| Konu: | Azerbaycan Hava Yollarına ait uçağın düşmesine, Gaziantep'in düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümüne, açıklanan asgari ücrete, Dışişleri Bakanının Suriye ziyaretine ve emeklilere verilecek en düşük maaşa ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 42 |
| Tarih: | 25.12.2024 |
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bugün acı bir haber aldık; Azerbaycan Hava Yollarına ait Bakü'den Rusya'ya giden bir uçağın maalesef Kazakistan'da düştüğünü öğrendik. İlk gelen bilgilere göre uçaktaki 72 kişiden sadece 25 kişi sağ kurtulmuş, kalan yolcular da maalesef yaşamını yitirmiş. Biz, hem can Azerbaycan'a hem kardeş Kazakistan Cumhuriyeti'ne geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz ve başları sağ olsun diyoruz.
Şehit olur, gazi olur ama asla teslim olmaz. Gaziantep'in düşman işgalinden kurtuluşunun bugün yıl dönümü. Dolayısıyla biz, bu vesileyle, Gaziantep'in düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümünü kutluyor, bütün şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.
Tabii, dün asgari ücretle ilgili sonuçları, alınan kararı burada hep beraber büyük bir üzüntüyle ve büyük bir şaşkınlıkla dinledik. Hani her şeye rağmen bu gelen tek adam sisteminde dedik ki: Belki Sayın Cumhurbaşkanı daha önce de yaptığı gibi çıkar, hani ulufe verir gibi "Hadi 2 bin lira da ben veriyorum." der. Tabii, teknik olarak bir hukuk devletinde bu mümkün değil. Komisyonun almış olduğu karar ortada. Bakın, 7 milyon kişinin hayatını ilgilendiren bir karar bu; 7 milyon kişiyi ilgilendiriyor direkt, bire bir yakından. Bunu böyle bir ekonomik krizle, işte ülkedeki ekonomik sıkıntıyla isimlendirmek de olayı hafifletmekle eş değer. Bu, aslında bir yönetim krizidir arkadaşlar. Bu bir iktidar krizidir. Keşke bir asgari ücretliyi, bir emekliyi karşınıza alıp şu zamlardan sonra bir kahve içseniz. Zaten 22.104 TL'lik bu havayı aslında soluyamazsınız. 22.104 TL'ye soluyacağınız hava ancak açlık ve yoksulluktur. Türkiye'de "asgari ücret" diye bir kavram da kalmadı. Şu an uygulanan sistem aslında tam anlamıyla bir sosyal yardımdır. Bunu bir maaş skalası olarak kabul edebilmek mümkün değil. Bu şartlar altında geçinebilmek, hayatta kalabilmek hiç mümkün değil. Milletin cebine para sıkıştırır gibi, millete bir lütuf bahşediyormuş gibi hamlelerle bu gemi yürümez. Şimdi "gemi" deyince, tabii, Titanik filmini hatırlarsınız hepiniz. Titanik batarken orada müzik çalmaya devam eden bir orkestra vardı, durum aynen onun gibi; gemi su alıyor, hatta gemi batmak üzere, siz hâlâ millete müzik çalıyorsunuz. Size yakın yandaşlar, iş çevreleri de yine Titanik'teki kadınlar, çocuklar dururken hani o filikalara binmeye çalışan zenginler vardı, aynı onlar gibi her olayda kendilerini kurtarma derdindeler. Bakın "Sığınmacılar onurlu bir şekilde geri dönsün." denildiğinde bu kesim ayağa kalkıyor, diyor ki "Ekonomimiz batar." "Asgari ücrete vatandaşı memnun edecek zam yapılsın." denildiğinde: "Aman ha, enflasyon var, ekonomi kötüye gider, mahvoluruz." Arkadaşlar, sizler zaten batık bir orkestrasınız, milleti de aşağı çekmekten vazgeçin.
