| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 51 |
| Tarih: | 30.01.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA SIRRI SAKİK (Ağrı) - Sayın Başkan, sevgili milletvekilleri; hepinize sevgiler, saygılar.
Boş sıralara ne sevgi var ne de saygı var. Aslında onlar saygısızlık ediyorlar. Burada ciddi bir şey konuşuluyor. Sadece oylamada koşup, gidip geliyorlar; bu da Parlamentoya, halka yapılabilecek en büyük haksızlıklardan biri.
Şimdi, burada torba yasası görüşülüyor, aslında ne yapılmak isteniliyor, hepimiz bunları çok iyi biliyoruz. İktidarın muhalefetle uzlaşmak gibi bir derdi yok, ülkenin sorunlarında ortaklaşma yok. Ben gücümü nasıl artırabilirim, elimdeki sopayı nasıl kullanabilirim, bu yetkilerle, bu torba yasayla kimlerin malına mülküne nasıl konabilirim çabası var. Geçmişten bugüne kadar bunlar yaşandı. Onun için... Keşke diğer milletvekili arkadaşlarımız da burada olmuş olsaydı.
Şimdi, sevgili arkadaşlar, Hüseyin Çelik'i hepiniz iyi tanırsınız, özellikle AK PARTİ'li arkadaşlara söylüyorum ama hiç kimse yok. Hüseyin Çelik, AK PARTİ kurucuları arasında yer alan, AK PARTİ'nin programını yazan o kadrolardan biri; milletvekili seçildiğinde Divan üyeliği yaptı ve sonra Grup Başkan Vekilliği yaptı, sonra Kültür Bakanı oldu, birkaç dönem milletvekili oldu, Grup Başkan Vekili oldu, altı buçuk yıl Millî Eğitim Bakanlığı yaptı, en son da AK PARTİ'de Genel Başkan Yardımcısı ve Tanıtım ve Medya Başkanlığı görevlerinde bulundu. Bugün burada otururken tesadüfen bugünkü açıklamalarını gördüm. AK PARTİ'liler, aslında size sesleniyordu. Onlar da burada iken bütün olup bitenlere sessizdiler ama sonra gittiklerinde, burada büyük bir enkazı bıraktıklarında ve sonrası büyük pişmanlıklarla her gün medyada... Aynen şöyle diyor: "Biz yargının bağımsızlığından söz ediyoruz. Sadece kâğıt üzerinde yazıp kendimizi kandırıyoruz. Ne yazık ki biz de kendi militan yargımızı oluşturduk. Yani geçmişte kendisi mazlum olan ama bugün gücü eline aldıktan sonra eğer birileri zalim kesilmişse bu korkunç bir şeydir." AK PARTİ'liler, size söylüyor. "'15 Temmuz yargısı' diye Türkiye'de yargı oluştu. Bu aslında yargı falan değil, bir çeşit istiklal mahkemeleridir." diyor. Siz bilirsiniz, istiklal mahkemeleri bir giyotin gibiydi yani savunma da yok, temyiz de yok. "Bugün gelinen yargı, bir istiklal mahkemesidir. AK PARTİ kurulurken milletin partisi olarak kuruldu ama şu anda parti devletleşti, devlet de partileşti, bir facia oldu. Bir parti eğer devlet partisi olduysa kendi sonunu hazırlamıştır." diyor. Sadece Hüseyin Çelik demiyor, sizden giden birçok siyasi aktör aynı şeyleri söylüyor. Ey AK PARTİ'liler, siz de çekip gittiğinizde bir pişmanlık yaşamayın, hukuksuzluğa karşı dik durun. Bugünler hep geçecek, gideceksiniz, vekillik de bitecek ama çoluğunuza çocuğunuza onurlu bir gelecek bırakın. Ama yapmıyorsunuz, hep bu kürsüye çıkıyorsunuz ya... Dün buraya çıktı birileri, ne diyordu Gaffar Okkan'la ilgili? Gaffar Okkan'ı -kimler- Hizbullah, Diyarbakır'ın göbeğinde onlarca kurşunla öldürdü. Ama bu AK PARTİ onun katillerini cezaevinden özel bir yasayla çıkarıp... Onların hepsi elini kolunu sallayarak İran'a gittiler. O Hizbullah birçok yerde cinayetler işledi, birçok yerde. Bakın, İstanbul'da, İstanbul'un göbeğinde yakın tarihte onlarca insanı katlettiler. Yargıtay ne yaptı? Hepsini akladı. Şimdi neredeler? Emin olun, hepsi Suriye'de ve apoletleri var. İşte, siz yaptınız bunu. O "Hizbullah" dediğiniz... Benim ağabeyim Gaziantep'te, onlarca, yüzlerce, binlerce arkadaşımız Diyarbakır'da, Gaziantep'te katledildi. Ağabeyim İl Başkanıydı, ensesinden vuruldu; vuranlar Hizbullah'tı ve bu katilleri, bu iktidar bir gecede serbest bıraktı; bunların hepsi çekip gittiler. Şimdi, onun için yargı, onun için hukuk hepimiz için. Ama siz bugün yargıyı elinizde acımasız bir silah gibi kullanıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Ya, en masum bir sözcükten suçlar yaratıyorsunuz. JİTEM davaları var. Bu JİTEM davaları otuz yıldır gidip geliyor ve hepsi aklanıyor, zaman aşımına uğruyorlar.
