| Konu: | Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 48 |
| Tarih: | 15.01.2025 |
ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Bingöl) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün hepimizin en büyük sınavı iktidarın eliyle her şeyin ters yüz edildiği bir ülkede yaşamak ya da yaşamaya çalışmaktır. Peki, nasıl bir sınav veriyoruz? Bu ülkede her şey nasıl ters yüz edildi? İşte, önümüzde Adalet Akademisi Kanunu Teklifi, adına "adalet" dediğiniz bu akademide tetikçi savcılar yetişiyorsa, mafyayla ortaklık yapan hâkimler yetişiyorsa, gizli tanık uydurmalarıyla kayyumlara yol veren bir tek parti rozeti eksik olan savcılar yetişiyorsa, siyasi iktidarın sufleleriyle hareket eden mahkemeler dizayn ediliyorsa buna hanginiz "Adalet Akademisi" diyebilirsiniz? Eğer bu kanun teklifinde düzenlediğiniz şey Adalet Akademisi ise vallahi bu ülkede en büyük hayvan hakları savunucusu kasaplardır, en büyük çevre dostu da doğayı katleden maden şirketlerdir. Eğer adaletten başka her şeyin öğretildiği bir yer hâline geldiyse bu akademi, uyuşturucuyla mücadele etmesi gereken kolluk uyuşturucu ticareti yapar; toplumun sağlığını korumakla görevli Sağlık Bakanlığı çocukların ölümüne önayak olur; Çevre Bakanlığı ormana, dereye, taşa düşman olur; Diyanet İşleri yoksula "şükret" diye nutuk atarken 900 liraya kirada oturur, Hazine Bakanlığı halkın değil 3-5 sermayedarın hazinesi olur. İşte, Türkiye'de her şeyin ters yüz edildiği bu ortamda yaşamak da halkın en büyük sınavı olmuştur.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin hiçbir döneminde liyakatten bugünkü kadar bahsedilmemiştir. Gençler "liyakat" diyor, emekliler "liyakat" diyor, akademisyenler "liyakat" diyor; öğretmenler, memurlar "liyakat" diyor. Bu kavramın bu kadar çok kullanılmasının sebebi bellidir; bir yerde en çok konuşulan şey neyse eksik olan şey de odur. Bu ülkede torpil bir yönetme biçimi hâline gelmiştir. Buyurun, internette "torpil" ve "iş" kelimelerini yazın, bakalım karşınıza ne çıkıyor? Ben yazdım: "Torpille işe nasıl girerim?" "Torpille işe giren bir insanın kazancı helal midir?" "Torpil nasıl bulunur?" "İş arayanlara torpil bulunur." "İşe girmek için torpil şart mıdır?" Bu soruların sebebi bu ülkede adaletin ve liyakatin olmadığının açıkça göstergesidir. Yarattığınız bu çürümüş düzeni, torpil bataklığını bir de kanun şekline getirip burada kurumsal hâle getirmeye çalışıyorsunuz. Dolayısıyla insan da toplum da en nihayetinde merak ettiğine dönüşüyor.
Değerli milletvekilleri, istiklal mahkemelerinden 49'lar davasına; HEP, ÖZDEP, DEP, HADEP, DTP'nin kapatılmasından HDP'ye yönelik kapatma davasına kadar, Gezi davasından Kobani kumpas davasına, KCK yargılamalarından kayyum gasplarına, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasından HDP'li siyasetçilerin tutuklanmasına kadar yaşananlar şunu göstermiştir ki cumhuriyet tarihi, siyasi davalar ve yargı kumpas davaları tarihidir. Bu tarihin seyrinin bu şekilde olmasının sebebi de yargının sürekli bir şekilde siyasi vesayet altında hareket etmesidir. İşte bugün üzerine söz kurduğumuz Adalet Akademisi Kanunu Teklifi de tam teşekküllü, kadrolu, iktidar müfredatına uygun hâkim ve savcıları yetiştirme garantisi belgesi niteliğindedir. Bu hâkim ve savcılardan tarafsız ve bağımsız bir şekilde çalışmalarını beklemek büyük bir hayaldir. Bu kanun teklifinin geri çekilmesinden başlanarak yargı üzerindeki siyasi vesayet kaldırılmalıdır, yüz yıldır uygulanan ikili hukuk sistemine son verilmelidir, Türkiye'nin ihtiyacı olan barışı tesis etmek için demokratik bir Anayasa’nın hiçbir siyasi çıkar gözetmeksizin çalışmalarına başlanmalıdır. DEM PARTİ olarak barışın, demokrasinin hâkim olduğu Türkiye'yi inşa etme konusunda hem ısrarcı hem de kararlıyız, bu ısrar ve kararlılığımız barış tesis edilinceye kadar sürecektir.
Hepinize teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)