Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 51 |
Tarih: | 30.01.2025 |
CHP GRUBU ADINA CEVDET AKAY (Karabük) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci bölüm üzerinde söz almış bulunmaktayım.
191 sıra sayılı Kanun Teklifi 9 maddeden oluşuyor; 2 tanesi yürütme ve yürürlük, geriye kalan 7 maddenin 2 maddesi, 4'üncü ve 5'inci maddesi en düşük emekli aylığı ve işverenlere asgari ücret desteğiyle ilgili, geri kalan 5 madde de bu Genel Kurula daha önce gelmiş ve geri çekilmiş maddelerle ilgili, burada Grup Başkan Vekillerimizin konuşup, anlaşıp geri çektiği maddeler. 3 tanesi Devlet Denetleme Kuruluyla ilgili, 1 tanesi, 6'ncı madde EÜAŞ'la ilgili, 7'nci madde de TMSF'nin kayyum olarak atanmasıyla ilgili.
Şimdi, 1'inci, 2'nci, 3'üncü maddeler Devlet Denetleme Kuruluyla ilgili görevler. Buraya, inanın, aynen gelmiş, sadece 1'inci maddede "kamuya yararlı dernekler ve vakıflar, kamu yararı" ilave edilmiş. Onun haricinde dernek, vakıf, birlik ve kooperatiflerin iştirakleriyle ilgili olarak da Devlet Denetleme Kurulu elemanlarının denetim yetkisi var yani özel hukuk tüzel kişiliklerine burada denetimle, incelemeyle, araştırmayla, soruşturmayla bu Devlet Denetleme Kurulu elemanları gidebilecek. Biz bunu tehlikeli ve Anayasa'ya aykırı görüyoruz, Anayasa’nın 108'inci maddesine aykırı.
Şimdi, 2'nci maddede yine Devlet Denetleme Kurulu elemanları Cumhurbaşkanının yetkilendirmesiyle kamu kurum ve kuruluşlarında denetleme yapıyorlar. Denetleme yapmaya gittikleri yerlerin de denetim elemanlarının, teftiş kurullarının, denetim birimlerinin görev, sorumluluk ve yetkilerini de aynen uygulayabiliyorlar yani örneğin, Adalet Bakanlığına denetlemeye gittiklerinde adalet müfettişlerinin -ki Hakimler ve Savcılar Kanunu'yla belirlenmiştir buradaki yetkililerin görevleri- buradaki özel yetkilerini kullanabilecekler. Yani bunlar yeminle mesela ifade alabiliyorlar, arama yapabiliyorlar, istinabe yoluna başvurabiliyorlar, her kurumdan gerekli belgeleri isteyebiliyorlar ve vermek zorundalar. Aynı yetkileri Devlet Denetleme Kurulu müfettişleri de elde etmiş olacak. Bu da sakıncalı bir durum. Aynı şeye Maliye Bakanlığı açısından baktığımız zaman, Vergi Denetim Kurumuyla alakalı özel inceleme yapan, vergi incelemesi yapan, vergi matrahı farkı tespit etmeye çalışan elemanların da müfettişlerin de yetkilerini kullanmış olacak. Bazı özel kanunlarla belirtilmiş hususlar bu kanunla çiğnenmiş oluyor. Bununla ilgili olarak bazı istisnaların mutlaka getirilmesi lazım. Bunu buradan özellikle tekrar vurgulamış olalım.
Bir de 3'üncü madde... Burada da durum şu: Memur ve diğer kamu görevlileri açısından buradaki Devlet Denetleme Kurulu elemanlarının, müfettişlerinin, denetçilerinin seçilmiş belediye başkanlarını ve belediye meclis üyelerini de görevden alabilme yetkileri var. Ben şimdi bu maddeye baktığım zaman burada bir muallaklık görüyorum. Sordum Plan ve Bütçe Komisyonunda "Öyle bir yetki kullanılmayacak." deniyor ama kullanılabilir, diğer kamu personelinin içerisine bunlar gelebilir. Görevlendirildiği takdirde, buraya incelemeye, soruşturmaya gidildiğinde gerek görülürse işten el çektirilebilir çünkü ilgili yerlere de ita amirlerine de iletmeden bu "diğer kamu personeli" ibaresiyle direkt görevden alma yetkisi var. Bu madde de gerçekten tehlikeli ve Anayasa’nın 129'uncu maddesine aykırı.
