GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:41
Tarih:24.12.2024

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen saygıdeğer vatandaşlarımız; Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin tümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hafta sonu Antalya Manavgat ve Finike'de yoğun yağış nedeniyle oluşan afetten etkilenen tüm hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyor ve bölgede oluşan zararın telafisi için bir an önce gerekli çalışmaların yapılmasını diliyorum.

Balıkesir'in Karesi ilçesinde meydana gelen patlamada hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı, yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.

Yine, hafta sonu Muğla'da yaşanan helikopter kazasında hayatını yitiren sağlık çalışanlarımıza ve vatandaşlarımıza rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, 30 maddeden oluşan ve bu hâliyle 8 kanun ve 4 kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılmasını öngören bir kanun teklifinin, daha doğrusu yine bir torba yasanın görüşmelerine başladık. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki bu torba yasa yapma anlayışından iktidar artık vazgeçmelidir. Bu tür kanun hazırlama ve yapma teknikleri hem ana mevzuatla uyum açısından problem yaratmakta hem de uygulama aşamasında ciddi sorunların yaşanmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan, yasa önerilerini hazırlama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine aittir. Peki, bu süreç böyle mi işliyor? Tabii ki hayır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde 1'inci parti konumunda olan AK PARTİ'li milletvekillerinin imzasını taşıyan yasa önerileri aslında saray ya da bakanlık bürokratları tarafından hazırlanıp maalesef önümüze sunuluyor, komisyonlar da yasak savma aracı olarak kullanılıyor. Bütün demokratik ülkelerde temel kural parlamentoların yasama yetkisi konusunda ortaksız olduğu, yasama yetkisinin sadece parlamentolar tarafından kullanıldığıdır. Tek adam rejimiyle Meclisin yasama yetkisi de elinden alınmıştır; bu, kabul edilebilir değildir.

