ülkedeki otellerde yangın belgesi yok, yönetmelik 2019'da "Dört yıl içerisinde bütün oteller bir yangın belgesi almak zorunda." diyor. Peki, 31/12/2023'e gelince ne oluyor? Eminim, Sayın Cumhurbaşkanının bundan haberi yoktur, Sayın Cumhurbaşkanının önüne bir belge getiriyorlar, diyorlar ki: "Şunu imzala." Her şeye nerede yetişsin? O da imzalıyor. Nedir bu imza? "Yangın yönetmeliğiyle ilgili elinde belgesi olmayan otellere dört ay daha şans tanıdık." diyor, "Dört ay daha yangın belgesi olmadan iş görebilir." diyor; altında Sayın Erdoğan'ın imzası var. 31/4/2024'e geliyor, bakıyorlar oteller yine almamışlar yangın belgesini, bir kere daha yeni bir belge çıkarıyorlar ve diyorlar ki: "Bu işi bir dört ay daha uzatalım, ağustosa kadar uzatalım."

Peki "bunu uzatalım" diyen bu belgenin altında kimin imzası var? Neşe Çıldık'ın imzası var. Kimdir Neşe Çıldık? Neşe Çıldık, Sayın Bakan'ın Etstur'dan alıp getirdiği eski danışmanı, çalışma arkadaşı, Bakanlığa getirdiği kişi. Allah aşkına, böyle devlet yönetilir mi? Siz "Yangın yönetmeliğiyle ilgili bütün belgeleri, güvenlik belgelerini dört yıl içinde hazırlayın." demişsiniz, hazırlamamışlar; dört ay daha süre vermişsiniz, dört ay daha süre vermişsiniz, bir dört ay daha süre vermişsiniz; ondan sonra yapmayan otellerin hâlini de görüyorsunuz.

Şimdi, bunlar son derece vahim belgeler, ki bunların altında imzası olan hiç kimsenin bu ülkede bir dakika dahi görev yapmaması lazım.

Şimdi, çok daha vahim bir şey paylaşacağım sizinle; bakın, yine, Sayın Bakanın gözdesi Neşe Çıldık imzasıyla bir belge. Bu belgede "Turizmi Teşvik Kanunu'na göre olması gereken belgeleri tamamlamayan otellerin kapatılması lazım, bu otelleri kapatın." diyor. Kim yazmış bunu? Neşe Çıldık, beyefendinin Etstur'dan getirdiği Neşe Çıldık demiş ve tam 2.426 tane otelin adı var burada. Bakın, Neşe Çıldık, Bakan adına imzalamış "2.426 otel kapatılsın." diyor; işte, belge burada ve bu oteller kapatılmamış. Kim bilir hangisinin ne ihmali var? Hiçbiri kapatılmamış. Kapalı kapılar ardında acaba ne tür kirli ilişkiler var, hiçbiri bilinmiyor.

Ama çok vahim bir şey paylaşacağım şimdi. Sayın Bakanın bu gece uyumaması gereken, hatta şu programdan ya da Meclisteki toplantıdan sonra "Ben hakikaten bu görevi hak etmiyorum, istifa ediyorum ve hesap vermeye hazırım." diyerek kendini yargıya teslim etmesi gereken bir belge paylaşacağım. Bakın, bu belgede, Neşe Çıldık'ın imzaladığı belgede diyor ki: "Bu 2.426 otelin kapatılması lazım; aynı zamanda bu otellerin tanıtım, rezervasyon işlerini yapan firmaların da asla ve asla bunların reklamını, tanıtımını yapmaması lazım." Bir tanesini söyleyeceğim: Kartal Otel. Bakın, 529'uncu sırada. Şimdi, gelelim Kartal Otel'e. Sayın Bakan kapatılması gereken otelin, Kartal Otel'in reklamlarını yapıyor; Etstur, harıl harıl her oraya giden kişiden yüzde 35 para alıyor, cebine indiriyor. Peki, Sayın Bakanın Genel Müdürü ne demiş? "Kapatın bu otelleri, bunların reklamlarını yapmayın." demiş.

Peki, Bakan Bey'imiz o cebini doldurduğu Etstur üzerinden ne yapmış? Bakın, Sayın Bakan Kartal Otel'in reklamlarını yapmaya devam ediyor ve -Sayın Bakan beni duyuyorsa buna cevap versin- buraya sahte belge koyuyor, Antalya'daki bir pansiyonun belgesini götürüp buraya koyuyor. Genel Müdürü diyor ki: "Kapatın bu oteli, hiçbir şekilde tanıtım yapmayın." Bakan Bey'imiz de "Kapatın." denilen otele sahte belgeyle müşteri topluyor.

