GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gazeteci Suat Toktaş'a, çıkarılan kanunlara, kayyum atamalarına, bağımsız yargıya ve Kur'an kursu öğreticilerine verilen söze ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:51
Tarih:30.01.2025

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; tutuklanan gazeteciler, yaka paça gözaltına alınan gazeteciler, siyasetçiler, yargı eliyle siyasetin dizayn edilmesi, Gazeteci Suat Toktaş'ın tutuklanması... Dün de söylemiştim burada, gazeteciler suç da işleyebilirler, siyasetçiler de suç işleyebilir, vatandaşlar da suç işleyebilir ama nedir bu Allah aşkına, insanlar yaka paça çalıştıkları yerlerden -geçmişte milletvekilleri buradan, Meclisten alınıp götürüldüler- siyasetçiler bulundukları lokantalardan alınıp götürülüyorlar, gazeteciler çalıştıkları mekânlardan alınıp götürülüyorlar?

Çetin Altan şöyle söylüyordu: "Türkiye don lastiği gibidir, çekersiniz, çekersiniz, çekersiniz, sonra bırakırsınız, aynı yere gelirsiniz." diyordu. Yani 1957'lere, 1955'lere mi döneceğiz Allah aşkına? Milletvekilinin parti genel merkezinde veyahut da bir parti il başkanlığında konuştu denilerek polisler tarafından gözaltına alındığı iklimlere mi döneceğiz? Biz bir adım ilerleyemeyecek miyiz?

Bir diğer taraftan, RTÜK kanalıyla, insanlar terbiye ediliyor, tedip ediliyorlar. Kim bu? Görüntülü medya. Başkalarına gelince, kendilerini destekleyen televizyonlara gelince görmezlikten geliyorlar ama kendilerini desteklemeyen gazete ve televizyonlara gelince de onlar hakkında her türlü işlem yapılıyor.

Aynı zamanda, İletişim Başkanlığı, sanki Ali kıran baş kesen gibi... Bu yazılı medyayla ilgili de bu insanlar çok ciddi şekilde mağdur ediliyorlar. Suç işlesinler -işleyebilirler- işlemesinler, bunlarla ilgili işlemler zaman içerisinde hukukla yapılsın diyoruz ama maalesef yapılmıyor.

Gece yarıları burada kanunlar çıkarılıyor sanki yangından mal kaçırılıyormuş gibi ve ardından da bakıyoruz ki bu kanunlar çok iyi kanunlar olarak takdim ediliyor. Yirmi aydır milletvekiliyiz, burada yirmi ayda yaklaşık 80'e yakın kanun çıkarıldı; bunun 51-52 tanesi uluslararası sözleşmeydi, 27-28 tanesi ise vatandaşları ilgilendiren normal kanun maddeleriydi veya kanunlardı. Allah aşkına söyler misiniz; fakirliğimiz mi bitti, yoksulluğumuz mu bitti, yolsuzluk mu bitti, yalanlar mı bitti, yasaklar mı bitti; millet hakikaten refah içinde mi yaşıyor, çok rahat seyahat özgürlükleri mi var? Yok bunlar. O nedenle, ben diyorum ki çıkardığınız kanunlar millet için olsun ve gerçekten milletin problemlerine, maddi ve manevi problemlerine yer veren kanunlar olsun diyorum.

Bir kayyum ataması var Türkiye'de biliyorsunuz. Yargıyı bir silah gibi kullanan iktidar ve güç sahipleri ne kadar antidemokratik ve çağ dışı ise buna ram olan yargı mensupları da bir o kadar çağ dışıdır. Ülkemiz uzun süredir "Vatanı en çok biz severiz, bizim dışımızdakileri de hain ilan ederiz." diyenler ile "Vatanı sevmek kimsenin tekelinde değil." diyen demokrat, ilkeli ve dürüst vatanseverlerin mücadelesine tanık olmaktadır. Hâlbuki yargının adalet dağıtmadığı bir sistemde ülkeyi ve vatanı sevmenin ölçüsü ne sözlerdir ne çalışmaktır ne de üretmektir; sadece ve sadece biat kaynaklıdır. Biat ediyorsan vatansever, etmiyorsan vatan haini ilan edilmek an meselesidir. Akşam hain ve terörist olarak yatıp sabah vatansever olarak kalkabilirsiniz; yeter ki biat edin, ram olun, gerisi teferruattır.