Değerli milletvekilleri, bütçe görüşmeleri biter bitmez alelacele önümüze konulan bir teklifle karşı karşıyayız. Bütçe görüşmelerinde, buradan vatandaşın birçok sorununu aktardık. 2024'ün son günlerindeyiz. Hatırlayalım, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir yıl önce, yeni yıl mesajında 2024 için tozpembe hayaller çizmişti, bununla da yetinmeyip 2024'ü "Emekliler Yılı" ilan etmişti. 2024'ün sonu geldi, ne emeklilerin yüzü güldü ne de diğer kesimlerin. Vatandaş enflasyon altında inim inim inliyor, emekli, çalışan açlık ücretine mahkûm, işsizlik ortada, çarşı pazar kaynıyor, ev kiraları uçmuş. Peki, bu teklifte vatandaşın sorunları var mı? 3600 ek gösterge var mı? Atama bekleyen öğretmenlere, kamuda taşeron olarak çalışan işçilere kadro var mı? Asgari ücret ile emeklilerle ilgili düzenleme var mı? Hiçbiri yok, zaten bu iktidarın vatandaşın derdini çözmeye yönelik bir çabası da yok ama bir şey daha yok; bu iktidarın eleştiriye de tahammülü yok. Muhalefete "soytarı" der, seçmene "cibilliyetsiz" der, hakkını arayana biber gazı sıktırır, gazetecileri gözaltına aldırır, sonra demokrasiden, hukuktan, özgürlükten bahseder. Sizin demokratlığınız bu yılın Emekliler Yılı olması kadar kocaman bir yalan değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Buradan tekrar söylemek istiyorum: Asgari ücret ve emekli maaşları insanca yaşanabilir düzeye çıkarılmalıdır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak "Asgari ücret en az 30 bin TL olsun ve bir emekli maaşı da asgari ücret seviyesine çekilsin." çağrımızı buradan tekrar yinelemek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, bu kanun teklifinin 14 maddesi daha önce Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yla yapılan düzenlemelerin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesiyle ilgilidir. 2017'de referandum sonucunda dünyada eşi olmayan bir tek adam rejimine geçtik. Pratikte tek adam rejimini sağlayan en önemli araçlardan biri de 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname. Pek çok ayrıntı içeren değişiklikler bu kanun hükmünde kararnamelerde yer aldı. Tek adam rejimine geçiş için, hatırlayın, o dönemde Hükûmetin son gününde çıkardığı 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yeniden düzenlenebilsin diye birçok kanunun yüzlerce maddesi yürürlükten kaldırılmıştı. Anayasa'daki kanunla düzenlenmiş bir alanda Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle düzenleme yapılmasına yönelik engeli ve Anayasa’nın çizdiği sınırları aşmak için çıkarılan 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle, Cumhurbaşkanına bütün alanlarda kimseye hesap vermeden düzenleme yolu açılmış ve o gün rejimin otoriterleştirilmesinin ilk adımı atılmıştı. Anayasa Mahkemesi, bugüne kadar partimizin yaptığı başvuru üzerine hem 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin hem de bu KHK'yle açılan alanlara yönelik olarak Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapılan düzenlemelerin birçoğunu iptal etti; şimdi bunlarla ilgili düzenlemeleri tekrar getiriyorsunuz. Peki, önümüze getirilen bu kanun teklifinde bunlara dikkat ediliyor mu? Hayır. Bu iktidar Anayasa'ya uymamakta ısrar ediyor. 30 maddeden oluşan bu torba kanun teklifi bu hâliyle de Anayasa'ya aykırılık taşımaktadır. Komisyonda uyardık, biraz önce Grup Başkan Vekilimiz de uyardı; teklifin 10'uncu, 12'nci, 15'inci ve 27'nci maddelerinin Anayasa'ya aykırı olduğunu dile getirdik. Teklif, bu hâliyle geçerse bazı maddeleri yine muhtemelen Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilecek dedik, tabii ki yine bizi dinlemediler.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidarı altı buçuk yıldır ülkeyi Anayasa'ya aykırı bir şekilde "ben yaptım, oldu" anlayışıyla yönetiyor. Saray Anayasa'ya aykırı kararname çıkarıyor, istediğini yapıyor, Anayasa Mahkemesi iptal ediyor; bu sefer bunu aynı içerik ve Anayasa'ya aykırılıkla Meclise getiriyorlar, kanunlaştırıyorlar, Anayasa Mahkemesi yine iptal ediyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan 28 Şubat 2016'da yani daha tek adam rejimine geçilmeden, 2 gazetecinin yargılanmasına ilişkin Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararını değerlendiriyor "Anayasa Mahkemesi kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum. Aslında onlarla ilgili kararı veren mahkeme, kararında direnebilirdi. Eğer kararında direnmiş olsaydı, bu bireysel başvuru veya Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karar boşa çıkaracaktı." diyor. Tanıdık geldi mi değerli milletvekilleri? Tek adam rejimine geçildikten sonra, seçilmiş milletvekili Can Atalay'ın durumuyla ilgili bir benzerlik var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisinde AYM kararı hilafına okunan, anayasal darbeyle Anayasa Mahkemesi kararını tanımayan Yargıtayın hukuksuz ve siyasi kararıyla milletvekilliği düşürülen Can Atalay'ın durumuyla bir benzerlik var mı? Tabii ki var. Gezi tutuklularından, çıkarılan KHK'lerin iptallerine kadar daha birçok konuda AKP iktidarı Anayasa Mahkemesi kararlarını dikkate almamaktadır çünkü bu iktidar sadece tek adamın ağzından çıkanı tüm yasaların üstünde görmekte ve herkesin de böyle görmesini istemektedir.

İktidar cephesi yirmi yıllık AKP iktidarında, artık değişmeyen maddesi kalmadığı hâlde, Anayasa'yı "darbe anayasası" söylemiyle itibarsızlaştırarak kararlara uymamayı olağan hâle getirmektedir. Mevcut Anayasa'ya uymayanlar, diğer taraftan "Yeni anayasa yapalım." teklifini getirmektedirler. "Sivil, demokratik anayasa" diyorlar. Niye? Sorunca da "Çünkü bu Anayasa temel olarak darbe döneminde yapıldı, özgürlüklerin kısıtlandığı, hukukun ayaklar altına alındığı, baskının hâkim olduğu, düşünce özgürlüğünün olmadığı bir konjonktürde yapıldı." diyorlar. İktidar milletvekillerine soruyorum: Bugün -gerçi çok yoklar ama- sizin yarattığınız bu rejim ile darbe dönemindeki siyasal ortam çok mu farklı? Bu saydığınız sorunların hangisi yok? Bu sorunlar Anayasa'dan kaynaklanmıyor değerli milletvekilleri; iktidarın yarattığı rejimden kaynaklanıyor. Bu iktidar her türlü hukuksuz tutumunu sürdürüyor; bir gecede kayyumla demokrasi darbesi yapıyor, olağan dönemde olağanüstü hâl yetkilerini kullanıyor, dayanaksız iddialarla belediye başkanlarını tutukluyor, bu da yetmiyor, kanunları zorlayarak yerel seçimde uğradığı hezimetin acısını belediyelerden çıkarmaya çalışıyor, belediyelerin vatandaşa sunduğu hizmetleri engellemeye çalışıyor.

