GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:50
Tarih:29.01.2025

CHP GRUBU ADINA OKAN KONURALP (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bolu Kartalkaya'da yaşananlar birilerinin kâr hırsı, sorumluların da tüm tercihlerini kâr hırsının sahipleri lehine yapması, bu türden sermaye sahiplerini koruyup kollaması nedeniyle de hiç şüphesiz bir cinayettir. Bu düşünceyle, Bolu Kartalkaya cinayetinde hayatını kaybeden o güzel çocukların, ailelerin ve otel emekçilerinin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.

Sayın milletvekilleri, Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu'na imza atan 12 saygın gazetecilik meslek örgütünün gözünden mevcut siyasi iktidar özetle şöyle görünüyor: Medyanın büyük bir bölümünün türlü yöntemlerle kontrol altına alınarak bağımsız ve nesnel gazetecilik yapma koşullarının sınırlandırıldığı; gazetecilere saldırılar, gözaltına almalar, hapse atmalar, erişim engellemeleri ve haber sitelerinin kapatılmasının olağanlaştırıldığı; üstüne bir de gazeteciliği suçmuş gibi gösteren yasal düzenlemeler yapılarak yeni bir medya düzeninin yaratıldığı ve ne yazık ki otoriter rejimin oluşturduğu yeni medya düzeninin de bazı gazeteciler tarafından benimsendiği, meşrulaştırıldığı... Bu türden icraatlarınızı, faaliyetlerinizi haberleştiren, yeri geldiğinde Meclis kulislerinde, Meclisteki basın toplantılarında ya da örneğin, bakanlarınızın, Genel Başkanınızın basın toplantılarında bir araya geldiğiniz, karşılaştığınız, sorularını yanıtladığınız gazetecilerin büyük bir bölümünün üyesi olduğu derneklere göre basın ve medya görünümünüz özetle böyle. Dolayısıyla sizin basın özgürlüğünden anladığınız, gerçekleri kendi yararınıza olacak şekilde saptırmak, gerçeklerin peşinde koşanları itibarsızlaştırmak ve/veya gözaltına almak, tutuklamak, hapse atmaktan başka bir şey değil yani esas mesele basın özgürlüğünün olup olmaması değil, mesele bu özgürlüğün kimin tarafından ve nasıl kullanıldığı. Bugün, basın özgürlüğü içi boşaltılmış bir biçimde sadece ve sadece iktidarınızın yandaşları tarafından kullanılıyor. Küçük bir grubun tekeline girmiş olan basın özgürlüğünden gerçeklerin üstünü örtmek ve her türden yalanı üretmek için faydalanıyorsunuz. Bu bağlamda, gerçeklere yönelik tahammülsüzlüğünüzün, gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkıyor, çıkartılıyor olmasından duyduğunuz rahatsızlığın en önemli nedeni, ne yapıyor olursanız olun boyun eğmeyenlerin varlığıdır. Sizi neredeyse çıldırtan, gazetecilikte pes etmeyen arkadaşlarımızdır. Dün Barış Pehlivan, Seda Selek ve Serhan Asker gözaltına alındı, az önce de Halk TV Program Koordinatörü Kürşat Oğuz ve Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş polis zoruyla ifadeye götürüldü. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu'nun "turpun büyüğü" sözleriyle ifşa ettiği Satılmış Büyükcanayakın isimli bilirkişiyle yapılan bir görüşme az önce andığım gözaltılara gerekçe olarak gösteriliyor. Üstelik bu kişiye, hakkında olmayan bir raporu varmış gibi göstererek adli makamları yanıltmaya yönelik girişimde bulunduğu, sahte bilirkişi raporu yazdığı gerekçesiyle dava açıldığı iddiaları var. Peki, her raporunda İBB ve İBB'ye bağlı kuruluşları suçlayan, özel olarak İBB dosyalarına atanan bu zatla yapılan, başlangıcından bitişine bir gazetecilik faaliyeti olan bu görüşmeden neden rahatsız oluyorsunuz? Nedenini söyleyeyim: Majestelerinin bilirkişisi zatın meziyetsizliğinin, vasatlığının ortaya çıkması nedeniyle de rahatsız oldunuz. Bu ucuz işlerinizi bu zat ve benzerleri aracılığıyla yaptırıyor oluşunuzun teşhir ve teşhis edilmiş olması nedeniyle de rahatsız oldunuz. Siz bilirkişi tetikçiliği yaptırdığınız bu zatın liyakatsizliğinin ortaya çıkması nedeniyle de bu gelişmeden rahatsız oldunuz. Yaşı sorulduğunda kendince espri yaptığını düşünerek "Geceleri saymazsak 36,5." diyecek kadar lümpen, kendince soruyu soran gazeteciyi küçümsediğini sanacak kadar biçare bu zat aslında sizin çaresizliğiniz çünkü kötülük bile liyakat ister, kötülüğünüzün istediğiniz sonucu verebilmesi için dahi liyakat şarttır. Barış Pehlivan'ın kimliğini ve çalıştığı kurumu saklamaksızın son derece açık ve şeffaf bir şekilde bu zatı konuşturmuş olması nedeniyle ortaya çıkan tablo kötülüğünüzün lime lime döküldüğü gerçeğidir ve daha detaylı bir görüşme, mülakat yapmak için bilirkişiyi Halk TV ekranlarına davet etmekten de çekinmeyen Barış'ın yaptığı dünyanın her yerinde bir gazetecilik faaliyetidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

OKAN KONURALP (Devamla) - Barış ve arkadaşlarının gazetecilik faaliyeti nedeniyle gözaltına alınmadığına ilişkin iddialarınızın, fikir ve ifade özgürlüğünün, basın özgürlüğünün evrensel ilkelerinde karşılığı yoktur. Geçmişte size yapıldığını iddia ettiğiniz her türden haksızlığı bugün kendi karşıtlarınıza yapıyorsunuz. Bu hâliyle karşıtlarınıza benzeyen bir evrim süreci geçirdiniz.

Şunu da unutmayın: Barış gözaltına alınırken AK PARTİ döneminde 5 kez tutuklandığını ifade ediyor. Kaç yılını sizin iktidar döneminde cezaevinde geçirdiğinin hesabı ortada. Hiç düşündünüz mü, tüm bunlara rağmen neden pes etmiyor, neden vazgeçmiyor? FETÖ terör örgütüne boyun eğmeyen Barış Pehlivan sizin baskılarınız, zulmünüz karşısında neden geri adım atmıyor? Uğur Mumcu'nun satırlarından esinlenerek sorarsak Osmanlı İmparatorluğu'ndaki mabeyin kâtipleri gibi gazetecilik adına Külliye'ye ve size tutanak kâtipliği yapmak yerine gazetecilikte ısrar ediyor, zoru seçiyor. Çok basit bir nedeni var, anlayamayacağınız bir neden.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKAN KONURALP (Devamla) - Nazım Hikmet'in dizelerinden mülhem dehşetli, namuslu bir yüreği olduğu için.

Teşekkür ederim. (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)