GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:18.12.2024

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAKAN ŞEREF OLGUN (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sadece bütçe rakamlarını konuşmak için söz almadım; bütçenin 9'uncu maddesi kapsamında bu rakamların gölgesinde kalan milyonlarca emekli vatandaşımızın, esnafımızın, çiftçimizin ve sanayicimizin yaşadığı derin sorunlara dikkat çekmek için buradayım. 7 Aralıkta İYİ Parti olarak Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu liderliğinde Türkiye'de bir ilk olarak düzenlediğimiz Emekliler Kurultayı'nda dile getirilen gerçekler de göstermiştir ki Türkiye'de emekli olmak, artık, bir huzur dönemi değil, âdeta hayatta kalma mücadelesi hâline gelmiştir. Öncelikle memur emeklilerimizden bahsetmek istiyorum. Yıllarca devlete sadakatle hizmet eden, alın teriyle çalışan memurlar, bugün emekli maaşlarıyla ne kirasını ödeyebilmekte ne de sofralarına bir kap sıcak yemek koyabilmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı, 11 Mayıs 2023 tarihinde memurlara yapılan artışların emekli memurlara da yansıtılacağını söylemişti. Sosyal medya hesaplarından verilen bu sözün üzerinden tam on sekiz ay geçti; peki, ne oldu, bu söz yerine getirildi mi? Hayır. Bu vaat de ne yazık ki unutulan sözler arasında yerini aldı. 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 40'ıncı maddesiyle memurlara seyyanen ödeme yapılmış ancak bu ödeme emeklilere yansıtılmamıştı. Aynı durum, temmuz ayında yapılan zamlarda da tekrar etmiş, memur emeklilerimiz yine yok sayılmıştır. 3600 ek gösterge sözüne gelince, bu söz birçok meslek grubuna verildi ancak adaletsizlik burada da kendini gösterdi. Çalışan memurlar bugün emeklilikten korkar hâle gelmiştir. Memurlarımız, acaba emekli olursam geçinebilir miyim endişesiyle yıllarca çalışmak zorunda bırakıldılar. Diğer bir mesele de 2018 yılında çıkarılan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle taşeron sistemine son verilmesiydi. İşçilerimize kadro güvencesi sağlandı. 49 yaşında zorunlu olarak emekli edilen işçilerden bahsediyorum. Bu insanlar yıllarca ülkemizin çarklarını döndürdü, kurumlarımızın işleyişini sağladı fakat ne oldu? Çalışma hakları ellerinden alındı, prim günlerini dolduramadan düşük maaşlara mahkûm edildiler. Şimdi, 12.500 lira gibi bir maaşla hayat mücadelesi veriyorlar. Aynı şartlarda kadroya alınan bazı işçiler bugün 60 yaşına kadar çalışmaya devam ederken diğerleri neden zorla emekli oldu? Bu uygulama açıkça ayrımcılıktır ve emekçinin alın terine saygısızlıktır. Buradan açıkça çağrıda bulunuyorum: Taşeron işçileri zorla emekli eden düzenlemeyi geri çekin.

Değerli milletvekilleri, biz bu ülkenin emeklilerinin üç harfli marketlerde indirim kovalamalarını değil, hak ettikleri onurlu bir yaşamı sürdürebilmelerini istiyoruz. KYK yurtlarında ucuz tatil teklifleri değil insanca yaşayabilecekleri maaşlar almalarını istiyoruz. Hükûmete çağrıda bulunuyorum: Emekli vatandaşlarımızın maaşlarını onların yaşam standartlarına uygun hâle getirin, verdiğiniz sözleri yerine getirin, hak kayıplarını telafi edin çünkü onlar bu ülkeye ömürlerini verdi, şimdi sıra devlette. Her yıl milyarlarca lirayı lüks makam araçlarına, şatafata ayırırken emekliye reva görülen üç kuruş. Bu mu sosyal devlet anlayışı? Emeklinin geçim mücadelesi mi yoksa lüks hayatınız mı daha öncelikli? Sizi uyarıyorum: Emeklinin ahı büyük olur. Şimdi, Meclise yeni bir kanun teklifi sundunuz; ne yazık ki emeklilerimizin yıllardır dört gözle beklediği düzenlemelerin hiçbirine yer verilmediğini gördük. 2024 sonrası emekli olacakların aylıklarındaki yüzde 30'luk kaybı gidermekten intibak düzenlemesine, emekli aylıklarındaki adaletsizliği çözmekten BAĞ-KUR'luların prim gün sayısını eşitlemeye kadar pek çok acil talep gene görmezden gelinmiştir. Siz, emeklilerimize yeni bir umut vermek yerine onların sorunlarına sırt çevirmeyi tercih ettiniz; siz emeklinin hakkını vermezseniz bu millet ilk seçimde size sandıkta hak ettiğinizi verir.

