| Konu: | BOLU MİLLETVEKİLİ TANJU ÖZCAN?IN, PATATES ÜRETİCİLERİNİN SORUNLARINA İLİŞKİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMASI DOLAYISIYLA |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 06.12.2011 |
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gündem dışı konuşmaya cevap vermek üzere huzurlarınızdayım. Önce, Sayın Sırrı Sakık'ın söylediği hususla ilgili bir açıklama yapayım.
Geçtiğimiz tarihlerde, haftalarda bir beklenmedik don hadisesi vuku buldu Türkiye'nin bazı bölgelerinde, illerinde. Özellikle, gerek patates gerekse bazı bölgelerde pancar bundan olumsuz etkilendi. Bununla ilgili olarak bu bölgelerde mağdur olan vatandaşlarımızın zirai kredi borçlarının ertelenmesiyle ilgili Bakanlar Kurulu kararı hazırlandı. O konuda kendilerine, o bölgede yaşayan vatandaşlarımıza Hükûmet olarak bu şekilde bir yardımcı oluyoruz. Zaten genellikle bu tür afetlerle ilgili olarak yapılabilen yardım bu. Biliyorsunuz sigorta da var. Gerçi bazı ürünler sigorta kapsamında değil. Onlara da biz bu şekilde kararnameler yoluyla yardımcı oluyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; patates ile ilgili olarak Türkiye'de yaklaşık 1,5 milyon dekar alanda, Nevşehir, Niğde, Ordu, Kayseri başta olmak üzere yurdumuzun bazı bölgelerinde patates üretimi yapılıyor ve ortalama 4,5 milyon ton civarında da, bu seneki tahminimiz de, TÜİK'in tahmini de 4,6 milyon ton civarında patates üretiminin gerçekleşmesi. Bu son dört yıl içerisinde yaklaşık patates üretiminde yüzde 10'luk bir artış var. Burada, Türkiye'de geçtiğimiz yıllarda patates siğili denilen bir hastalık vuku buldu. Büyük bir ihtimalle tabii bu önceki, eski tarihlerde meydana gelen bir hastalık. Bununla ilgili tabii tedbir alınması lazım. Eğer bu tedbir alınmazsa bu hastalığı yapan etken hızla yayılıyor ve o ülkede artık sağlıklı patates üretilemez hâle geliyor. Bütün dünya bunu yaşamış. Yani bu hastalığın çıktığı bölgelerde, dünyada böyle olmuş. Türkiye'de de 2004 yılında Nevşehir, Niğde, Ordu ve Kayseri illerinde bu hastalık tespit edilmiş. Dolayısıyla bir tedbir alınması lazım böyle zamanlarda.
Peki, dünya nasıl tedbir alıyor? Dünya bu hastalığın çıktığı bölgelerde üç yıl süreyle asgari patates ekilmemesini öngörüyor, ki toprak bu etmenlerden arınsın, temizlensin ve risk oluşmasın, ki gelecekte de bu yapılabilsin, sürdürülebilsin. Aksi takdirde, biz eğer bu tedbiri almazsak bu hastalık yayılır ve gelecekte hiçbir şekilde bu defa, hiçbir zaman, değil üç yılda bir, hiçbir zaman hastalık sebebiyle üretim yapılamaz hâle gelir.
Şimdi, bu virüsten arınılması yaklaşık yirmi yılı buluyor. Bu kadar tehlikeli bir virüs. Peki, biz ne yaptık? Gerçekte iddia edildiği gibi üreticileri mağdur mu ettik? Hayır, doğru değil, gerçek değil. Bilgileri doğru kullanmak lazım. Biz alternatif ürün desteği verdik. Patates siğili sebebiyle üretim yapılamayan, patates ekilemeyen yerlerde üreticilerimize dedik ki: "Patates ekmeyin, patatesin yerine hububat, baklagil, tek yıllık yağlı tohumlar vesaire, bu tür ürünleri ekin ve size patates ekmediğiniz yılla ilgili olarak da bir para desteği verelim." Bugüne kadar da 2005-2010 yılları arasında toplam 78 milyon 800 bin lira yani eski parayla 78 trilyon 800 milyar lira patates üreticisine biz para ödedik, destek olarak ödedik. Niye? Alternatif ürün desteği. Yani patates ekemiyor hastalık sebebiyle, başka ürün ekiyor; patatesin geliri yüksek, dolayısıyla başka bir ürün ektiğinde o kadar yüksek gelir elde edemez, ona bir destek olsun diye patates yerine ektiği ürünle arasındaki farkı karşılamak maksadıyla da para veriyoruz.
