| Konu: | (10/2262, 2263, 2264, 2265, 2266, 2267) Esas No'lu 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin Önergelerin ön görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 49 |
| Tarih: | 28.01.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz günlerde Kartalkaya'da bir otelde meydana gelen korkunç yangında hayatını kaybeden 36'sı çocuk 78 vatandaşımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına, sevenlerine ve tüm Türkiye'ye başsağlığı diliyorum. Allah ülkemize böylesi acıları bir daha yaşatmasın.
Tabii, bu duayı ederken, bu temennide bulunurken "Neden bu olay yaşandı?" "Neden engel olamadık?" "Kimlerin hatası var?" bunların sorgulamasını yapmamız lazım ve biz, bugün millet adına buradayız, millet adına görev yapıyoruz ve millet adına bunu sorgulamak mecburiyetindeyiz. Bugün inanıyorum ki bütün gruplar samimi olarak bu konunun üzerine eğilecek ve gerçekten ciddi bir ihmaller zinciri arkasından hayatını kaybeden insanlarımızla ilgili bütün ayrıntılar ortaya çıkacak ve bir daha böylesi olayların bu güzel ülkede olmaması için gereken adımlar atılacaktır diye düşünüyorum.
Süreci baştan sona irdelememiz lazım. Süreç nasıl çalıştı? Bakın, elimde 22 Kasım 2007 yılında yazılmış bir rapor var. Otel, 22 Kasım 2007 yılında zamanın AK PARTİ'li belediyesine müracaat eder, der ki: "Ben otelime bir yangın teftişi istiyorum. Bununla ilgili bana rapor verir misin?" Çok ilginç, belediye aynı gün, aynı gün bu raporu veriyor. Belediye ile otel arasında bu kadar uzun mesafe var, bu kadar devasa bir otel, incelenmesi gereken dünya kadar şey var fakat bakıyorsunuz, iki satır yazı yazılmış -rapor da elimde- "Yangın tüpleri vardır. Yanıcı, parlayıcı madde bulunmaması şartıyla otel güvenlidir." diye rapor verilmiş. Bu kadar uzak mesafede nasıl gittin aynı gün, neleri inceledin, yangın merdivenini gördün mü, havalandırma tertibatı var mıydı, diğer şeyleri inceledin mi? Hiçbiri yok. "Yangın tüpleri vardır, dolayısıyla güvenlidir." diye, o gün kendisine rapor verilmiş.
Peki, şimdi tartışıyoruz ya, sorumlu kim; Bolu İl Özel İdaresi mi, Belediye mi, Bakanlık mı, kim? Bakın, yine 3/3/2008 tarihinde Bolu İl Özel İdaresi buraya bir rapor vermiş, demiş ki: "Burası güvenlidir, sağlamdır." ve altında da Bolu İl Özel İdaresinin imzası var, Vali adına Genel Sekreter imzalamış bunu. Şimdi, teker teker, burayla ilgili verilmiş raporlar, bilgiler, belgeler, hepsi Meclisin kayıtlarına geçecek ki komisyonumuz neyin ne olduğunu daha iyi anlasın.
Bakıyorsunuz, otelin girişinde bir tabela var. Tabelada deniyor ki: "Burası güvenli bir oteldir. Turizm Bakanlığı tarafından denetlenmektedir." Yanan otelin duvarında Turizm Bakanlığı tarafından denetlendiğine dair bir tabela var. Peki, Turizm Bakanlığı ne zaman Kültür ve Turizm Bakanlığı oldu? 2003 yılında. Peki, 2003 yılından beri Kültür ve Turizm Bakanlığı burayı incelemeye gittiğinde "Hayır kardeşim, böyle bir bakanlık yok. Bu tabelayı kaldıralım, yerine Kültür ve Turizm Bakanlığı tabelası koyalım." demedi mi? Demek ki ya dikkat etmedi ya incelemedi ya da umurunda olmadı.
Bakın, bir başka konu daha. Elimde Kültür ve Turizm Bakanlığı belgeli konaklama tesisleri raporu var. Girerseniz siz de internetten bunu göreceksiniz. Üzerinde de Kültür ve Turizm Bakanlığı antetli bir logo var ve notlar var. Burada "Güvenli Turizm Sertifikalı Tesisler" diyor. Bunu ben söylemiyorum, bunu Bakanlık söylüyor. Oraya girip aradığınız zaman Bolu'daki Kartal Oteli, bakın, ne görüyorsunuz? Şirketin adı da var, rapor verilmiş "Güvenli oteldir." diyor. Yani mevcut yanmış otelle ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığının "Güvenli oteldir." dediği bir sertifikasyon var ve bu belgelerin hepsi Kültür ve Turizm Bakanlığının resmî sitesinden elde edilmiş belgeler.
