GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:41
Tarih:24.12.2024

GÜRSEL EROL (Elâzığ) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Aslında ben biraz devlet geleneklerinden bahsetmek isterim, Parlamentoda geçmiş dönemde bürokraside görev alan her partiden çok saygın milletvekillerimiz de var, bu konuşmayla bazı hatırlatmalar da yapmak isterim. Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçerken Sayın Cumhurbaşkanımızın yeni devlet yapısıyla ilgili bir tanımlaması vardı, tanımlama da şuydu: "Devleti bundan sonra bir anonim şirket gibi yöneteceğiz." Halbuki şirketler kâr zarar dengesine göre yönetilir ama devlet kâr zarar dengesine göre yönetilmez. Devlet neyle yöneltilir? Kanunlarla yönetilir. Devlet neyle yönetilir? Geleneklerle yönetilir. Devlet neyle yönetilir? Kurumlarla yönetilir. Geçmişi hatırlayın, devleti temsil eden 3 tane makam vardır yani makam arabasında Türk Bayrağı’nı taşıyan ve devleti ve hükûmeti temsil eden üç tane makam vardır. Bunlardan birincisi, devleti ve hükûmeti temsil eden Cumhurbaşkanıydı; ikincisi, hükûmeti ve devleti temsil eden valiler ve üçüncüsü, büyükelçiler. Bunlar makam arabalarında Türk Bayrağı devleti temsilen olan makamlardı ama şimdi bakıyorsunuz, partili Cumhurbaşkanlığı sisteminde... Ayrıca, eskiden valiler ve büyükelçiler de Cumhurbaşkanı tarafından atanmazdı, Bakanlar Kurulu tarafından atanırdı yani Bakanlar Kurulunun teklifi, Cumhurbaşkanının onayı lazımdı çünkü niye? Onlar sıradan bürokratlar değildi, onlar devleti ve Hükûmeti temsil eden bürokratlardı ama geldiğimiz noktada bürokrasi olarak büyükelçiler ve valiler yalnızca Sayın Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor ve Cumhurbaşkanının görev süresi bittiğinde de o görevler bitiyor. Hâlbuki bitmemesi lazım yani devleti temsil eden bir makamın iradesi Cumhurbaşkanının seçimiyle endekslenmemeli.

Diğer taraftan, yine, geçmişi hatırlayın, bakanlıklarda müsteşarlık kadrosu vardı ve müsteşarlar yalnızca o bakanlığın idari anlamda sorumlusu değil, aynı zamanda o bakanlığın hafızası ve geleneğiydi yani müsteşar olan kişi o kuruma personel olarak girmiştir, daire başkanı olmuştur, genel müdür yardımcısı olmuştur, genel müdür olmuştur, müsteşar yardımcısı olmuştur ve en son müsteşar olmuştur; o bakanlığın hafızasını ve geleneklerini temsil eden kişiydi. Şimdi bakan yardımcıları var ve bakan yardımcılarının birçoğu da siyasi kadro; bakanlıkların hafızasını yaşatacak kadro kalmamıştır.

Şimdi, bunları değerlendirdikten sonra, devlet aslında hepimizin devleti ve "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." anlayışı bu dönem ne yazık ki kurumlarda çok da yaşatılan bir düzen, bir sistem değil. (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, kamu personelinin alımıyla ilgili, seçim döneminde Sayın Cumhurbaşkanımızın bir açıklaması vardı. "Bundan sonra kamu personeli alımlarında sözlü sınavı kaldıracağız, mülakatı kaldıracağız." dedi. Kaldırıldı mı? Kaldırılmadı. Hâlbuki devlete kamu personeli olarak giren kişinin siyasi düşüncesine göre, siyasi referanslarına göre değerlendirilmemesi lazım. Çünkü niye? O artık devletin memuru yani o bir partinin memuru değil. Kamuya giren her personel devlet memurudur ve eskiden bürokraside başarılı olan bürokratlara da "iyi bir devlet adamı" denilirdi. Şimdi, ben, bütün grubunuza soruyorum: Yani son zamanlarda "iyi bir devlet adamı" tanımlamasıyla iyi bir bürokratı hiç tanımladınız mı?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Var, var, bir sürü var.

GÜRSEL EROL (Devamla) - Mesela, geçmişte bir sürü insan var, valilikten gelen, müsteşarlıktan gelen bir sürü böyle isimler var. "İyi bir devlet adamı" denildiği zaman... Niye? Çünkü onun oradaki varlığı, kendisini atayan siyasi iradeye bağlılık ve sadakat değildi. Onun oradaki varlığı, devlete olan sadakatti, devletin bağımsızlığına, varlığına, milletimizin birliğine ve beraberliğine olan sadakatti ama ne yazık ki bu dönemde onu görmüyoruz. Bu dönemde gördüğümüz, kamu sınavlarında defalarca sınavlara girip 1'incilikle yazılıları geçenlerin ama ne yazık ki mülakatlarda son sıralarda olup elenerek haklarının gasbedildiği bir dönemi yaşıyoruz. Bu doğru bir yaklaşım değil. Devlet herkese adil olmalıdır, devlet herkese eşit fırsat sunmalıdır ve kamu personeli alırken de insanların siyasi referansına göre değil, insanların siyasi düşüncelerine göre değil, bilgisi, becerisi yeteneği, eğitimi, sınavdaki başarı hikâyesi üzerinden bir kamu sınavı yapılmalıdır diyorum.

Genel Kurulu saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)