Şimdi, tabii, burada bahsedilen yönetmelikler birbirine karıştırılıyor. Belli ki konu iyi çalışılmamış, iyi incelenmemiş. Bu, bitki pasaportu meselesi değil. Bu, 2009 yılında, 29/4/2009 tarihinde 27.214 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanıp yürürlüğe giren Ticari Amaçlı Patateslerin İzlenebilirliği Hakkında Yönetmelik hükmü. Burada, üç yılda bir yemeklik patates ekimi şartı getiriliyor. Bunu da sadece bizim ülkemizde değil, Avrupa Birliği başta olmak üzere dünyanın diğer coğrafyalarında, diğer ülkelerinde, hangi ülkede bu hastalık meydana gelmişse üç yıl, dört yıl, patates tohumluğu eğer ekilecekse dört yılda bir, yok ticari patates üretilecekse de üç yıl münavebeyle ekiliyor. Dolayısıyla biz de bu hastalıkla mücadele etmek için bunu yapıyoruz. Ekilmeyen yılda da alternatif ürün desteğini zaten veriyoruz.
Bitki pasaportu meselesi başka bir şey. Bitki pasaportu meselesi aslında çok önemli ve çağdaş bir adımdır. Türkiye'nin aslında bu alanda çok büyük bir hamle içerisinde olduğunu gösteriyor. O da 1 Aralıkta zaten yürürlüğe girdi, 31 Aralık değil, 1 Aralıkta yürürlüğe girdi. Bitki pasaportu nedir? Özellikle meyvelerle ilgili, bazı tohumluklarla ilgili, bunların fide, fidanı vesaire bir yerden bir yere nakledilirken artık bunların izlenebilirliliği, bunların kayıt içinde tutulması, bunların takip edilmesi, hem hastalıklar açısından hem ticari olarak bunların takibini yapabilelim diye, artık bir yerden bir yere fidan vesaire nakledildiğinde veya onun tohumu, tohumluğu nakledildiğinde bitki pasaportuyla gidiyor. Bu, köylünün de, çiftçinin de, Türk tarım sektörünün de, bütün Türkiye'nin de yararına olan bir durumdur. Dolayısıyla, bunu da doğrusu, tenkit etmeyi, eleştirmeyi akıllara ziyan bir davranış olarak görürüm, bunu da ifade etmek istiyorum, doğru bir şey değil çünkü. Öyle olması gerekiyor, yani kim olursa olsun bu adımı atması gerekiyor ki biz, bir yerden bir yere bir ürün nakledildiğinde, bir üretim materyali nakledildiğinde kayıtlı olsun, bilgi sistemine girsin, hangi ürün, hangi vasıftaki, hangi özellikteki ürün Türkiye'de nereden nereye gidiyor, bunu bilelim, bir hastalık çıktığında, herhangi bir problem çıktığında bunu izleyebilelim, takip edebilelim ve ona göre de anında müdahale edebilelim. Bitki pasaportu böyle bir şeydir ve çok faydalı bir şeydir, çok gerekli bir şeydir. Türkiye geç bile kaldı. Keşke Türkiye yirmi sene önce, on beş sene önce bu uygulamaya geçebilseydi ama birçok şey gibi, birçok ilk gibi bize nasip oldu, onu da Türkiye'ye biz kazandırdık ve bizim dönemimizde bu başladı.