Bir başka soru daha var üzerinde hiç konuşulmamış, tartışılmamış. Burası, hepimizin bildiği gibi, belediyenin mücavir alanı dışında bir orman arazisi. Araştırdım buranın orman arazisi vasfıyla otele ne zaman ve nasıl tahsis edildiğini. Bakın, 1971 yılından itibaren kırk dokuz yıllığına bu firmaya tahsis edilmiş bu arazi, orman arazisi. Ne zaman bitiyor? 2020 yılında. Peki, 2020 yılından sonra bu arazi kime tahsis edildi, hangi koşullarda tahsis edildi, bunun için ne yapıldı? Yok. Kültür ve Turizm Bakanlığının buna behemehâl cevap vermesi lazım. Siz mi verdiniz bu tahsisatı -çünkü sizin elinizden çıkmış- yoksa, bu tahsisat olmadığı hâlde 2020'den beri burası kaçak mı çalışıyor? Bunların cevabını vermeniz lazım.
Öte yandan, yine, olayın ardından Sayın Bakanın yaptığı açıklamalardan anlıyoruz ve Sayın Bakan "Biz burayı -kendi ağzından çıkan ifadeler bunlar- 2021'de ve 2024'te denetledik." diyor, bunu Sayın Bakan kendisi söylüyor. Buradan sesleniyorum -bizi izlediğinden eminim, şu anda koltuğundan, ekranları başında bizi izlediğinden eminim- Sayın Bakan, soruyorum sana, keşke burada olsaydın da burada sorsaydık: 2021'de ve 2024'te burayı denetledin, ne gördün, ne görmedin? O raporları bu Parlamentoyla sen paylaşmak zorundasın. Bu hataları gördün mü, görmedin mi, gördüysen neleri tespit ettin? Bu raporları kamuoyuyla ve yüce Türk milletiyle paylaşmak zorundasın. Bu ifadeler senin ağzından çıktı, dedin ki: "Biz burayı 2021'de ve 2024'te denetledik." Nerede bu raporlar? Günlerdir konuşuyoruz bu meseleyi. Sayın Bakan, nerede bu raporlar?
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Savcılıkta.
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Sayın Başkan, biz göreceğiz, biz; savcılığa vermiş olabilir, bu ülkenin Bakanıdır kendisi. Savcılığa verdiyse o zaman sizde de vardır, getirin, görelim bunu.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Almadık, savcılıkta.
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Niye almadınız, siz bir partinin Grup Başkan Vekili değil misiniz? "Savcılığa verdi." diyorsunuz. Savcılığa verilen raporu biz de göreceğiz. Bu millet çatır çatır yanmış, 78 kişi.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Siz alın, talep edin.
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Bu raporları bilmek zorundayız Sayın Bakan, ne yazdın sen bu raporların altına? "Güvenlidir." mi dedin? "Yangın tertibatı vardır." mı dedin?
Ve Sayın Başkan, diyorsunuz ki: "Savcılığa verdi." Biz bilmek istiyoruz bu raporları ve Bakan ortada yok. Günlerdir kıyamet kopuyor, Bakan ortada yok. Bir yandaş kanala çıktı, üç beş satır açıklama yaptı ve yaptığı bütün açıklamalar da kendisini bir anlamda yalanlıyordu. Herkesi suçladı Sayın Bakan, kendisi dışında herkesi suçladı. Fakat devlet kurumları, maalesef, o kadar çürümüş ki böyle vahim bir olayın ardından kurumlar arasında çatışma başladı. Bolu İl Özel İdaresi Genel Sekreteri -bakın, bir genel sekreter- kalktı, bir açıklama yaptı "Biz sorumlu değiliz. Bakan doğru söylemiyor, bu işten sorumlu Bakandır." dedi ve Sayın Bakan buna dahi cevap vermedi.
