| Konu: | 6111 SAYILI BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASI İLE SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU VE DİĞER BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 62 |
| Tarih: | 07.02.2012 |
CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 150 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 3'üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ne diyor 3'üncü madde? "Bu kanun yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer." diyor. Peki, ne diyor bu kanun? Kanun diyor ki: Ekonomi Bakanlığı, Sayın Ekonomi Bakanımız eğer derse ki: "Olağanüstü politik risk var, ben bir ülkede olağanüstü politik risk fark ettim, bu ülkede faaliyette bulunan şirketlere yardım edeceğiz." veya "Doğal afet nedeniyle zor durumda olan şirketlere yardım edeceğiz." Şimdi, kulağa çok hoş geliyor değil mi? Tıpkı bugüne kadar çıkarmaya çalıştığınız ve çıkardığınız diğer kanunlarda olduğu gibi kulağa çok hoş geliyor, hatta bir adım daha ileri gideyim, âdeta sanki AKP bu sefer sosyal devlet kavramını çağrıştırıyor. Sizin geçmiş uygulamalarınızı bilmesek gerçekten size inanasımız gelir ama artık AKP'yi çok iyi tanıyoruz. Doğal afeti Van'da bizzat yaşayan insanlara bile yardım elini yeterince uzatmıyorsunuz ama şirketleri kurtarmaya çalışıyorsunuz. Niye? Soruyorum şimdi size, kurtarmayı düşündüğünüz kaç tane şirket var, belli mi? Soruldu size komisyonda, her yerde soruldu, cevap vermediniz. Bu şirketlerle -önemli bir soru soruyorum- dolaylı da olsa herhangi bir milletvekilinin ilgisi var mı yok mu? Bakın, bunları, kamuoyu bizi izlemiyor, biz bize konuşuyoruz. Bir bakın bakalım kaç tane şirkete yardım edeceksiniz bu yasayla, kaç tane şirketin milletvekiliyle ilişkisi var. Bir bakın bakalım, Allah rızası için, ne çıkacak karşınıza. Ondan sonra o parmaklarınız bakayım rüyanıza girecek mi, girmeyecek mi?
Ötelemeyi düşündüğünüz?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Bu tür şeyleri siz bu mantıkla mı yapıyorsunuz?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Niye üstünüze alındınız yahu? Ben "AKP milletvekili" dedim mi?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Bu değişiklikleri bu mantıkla mı yapıyorsunuz siz?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Niye üstünüze alındınız arkadaşlar ya? Niye rahatsız oldunuz ya? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Niye rahatsız oldunuz?
Ötelemeyi, ertelemeyi?
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Yüreğiniz varsa isim verin!
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Tamam yani biraz hareketlendiniz, güzel.
Ötelemeyi, ertelemeyi düşündüğünüz para ne kadar? Bir de bu şirketler, hadi şimdi açıkça soruyorum, AKP'ye ne kadar yakın? Bir bakın bakalım ya, bir bakın. Nasıl olsa şimdi elinizi kaldıracaksınız, nasıl olsa bu yasayı da geçireceksiniz ama bu yasalar sizi rüyanıza kadar takip edecek, rüyanıza girecek bu yasalar; görün, bakın.
Şimdi, bakın, niye bir dediğiniz bir dediğinizi tutmuyor, açıkça söyleyeceğim. Şimdi, ben demiştim ki... Gittim Van'a, Van'ı gördüm, inceledim; çadırlarda yattım. Dedim ki: Van'daki insanlarla konuştum ve onlar dediler ki: "Sayın Vekilim, esnafın -Allah razı olsun bütün vekillerden- kredi borçlarını ötelediniz, tamam. Biz normal vatandaşız, kredi kartı borcumuzu ödeyemiyoruz. Bize?"
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Ödeseydi.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - "Ödeseydi." Vallahi çok güzel, bunu da yazdım bir kenara: "Ödeseydi." Yani başına evini yıktıracaksınız, ondan sonra "Kredi kartını ödeseydi." diyeceksiniz. Eh pes doğrusu, sizden de ancak bu beklenir Sayın Milletvekili.