Yine, baktığımız zaman, EÜAŞ'la ilgili bir madde var. 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle TEDAŞ'ın sorumlulukları ve yükümlülükleri EÜAŞ'a devredildi yani Elektrik Üretim AŞ'ye. Elektrik Üretim A.Ş. de elektrik üretimi yapıyor ve piyasadan da elektrik satın alıp belirli şirketlere bu elektriği satabiliyor. Yani burada şunu ifade etmek isterim: Görevli tedarik şirketleri var, dağıtım şirketleri var ve üretim şirketleri var. EÜAŞ üretim yapan bir özel sektörden pahalıya, 2,5-3 TL'ye -piyasa takas fiyatları aşağı yukarı piyasada belirleniyor- alıp kilovatsaatini 0,48 TL'ye başka bir firmaya zararla satabilecek yani burada EÜAŞ'ın görev zararları oluşabilecek. Bu 3 firmaya da baktığımız zaman, üreticisi özel sektörde aynı, dağıtıcısı aynı, görevli tedarik şirketi aynı, ortaklık yapısı aynı; birazdan örnek vereceğim. EÜAŞ'ın kamu zararını çok önemsiyoruz çünkü bu zararı oluşturduğu zaman -görev zararını daha doğrusu- hazineden yardım yapılması gereği hasıl olacak ve ciddi zararlar var. 2025 yılı bütçesinde de 1 trilyon 299 milyar görev zararı öngörülmüş. İşte, bu görev zararları birleşe birleşe... 2006 yılından 2024 yılına kadar iki kamu bankasının görev zararı 193 milyarı aşmış, 200 milyara yakın. Yine BOTAŞ'ın görev zararları da belli. Bu zararlardan kurtulmak için buradaki bu sistemin, EÜAŞ'ın bu sisteminin mutlaka devreden çıkarılması lazım.
Bakın, size örnek vereceğim şimdi. Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ; bu, Kırklareli, Tekirdağ, Edirne bölgesinde, IC Holding yapıyor. Şimdi, Çamlıbel Elektrik Dağıtım AŞ Sivas, Tokat ve Yozgat bölgesinde dağıtım yapıyor; Limak-Kolin-Cengiz. Yine, Boğaziçi Elektrik AŞ; Limak-Kolin-Cengiz. Bunlar ortaklık yapısı. Bu firmaların termik santrali var. Kemerköy Termik Santrali Limak Holding ve IC Holdinge ait. Yine, bakıyoruz tekrar, Tufanbeyli Termik Santrali var, yine aynı ortaklık yapısına ait. Aydem Holding var, Yatağan Termik Santrali. Yine, Çatalağzı Termik Santrali aynı firmaya ait. Yüzde 90'ının ortaklık yapısı aynı firmalar yani bir cepten alıp bir cebe veriyorlar. En sonunda, tüketiciler, burada kullandığı elektriğin enerji bedelini, dağıtım bedelini, fon payı bedelini ve vergiyi 2 katıyla ödüyorlar yani yine vatandaşın cebinden alınıyor maalesef. Bu uygulamanın burada düzeltilmesi ve bu görev zararlarının ortadan mutlaka kaldırılması gerekiyor.
Yine, TMSF'yle ilgili, kayyum olarak atanmasıyla ilgili 2018 yılından itibaren 2 kere üçer yıllık süreler itibarıyla uzatıldı, 7'nci ayda süre doldu, bu kanun teklifiyle de 2030 yılına kadar uzatılacak. Burada da TMSF'nin kayyum olarak atanması sıkıntılı bir durum. TMSF'nin şu ana kadar yönettiği şirketlerin sayısı 681'i geçti, 36 milyarın üzerinde bir ciro büyüklüğünden bahsediyoruz, resmen Türkiye'nin en büyük holdinglerinden biri oldu. Bu uygulama zaten OHAL Kanunu'nun uzatılması ve olağanüstü hâl koşullarının devam etmesiyle ilgili bir süreç, kabul edemediğimiz bir süreç. Şimdi, yine, burada baktığımız zaman da belediye iştirakleriyle ilgili, terörle ilişkilendirilebilirse Türk Ceza Kanunu'nun 282, 314 ve 315'inci maddeleriyle, silahlı örgüt, silah temin etme gibi maddelerle ilişkilendirilebilirse... Yine, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 130'uncu ve 128'inci maddelerine istinaden de bunların mal varlıklarına, mal değerlerine de kayyum atayabiliyorsunuz, müsadere yoluyla bunların satışını isteyebiliyorsunuz. Daha hukuki süreç sonuçlanmadan buradaki kayyumların olağanüstü yetenekleri ve imkânları var. Yine, belediye şirketleriyle ilgili olarak da aynı işlemleri... Bu kanun teklifi buradan geçerse belediyelerle ilgili de işlem yapılabilecek. Yani bakın, belediyeyle ilgili kaç tane işlem saydım ben bu kanun teklifinde, bir tane daha sayayım, bu çok sakıncalı, bu kanun metninin mutlaka buradan çıkarılması gerekiyor; dokuzuncu yargı paketinde, kasım ayında buradan çıkartıldığı gibi. Çıkartılan husus tekrar önümüze gelmiş.
