GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:42
Tarih:25.12.2024

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Sözlerime başlamadan önce, bu tek bir karanfille olmaz belki ama Roboski'de katledilen 34 Kürt yurttaşı saygıyla anmak istiyorum ve bizler açısından bu kızıl karanfillerin ne anlama geldiğini söylemek istiyorum. Bu coğrafyada binlerce katliamın arkasından binlerce insan için on binlerce karanfili mezarlarına, denize, bazen mezarları olmadığı için kalbimize gömdük. Bu karanfilin bizde tarih kadar uzun, gelecek kadar güçlü bir anlamı var. Katliamlarla katledilen bütün insanlarımıza saygılarımı sunuyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Balıkesir'de gerçekleşen bir patlama var. Bu, olağan, normal bir patlama değil bu bir katliam çünkü olağan, normal bir şey de değil.

İyi ki gazeteciler var ve bazı şeyler öğreniyoruz. Bu arada şunu söylemek isterim: Bu kürsüde adlarını söylemek isterdim, yaptıkları haberlere teşekkür etmek isterdim ama hedef göstermeye dönüşebilir diye isimlerini söylemeyeceğim. Bu patlamanın gerçekleştiği fabrikaya dair bazı özel bilgiler, önemli bilgiler sayelerinde bizlere ulaşmış oldu, halka ulaşmış oldu.

Balıkesir'de 11 işçinin yaşamını yitirdiği fabrika önce Yavaşçalar Av ve Spor Malzemelerine ait, daha sonra 2016'da TMSF, FETÖ gerekçesiyle el koyuyor, Sarsılmaz Mühimmata satılıyor. Daha sonra 2018'de Zirve Holding ve Senta Madencilik ortak oluyor. Zirve bu arada Kalyon grubunda, Senta ise inşaatçı Zafer Topaloğlu'na ait, Toya grubun sahibi. Bir kısmı da şirketin en sonunda Çekya'daki bir başka şirkete satılıyor.

Bu şirketin tarihi neden önemli? Çünkü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 5 Eylül 2018'de bir raporu var, raporu göstermeme gerek yok, zaten ulaşırsınız ama onun 160'ıncı sayfasında bu şirketle ilgili ilginç bilgiler var. Ne bunlar? Libya'ya yönelik ambargonun bu şirket eliyle delindiği, Yunanistan'daki bir limandan, Haddad Limanı'ndan bu şirketin 325 bin fişeği Libya'ya gönderdiği gibi bilgiler var. Yani şirket aynı zamanda savaş suçları da işlemiş ve hâliyle tabii ki şunu diyoruz: Savaş suçları işleyen bir şirket, tabii ki işçi güvenliğini dikkate almaz.

Başka bir şey daha var. Tabii, nasıl bu ambargoyu deldiği kısmı belki şu bilgiyle açılabilir: 12 Mayıs 2022'de bir Cumhurbaşkanlığı kararının eki var. Buna göre, bu şirket devlet desteği alıyor, kredilerde devlet desteği alıyor. Yani geçmişte ambargoyu delmiş bir şirket, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin raporuna girmiş bir şirket, halkların kanına girmiş bir şirket gayet rahat bir şekilde Cumhurbaşkanlığının kararnamesiyle destek alabiliyor.

Ben bu katliamda katledilen işçileri tek tek saymak istiyorum: Tuğba Demir, Çetin Karamüftüoğlu, Muhammet Ergin, Özlem Özçakır, Tuba Sert, Enes Kırmızı, Seda Akın, Seçil Çapa, Müberra Sönmez, Selin Karanlıkoğlu, Elif Özgür. Burada ilginç bir şey var, 8 işçi kadın katledilen, neden biliyor musunuz? Elleri daha yatkın diye fişek doldurma bölümünde kadın işçiler çalıştırılıyor. 21'inci yüzyılda otomasyon "zero", iş güvenliği "zero" ama savaş suçunda arşı almış gidiyor. Bu bilgiden şunu anlıyoruz çok net bir şekilde: Bu şirkette, bu fabrikada hiçbir işçiye dair hiçbir güvenlik alınmamış, devlet destekleri alınmış, savaş suçlarına ortak olunmuş ve işçiler katledilmiş, bu şirket bir katliam şirketi. El değiştirmiş sürekli ama her alan bu suçlara ortak olmuş, hiçbiri de "Ben ne yapıyorum?" dememiş. Patronların dünyası budur, savaşla, rantla dönen dünya budur. Savaş ekonomisi işte sadece o fişeğin patladığı yerde değil fişeğin üretildiği yerde de can alır.

Elbette bu haberleri bize ulaştıran gazetecilerin adlarını söylemeyeceğimi söylemiştim hedef olmamaları adına, onlara tekrar teşekkür etmek istiyorum, bu suçların hepsinden haberdar olmamızı sağladılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çubuk, lütfen tamamlayın.

BURCUGÜL ÇUBUK (Devamla) - Bizi yine hakikate ulaştıran Deniz ve Cihan'ın ardından onların hakikat kalemini ve makinelerini sahiplenen, fotoğraf makinelerini, kameralarını sahiplenen gazetecilerin adını tekrar okumak istiyorum, biz bunları günlerdir ifade ediyoruz: Pınar Gayıp, Serpil Ünal, Gülistan Dursun, Can Papila, Osman Akın, Hayri Tunç ve Enes. Enes'in soyadını yazmayı unutmuşum, Sezgin olması lazım, kusura bakmayın. Türkiye, hakikati haberleştiren gazetecilerin üzerinde bir Demokles kılıcı sallıyor, bu da suçtur ve bu suçların muhatapları, hakikatin ortaya çıkmasından ölümden daha beter korkan bir iktidardır. Hapisteki gazeteciler onurumuz, onların açığa çıkardığı suçlar da adalet mücadelemizdir.

Hepsine saygılarımı sunuyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)