Ne oluyor biliyor musunuz? Hep kayyumu konuşuyoruz, konuşmak zorundayız çünkü halkın iradesini gasbediyorsunuz. Çok yakın bir tarihte alelacele bir şekilde bizim Siirt Belediye Eş Başkanımızı alıp götürdünüz. Bunlardan, hepsinden haberimiz vardı. İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Siirt siyasetçileri organize bir suç şebekesi oluşturdular ve bizim arkadaşımızı, bir gazeteciyi yaptığı haberlerden dolayı alelacele tuttular, cezalandırdılar. Bir yargıç da çıktı dedi ki: "Ya, burada -muhalif oldu- suç yok." Ama ne yazık ki alıp cezalandırdınız, daha gerekçeli karar yazılmadan, daha istinaf süreci, daha Yargıtay süreci başlamadan yerine kayyum atadınız. Kayyum ne yaptı? Sabahın şafağında isimliğini yazmış, hazırlamış çünkü aylardır bu plan, proje yapılıyor. Yazıyor: "Siirt Valisi-Belediye Başkan Vekili" O gecenin o saatinde o yazılmaz, günler öncesinden yapılmıştı. Ama benim Grup Başkan Vekillerim, bazı milletvekili arkadaşlarımız çıkıp bu hukuksuzluğa bir kılıf aramaya çalışıyorlar. Siz gerçekten halkın düşmanısınız, gerçekten Kürtlerle barışmak istemiyorsunuz. Siz barışmak isteseydiniz bunlar mı olurdu, kayyum mu atanırdı?
Her gün Rojava'ya neden saldırı düzenlersiniz? Oradaki insanlar bizim kardeşimiz, bizim bir parçamız, siz onlardan ne istiyorsunuz? Oradaki cihatçı örgütler sizin baş tacınız ama bizim kardeşlerimiz sizin düşmanınız. Yapmayın bunları, bu topraklarda barışı sağlayacaksanız bizim Kürt halkının iradesine saygı göstereceksiniz.
Bakın, JİTEM davası üç gün önce zaman aşımından dolayı ne oldu? Ya, bunlar üniformalıydı, bunlar devletin elemanlarıydı, askerdi, polisti, bunlar binlerce Kürt'ü öldürdüler, 3.500 Kürt'ün köyünü yaktılar, bunlar Vartinis'te 9 insanı diri diri yaktılar, Madımak'ta katliam oldu, zaman aşımı oldu. Bakın, Kızıltepe'de onlarca insan öldü ama bir küçük sözden suç yaratan bu devlet... Ama Kürt'ü katleden bu JİTEM suçüstü yakalanmış, otuz yıllık zaman aşımına yayarak o mahkemeden o mahkemeye, o şehirden o şehre... Neden? Kürt öldürülmüş. Bu devletin felsefesi, o JİTEM'in inancı "En iyi Kürt, ölü Kürt."tür." ve siz, Kürtleri öldüreceksiniz, Kürtlerin evini barkını yakacaksınız, 20 bin faili meçhul cinayet olacak, sonra aklanacak bunlar "zaman aşımı" diyeceksiniz. Hayır, siz en az o yargıçlar kadar suçlusunuz.
Bakın, ben Vartinis duruşmasına katıldım, avukatlar orada feryat ediyordu, "Zaman aşımına doğru gidiyor." dediklerinde, beni gören yargıç üzerindeki cübbeye "Bu, Peygamber Efendimiz'in cübbesidir. Burada adalet olur." diyordu. Bir başka duruşmaya gittik, katiller aklandı. Valla sorun Kürtler olunca, sizin üzerinizde Peygamber Efendi'nin postu da olsa, Kur'an-ı Kerim de olsa siz zalimin yanında saf tutarsınız. Bütün davalar zaman aşımı.
Bakın, Diyarbakır'ın göbeğinde Kemal Kurkut, Malatyalı bir öğrenci -çok isterdim her gün çıkıp burada hukuk ve adalet mücadelesi veren Veli burada olsaydı ama, kendi kentinden- bir insan katledildi, bütün Diyarbakır ayağa kalktı. Onu oradaki polisler öldürdü. Ne oldu biliyor musunuz? Valla polislerin hepsi de aklandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
SIRRI SAKİK (Devamla) - Teşekkür ediyorum Başkan.
Bizimle barışacaksanız bizim katillerimizi aklamayacaksınız; bizimle barışacaksanız bizim acılarımıza ortak olacaksınız. Acılarımıza ortak olmadan, bizim katillerimizden hesap sormadan bizimle barışamazsınız. Size bir şey söyleyeyim: Valla biz ölümden korkmuyoruz, ölümden daha büyüğüz; biz yargıdan korkmuyoruz, yargıdan daha büyüğüz. Biz yıllardır bu mücadeleyi sürdürüyoruz kendi kanımız, kendi emeğimiz üzerinde. Korkmayın, bir korku imparatorluğu yaratmak istiyorlar, bütün muhalefet kalkın ayağa, korkmayın, korkuya teslim olmayın! Korktuğumuz an çocuklarımıza özgür bir ülke bırakmayız.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)