Birçok konuyla ilgili aslında bizim Tarım Bakanlığı olarak yeniliklerimiz var. Kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesini biz başlattık. Köylerde yaşayan, kırsal alanda yaşayan vatandaşlarımıza 3.165 tane tesis, tarıma dayalı sanayi tesisi kurdurduk. Bunu ilk defa biz yaptık, ilk defa biz başlattık. Yüzde 50 hibe destek veriyoruz. Tarıma dayalı bir ürünü? Bu bir patates de olabilir, bir meyve de olabilir, bir sebze de olabilir, bir hububat da olabilir, bir hayvansal ürün de olabilir, et, süt, vesaire de olabilir. Dolayısıyla bunları işleyen, paketleyen, ambalajlayan tesisler kurulduğu takdirde bunlara yüzde 50 hibe destek veriyoruz ve Türkiye'ye 3.165 tane tesis kazandırdık. Bunlarda şu anda 32 bin kişi de çalışıyor. Bir istihdam yaratıldı, tarım ürünleri değerlendirildi, bundan sonra da değerlendirilmeye devam edilecek.
Şimdi, muhalefet icabı bir şeyi söylemek aslında insanın sorumsuzluğunu, siyasetçinin sorumsuzluğunu getirmez yani muhalefette de olsak eğer bir bilgi söylüyorsak bunun doğru olması gerekiyor.
Şimdi, demin burada dendi ki: "Efendim, İsrail'den sıfır gümrükle süt tozu ithal ediliyor." Arkadaşlar, 2011 yılında da 2010 yılında da biz süt tozunu içeriden destekledik ve Türkiye'deki bütün süt tozunu, ihtiyaç olan bütün süt tozunu içeriden desteklemek suretiyle biz destekleme kapsamına aldık ve aldığımız bu tedbir sayesindedir ki Türkiye'de süt tozunun litresi bazı yerlerde 55 kuruşa kadar düşmüşken tekrar 74-75 kuruşa kadar çıktı. Bizim verdiğimiz destekle birlikte 81 kuruşa çıktı.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Sayın Bakanım, nerede var 74-75 kuruşa? Haberiniz yok, haberiniz yok, hiçbir şeyden haberiniz yok!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - İsrail'le ilgili söyleniyor hep. Ben de hep söylüyorum ama niyeyse insanların duymak istemedikleri, anlamak istemedikleri konuya kulakları kapalı kalıyor. Biz geçen sene İsrail'e 141 milyon dolarlık tarım ürünü ihraç ettik, 27 milyon dolarlık da ithalatımız var; dolayısıyla, ihracatımız ithalatımızdan neredeyse 4 kat fazla. Eğer bir ülkeyle ticaret yapacaksanız bir şey sattığınızda bir şey de alacaksınız ama ihracatımız ithalatımızdan o ülkeyle ilgili olarak yaklaşık 4 kat fazla; bunu da burada bir kez daha söyleyeyim. Yani süt tozunun İsrail'den geldiği falan meselesi de, sadece bu, gerçekleri yansıtmamaktadır. Özellikle 2011 yılında biz bunu bütünüyle ortadan kaldırdık.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Ne zaman kestiniz, onu söyleyin, 2009'da?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, gerek tarımla ilgili gerekse gıda güvenliğiyle ilgili -ki bu günlerde 13 Aralıkta Türkiye gerçekten gıda güvenliğiyle ilgili de- önemli bir aşama kaydediyor. Neden? Çünkü 70 tane yönetmelikten oluşan bizim bir dörtlü paket Gıda Kanunu'muz çıkmıştı on sekiz ay önce ve bunun uygulaması şimdi 13 Aralıkta başlıyor. Burada bütünüyle Avrupa Birliği standartlarında artık gıdayla ilgili, hijyenle ilgili, tüketici sağlığıyla ilgili tedbirler alınıyor, bunlar devreye giriyor. Bakanlıkta birçok tüketicinin bilgilendirilmesinden tutun işletmelere özel yönetici tayin edilmesi, bütün işletmelerin, gıda işletmelerinin kayıt altına alınması veya bir kısmının onaylı işletme hâline dönüşmesine kadar, gıda güvenliği bilgi sisteminden tutun birçok alana kadar gıdayla ilgili yeni tedbirler devreye giriyor.