Şimdi, çok önemli bir şey paylaşacağım sizinle. Bakın, 7/12/2004 tarihinde çıkan bir genelge var ve daha sonra bu genelge bir yönetmelik olarak 2019'da değiştirilmiş. Turizm tesislerinin niteliklerine ilişkin bu yönetmelik diyor ki: "Bütün oteller 30/4/2024 tarihine kadar, yangın önlemlerinin yeterli olduğuna dair belgeleri Bakanlığa iletmek zorundadır." Bakın, burada. Yönetmelik çıkmış ve bu yönetmeliğe göre, az önce de söyledim, 30/4/2024'e kadar otellerin tamamının yangın güvenliğiyle ilgili belgeleri ve sertifikasyonları Bakanlığa ulaştırması lazım. Peki, bu otel bu yönetmeliğe uygun olarak bu sertifikasyonları ulaştırdı mı? Hayır. Burada da çok ciddi bir ihmaller zinciri görüyoruz. Buradan tekrar Bakanlığa döneceğim: Bu yönetmelik elinizdeyken bu otelleri niye denetlemediniz, niye hesap sormadınız? Hazır yönetmelik de var, bu yönetmeliği gerekçe tutarak bu otellere "Nerede sizin yangınla ilgili güvenlik sertifikasyonlarınız?" niye demediniz? Bunun da cevabını vermek zorundasınız.
Bakın, kamuoyunda çokça tartışıldı belediyenin vermiş olduğu bir rapor. 12/12/2024 tarihinde otel Bolu Belediyesine müracaat ediyor "Bana bir yangın sertifikasyonu ver." diyor; müracaat dilekçesi burada, çok konuşuldu kamuoyunda. Daha sonra Belediye bununla ilgili bir inceleme yapıyor ve 9 alanda yapmış olduğu incelemenin 8'inde çok ciddi yetersizlikler tespit ediyor; raporu da burada, altında da imzası var. Ve sonra kurumla veya otelle bu belgeyi paylaşınca otel "Aman, bir sürü eksiğim var, bir sürü yanlışım var, bir sürü yetersizliğim var; ben dilekçemden vazgeçtim, geri çekiyorum." diyor ve dilekçeyi geri çekiyor, geri çektiği dilekçe de burada. Keşke Belediye bu dilekçeyle ilgili geri çekim işleminden sonra "Biz böyle bir işlem yaptık ve çok ciddi zafiyetler tespit ettik." diyerek Bakanlığa ve Valiliğe bu konuda bir suç duyurusunda bulunsaydı. Yasal olarak böyle bir mecburiyeti var mı? Hukuken yok ama etik olarak Belediyenin mutlaka böyle bir şikâyette bulunması gerekiyordu.
Şimdi, otel dilekçesini geri çekti; asıl soru bundan sonra başlıyor. Bu otel belli ki başka bir yerden yangın sertifikasyonu almış. Nereden aldı bunu, bu sertifikasyonu kimden aldı? Bununla ilgili mutlaka ve mutlaka Bakanlığın bize açıklama yapması lazım. Yangınla ilgili sertifikasyon nereden geldi? Bu adam bu raporu geri çekti, dilekçesini geri çekti, daha sonra kimden aldı bu raporu? Bakın, otel sahibinin vermiş olduğu ifadeden çıkarıyoruz, otel sahibi Halit Ergül diyor ki: "Turizm Bakanlığı 15 Aralık 2024'te geldi, bizi teftiş etti, denetledi." Bakın, bir başka belge daha çıkıyor orta yere. Sayın Bakan, nerede bu inceleme raporu? Bizzat kendisi söylüyor otel sahibi "15 Aralıkta geldi Turizm Bakanlığı, bizi denetledi." diyor. 2021'de denetlemişsin raporu yok orta yerde; Sayın Başkan diyor ki: "Savcılığa verdi." 2024'te denetlemişsin, rapor yok orta yerde. 15 Aralıkta bir daha denetlemişsin, nerede bu rapor? Madem böyle bir rapor var, bu kadar eksikle -biraz sonra bahsedeceğim- acaba neden gerekeni yapıp bu oteli kapatmadın Sayın Bakan? Buna cevap vermen lazım.