"Yerli ve millîyiz." dediniz, "Bir yerli otomobil yapalım." dediniz -Togg- biz de büyük bir ilgiyle takip ettik, başarılı olmasından da elbette gurur duyarız dedik fakat öyle bir otomobil yaptınız ki bakın, bu verdiğiniz son zamlardan sonra Türkiye'deki asgari ücretli ancak altmış beş aylık maaşıyla bu ürettiğiniz yerli ve millî otomobili satın alabiliyor. Asgari ücretle çalışan bir Alman, kendi ülkesindeki benzer otomobili on beş-on altı ayda alabiliyor. Bu mudur yerlilik ve millîlik ya! Yerlilik ve millîlik, vatanseverlik; kendi milletini, kendi halkını en iyi şartlarda, en iyi ekonomik şartlarda yaşatabilmektir yoksa hamasetle, sloganlarla yaşatmak ve bunun sloganlarını atmak doğru değil.
Tabii, gündemimiz, asıl gündem, bir başka önemli gündem de Suriye. Millî İstihbarat Başkanımız, Dışişleri Bakanımız bölgeyi ziyaret ettiler. Orada terör örgütü olarak kabul edilen, tanımlanan -ki Türkiye'de bizim mahkeme kayıtlarına da böyle geçmiş- HTŞ'nin lideriyle araba gezisi yaptılar ve karşılıklı kahve içtiler. Nitekim, Sayın Cumhurbaşkanı da HTŞ lideri için "Suriye'deki devrimin lideri" ifadesini kullandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kavuncu, lütfen tamamlayın.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Şunu netleştirmemiz lazım: HTŞ, Türkiye için meşru bir aktör mü yoksa kayıtlarda olduğu gibi, birçok mahkeme kaydında olduğu gibi ve tanındığı gibi bir terör örgütü mü? Çünkü biz hâlâ terör örgütü olarak tanımlıyoruz HTŞ'yi. Neye benziyor bu? Bunları anımsıyoruz hep, bunların hepsi hafızalarımızda var; bir zamanlar FETÖ'ye "Bunların alnı secdeye değiyor." diye laf söyletmediniz, bir zamanlar terör örgütü PKK'yla ilgili de bir açılım süreci yaşattınız. Terör örgütü ele başına olan ilgi, alaka, muhabbet de hiç bitmedi. Şimdi, geçmişi bu kadar sabıkalı olduğu için bu iktidarın HTŞ konusunda da biz tereddüt yaşıyoruz ve emin olamıyoruz. Bir iktidar, bu tarz yapılar ve örgütler konusunda bu kadar vurdumduymaz, bu kadar fevri davranabilir mi? "Sorumlu devlet adamı bilinci" diye bir şey vardır, bizim siyaset kültürümüzde bu vardı; temkinlidir, dikkatlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kavuncu, lütfen tamamlayın.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bitiriyorum Başkanım.
Bu kültür, devlet adamının temkinli, itidalli, dikkatli olmasını beraberinde getirirdi fakat olan bitene baktığımızda, bu kadar rahat bir şekilde, gelişmelerin ortasında, terör örgütü olarak tanımlanan bir yapıyla birlikte olmak gelecek açısından ne kadar sağlıklı? Biz bunları niye söylüyoruz? Ülkemizin geleceğini düşündüğümüz için söylüyoruz, bu meselelerin önemini siyasetüstü kabul ettiğimiz için söylüyoruz, Türkiye'nin itibarını önemsediğimiz için söylüyoruz.
Şimdi, hani bir fetih havası estiriyorsunuz ancak bu estirdiğiniz fetih havasını, maalesef, özellikle dün aldığınız kararla milletimiz soluyamıyor. Şimdi, asgari ücretle ilgili bir açıklama yaptınız; hadi işveren baskısı var diyelim, bakalım emekliyle ilgili ne yapacaksınız. Bakın, emeklilerimizi üzmek istemiyorum ama asgari ücrete yapılan bu zamdan sonra -buradan açık ve net olarak ifade edeyim- emekliye verilecek en düşük maaş da 15 bin TL'yi geçer mi geçmez mi, inanın emin değiliz ve maalesef gidişat da onu gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kavuncu, son kez uzatıyorum, lütfen tamamlayın.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bitiriyorum Başkanım, selamlayacağım.
Dolayısıyla kendi içinizde bir dünya yaratmışsınız, karşılıklı kahve içiyorsunuz, milletin de bu havayı solumasını bekliyorsunuz ama milletin soluduğu hava sadece açlık, yoksulluk ve sefalet diyorum.
Teşekkür ederim.