Konu: | Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 45 |
Tarih: | 08.01.2025 |
CHP GRUBU ADINA AYLİN YAMAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli bürokratlar ve milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bu kanun teklifinin bireyleri değil kurumları esas alan yapısıyla sosyal devlet anlayışına uymadığını söyleyerek başlamak istiyorum. Sağlık Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığının önceliklendirildiği fakat aile hekimlerinin, engellilerin, sağlık hizmeti alanların ve yoksulların yaşam standartlarının asla düşünülmediği bir kanun teklifidir bu. Unutmayın, çaresizlik bir toplumun içine düşebileceği en sıkıntılı duygu durumudur zira bu teklifle bazı gruplar çaresizliğe itilmektedir.
Önce aile hekimleriyle başlamak isterim. Biz "Birinci basamak koruyucu hekimlik güçlendirilsin." dedikçe Sağlık Bakanlığı olayı daha da anlaşılmaz ve çetrefilli hâle getirmekte ve yıpranan, koruyucu hekimlik olmaktadır. Dün saatlerce tartıştığımız, merdiven altı uygulamaların önüne geçmek için yapıldığı söylenen, kanıta dayalı olduğu tartışmalı olan uygulamaların aile hekimliği sistemine alınması koruyucu hekimliğin ruhuna aykırıdır. "İkinci basamakta yapılıyor bunlar zaten." denilmesi, Bakanlığın koruyucu hekimlik tanımını bilmediğinin âdeta bir kanıtıdır. Aile hekiminin sorunu "Mesai dışında bunları yapayım da biraz para kazanayım." değildir; etik değerlere saygılı, itibarlı, hak ettiği özlük haklarıyla ve gerçek koruyucu hekimlik görev tanımıyla çalışmaktır esas istediği. Siz bu uygulamaları koyarak ne onlara ne de sağlık sistemine katkı sunmuyorsunuz. Katkı sunmak istiyorsanız eğer, artan kiralarla boğuşan, emlak mafyasının eline düşmüş olan aile hekimlerini kurtarın ve binaları derhâl kamulaştırın. Aile sağlığı merkezinde çalışan tüm ekibi kamu kadrolarına alın. "Maaşları düşmedi aslında, inanmayın siz onlara." "Yoklukları zaten hissedilmedi." gibi karalama faaliyetlerini bırakın, merkezdeki tüm sağlık çalışanlarını kadroya alın ve onları dinleyin. Merkezdeki birçok sağlık meslek grubunun asgari ücret altında çalıştığını biliyor musunuz örneğin? Zaten "eziyet yönetmeliği" altında boğuşan, hasta gelse de gelmese de sorumlusu olan, ilaç yazma hakları ellerinden alınan ve birer ticaret erbabına dönüştürülmek istenen aile hekimlerinin sesini duyun lütfen ve görmezden gelmeyin. (CHP sıralarından alkışlar) Eylemlerini destekliyor, haklı taleplerinin takipçisi olacağımızı yineliyorum.
Katkı payındaki artış uygulamasına gelince; inanın, dünya da hastaların ikinci ve üçüncü basamakta yığılımını bu yöntemle çözebilen yok. Ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi katılım payının 2 liradan 20 liraya çıkarılması yani 10 katına çıkarılması asla kabul edilemez. Amaç birinci, ikinci ve üçüncü basamağa güya özgürce gidişi kısmadan dolaylı yoldan sevk sistemi getirmek ve ikinci, üçüncü basamağa yığılımı önlemektir. Bu şekilde sadece ve sadece yoksul vatandaşların sağlık hizmeti alamamasına neden olursunuz, yığılımı önleyemezsiniz. Ayrıca, bir gelir kapısı da değildir kurum için zira 2023 yılında katılım paylarından elde edilen gelir 2 milyar 68 milyon liradır; toplam fon gelirinin sadece yüzde 0,47'sidir, yüzde yarımı bile değildir. Acil servislerde yığılımı önlemek için getirilen, eşi benzeri bulunmayan yeşil alan uygulaması katılım payıyla çalıştırılmasına rağmen 154 milyon daha fazla başvuruya neden olmuştur. Kısacası, ne gelir olarak fayda getirir ne de yığılımı önler. Şu an yılda 11,4 kez sağlık kurumuna gidiliyor, Sağlık Bakanlığı 2025 hedefini 11,9 olarak belirlemiş; 2025 için birinci basamağa gidiş sayısını yüzde 4, ikinci basamağa gidiş sayısını yüzde 4,4 artırmıştır. Yani siz de biliyorsunuz ki katılım payı uygulaması bu artış eğilimini değiştirmeyecek. Yapılması gerekenler çok nettir.
Birincisi: Katılım payını tümden ortadan kaldırın.
İkincisi: Düzgün uluslararası kriterlerle sevk sistemi getirin.
Üçüncüsü: Birinci basamakta aile hekimi başına düşen nüfusu 2 bin kişiye indirin ki gerçek koruyucu hekimlik yapılabilsin ve hastalık yükü azalsın.
Dördüncüsü: Derhâl binaları kamulaştırın, aile hekimi kira derdine düşmesin.