Şimdi, bir başka sorumluluk belgesi daha geliyor size. Bakın, Turizmi Teşvik Kanunu'nun 30'uncu maddesi "Devletin, teşvik verdiği turizm kuruluşlarının denetlenmesiyle ilgili bir sorumluluğu vardır." diyor; 30'uncu madde, çok açık. "Sorumluluk yani o kurumların denetlenmesi, teftiş edilmesi sorumluluğu Bakanlığa aittir." diyor. Bir daha söylüyorum "Bakanlığa aittir." diyor. Açın madde 30'u, göreceksiniz. O da yetmiyor "Bakanlık bu yetkiyi isterse valilik marifetiyle de götürebilir." diyor. Dolayısıyla, ikinci bir sorumluluk valiliğe düşüyor. Biz Valiliğin soruşturulduğunu gördük mü? İfade verdiğini gördük mü? Bakanın ifade verdiğini gördük mü? Bakanlıktan herhangi birinin ifade verdiğini gördük mü? Yasa çok açık. Niye bunu söylüyorum biliyor musunuz? 2023 sonunda -yine resmî belgelerden çıkardım bunu- otele teşvik verilmiş ve teşvik verilen otellerin denetlenmesi Bakanlığa ait ya da Bakanlığın görevlendireceği valiliğe ait. Niye yapmadınız bu denetlemeyi? Yaptıysanız nerede bu teftiş, bu denetleme, bu inceleme raporu nerede? Nasıl geçtiler sınıftan? Devletin parasını bu kadar boca ettiğiniz bu şirket nasıl oldu da bu denetlemeden kaçabildi? Sen bu denetlemeyi eğer yaptıysan bu katliama, bu faciaya sebep olabilecek bu kadar eksiklikleri ve yetersizlikleri niye göremedin?
Şimdi, çok ilginç bir şey daha var. Bakın, teşvikler nereden veriliyor biliyor musunuz? Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansıyla veriliyor yani bu Ajansın iş birliğiyle veriliyor. Çok enteresan bir şey çıkıyor karşımıza: Bu Ajansın Yönetim Kurulunda kim var? Bu Ajansın Yönetim Kurulunda otelin sahibi Ergül var, Halit Ergül var. Bakar mısınız, denetlenecek, denetleyecek, parayı verecek, parayı alacak herkes karmakarışık olmuş. Allah aşkına, böyle bir düzen olur mu, böyle bir devlet anlayışı olur mu? Olaydan hemen sonra İçişleri Bakanı çıktı, açıklama yaptı "Hangi kurum sorumludur, on gün içerisinde tespit edeceğiz." dedi. Yahu, yirmi iki yıldır, yirmi üç yıldır bu ülkeyi idare ediyorsunuz siz, kimin sorumlu olduğunu bilmiyor musunuz? Kabile mi yönetiyorsunuz, aşiret mi yönetiyorsunuz? Böyle bir yapı olur mu? Koskoca otelde insanlar cayır cayır yanarak hayata veda etmişler. Yıllarca yanık tedavisi yapmış bir hekim olarak söylüyorum; yanık ünitelerinde, yoğun bakım ünitelerinde yüzlerce hastayı tedavi etmiş birisi olarak söylüyorum, ne kadar büyük bir acıdır, ne kadar büyük bir eziyettir, ne kadar büyük bir feryattır ve siz bunun denetimini yapmaktan acizsiniz. "Bir bakacağız, hangi kurum sorumlu, on güne kadar belli olur." diyorsunuz. Yirmi iki yıldır siz ne yapıyorsunuz Allah aşkına? Yirmi iki yıldır haberiniz mi yok kimin denetleyeceğinden?
Bir başka konu: Otelin sigortasıyla ilgili bilgilerin ve belgelerin yine Bakanlıkta olması lazım. Araştırdım, otel kendini sigortalatmak için 3 tane firmaya müracaat etmiş. Bunların hepsi tek tek, soruşturmada ve komisyonun yapacağı araştırmalarda çıkacak; aynı zamanda, eminim, mahkemede de çıkacak. Bu 3 tane firma diyor ki: "Sizin oteliniz güvenli değil, biz sizi sigortalamayız." 3 tane firma oteli reddediyor ve ondan sonra bu otel gidiyor, kredi ilişkilerinin olduğu bir bankanın sigorta firmasından kendini sigortalatıyor. Şimdi, bu sigorta firmasının da hesap vermesi lazım; bu otele nasıl onay verdin, neleri inceledin, uzmanların kimlerdi, eksperlerin kimlerdi, nelere baktılar, yangın güvenliğine baktılar mı? Bunların tek tek cevaplarının verilmesi lazım ve bu sigorta firmasının da bu işten sorumlu olması lazım.
