GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:42
Tarih:25.12.2024

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Ekranları başında bizleri izleyen değerli halkları, işçi sınıfını, kadınları saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, sizlere asgari ücretin bir tanımını okuyacağım: "İşçilerin asgari yaşam şartlarını korumalarını sağlamak, adil ücret dağılımını teşvik etmek ve çalışma koşullarını iyileştirmek amacıyla oluşturulmuş bir düzenlemedir." Ne kadar hoş, ne kadar tatlı, ne kadar iyi niyetli bir tanımlama değil mi? Ama tam bir yalan. Bu ülkede asgari ücret tam bir sefalet ücretidir. Tarihen de zaten işçi sınıfının pazarlık gücünü elinden alarak patronların işçileri çok daha rahat yedek iş gücü hâline getirmesi, işçilerin üretimden gelen gücünü elinden alması için düzenlenmiştir. Dönem dönem "aile ücreti" olarak da tanımlanmıştır, bu da şu anlama gelmektedir: İşçi, erkek üzerinden tanımlanır; kadın erkeğin ailesidir, çocuk erkeğin ailesidir ve bu ailenin asgari beslenmesini, barınmasını düzenleyecek şekilde bir ücretlendirme yapılır. Yani bu, aynı zamanda özellikle de büyük paylaşım savaşlarının arkasından kadınları işçi sınıfının çalışma alanlarından, kamusal alandan, fabrikalardan çekmek için ortaya atılmış, geliştirilmiş bir düzenlemedir. Yani tam anlamıyla patronlar ne istiyorsa, erk egemenlik ne istiyorsa onunla ilgili bir düzenlemedir. Bakın, çok hoş bir örnek var meseleye dair, dün de bizim hatiplerimiz bunu belirttiler: Patronlara asgari ücret desteğinin artma oranı yüzde 42,8 yani 700 liradan 1.000 liraya çıkmış, işçiyi yüzde 30 zam yapılmış. Bir de bunu şöyle söylemek lazım: İşçiye neden yüzde 30 zam yapılmış diyoruz çünkü bu ülkede asgari ücretle çalışma oranı yüzde 60. Bizi kıskanan Almanya'da yüzde 1 bile değil. Onun dışında da biz, Avrupa'da -kimi ülkelerde asgari ücret gibi bir düzenleme olmadığını da hatırlatarak söyleyelim- asgari ücretin satın alma gücü açısından 19'uncu sıradayız, bizi kıskanan Avrupa'nın çok çok gerisindeyiz. Birkaç ülke dışında 25 ülkeden 19'uncu sıradayız. Bu da şu demek oluyor: Bizim asgari ücretimizi patronların çıkarı belirliyor, patronların ne istediği belirliyor ve bu durum gayet hoş. Göçmen işçilerin kaçak çalıştırıldığı, birçok işçinin zaten asgari ücretin altında çalıştırıldığı, asgari ücretle çalıştırılan işçilerin haftalık kırk beş saatin çok çok üzerinde çalıştırılarak temelde de aylık ücretin asgari ücretin altına düşürüldüğü bir düzlemde, sigortasız çalıştırmanın yaygın olduğu bir düzlemde, işçiye sunulan bu asgari ücreti hem reddediyoruz hem de bundan sonra asgari ücretin kaldırılması, işçinin pazarlık hakkının tekrar sağlanması için mücadele etmek gerektiğini söylüyoruz. Asgari ücret bir aldatmacadır, asgari ücret bir hırsızlıktır, asgari ücreti savunmak, hele hele bu meblağı savunmak, açıkçası onursuzluktur. Türkiye halklarına, kürdistan halklarına, işçi sınıfına reva görülen açlığın, yoksulluğun ortadan kalkacağı bir ülke için, bir dünya için verdiğimiz mücadele elbette nihayete erecektir ama şunu söylemek lazım: Çözüm, bu yaşadığımız hayatta değildir, demokratik halk iktidarındadır, halkın kendi yönetim mekanizmalarını üretmesinde, kendi yönetim mekanizmalarını kurmasındadır, kendi hayatlarımızı ancak kendimiz yönettiğimizde, patronların iki dudağı arasına bakmayan bir idareyle yani kendi idaremizle mümkündür. Bu nedenle, sizin bu sisteminize karşı mücadele etmeye, mahkûm ettiğiniz bu kölelik ücretine -eski Mısır'da bile kölelerin daha iyi şartları vardı- karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.

Sadece işçi sınıfını saygıyla selamlıyorum.

Teşekkürler. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)