Beşincisi: Derhâl kadroları kamulaştırın, özlük haklarını iyileştirin; artık tuhaf denklemlerle hesap yapmak zorunda kalmasınlar. Hemşire, ebe, tıbbi sekreter, temizlik elemanı kadrolarına yeni kadrolar ekleyin. Fizyoterapist, diyetisyen, psikolog, evde bakım ve yaşlı bakım teknikerleri, sosyal hizmet uzmanı ve çocuk gelişim uzmanları alın. İnanın, bu kadrolar maliyeti artırır gibi görünür ama bağlı olan nüfusta yaratacağı bilinç ve hastalıktan korunma sağlık ekonomisine inanılmaz katkı sunar.
Altıncısı: Günde 100 hasta bakmalarına izin vermeyin asla. İki üç dakikalık randevular yeniden gelişi teşvik eder sadece. Bu kanun teklifinde yaptığınız gibi raporları ücretlendirmek yerine raporları standardize edin, dünyada yeri olmayan "Yüzlerce farklı durum için rapor verilir." durumunu ortadan kaldırın.
Bu kanun teklifinde ikinci önemli konumuz, 2008 Ekim ayı öncesinde sigortalanmış olan engelli vatandaşlarımızın vergi indirim belgesi esas alınarak yürütülen emeklilik işlemlerinin bundan böyle Sosyal Güvenlik tarafından çalışma gücü kaybına göre yürütülecek olmasıdır. Çalışma Bakanlığı yetkilileri ve Sosyal Güvenlik Kurumu temsilcileriyle dün uzun görüşmeler yaptık; 1'inci, 14'üncü, 16'ncı ve 17'nci maddelerin geri çekilmesini talep ettik. Yetkililer olaya 2008 öncesi ve sonrası grubun standardizasyonu olarak bakıyorlar maalesef. Olay keşke bu kadar basit olsa; kırılgan grupların çaresiz bırakılmasına bir örnektir bu. Biz "Dünya Sağlık Örgütünün kriterlerine aykırı olarak uygulanan en az yüzde 40 vücut fonksiyon kaybı koşulu kaldırılsın." derken koşullar daha da ağırlaştırılıyor. Çalışma gücü kaybı değerlendirmesi engelliyi tüm koşullarıyla değerlendiren bir sistem değildir, çalışma hayatına katılana kadar engellinin geçirdiği yaşam zorlukları mutlaka değerlendirilmelidir. 2008 Ekim ayı öncesi sigortalı olup da vergi indirim belgesi üzerinden emekli aylığı alan kişi sayısı yaklaşık 300 bin kişidir, bu kişilerin maliyeti yaklaşık 4 milyar liradır sadece ve zaten 2028 yılında sonlanacaktır. Hepi topu üç yılımız var, bir üç yıl daha beklenerek bu maliyet üstlenilemez miydi? Mahkemelerin, Sosyal Güvenlik Kurumu aleyhine verilen kararlardan bir an önce kurtulması için ve tasarruf kalemi olsun diye yapılan alelacele bir karar bu. Nerede kaldı sosyal devlet anlayışı? Sayısız mesaj alıyorum engelli vatandaşlardan "Kimse bize net bilgi vermiyor." diyorlar çünkü verilecek hak kaybı bilgisi vicdanları yaralayan bir bilgidir.
Ben size anlatayım gerçeğini: Bu kanun teklifi yürürlüğe girdikten sonra vergi indirim belgesiyle emekliliğe hak kazanacak olan kişiler yeniden SGK'ye giderek hesaplama yaptıracaklar. Kısacası, kanun Resmî Gazete'de yayımlandıktan on beş gün sonra hak kazanacak kişiler bile yeniden değerlendirmeye tabi olacaklar ve özellikle yüzde 40 ile 59 arasındaki engelli vatandaşlarımız için süre hesabı değişecek. Tıpkı EYT'deki kademelendirmeden kaynaklanan hak kaybı gibi bir günle hak kaybedenin duygu durumunu lütfen düşünmenizi ve vicdanınıza sormanızı rica ediyorum. Sosyal devlet, bireylerin ama özellikle de kırılgan grubun gözünden bakabilmeyi bilmelidir.
Engelliler için koşullar zaten çok ağırdır. Daha yeni yürürlüğe giren düzenlemeyle yerlilik katkı oranı yüzde 40 olan araçların ÖTV muafiyeti kullanımı beş yıldan on yıla çıkarıldı. Bunu, suistimallerin önüne geçmek için yapan yetkililer bilmeli ki bu uygulama engellilerin hayata katılımı için son derece önemli bir uygulamaydı. Yanlış yapılanı denetleyip ceza kesmek yerine, doğru uygulayanı cezalandırmaktır bu. Lütfen engellilerin yaşamını daha fazla zorlaştırmayın. (CHP sıralarından alkışlar) Zaten istihdam alanı zorluklarla dolu, özel sektördeki yüzde 3'lük, kamudaki yüzde 4'lük kotanın dolu olup olmadığını kontrol ediyor musunuz acaba? İşte bunları denetleyin esas olarak, zaten zor olan hayatlarını daha da kaosa sürüklemeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlar mısınız Sayın Aylin Yaman.
AYLİN YAMAN (Devamla) - Bitiriyorum.
Bu kanun teklifi kurumların çıkarını gözetirken insanları çaresizliğe iten yapısıyla sadece toplumsal infiale neden olacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)