Şimdi gelelim başka bir konuya: "Mutlu Misafir Oteli." Bakın, elimde bir sertifikasyon var: "Mutlu Misafir Oteli." İnsanların mutlu olduğu bir otelden bahsediliyor. Neresi biliyor musunuz? Yanan otel. 2018 yılında verilmiş. Peki, bu sertifikayı kim vermiş, altındaki imza kimin, biliyor musunuz? Etstur adına Mehmet Nuri Ersoy'un. Sayın Ersoy, kendi özel şirketinden bu otele "Mutlu Misafir Oteli Sertifikası" vermişsin, mutlu musun şimdi? 78 kişi feryat ede ede hayata veda etti, onlarca yavrumuz hayatlarının baharında dünyaya veda etti, annelerinin kucaklarında ölenler var; anlatacağım biraz sonra. Sen bu otele Etstur'un üzerinden, özel şirketin üzerinden "Mutlu Misafir Oteli Sertifikası" vermişsin. Nasıl verdin bu sertifikayı? Bu sertifika otelin kendi resmî sitesinde ve çarşaf çarşaf insanlara reklam yapılıyor.
Bir başka konu, Etstur meselesi; son derece önemli. Bu otelin rezervasyonların önemli bir kısmı Bakanın sahibi olduğu Etstur üzerinden yapılıyor. Şimdi, Sayın Bakana soruyorum, televizyon başında bizi izleyen Bakana: Bu otelin rezervasyonundan kaç milyon lira para kazandın Sayın Bakan? Yüzde 35 komisyon aldığını biliyorum, geceliğine 35-40 bin lira ödenen bu miktardan yüzde 35 komisyon aldığını biliyorum. Bu otelden ne kadar komisyon aldın Sayın Bakan? Sen, bu otelle ilgili "Çok iyidir." diyerek, 8,4 puan vererek, aynı şekilde cebini doldurarak, Allah aşkına, ne yaptığının farkında mısın? Bu insanlardan, oradan hayatları kurtulanlardan ve şu anda hastanede olanlardan, yanarak hayata veda edenlerden, parasını ödeyerek şu anda kalmaları gereken otelden alacak paraları olan insanlardan komisyon alan Bakan, hâlâ cebin bunların parasıyla dolarken senin vicdanın elveriyor mu? Senin verdiğin sertifikasyonlarla, senin verdiğin güvenceyle, senin verdiğin teminatla "Burası mutlu insanların otelidir, güvenli insanların otelidir." diyerek gönderdiğin insanlar sana para verdi, komisyon verdi, sen cebini doldurdun ve insanların 78'i şu anda hayatta değil.
Çok önemli bir konu daha: Bakın, Neşe Çıldık, kimdir Neşe Çıldık? Bakanın Etstur'unda danışmanlığını yapan bir hanımefendi. Sayın Bakan, Neşe Çıldık'ı Ets'den almışsın, getirip kendi Bakanlığına taşımışsın ve tüm turizm tesislerinin denetlenmesinden sorumlu Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürü yapmışsın, Allah aşkına, dünyanın neresinde böyle bir rezalet var? Böyle bir ülke olabilir mi? Bir Afrika ülkesinde bile karşılaşılmayacak bir manzara. Bakanımız kendi sahibi olduğu şirketten birisini getiriyor, götürüp bunu Bakanlığında genel müdür yapıyor, genel müdür yaptığı hanımefendi de otelleri denetliyor; aynı zamanda Bakanın otellerini denetlemekten de mesul. Böyle bir rezalet olur mu? Böyle bir devlet anlayışı olur mu? Nasıl yaptın bunu Sayın Bakan? Ha, biraz sonra bu hanımla ilgili başka şeyler söyleyeceğim, Tarım ve Orman Bakanlığından aldığın arazilere, aynı zamanda kendi Bakanlığından tahsis ettiğin arazilere bu bayanın nasıl imza attığını anlatacağım biraz sonra; daha zamanım var. Ama bu Neşe Çıldık burada da kalmamış, nepotizmin dibini yaşatmışsınız bu ülkeye; Ferudun Çıldık, ağabeyi, RTÜK'e daire başkan yardımcısı yapılmış; Burak Çıldık, yeğeni, az önce bahsettiğim Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansına yönetici atanmış. Bıkmadınız nepotizm yapmaya, bıkmadınız insan kayırmaya. Utanmıyor musunuz bu millet sokakta aç, sefil gezerken bu kadar derin bir nepotizm yapıp bu millete bu acıları yaşatmaya? (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
Bitmedi, Grand Kartal Otel'in yanında bir Kartal Otel var. Kartal Otel de bu Bakanın Etstur'undan ve Bakanın firmalarından satılıyor ve Bakanın firması Etstur, Kartal Otel üzerinden de çok ciddi paralar kazanıyor, komisyonlar alıyor. Baktım, Kartal Otel'in detaylarına baktım, Kültür ve Turizm Bakanlığı Konaklama Belgesi koymuş oraya Bakan Bey, burada, numarası da var. Ben bunu Etstur'un resmî sitesinden aldım. Girin bakalım numaraya ne çıkıyor? Sayın Bakan, sahte evrak koymuş yahu! Bu ülkenin Bakanı Etstur'a sahte evrak koyarak insanları Kartal Otel'e yönlendiriyor. Bırakın hepsini, şu ana kadar konuştuğum her şeyi bir kenara bırakın, şu belge bile bir Bakanın, bir saat daha görevini yapamayacağının net bir açıklamasıdır. Sahte belge koymuş, Antalya'daki bir pansiyonun belgelerini almış, Kartal Otel'e koymuş. Yahu Sayın Bakan, devleti böyle idare ettiğini biliyorduk, utanmadın mı kendi şahsi şirketinde de sahte belgelerle milletin parasını cebine boca etmeye?