Allah aşkına dünyanın neresinde böyle bir rezalet görülebilir! Böyle bir ülke yönetimi olur mu, böyle bir devlet yönetimi olur mu? Allah aşkına, böyle ülke yönetilir mi? Ben inanıyorum ki iktidar sıralarında olan arkadaşlarım da bana hak veriyorlar. Bizim çoluğumuz çocuğumuz kalıyor o otellerde, akrabalarımız, dostlarımız kalıyor. Benim de çok sevdiğim, bir zamanlar beraber siyaset yaptığım bir dostumun ailesinden 4 kişi hayatını kaybetti; bir MHP'li milletvekili arkadaşımızın ailesi aynı şekilde. Allah aşkına, devlet böyle yönetilmez, hesap sormamız lazım, faturasını ödemeleri lazım! Bu ülkedeki bir bakan kendi şirketinin reklamını yaptığı otele sahte belge koyuyor, aynı zamanda Bakanlığındaki Genel Müdür diyor ki: "Buraları kapatın." Böyle bir ülke yönetimi olur mu, böyle bir devlet yönetimi olur mu?

Yine, Etstur'a bakıyorsunuz, Gazelle Resort'un son ana kadar reklamlarını yapmış ama Gazelle Resort'ta yangından sonra hemen denetim yapılıyor, denetim yapıldığında Gazelle Resort'ta da bir sürü usulsüzlükler, yetersizlikler görülüyor ve Bakan apar topar burayı kaldırıyor. Böyle bir devlet yönetimi olmaz, böyle bir ülke yönetimi olmaz!

Şimdi yangından başka konulara geçeceğim. Bakın, Bodrum Kissebükü Adalıyalı mevkisi -şu gördüğünüz yer- dünyanın en güzel koyu; burası Halikarnas Balıkçısı'nın mavi turu başlattığı yer, dünyanın en güzel koyu burası. Bakın, bu koyda tam 95 bin metrekare arazi yer alıyor. Sayın Bakan satın almıyor ha, satın almıyor, Tarım ve Orman Bakanlığından tahsis ediliyor; sonra hemen bitişiğinde 4 dönümlük bir araziyi satın alıyor, ondan sonra da müracaat ediyor otel açmak için. Fakat diyorlar ki: "Buraya ÇED raporu lazım." ÇED raporu hazırlanıyor, inanılmaz sahte bilgilerle dolu; bölge halkı itiraz ediyor, "Bu ÇED raporu olmaz." diyor, mahkemeye veriyor. Mahkemeye verdikten sonra halk, sivil toplum örgütleri kazanıyor. Ve Sayın Bakan ne yapıyor biliyor musunuz? Bu sefer Tarım ve Orman Bakanlığından 25 bin metrekare araziyi alıyor, Turizm Bakanlığına tahsis ediyor, Turizm Bakanlığından alıyor, kendi şirketine tahsis ediyor. Allah aşkına, böyle bir rezalet olabilir mi? Kendi Bakanlığından kendi şirketine dünyanın en güzel koylarını tahsis eden bir bakan bu ülkede görev yapabilir mi, bu ülkede bakanlık yapabilir mi? Peki, bu tahsisin altında kimin imzası var biliyor musunuz? Neşe Çıldık'ın imzası var; Neşe Çıldık'ın, Etstur'dan getirdiği bu kişinin bu tahsislerin altında imzası var, imzası; bu tahsislerin altına imza atıyor. Allah aşkına, aşiret bile böyle yönetilmez, kabile bile böyle yönetilmez! Biz nereye gidiyoruz Allah'ınızı severseniz? Böyle bir devlet anlayışı olur mu? (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar) Devleti kendine peşkeş çeken bir anlayış bu ülkede iktidar kalabilir mi?

Başka belgeler de paylaşacağım. Yine konuşuldu, Sayın Ekmen bahsetti. Tam bir yıl önce soru önergesi vermiştim Sayın Bakana.

Ha, bunların hepsiyle ilgili soru önergeleri verdim, onu da söyleyeyim; hepsinin kayıtları var Parlamentoda, bir yıldır cevap vermiyor. Ne diyecek Sayın Bakan? "Aldım, kendime peşkeş çektim." mi diyecek? İlgi duyan AK PARTİ'li arkadaşlar varsa daha inanılmaz belgeler paylaşacağım bu olaylarla ilgili, ilgi duyan kim varsa paylaşacağım; zamanım yok.

Başka bir konu: Sayın Bakan'a yine soru önergesi verdim; Sayın Bakan, sen eniştene, Dem Turizme Ayasofya'nın işletmesini vermişsin; Kariye Müzesinin, Karaya Camisi'nin işletmesini vermişsin, Efes'in işletmesini vermişsin, Kapadokya'nın işletmesini vermişsin hatta orada yıllık 50-60 milyon euro para kazanıyormuş senin enişten dedim. Doğru mu, yanlış mı? Bakın, on ay olmuş soru soralı. Sayın Bakan diyecek ki: "Hayır, ben bunları vermedim. O da benim eniştem değildir. Faturası da buradadır, belgesi de buradadır, vergisi de buradadır." Cevap yok. Sayın Bakan sen kime güveniyorsun? Allah aşkına şu yüce Meclisi, şu yüce çatıyı sen nasıl kale almıyorsun?

