| Konu: | Samsun’da Asarcık Kaymakamlığının açmış olduğu mülakata, dün akşam bir acil servisteki Afgan doktorla sohbetine, diyabetli çocuklara ve Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’na yöneltmek istediği sorulara ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 07.11.2024 |
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Doğuş Can Kavaklı, 22 yaşında, birkaç gün önce maalesef Samsun’da intihar etti. İntiharından da birkaç gün önce Samsun’da bir kaymakamlığın, Asarcık Kaymakamlığının açmış olduğu bir mülakata girmişti, kadro arıyordu. Kendisi KPSS’den 82 almış olmasına rağmen mülakatta sadece “Hangi takımı tutuyorsun? diye soruldu ve elendi ve ardından gelen kendinden çok daha az puan almış birisi o kadroya yerleştirildi. Bu kardeşimiz, bu delikanlı, o müracaat eden 5 kişi içerisinde en yüksek puanı almış olmasına rağmen bu haksızlığa dayanamadı, tahammül edemedi ve canına kıydı. Çok vahim bir durum. Gençlerin umutlarını ve hayallerini kaybettiği bir ülkede, devletin ve devlet kurumlarının bu adalet duygusunu yerle bir ettiği bir dönemde, artık bunlar maalesef kaçınılmaz bir fotoğraf hâline geldi. Hele hele Sayın Erdoğan’ın 2023 Mart-Nisan ayında söylemiş olduğu gibi “Mülakat kaldırılacak.” sözünün ardından hâlâ mülakat zulmünün devam ediyor olması Türkiye'nin hakikaten büyük bir ayıbıdır, büyük bir kaybıdır. Bu arada herhâlde bunun böyle olduğu anlaşıldı ve bundan dolayı da Kaymakamlık rahatsız olduğu için bütün bu kayıtlar Kaymakamlığın resmî sitesinden silindi. Belli ki Sayın İçişleri Bakanı da durumdan rahatsız ve tabiatıyla Kaymakamı da açığa almış. Türkiye bu manzaraları hak etmiyor, Türkiye bunlarla mücadele etmeli ve hakkaniyetli bir yönetime kavuşmalı diyorum. Bir başka konu, dün akşam bir acil serviste yaşadığım manzara, bunu paylaşmak istiyorum, bu son derece önemli. Bir sağlık problemi münasebetiyle dün gece geç saatlerde Ankara'da bir hastanenin acil servisine gittim. Muayene eden doktorun aksanı biraz farklıydı, kendisiyle biraz sohbet ettik. “Nerelisin?” dedim, “Afganistanlıyım.” dedi. “Nerede okudun?” dedim, “GATA’da okudum.” dedi. “Peki, nasıl eğitim aldın, nasıl okudun, sınavlara nasıl girdin?” dedim, “Sınavlara ben Kâbil’de girdim.” dedi. “Peki, nasıl oldu, hangi dilde girdin?” dedim, “Sorular Türkiye'den geldi ve benim ana dilime çevrilmiş sorulardı bunlar. Ben Peştuca’dan Afganistan’da bir merkezde sınava girdim.” dedi. “Peki, nasıl bir projeydi bu?” dedim, “Aslında bu projenin arkasında Amerika varmış. Benim ağabeyim burada, Afganistan’da generaldi, Amerika’yla birlikte çalışıyordu; zaten şimdi ülkeyi terk etti, Amerika'da çalışıyor, iltica etti oraya, orada kalıyor. Bu projenin parasını da Amerika vermiş. Ben oradan çıktım, Türkiye'ye geldim.” dedi. “Sonra?” dedim, “Sonra ben burada üsteğmen oldum.” dedi. “Peki, vatandaşlığın var mı?” dedim, çıkarttı hüviyetini gösterdi, “Ben Türk vatandaşı oldum.” dedi. Şimdi, karşımda hekim arkadaşlarım var, kendilerini takdirle ve saygıyla izlediğim arkadaşlarım var, bu anlattığımın ne anlama geldiğini en iyi anlayacak olan sizlersiniz. Ben, burada sizleri eleştirmek istemiyorum, sizleri de kırmak istemiyorum ama Türkiye bu manzarayı hak etmiyor; böyle bir hakkaniyetsiz tutumu, böyle bir davranışı, böyle bir fotoğrafı Türkiye hak etmiyor. Benim bunu kabullenmem, benim bunu tolere etmem, buna tolerans göstermem mümkün değil. Yine, geçtiğimiz günlerde burada diyabetli çocuklarımızla ilgili bir tartışma yaşandı. Ben, 30 bin yavrumuza, Tip 1 diyabetli çocuğumuza iktidarın mutlaka sensör ve pompa vermesi gerektiğini söyledim. Tabii, iktidar cephesinden buna itirazlar geldi, “Veriyoruz.” dendi, ben verilenlerin listesini istedim, şu ana kadar herhangi bir liste gelmedi. Yine, bu