Başka bir konu daha: Bakın, Grand Kartal Otel'in bir şubesi, adının ne olduğunu da size söyleyeyim: Gazelle Resort. Sayın Bakan Gazelle Resort'u da burada tanıtıyor, ondan da para kazanıyor Sayın Bakan. Fakat bu teftiş esnasında Gazelle Resort'un da bir sürü eksiği ortaya çıkıyor, bir bakıyorsunuz, Bakan apar topar sitelerini kapatmış. Yahu Sayın Bakan, doymadın mı bütün bunları yapmaya? Bakanlığını yönetemiyorsun, şirketlerinle insanları yanlış yönlendirip sahte belgeler üzerinden cebine dünya kadar para boca ediyorsun; Allah aşkına, buna nasıl rıza gösteriyorsun?
Şimdi, çok önemli bir şey söyleyeceğim size. Yangın bu otelin 4'üncü katında çıktı, 4'üncü katında mutfakta çıktı, "plate" denen ızgarada çıktı. Burada kullanılan elektrikli malzemelerin sertifikasyonları, denetimleri var mı bilmiyoruz; eminim, raporları yoktur. Orada çalışan personelin eğitimi yok. Yangın tatbikatı yapılmamış, yangınla ilgili sertifikasyonları yok. "Plate" alev alınca oradaki şef ve bu işi yapan kişi onun üzerine bir yangın battaniyesi örtmek veya yangın tüpüyle o yangını söndürmek yerine kaçıyor. Buradan ortaya çıkan alevler önce havalandırma borularından -ki içerisinde yağ biriktiği için havalandırma boruları da alev alıyor- yukarıya doğru taşınıyor. Peki, niye otelin çatısında çıktı biliyor musunuz yangın? Çünkü "yangın merdiveni" diye iddia ettikleri betonarme merdivenin -ki dışarıya açılışı yok- içerisinden geçirmişler havalandırma borularını, havalandırma boruları o merdiven boşluğunda alev alıyor ve o merdiven boşluğu bir baca görevi görüp bütün oteli yukarıya doğru yakmaya başlıyor. Otelde yangın alarmı yok, yangın dedektörü yok, yangın tüpleri Hak getire. Öte yandan, kapıları açtığınız zaman salona gittiğinizde, koridorlara gittiğinizde o koridorlarda kesintisiz güç kaynağıyla çalışacak olan, yol gösteren ışıklı işaretler yok. Anons sistemi yok, insanları uyaracak anons tertibatı yok. Kapılar yangına dayanıklı değil çünkü yangına dayanıklı kapıların bir tanesi 1.800 dolar; beyefendi 100 dolar vermiş, ucuz kapılardan almış.