Değerli milletvekilleri, bir düşünün, bu ülkenin Cumhurbaşkanı bakanlara "Belediyeleri silkeleyin." diye talimat veriyor. Bu, demokratik hangi ülkede yapılabilir? İktidar sandıktan çıkan sonuca saygı göstermeli, sandıkta yenemediğini iktidar gücüyle ve hukuksuzca yenmeye çalışmaktan vazgeçmelidir ama merak etmeyin, aynı yerel seçimlerde olduğu gibi, bu vatandaş sizi ilk seçimlerde silkeleyecek ve sırtından atacaktır.

Değerli milletvekilleri, ülkeyi demokrasiden uzaklaştıran AKP iktidarının Anayasa ve hukuk tanımaz anlayışı ülkenin her bir kurumuna sirayet etmiş, bu durum yargıya güvenin azalmasına neden olmuştur. 2023 yılında ifade özgürlüğü bakımından Türkiye 149 OECD ülkesi arasında 129'uncu sırada. OECD'nin Bir Bakışta Hükûmet-2023 Raporu'nda Türkiye yargıya güvende 38 ülke arasında 36'ncı sırada. Türkiye, Dünya Adalet Projesi'nin 2023 Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 0,41 puanla 142 ülke arasında 117'nci sırada.

Değerli milletvekilleri, yukarıda bazı örneklerini verdiğim istatistikler, yirmi iki yıldır AKP iktidarıyla yönetilen Türkiye'nin tek adam sistemine geçildikten sonra hukuk alanında kötü gidişatının resmidir. AKP iktidarı bu anlayışla ekonomide, sosyal yaşamda, demokraside ülkeyi maalesef bir adım ileriye götüremez.

Değerli milletvekilleri, 1, 7 ve 16'ncı maddeler ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve 5393 sayılı Belediye Kanunu'nda bazı değişiklikler yapılarak memurlara bir kademe ilerleme hakkı veriliyor. Madem kanunu değiştiriyorsunuz, bu kanun değişikliğini yapıyorsunuz, bu maddelere memur, emekli maaşlarına ilave ek ödeme yapılması, memurlara ek zam ve refah payı verilmesi, memurların vergi diliminin yüzde 15'e sabitlenmesi gibi kamu emekçilerinin taleplerini de ekleyebilirdiniz. Ayrıca, kamudaki keyfîlik ve siyasallaşma göz önüne alınarak maddede yer alan disiplin cezası almamak şartının da teklif metninden çıkarılması gerekmektedir.

Teklifin 2'nci maddesiyle, Cumhurbaşkanınca belirlenecek uluslararası kuruluşlarda görev almak isteyen memurlara yabancı memleketlerin resmî kurumlarında on yıla, uluslararası kuruluşlarda yirmi bir yıla kadar ücretsiz izin verilmektedir. "Cumhurbaşkanınca belirlenecek uluslararası kuruluşlarda" ibaresi muğlaktır. Bu niye Cumhurbaşkanının inisiyatifine bırakılıyor? Bunların daha detaylı ve sınırlandırılacak şekilde madde metninde düzenlenmesi gerekmektedir.

Yine, teklifin 3'üncü maddesiyle, görevden alınan veya görev süreleri sona eren üst kademe kamu yöneticileri ile diğer bazı kamu görevlilerinden memurluktan ayrılanlara yeniden memurluğa dönme hakkı verilmektedir. Bu madde kapsamında kimlerin memurluğa geri dönmeleri öngörüldüğü noktasında bir açıklama gerekmektedir. Bu düzenleme verilmiş sözlerle ilgili midir? Burada da bir şeffaflık bekliyoruz.

Teklifin 10'uncu maddesiyle iktidar partisi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen maddelerle ilgili olarak kanuna yeni maddeler eklemeye çalışmaktadır. Maddeyle, Devlet Denetleme Kuruluna vakıflarda, kooperatiflerde, birliklerde ve bu kurum ve kuruluşların her türlü ortaklık ve iştiraklerinde her türlü idari soruşturma, inceleme, araştırma ve denetleme yapabilme yetkisi verilmektedir. Fakat iktidar ya bu iptal gerekçelerini tam olarak anlayamamış ya da ısrarla Anayasa'ya aykırı düzenleme yapmak istemektedir. Teklifle getirilen yeni düzenlemede tümüyle özellikle de vakıflar ve kooperatifler ile birliklerin her türlü ortaklık ve iştiraklerini de Devlet Denetleme Kurulunun denetimine alınması açısından Anayasa'ya aykırıdır.