İdeolojileri, inanç ve mahalle aidiyetini odak alan adalet talepleri ise bunu dile getirenleri iktidarın istediği alana çeker ve hatta icra ettiği hukuksuzluklara meşruiyet sağlar. Bizler sadece hukuku ve adaleti talep etmekle yükümlüyüz hatta mecburuz. Suçu olana ceza verecek olan da hiçbir suçu olmayanın masumiyetine sahip çıkacak olan da yargıdır ama bu yargı gerçek manada bağımsız, tarafsız, objektif, siyasetin ve çıkar gruplarının güdümünde olmayan bir yargı olmalıdır. Peki, öyle mi? Öyle olsaydı bugün bunları konuşuyor mu olurduk? Hukuka, adalete ve masumiyet karinesine sahip çıkmak kimseyi bir kişinin, bir kesimin ya da birilerinin adamı yapmaz, yapmamalı da lakin her bir vatandaşım için hukuku ve adaleti talep etmek, bunun için mücadele etmek gerçek bir vatansever yapar. Kimse ayarı bozulan terazide tartılmak istemez. Gün gelir o terazide tartılmak sizler için de geçerli olur.

Sonuç olarak, sadece kendi taraftarına, yakınına, inanç ve düşünce mensubiyeti olanlarınıza özel bir hukuk ve adalet talep ettiğinizde ülkede mevcut olan bu kayyum uygulaması sadece bir sonuç olur. Evet, sadece bir sonuçla karşı karşıyayız. Sebepler ortadan kalkmadan farklı bir netice elde edilemeyeceği gibi, sebep arayanlara da malzeme vermek bir hak arama tarzı olamaz. Sebep, özetle hukuksuzluktur, yargının tarafsız ve bağımsız olmamasıdır, siyasal iktidara ram olmasıdır, siyasal iktidarın da tüm bu yaşananları bizzat istemesi ve planlamasıdır. Tavşana kaç, tazıya tut, ipleri gevşet, arada sıkıla ve pazarlıkla elini güçlendir; bu kurgudan ne demokrasi ne de adalet tecelli eder. Sadece birinin yerine seçilmek için havuç-sopa siyasetinin dayattığı yeni Türkiye gerçeği çıkar ki bu yeni Türkiye aynı zamanda "Türkiye" ifadesinin ismine de ciddi hakaret olur, yeni bir partinin gerçeği ortaya çıkar. Son zamanlarda görevden alınan belediye başkanı ve siyasetçilerin kimliği öne çıkarılarak devasa bir hukuksuzluk görünmez hâle getiriliyor. Şimdi, bu görevden alınan belediye başkanları akşamdan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım, müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Beş dakikanız bitti.

Buyurun.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Teşekkür ederim.

Ardından bu belediye başkanları Beşiktaş'tan Esenyurt'a, Akdeniz Belediyesinden Güneydoğu Anadolu'da alınan belediye başkanlarına kadar akşamdan alınacaklarından haberleri olmuş olsaydı, onlar CHP'den veya DEM PARTİ'den istifa edip Adalet ve Kalkınma Partili olsalardı bu insanlara bu muameleler yapılır mıydı Allah aşkına? Yapılmazdı ki yapılmadı zaten, örnekleri var; bu doğru değil ki. Hangi Batı ülkesinde yapılıyor bunlar? Elbette ki terörle iltisaklı olanlar veya teröre yardım edenlerle ilgili işlemler yapılsın. Ama biraz önce söyledim, hangi hukuk yapsın; tarafsız, bağımsız, objektif yargı yapsın ama yapmıyor ki. Burada yargı siyaset kurumunu vesayet altına almış vaziyette. O nedenle Türkiye'nin hukuka geçmesi gerekmektedir.

Bir diğer önemli konuya da temas etmeden geçemeyeceğim. Kur'an kursu öğreticileri var. Diyanet İşleri Başkanlığı mutlaka ki değerli, bilgili, ahlaklı insanlar tarafından müteşekkil olmalı, merdiven altı din anlayışı Türkiye'de ortadan kalkmalı ve en aza indirilmelidir. Bu Kur'an kursu öğreticilerine ta 2011 yılından beri söz vermişsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - 2018 seçimleri öncesinde yine vaatte bulunmuşsunuz, 2023'te vaatte bulunmuşsunuz ama bu insanlara hem kadro vermemişsiniz hem de dokuz gün gibi bir sigorta yatırıyorsunuz. Otuz gün çalıştırıp dokuz gün sigorta yatırılır mı Allah aşkına? Bunu kim yapar ya? Bu ta ki 17'nci yüzyılda kölelere yapılmıyordu, siz Kur'an kursu öğreticilerine yapıyorsunuz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.