Bir arkadaşımın ailesinin başına gelenlerden bahsedeceğim size. Bu otelin 7'nci katında kalıyorlardı, 2 tane oda kiraladılar -çocukları var- eşiyle beraber. Hanımefendi gece uyandı, saat üç, eşine dedi ki: "Odada is var, sis var, bir şeyler oluyor." Baba uyandı, yavrularını da uyandırdı, odada göz gözü görmüyor. "Hemen üzerimizi ıslatalım; başımıza, yüzümüze, gözümüze ıslak havlular koyalım." dedi. O arada pencereyi açtılar, pencereden hava almak istediler fakat pencere küçük olduğu için sadece eşi ile kızı hava alabildi oradan ve yanına çocuğunu alarak yan tarafa geçti; kapıdan çıktığında kapının da alev aldığını gördü çünkü kapılar yangına dayanıklı değildi. Koridorda göz gözü görmüyordu çünkü koridorda ışıklı yol gösterici bir levha yoktu, kesintisiz güç kaynağı yoktu. Yan odaya geçtiler; o arada, yan tarafta bir patlama duydu, döndüğünde bir alev topunun odayı yaktığını, karısının ve kızının hayata veda ettiğini gördü ve tekrar öbür odaya geçti çocuğuyla beraber; geçerken karşı odada insanların sisten öldüğünü fark etti, küçücük bir çocuk gördü yerde, kucağına aldı, 3-4 yaşında bir bebek, onun da hayata veda ettiğini fark etti. Sonra yandaki odaya geçti, yandaki odanın penceresini açtı, baktı ki aşağıda şu görmüş olduğunuz teras tipi bir çıkıntı var. "Oğlum, buraya sarkalım." dedi ve 2 kat aşağı atladılar. Bu terasın üzerinde beklemeye çalışırken meyilli olduğu için -çocuk gecenin o saatinde yorgun- "Tutunamıyorum baba, kayıyorum, yardım et." dedi ve çocuğun elleri kurtuldu, 5'inci kattan düştü. Üzerinde telefonu vardı, jandarma seslendi yukarıya, baba dedi ki: "Jandarma, oğlum yaşıyor mu?" "Maalesef, öldü oğlunuz." dedi. O da kendini bıraktı aşağıya, şu anda hastanede. Bu acının sebebi nedir Allah'ınızı severseniz? Bu ızdırabın faturasını kim ödeyecek Sayın Bakan? Bu gece sen evine gittiğinde çoluğuna çocuğuna huzurla sarılabilecek misin, vicdanın sızlamayacak mı?
Olay burada da bitmiyor Sayın Bakan, keşke sürem daha uzun olsa aslında daha çok şey söyleyeceğim ama birkaç not da geçmek istiyorum, tarihe not düşmek istiyorum. Senin sahip olduğun, başında olduğun Yunus Emre Vakfı... Yunus Emre Vakfının Kızılay'da bir binası var, Kızılay'daki bu binanın -Yunus Emre Vakfının ne kadar büyük rezilliklere sahne olduğunu biliyorsunuz- dışında bir yangın merdiveni var. Sayın Bakan, sen bu yangın merdivenini kapatıp buraya kaçak kafeterya yaptın, belediye sana izin vermedi, kaçak yaptın bunu. Sadece bu bile senin bir gün dahi görevde kalamayacağının bir göstergesi.
Başka bir şey daha... Yine, gittim, yerinde inceleme yaptım; Balıklı Rum Hastanesi iki sene önce yandı, orada da aynı eksiklikler var, orada da dâhiliye servisinin hemen önündeki acil ünitesinin yangın merdivenlerini kapatıp oda yapmışlar ve bu da yine Sağlık Bakanlığına bağlı.
Şimdi, Sayın Bakana verdiğim soru önergelerinden bahsedeceğim. Ayasofya Müzesi, Kariye Müzesi; buraların bilet işlemlerini yapan, bilet satan şirket kimdir Sayın Bakan? Bana bir söyler misin, merak ediyorum, kimdir bunlar? Bakın, bir yılı geçmiş Sayın Bakanım, 26/1/2024'te vermişim bu soru önergesini. Ayıptır yahu! Parlamentodan sana bir soru soruyorlar: "Bu şirket kimdir?" Cevap verme lütfunda bile bulunmuyor beyefendi. Ben sana söyleyeyim, senin bacanağın... Yahu, doymadınız mı bu milletin hakkını, hukukunu gasbetmeye? Bacanağına bu şirketleri veriyorsun, bir milletvekili millet adına sana soru soruyor "Cevap ver buna." diye Meclis antetli kâğıtla sana soru gönderiyor, cevap bile vermiyorsun.