Yine, kanun teklifinin 12'nci maddesiyle, Devlet Denetleme Kurulu denetçilerinin görevden uzaklaştırmaya ilişkin yetkileri düzenlenmektedir. Bu da Anayasa Mahkemesine aykırılık teşkil etmektedir. Maddeyle getirilen yeni düzenlemede 87 sayılı ILO Sözleşmesi'ne de aykırılık apaçık ortadadır.

Teklifin 15'inci maddesi Komisyonda son dakika önergeleriyle eklenen bir madde. Düzenlemeyle engelliler tarafından satın alınan araçlarla ilgili olarak özel tüketim vergisinde yer alan istisnaların uygulanmasında Cumhurbaşkanına istisna kapsamına girecek araçları; yerli katkı oranı, motor silindir hacmi, emisyon türü ve değerleriyle topluca veya ayrı ayrı belirleme yetkisi verilmektedir. Vallahi siz, Cumhurbaşkanını sevmiyorsunuz; iddia ediyorum.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Aa!

MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Neden diyorum?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Nedenmiş?

MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Ya, hiç elinizi taşın altına sokmuyorsunuz.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Ya, olur mu öyle şey!

MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Bütün yetkiyi, bütün sorumluluğu Cumhurbaşkanına verip, oh, rahat rahat oturuyorsunuz; ne âlâ, tebrik ediyorum hepinizi. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Yapmayın ya, yapmayın Allah aşkına!

MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Değerli milletvekilleri, teklifin 9'uncu maddesiyle de Hazine ve Maliye Bakanlığına 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremler nedeniyle mücbir sebep hâli ilan etme yetkisi verilmiş. Bu, Van depremini de öne alarak bu mücbir sebep süresinin uzatılmasının daha yerinde olacağını düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, içinde emeklinin olmadığı, işçinin olmadığı, memurun olmadığı, esnafın, öğrencinin, öğretmenin olmadığı, kısaca halkın olmadığı 2025 bütçesi Cumhur İttifakı’nın oylarıyla bildiğiniz gibi, geçen hafta Meclisten geçti. Bütçenin gelir kısmına baktığımızda neredeyse tamamına yakınının vergi gelirlerinden oluştuğunu görüyoruz. Buradan hareketle, verginin toplanmasında en büyük paya sahip olan mali müşavirler ve yeminli mali müşavirlerin sorunlarıyla ilgili maalesef tek bir düzenleme yapılmadı. Mali müşavirler ve yeminli mali müşavirlerin onca sorunu çözüm beklerken siz bırakın sorunlarına çare olmayı sorun üstüne sorun yaratmaya devam ediyorsunuz.

Çokça dile getirdik, buradan bir kez daha sesleniyorum: Devlete vergi sağlamak bir yana, borca batmış, tasfiye hâlinde olan, faaliyeti olmayan şirketlere vergi yükleyen ama vergi ödemesi gereken firmalarda vergi azaltıcı etki yaratan enflasyon muhasebesi uygulaması Gelir İdaresinin hem siyasete hem de meslek mensuplarına âdeta bir dayatmasıdır.

Defalarca sorduk, yine soruyorum. Etki analizini çıkarın, göreceksiniz ki bu uygulama vergi gelirlerinde ciddi azalmaya neden olmaktadır; bile bile bu ısrar nedendir, anlamak mümkün değil. Kaldı ki enflasyon muhasebesi uygulanacaksa yasalara uygun olarak dönem sonlarında yılda bir defa uygulanmalı ve vergi etkisi olmamalıdır; bu kadar ağır koşullarda bir nevi kamu görevi gören meslek camiasının üzerindeki yük en azından biraz olsun hafifletilmiş olur.

Yine, mali müşavirlerin ve yeminli mali müşavirlerin verdikleri hizmetlerin karşılığı olarak alacakları ücretler günün şartlarına uygun hâle getirilmelidir ve Maliye Bakanlığı ücret tarifelerinin yayınlanmasını mesleki üst birlik TÜRMOB'a bırakmalıdır.

Dedik ya mali müşavirler ve yeminli mali müşavirler ekonomiye yön veren verginin toplanmasında en büyük paya sahip olan kesimlerdir ve bir nevi kamu görevi yapmaktadırlar. Bu nedenle, hakları olan yeşil pasaport taleplerinin de bir an önce karşılanması gerektiğini bir kez daha sizlerle paylaşıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)