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Sen ödeseydin.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Siz konuşmanıza bakın arkadaşım.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Ben ödeseydim, ha, tamam, bu da sizden beklenir, doğru, çok yakıştı!
Şimdi, ben de aynen sizin dediğinizi yaptım ve dedim ki: "Bunu ya biz ödeyelim hep beraber veyahut da bunları yapılandıralım." Başbakanınıza verdim, tıs yok, cevap yok, bir tek satır cevap gelmedi. Bilginize. Esnemeye devam edebilirsiniz.
Şimdi soruyorum size ben: Vatandaşın kredi kartı borcunu ertelemeyen Hükûmet, şirketlerin borçlarını ertelemeye nasıl oluyor da aslan kesiliyor? Bunu ben merak ediyorum. Varsa bunun bir açıklaması Van halkı bunu bekliyor.
Deprem doğal afet mi? Hani, doğal afet olan yerlere de yardım edecektiniz ya, şirketlere. Evet, deprem doğal afet. Peki -her zaman soruyoruz- niçin Van'da, Bingöl'ün Karlıova'sındaki depremlerde herkesin evi başına yıkılıyor da başka memleketlerde yıkılmıyor? Çünkü doğal afeti siz, geldiniz, AKP afeti hâline getirdiniz. Oralardaki afetin tek sebebi sizsiniz; oraya verdiğiniz ruhsatlardır, başka hiçbir şey değil. Bu afetin açıkça adı "AKP afeti"dir.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Sadece ideolojik bir konuşma yapıyorsun.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Arkadaşlar, ideolojik konuşma? Tabii, elbette, ben burada ideolojik konuşma da yaparım, canım ne istiyorsa da onu konuşurum, hiç kimsenin de oradan müdahale etmeye hakkı yok. Ben terbiye sınırlarımı aşmam. Ben burada ideolojik konuşma yapıyorum, var mı bir itirazın? Yoksa, o zaman dinleyeceksin.
Bak, ideolojik konuşmayı sana göstereyim. Az önce senin Bakanın dedi ki, az önce daha: "Van'da kimse çadırda kalmıyor." Değil mi, hepiniz kulaklarınızla duydunuz? "Herkesi konteynere koyduk ama bazen, işte, evde yatmıyor, çadırda yatıyor." dedi. Al işte, bugünkü Güneş gazetesi. Bugünkü Güneş gazetesi ne diyor: "50 bin kişi çadırda." (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Yahu, Allah rıza için arkadaşlar, şimdi, bakın, lafı uzatmayalım. Bir Bakan -şurada oturuyor- çıkıp diyor ki: "Hiç kimse çadırda kalmıyor." Güneş gazetesi diyor ki: "50 bin kişi çadırda." Ben gittim, gördüm, binlerce insan çadırda.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) - Yalan yazıyor Güneş gazetesi.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Eğer bu yanlışsa, biz yanlışsak, birileri yanlış söylüyor. Yani bu işleri bu şekilde düşünün.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) - Yalanın da bir ölçüsü olur. 50 bin kişi nerede kalıyor?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Doğal afet mi istiyorsunuz? Uzağa gitmeyin, Hatay burada. Hatay'a bir havaalanı yaptınız. Nereye yaptınız? Amik Gölü'nü kurutmuşlardı, gittiniz, üstüne bir havaalanı yaptınız. Ne oldu? Şimdi seller içinde. Şimdi, doğal afet mi o sel? Evet, doğal afet ama oradaki sular altında kalan havaalanı sizin afetiniz.
Şimdi, siz bunlara doğal afet deyip bu şirketlere yardım edecekseniz Allah yolunuzu açık etsin. Yani ben ne diyeyim; bu doğal afet midir, AKP afeti midir, varın, siz değerlendirin.