Bir başka konu... Bakın, Bodrum Kissebükü Adalıyalı dünyanın en güzel koyudur, Halikarnas Balıkçısı'nın mavi turu başlattığı körfezdir burası. Gittim, teker teker orada yerinde incelemeler yaptım. Bakın, bu koyda 95 bin metrekarelik bir alan AKP iktidara geldikten birkaç yıl sonra Sayın Bakanın şirketine Orman Bakanlığı tarafından tahsis edilmiş ve orada bekliyor. Sayın Bakan, bakan olduktan sonra bu araziye yakın 4 dönümlük bir arazi satın almış, o arada durmamış, Orman Bakanlığına gitmiş, demiş ki: "Şurada 25 bin dönüm arazi var, bana bitişik, sen şunu benim Bakanlığıma tahsis et de, ben de Bakanlığıma tahsis ettiğin bu araziyi kendi şirketime tahsis edeyim." Orman Bakanlığı 25 bin dönüm araziyi Turizm Bakanlığına tahsis ediyor, Turizm Bakanlığına tahsis edilmiş olan bu arazi de Turizm Bakanı tarafından Turizm Bakanının otellerine tahsis ediliyor. Peki, altında kimin imzası var? Neşe Çıldık. Kim bu? Etstur'dan Bakanın getirdiği. O da yetmiyor, oradan, Valilikten bir yazı alıyorlar "ÇED raporuna gerek yoktur." diye, mahkemeye veriliyor, mahkeme reddediyor. Ondan sonra, imar planları olmamasına rağmen, bir garip gureba ÇED raporu hazırlayarak otelin altyapısını hazırlıyorlar ve ben bir soru önergesi verdim ağustos ayında "Sayın Bakan, kendi Bakanlığından 25 bin metrekare araziyi alıp kendi şirketine nasıl tahsis ettin, bir cevap versene bana?" dedim. Bir gün telefonum çaldı "Ben Sayın Bakanın danışmanıyım. Bakanlığa gelir misiniz? Sizinle bir konuşalım, size bir kahve ısmarlayayım." dedi. "Senin kahveni içmek için yazmadım bu soru önergesini, bu soru önergesini sana hesap sormak için yazdım, millet adına yazdım, cevap ver!" dedim ve cevap veremedi Sayın Bakan! (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
Bakın, çok vahim günlerden geçiyoruz. Gece yarısı yangın olmuş, sabah ilk açıklama "3 ölü" ardından "10 ölü" ve bütün bilgiler kesiliyor. O esnada AKP'nin kongresi devam ediyor, devşirilmiş milletvekillerinin rozetleri takılıyor ve hiçbir açıklama yok, kıyamet kopuyor. Ben Bolu'ya telefon ediyorum, Belediye Başkanına, oradaki teşkilatımıza "Durum nedir?" diye "Kıyamet kopuyor Vekilim, çok sayıda ölü var burada." diyorlar ve yetkililerden tek bir kelime cevap yok. O arada Sayın Erdoğan konuşmasını tamamlıyor, konuşma bitiyor, alkışlar, Bakanlar boy boy resim veriyor orada ve Turizm Bakanı, olay yerinde olması gereken bütün bunların sorumlusu Turizm Bakanı tek bir kelime laf etmiyor ve ondan sonra kongre biter bitmez diyorlar ki: "Ölü sayısı maalesef 66." Ondan sonra da 78'e çıkıyor ve o saatlerde yani hepsinin grantuvalet olduğu ve kongrede mesajlar verdiği, gülücükler verdiği bir dönemde otelin önünde bir piliç firmasına ait tırın dorsesi, buz gibi dorsesi yanarak el kadar olmuş cesetleri istifleyen bir dorse hâline geliyor. Diyorum ki: Yazıklar olsun! Bunun hesabının sorulması lazım.
Ben bugün hiç kimseyi suçlamıyorum, ben bugün bu ceberut düzeni suçluyorum, yirmi iki yıldır bu ülkeyi yönetenleri suçluyorum, yirmi iki yıldan sonra "Türkiye Yüzyılı" diye bu millete masal okuyanları suçluyorum ve o 78 canın tek tek hesabının verilmesi gerektiğini söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Yıllarca yanık tedavisi yapmış, yanan bir insanın acısını yüreğinde hisseden, buna yüzlerce kere tanık olmuş birisi olarak söylüyorum: Biz bugün bu hesabı sormazsak, biz bugün milletin hakkını, hukukunu aramazsak, biz gencecik yaşında hayata veda etmiş, maalesef göreceği daha uzun yıllar varken birilerinin ihmali nedeniyle hayata gözlerini yummuş bu çocukların, bu pırıl pırıl Türk evlatlarının hakkını, hukukunu savunamazsak yarın bu millet bize bunun hesabını sorar. Burada yanan vicdanlardır, burada yanan Türk milletinin vicdanıdır. Hepimize düşen sorumluluk var ve buradan açık bir şekilde Bakana son bir çağrıda bulunuyorum: Bu felaketin altından kalkamazsın Sayın Bakan, bu felaketin altından kalkamazsın, bu ortaya koyduğum belgelerin altından kalkamazsın; bugünden tezi yok, istifa et ve kendini git, adalete teslim et!
Çok teşekkür ediyorum. (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)