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Saraya, saraya!

TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Anladım saraydan talimat alıyorsun ama bu milletin iradesinin tecelligâhı burası, nasıl böyle bir rantı kendi akrabalarına peşkeş çeker, ondan sonra kafanı kuma sokarsın?

Tabii, asıl mesele, Bakanlıktaki Yunus Emre Vakfı. Maalesef, Allah'la kandırıp Yunus Emre'yle çalan bir güruhla karşı karşıyayız. Yunus Emre Vakfıyla ilgili elimde inanılmaz belgeler var. Yüz milyonlarca liralık para, sahte fatura karşılığında yandaşlara peşkeş çekilmiş. Hepsinin isimleri burada, sayamayacağım tek tek; ilgi duyan varsa belgeleri vermeye hazırım, hepsinin isimleri burada. Öyle şeyler yapmışlar ki Yunus Emre Vakfının su tesisatçısını alıp satın alma müdürü yapmışlar. Satın alma müdürü de 270 bin euro parayla Almanya sokaklarında yakalanmış. Ya, bu kadar mı pespaye olur bu iş, bu kadar mı ayağa düşer? Bakın, Vakıf yöneticileri 1.458 tane hesap açmışlar, bu paraları oluk oluk o hesaplara akıtmışlar, 1.458 hesaba yüz milyonlarca lira para aktarmışlar. Peki, bu Vakfın başında grantuvalet gezen, Allah'la kandırıp Yunus Emre'yle çalan zat nerede şu anda? Almanya'da. Peki, geriye ne bıraktı kendisi? Geriye Bodrum'daki bu muhteşem villaları bıraktı. İşte, bu milletin alın terinin, bu milletin emeğinin soyulup nerelere gittiğini görün. Belgrad'da yemek kitabının reklamını yapacaksınız, on milyonlarca para harcayacaksınız. Efendim, dünyanın her yerinde "Okçuluk Vakfından eğitim yapıyoruz." diyeceksiniz, "Malezya'da okçuluk talimi yapıyoruz." diyeceksiniz, yüz milyonlarca lira para aktaracaksınız bir yerlere ve ondan sonra -hizmeti ödenmemiş- bütün bunların karşılığında yüz milyonlarca lira parayı cebinize indireceksiniz. Bu villa gibi 7 tane villası var, o şerefsiz ve o ahlaksız adamın, 7 tane villası var Bodrum'da!

Siz nasıl insansınız? Siz nasıl insansınız, nasıl vicdanınız sızlamadı bu ülkeyi soyarken, nasıl içiniz acımadı? Bu ülkenin çocuklarının 4'ünden 1'i akşam yatağa aç giriyor. Emekliler akşam saat beşte, altıda gidiyorlar çarşıya pazara; gittikleri yerlerde ezilmiş, çürümüş ürünleri alıyorlar. Siz bütün bunlar olurken nasıl vicdanınız sızlamadan bu ülkeyi çatır çatır soydunuz? Bu ülkeyi nasıl soydunuz Allah aşkına, elinizi vicdanınıza nasıl koyuyorsunuz siz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Çömez.

Buyurun.

TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Akşam çoluğunuzun, çocuğunuzun yüzüne nasıl bakıyorsunuz? Bu devasa koyları, bu muhteşem koyları, çoluğunun çocuğunun hakkını, bu gariban Türk milletinin hakkını nasıl kendinize boca ediyorsunuz; nasıl yapıyorsunuz bunu?

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Yağmacı bunlar, yağmacı!

TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Nasıl yapıyorsunuz bunları? Bunların hepsinin bilgisi ve belgesi var.

Ha, kendinize çok güveniyorsanız önce benim soru önergelerime cevap verin, ondan sonra da deyin ki: "Sayın Çömez, sayın muhalif milletvekilleri, sayın muhalefet partilerinin Grup Başkan Vekilleri; dediklerinizin hiçbiri doğru değil, biz kendimize güveniyoruz. Enişteme vermedim bu yüz milyonlarca euroluk yerleri. Efendim, buradaki çalınan, çırpılan yerler doğru değil. Ben kendimi adalete teslim ediyorum." Gelin, imzalayın şu eksik olan imzaları, tamamlayın ve deyin ki: "Siz doğru söylemiyorsunuz." İşte size bütün bunları kanıtlamak için bir fırsat.

Çok teşekkür ederim. (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)