Şimdi, işin ironik kısmına gelelim. Diyorsunuz ki: "Efendim, yurt dışında bir yerde önemli siyasi bir sorun olacak, bundan da şirketler etkilenecek, biz de gideceğiz, bunlara yardım edeceğiz." Vallahi de billahi de hayretler içerisindeyim. Bir yandan, gidiyorsunuz, bütün yurt dışı ilişkilerimizi altüst ediyorsunuz, ondan sonra da altüst olmuş ilişkilerden etkilenen iş adamlarına yardım etmeye çalışıyorsunuz. Bu iş adamları sizden yardım mardım beklemiyor değerli arkadaşlar. Bu iş adamları sadece "Bizim işimizi bozmayın yeter." diyor.
Bir küçük örnek vermeme izin verin: Bakın Suriye'yle ilişkileri bozdunuz, Suriye'yi bize düşman ettiniz. Türkiye menşeli ürünlere -bakın, bunu Mersin milletvekilleri çok iyi bilirler- Suriye ekstradan yüzde 30 vergi uyguluyor. Utanç duyuyorum, niye biliyor musunuz? Çünkü bizim Mersin'deki iş adamlarımız Suriye'ye mal gönderemiyor, Mısır üzerinden gönderiyor veya doğrudan "Ben transitim." diye alıyor Amerika'nın buğdayını, mısırını Suriye'ye gönderiyor, benim mısırımı satamıyor. Niye? Bunun sebebi sizsiniz.
Suriye'yle ilişkileri bozdunuz, şimdi iş adamlarının da işleri bozuldu. Arkasından kalktınız "Biz bu işleri düzelteceğiz." diyorsunuz. Bakın, Mersin, Hatay, Gaziantep, Adana başta olmak üzere on ilde iş adamları Suriye krizi nedeniyle kan ağlıyor. Diyeceksiniz ki: "Suriye de kan ağlıyor, Suriye'de kan dökülüyor." Doğru. Herhâlde aklı başında, vicdanlı bir insan herhangi bir şiddeti desteklemez. Herhâlde aklı başındaki bütün insanlar şiddetin her türlüsünü kınarlar ama eğer siz bu yaklaşımınızla Suriye'ye demokrasi geleceğine inanıyorsanız vay hâlinize. Eğer siz bu yaklaşımınızla Suriye'yle iş yapan, Libya'yla iş yapan iş adamlarımızı kurtaracağınızı düşünüyorsanız vay hâlinize. Sakın ha, savaş lobilerinin kuyruğuna takılıp ülkelerine demokrasi getireceğini zanneden yöneticilerin ülkelerinde kan ve gözyaşı olduğunu unutmayın.
Bir iki örnek vereceğim bakın -Suriye'ye gireceksiniz ya, Suriye'yi perişan ediyorsunuz ya- ne olur dinleyin: Afganistan'a demokrasi getirmeye kalktılar tam on bir sene geçti. Neredeyiz? Irak'a demokrasi geleli tam on yıl oldu. Bakın, aynı emperyal güçler, aynı şekilde Suriye'ye demokrasi getirmeye çalışıyorlar. Ne olur uyanın, ne olur. Çok geç oldu vakit biliyorum ama ne olur uyanın.
Bakın Sudan'a demokrasi geldi, bölündü Sudan, iç savaş? Mısır'a demokrasi geldi, kan gölü oldu. Libya'ya demokrasi geldi, ne olduğu ortada. Şimdi de Suriye'ye getirmeye? Ne olur, Allah rızası için, bu katliama bari siz ortak olmayın. İş adamlarımız bir şekilde işlerini başka şekilde yaparlar ama Suriye'de dökülecek olan kanda, şimdi de dökülüyor, engelleyelim ama bu şekildeki yaklaşımlarınızla, Suriye'de dökülecek olan kanda sizin de vebaliniz olacak.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Suriye'de kan oluk oluk akıyor!
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Ne olur, ne olur Suriye'yi kan gölüne çevirmeyin, orada dönen dolaplara iyice bir bakın, ne olur bakın. Amerika, Irak'ta?
AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) - Allah Allah!
AYTUĞ ATICI (Devamla) - "Allah Allah" diyorsunuz. Amerika, Irak'ta gitti kendi eliyle katliam yaptı, sesinizi çıkarmadınız ama Amerika dersini aldı, şimdi sizi kullanıyor. Haberiniz olsun, benden söylemesi. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Atıcı.