Türkiye tarımda aslında önemli mesafe katetti. Bunu bütün dünya biliyor, bütün dünya söylüyor, bütün dünya Türkiye'yi örnek gösteriyor, Türkiye'deki tarımla ilgili sağlanan gelişmeleri ve Türkiye, bugün 62 milyar dolara varan tarımsal hasılasıyla dünya ülkeleri içerisinde Dünya Bankasına göre 6'ncı sırada, OECD'ye göre 7'nci sıraya oturmuş durumda. Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde de Türkiye 1'inci büyük ülke hâline geldi tarımsal hasıla açısından; Fransa'yı da, İspanyayı da, İtalya'yı da bu arada geride bıraktı. Bütün bunlar, tarıma dönük yapılan ciddi bir stratejik çalışmayla, uygulanan politikalarla ve sağlanan desteklerle gerçekleşti. Hayvancılıkla ilgili olarak, Türkiye'de işletme sayısı, orta ve büyük boy işletmelerin miktarı 4.300'den 24 bine çıktı. Hangi işletmeler? İçinde 50 başın üzerinde büyükbaş hayvan bulunan işletme sayısı yani 50 başın üzerinde -50, 100, 150, 200- büyük ölçekli işletmelerin sayısı, çiftlik sayısı Türkiye'de 4.300'dü bundan dokuz sene önce, bugün 24 bine çıktı. Bu, bu alanda hem büyük yatırımların yapılmasıyla hem sağlanan desteklerle oldu. Şimdi, önümüzdeki pazar günü inşallah Tarım Bakanlığının bütçesi görüşülecek ve orada, bizim tasarımızda, tarımsal desteklerimizin önceki yıla göre yüzde 20 oranında bir artışı yine öngörülüyor. Bütün bunlar Türk çiftçisine ödenen desteklerle oldu ki bu sene biz 6,5 milyar lira civarında bir destek ödemesi yaptık ve bunun da şu an itibarıyla neredeyse tamamı çiftçiye ödenmiş oldu.
Şimdi, gerek hayvancılıkta, gerek bitkisel üretimde, gerek su ürünleri üretiminde Türkiye çok büyük mesafe katetti, çok önemli bir mesafe katetti. Bundan sonra da bu reformlarla bu süreç devam edecek. Biz Hükûmet olarak bu konuyla ilgili bütün bu meselelere stratejik yaklaşıyoruz. Hazırladığımız stratejik planla bugüne kadar getirdik. Tarımsal hasılamızı 23 milyar dolardan 62 milyar dolara çıkardık. Alanımız aynı. Aynı alandan Türk çiftçisi 23 milyar dolarlık hasıla elde ederken, bugün 62 milyar dolara çıkardık bu hasılayı. Şimdi, verimlilik artışıyla bu oldu, çiftçiyi ve kırsal alanda yaşayan vatandaşlarımızı yani köylerde yaşayan vatandaşlarımızı desteklemekle bu oldu; bu, durup dururken elbette ki olmadı.
Burada patates üreticileri? Onların, tabii, alternatif ürünlerle ilgili olarak yaptıkları üretim üç yılda bir olacak çünkü sağlık için bu şarttır, bu gereklidir. Bu, bizim kendi keyfimizle aldığımız bir karar da değildir, onu da söyleyeyim. Biz Türkiye'yi ne düşmanımızın çiftliği olarak ne babamızın çiftliği olarak görüyoruz. Biz, Türkiye'yi 74 milyon insanın içinde yaşadığı ve o milletimizin istekleri, talepleri doğrultusunda, onların destekleri ve dualarıyla, aldığımız güçle Türkiye'yi yönetiyoruz. Aldığımız noktadan da Türkiye'yi çok daha iyi bir noktaya getirdik. Milletimiz de zaten bu politikaları destekliyor, destekliyor ki biz her girdiğimiz seçimde bir öncekinden daha fazla milletin oyuna, desteğine mazhar oluyoruz, bunun en güzel cevabını da milletimiz sandıkta zaten veriyor. Onun için, doğrusu bu tür değerlendirmeleri yaparken de insafla ve sağduyuyla yapılması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.