arada çocukların şeker ölçümlerini yapan çubuklarla ilgili masrafların olduğunu söyledim “Hayır.” dendi “Tabii ki bu çubuklar da bedava veriliyor, iğneler de bedava veriliyor.” dendi. Bütün bilgiler ve belgeler burada. Yine AK PARTİ'nin doktor milletvekillerine açık çağrı yapıyorum: Gelin, bu belgeleri inceleyelim; bunların sadece yüzde 30’unun parasını devlet veriyor, geri kalanı vatandaşın cebinden çıkıyor. Zavallı çocuklar, zaten sensörleri yok, zaten pompaları yok, maalesef striplerin bile parasını vermek zorunda kalıyorlar. Bu, Türkiye için kabul edilebilir bir durum değil. Şimdi, Sayın Akbaşoğlu’na yöneltmek istediğim bazı sorular var. Geçtiğimiz Mayıs ayının 28’inde bu kürsüde bir konuşma yaptım ve bu konuşmada Sayın Akbaşoğlu’na “Yaptığımız araştırmalarda gördük ki Washington’da AK PARTİ'nin 2 tane binası varmış. Bu binalara yaklaşık 500 milyon lira civarında para ödenmiş ve bu binalar aslında gerçekten ihtiyaç mıydı, değil miydi?” diye sordum, kendisi dedi ki: “Evet, doğrudur, biz bu binaları aldık, bu binalar partimizin binalarıdır ama ihtiyacımız olduğu için aldık. Washington’da böyle bir siyasi faaliyet yürütmemiz gerekiyordu, onun için aldık ve birini de zaten satışa çıkarttık.” (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Beş dakikamız doldu. Buyurun. TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Şu bölümü bitireceğim, müsaadenizle efendim, bitireceğim bu kısımları. 28 Mayıs 2024'te Sayın Akbaşoğlu’nun kendi tutanaklarında söylediği ifade bu. “Satışa çıkarttık.” dedi. Ben Amerikan sitelerinden araştırdım, bunlar satışa çıkmamış, herhangi bir satış da gerçekleşmemiş. Dolayısıyla iki bina da hâlâ AK PARTİ'nin üstünde duruyor. Şimdi, arkadan, maalesef, tartışılması gereken daha vahim gerçekler geliyor. Ben, Amerikan Adalet Bakanlığının sitesinde bu binaları araştırdım, oradaki bilgiler kamuya açık yani bana özel değil, herkes girip araştırabilir. Bu binalara yaklaşık 500 milyon lira civarında para ödenmiş. AK PARTİ'nin 600 oy aldığı Washington’a yapmış olduğu korkunç bir yatırım, 500 milyon lira civarında para bu iki binaya verilmiş. Arkadan daha vahim şeyler geliyor: Bu paranın nasıl transfer edildiği soru işareti yani Ankara'daki AK PARTİ Genel Merkezinden mi gitti bu para yoksa Amerika'daki iş adamları tarafından mı verildi; Sayın Başkan, bunun mutlaka ve mutlaka Halil Mutlu’ya sorulup belgelerinin bu Meclise ibraz edilmesi lazım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Bitireceğim, son bir cümlem. BAŞKAN - Buyurun. TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bu, son derece önemli. Yani AK PARTİ'nin Washington’daki binalarının parası AK PARTİ Genel Merkezinden mi gitti? Gittiyse bunun dekontunu görmek isteriz çünkü bu para AK PARTİ'nin parası değil, Türk milletinin parası ve denetime açık. Bunun belgesini görmek isteriz ama bana ulaşan bilgiler bu paranın Amerika'dan verildiği şeklinde. Daha vahim bir şey daha var: Bu iki binanın yıllık vergisi aşağı yukarı 6 milyon lira civarında. Sayın Başkan, bunlar ödenmemiş, AK PARTİ'nin binalarının vergileri ödenmemiş ve AK PARTİ'nin binalarının 6,5 milyon lira civarında vergi borcu var ve zamanında ödenmediği için yüzde 10 da bunlara faiz ekleniyor şimdi. Dolayısıyla 500 milyon lira vermişsiniz, 6,5-7 milyon lira vergi borcu var, ödememişsiniz, yüzde 10 da faiz binecek; bunların hepsi Türk milletinin parasıdır. Ha, diyebilirsiniz “Bizim iş adamlarımız verdi Amerika'dan.” O zaman bu, hukuka aykırı, Anayasa’ya aykırı. Bu konuda bize net, ikna edici bilgileri ve belgeleri sunmanızı arzu ediyoruz Sayın Başkanım. Halil Mutlu’ya sorarsanız ve belgeleri bizimle paylaşırsanız çok memnun oluruz. Teşekkür ederim. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)