Gelelim diğer meslek gruplarına. Memleketim Afyonkarahisar'da şahit olduğum, esnafımızın sabahın köründe kepenk açarken hissettiği umutsuzluğa, çiftçimizin tarlasını ekerken duyduğu çaresizliğe, hayvancılıkla uğraşan vatandaşımızın ahırda, merada yaşadığı tükenmişlik hissine ilişkin de birkaç şey söylemek istiyorum. Ey hemşehrim olan milletvekilleri, siz ha bire fotoğrafları paylaşın; asıl fotoğraf burada, buyurun bakın. TÜİK'in açıkladığı, Ege Bölgesi'nin en fakir ili neresi olmuş biliyor musunuz? Afyonkarahisar olmuş.

MUSTAFA KÖSE (Antalya) - Belediye Başkanından kaynaklanıyor olmasın!

HAKAN ŞEREF OLGUN (Devamla) - Efendim, biliyorsunuz, belediye başkanının görevi yerel idareler.

Beyler, esnafımız diyor ki: "Günde birkaç müşteriyle ayakta kalmaya çalışıyoruz. Elektrik faturam, kiram, SGK primim derken elimde ne kaldı ki evime ekmek götüreyim?" Çiftçimiz diyor ki: "Mazot alacak param yok, gübre zaten hayal oldu. Bu yıl ektiğimi değil, borcumu biçiyorum." Hayvancımız diyor ki: "Yem fiyatları aldı başını gitti, ahırdaki hayvanı satıp borç kapatır hâle geldik. Üretim yapacak hâlimiz kalmadı." 2025 yılı bütçesi tarıma ne vadediyor? Bir bakıyoruz, çiftçiye ayrılan destek bütçesi artırılmış gibi gösteriliyor ama mazottaki ÖTV yükü, gübre fiyatlarındaki artış her şeyi sıfırlıyor. Buğday ithalatı hâlâ devam ediyor, hem de çiftçimizin üretim maliyetinden daha ucuza. Çiftçimiz kendi ürününü satamıyor, yabancı çiftçiyi zengin ediyoruz.

Esnafın hâli daha da vahim. Pandemi döneminden beri toparlanamayan küçük işletmeler, zincir marketlerin acımasız rekabetiyle mücadele ediyor, iktidar ise büyük sermayeyi desteklemeye devam ediyor. Esnaf kredilerinin faizleri uçmuş, yapılandırmalar havada kalmış. Hangi esnaf bu faiz oranlarıyla işini döndürebilir?

Bir de mermercilerimize bakalım. Afyonkarahisar gibi dünyanın en kaliteli mermerlerinin çıkarıldığı bir bölgede bu sektör neredeyse kaderine terk edilmiş durumda. Enerji maliyetlerindeki artış üretim zincirini felç ederken sektörün rekabet gücünü zayıflatıyor. Yeni taş ocaklarının ruhsat işlemleri âdeta bir çileye dönüşmüş. Mevcut işletmeler ise sürdürülebilirlikten uzak bir şekilde günü kurtarmaya çalışıyor. Mermercilerimizin enerji maliyetlerinin düşürülmesi, ruhsat süreçlerinin kolaylaştırılması ve ihracat teşviklerinin artırılması gerektiğini defalarca vurguladık.

Sayın Başkan, değerli milletvekiller; bu bütçe çiftçiye "Sen üretme, tarlanı nadasa bırak." esnafa "Sen dükkânını kapat." hayvancıya da "Sen ahırını boşalt." demekten başka bir anlam taşımıyor. 500 milyar dolar ihracat hedefinden bahsederken, kendi çiftçimize, hayvancımıza, sanayicimize, esnafımıza bu kadar duyarsız olmayı nasıl açıklıyorsunuz? İYİ Parti olarak çiftçinin mazot ve gübre desteğinin artırılması, esnafın vergi yükünün hafifletilmesi, sosyal güvenlik primlerinde devlet desteğinin sağlanması gibi somut önerilerimizi defalarca dile getirdik; hayvancılarımız için ise yem maliyetlerinin kontrol altına alınması, devlet desteklerinin genişletilmesi gerektiğini her fırsatta dile getirdik ancak bu çağrılarımıza her seferinde karşılıksız kalındığı gibi, çiftçimize kanun gereği ayırılması gereken ödenek de ortada yok. "Nasıl mı?" diyeceksiniz... 18/4/2006 tarihinde AK PARTİ iktidarı tarafından çıkarılan 5488 sayılı Tarım Kanunu var. Kanunun "Tarımsal desteklemelerin finansmanı" başlıklı 21'inci maddesi aynen "Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz." şeklindedir. Türkiye'nin 2025 yılı millî gelir tahmini 61 trilyon 540 milyar TL'dir. Buna göre, 2025 yılında çiftçiye destek için kanunen ayırılması gereken ödenek 615 milyar TL'dir ama çiftçiye destek olarak öngörülen ödenek sadece 135 milyar TL'dir. Bu bütçe iktidarın halka sırtını döndüğünün bir kanıtıdır. Biz bu bütçeyi reddediyoruz çünkü bu bütçe alın terine, emeğe, geleceğe ihanettir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

HAKAN ŞEREF OLGUN (Devamla) - Peki, ya, biz milletvekilleri bu mağduriyetleri görmezden gelip vatandaşlarımızı çaresizliğe mi terk edeceğiz? Bu hakları gasbedenlerin hesabını bu kürsüde halkın önünde de soracağız çünkü bu bütçe halkın bütçesi değil zulüm bütçesidir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)