Şimdi, 5'inci madde, işverenlere verilen asgari ücret desteği İşsizlik Sigortası Fonu'ndan veriliyor. Hâlbuki bu, İşsizlik Sigortası Fonu'ndan verilmemeli, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesinden ayrılmalı, İşsizlik Sigortası Fonu işsizler için kullanılmalı. 359 milyar TL'ye ulaşmış bir büyüklükten bahsediyoruz, faiz gelirlerinden bahsediyoruz. Bu Fon'un daha randımanlı bir şekilde kullanılması gerekiyor. Buradaki bir husus da geçmişte belediyelere, il özel idarelerine ve belediye ve il özel idarelerinin iştiraklerine, birliklerine bu asgari ücret işveren desteği veriliyordu. Şimdi, 671 TL'den 1.000 liraya çıkıyor. Bu kanun teklifiyle belediyelere ve il özel idarelerine bu destek verilmiyor. Tam da hassas bir durumda, belediyelerin mali kıskaca sokulduğu bir ortamda cüzi olsa da göstermelik olsa da böyle bir desteğin belediyelerden, il özel idarelerinden alınmasını uygun bulmuyoruz. Burada lütfen bu yanlıştan vazgeçin, burada bu gerekli düzeltmeyi yapalım. Bu maddeden belediyelere de il özel idarelerine de onların iştiraklerine de birliklerine de desteğin devam etmesini sağlayalım.
Tabii, bu kanun teklifinin en önemli maddelerinden biri de emekli aylıklarının ayarlanmasıyla ilgili. Biliyorsunuz, en düşük emekli aylıkları 14.469 TL'ye çıkıyor. Biz asgari ücretin en az 30 bin TL olmasını talep etmiştik. 30 bin TL olmadı, 22.104 TL oldu. En düşük emekli aylığının da en az asgari ücret seviyesine çekilmesini istemiştik fakat bu önergemiz, bu teklifimiz kabul edilmedi. Bir kez daha buradan söylüyoruz; en düşük emekli aylığının en azından şu anda belirlenen net asgari ücret seviyesine çekilmesini talep ediyoruz. Asgari ücretin de üçer aylık dönemler itibarıyla yenilenmesi ve en kısa sürede, mart sonunda 30 bin TL'ye çıkartılması, temmuz, eylül ve devam eden aylarda da tekrar güncellenmesi, enflasyon karşısında satın alma gücü eridiği için emeklinin, işçinin, esnafın, çiftçinin mağduriyetinin giderilmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
CEVDET AKAY (Devamla) - Tabii, bütün bunların giderilmesi ve bu imkânların verilebilmesi için de ciddi olarak faiz yükünden bu bütçenin arındırılması gerekiyor. 1 trilyon 950 milyarlık bir faiz gideri var.
Yine, önümüzdeki dönemde en önemli sorunlardan biri de dış borç stokuyla ilgili olacak. 9,3 trilyonlara dayandı, 2021'de 2,7'ydi, 2024 başında 6,7 trilyondu. Kur farkı giderleri 2024 başında 1 trilyon 722 milyardı, şu anda kur baskılanıyor, enflasyon oranının altında ama önümüzdeki dönemde kur arttığı zaman şu anda "yüzde 21-22" dediğiniz gayrisafi yurt içi hasılaya oranı çok sıkıntılı pozisyona gelecek. Bütçemiz çok tehlikeli boyuta gelecek. Bunların da önleminin alınması ve bu kaynakların da memurlara, işçilere aktarılmasını temenni ediyoruz. (CHP, İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)