GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:18.12.2024

AHMET ŞIK (İstanbul) - Herkese merhaba.

"Biliyorum hatırlamak istemiyorsunuz, yok sayarak, hapishanede unutarak ve unutturmaya çalışarak buna çabalıyorsunuz. Buna rağmen Hatay halkının oylarıyla seçilmiş, sizlerden hiçbir farkı olmayan bir milletvekili olarak size Silivri Hapishanesi'nden sesleniyorum: Sizlere 'Anayasa'yı korumakla birinci derecede yetkili ve görevli bir kurumun sayın temsilcileri' diye hitap etmek isterdim ancak durumum buna el vermiyor, beni mazur görün.

Sayın Genel Kurul, sorum şu: Şu anda bu ülkede görüştüğünüz bütçe dâhil her türlü karar ve işlemin dayanağı olan geçerli bir anayasa var mı? Ülke, bir anayasaya göre mi yönetiliyor? Bütçeden hangi kuruma ne kadar pay ayrılacağıyla ilgilenirken Anayasa’nın ayaklar altına alınmasına ne kadar ilgi ve alaka gösteriliyor? Anayasa Mahkemesi, milletvekilliğim hakkında 22 Şubatta Türk hukukunda yeri olmayan bir yazının Genel Kurulda okunması suretiyle fiilî durum oluşturulduğu hükmünü verdi. Mahkemenin daha önce defalarca verdiği ama bilmezden geldiğiniz kararlarını yineleyeceğim çünkü Anayasa'yı korumakla görevli olan Meclis görevini yapmak yerine fiilî duruma boyun eğdi; durum bundan ibaret, tevil götürmeyecek kadar da açık bir kumpas. Bu duruma yol açanlar, hukuksuz işlemlerinin savunulamayacağının o kadar farkındalar ki çareyi var olanı yokmuş gibi göstermeye çalışarak buldular; hukuk tanımaz, akıl almaz gerekçelere sığındılar. Anayasa Mahkemesini hiçe sayıp kendi gönüllerinden geçeni ferman yerine koyarak Anayasa'yı alenen askıya aldılar.

Sayın Genel Kurul, Meclis çalışmalarına katılabilseydim müdahil olduğum toplumsal gerçekler üzerinden daha detaylı, somut konuşmalar yapmak isterdim. Örneğin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı veya Kültür ve Turizm Bakanlığının uygulamaları üzerine epeyce sözüm olurdu. Gezi Parkı, Taksim Meydanı, Tarlabaşı, Sulukule, Validebağ Korusu, Emek Sineması, Galataport ve Kuzey Ormanları gibi ilk elden sıralayabileceğim, tüm aşamalarını avukat olarak takip ettiğim davalar. Bu davalar üzerinden kamu kaynaklarının nasıl talan edildiğini, kaynakların yandaşlara nasıl aktarıldığını, bir avuç insanın servetine nasıl servet kattığını anlatmak isterdim. Özelleştirme politikaları savunulurken piyasacılığın sonuçlarını, mesela, 25 insanımızı yitirdiğimiz Çorlu tren katliamını hatırlatmak isterdim. Enerji Bakanı ve Çalışma Bakanının yüzüne işçilerin canını değil, parayı önceleyen bu düzenin Soma'da, Kınık'ta, Savaştepe'de yarattığı acıyı haykırmak isterdim. Millî Eğitim Bakanlığı denetlenemeyen binlerce cemaat yurdu varken belediye kreşlerin peşine düşmüş. Aladağ'da bir yurtta yanan çocuklarımızın avukatıydım, bu dosya ve nicesi üzerinden laikliğin altını oymak için, çocukları tarikatlara ve cemaatlere teslim etmek için kurdukları korkunç sistemi tekrar tekrar ifşa etmek isterdim.

Sayın Genel Kurul, milyonlarca yurttaş insanca yaşayacakları bir ücret aldıkları eğitim ve sağlık hizmetlerinin bir mal değil hak olarak görüldüğü, çalışırken ölmenin normalleştirilmediği, doğal varlıkların korunduğu, yoksulluğun aşıldığı günlerin özleminde. Peki, sormak isterim: Yurttaşlarımız ölmesin, öldürülmesin, insanca yaşasınlar diye ayırdığınız bütçe bu kadar mı? Misal, çocuklar okullarda bir öğün sağlıklı beslenebiliyorlar mı? Kadınların özgürlüğüne para ayırabiliyor musunuz? Yenidoğan bebeklere para için el uzatamayacakları bir sağlık sistemine para ayırabiliyor musunuz? 6 Şubat depremiyle yıkılan bir kentin, vekili olarak seçildiğim Hatay'ın yeniden toparlanmaya çalışan insanlarına para var mı? Yok, yok, elbette yok ama bilin ki bizler olsun diye mücadele etmeye ve direnmeye devam edeceğiz. Ne yaparsanız yapın, biz bu ülkeyi de insanlarını da tek kutsalı para olanların ellerine terk etmeyeceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şerafettin Can Atalay

Seçilmiş Hatay Milletvekili

Silivri Hapishanesi, A-47 Koğuşu"

(CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET ŞIK (Devamla) - Bir dakika daha söz hakkım var sanırım, bir ek yapacağım.

BAŞKAN - Sayın Şık, lütfen tamamlayın.

AHMET ŞIK (Devamla) - Biraz önce tartışma oldu ama mikrofonlardan tam duyulmamış olabilir. Zenginin parasını ama yoksulun millî, manevi duygusunu çok seven bu iktidarın zengin milletvekillerinden -paranızda gözüm yok- Cantürk Alagöz'ün ne kadar vergi ödediği soruldu biraz önce burada.

HALUK İPEK (Amasya) - Çarşıyı karıştırma!

AHMET ŞIK (Devamla) - Bakın, esnafın, çalışanın, yoksulun maaşlarından, gelirlerinden, çatır çatır "haraç" adı altında vergi alınırken milyonlarca dolar kazanan birisi hiç vergi ödememiş; bu, kulağınıza küpe olsun.

Bir de bu Türkiye gerçekten çok ironiler ülkesi. Benden önce söz alan Sadullah Ergin benim Ergenekonculuk kumpasıyla hapsedildiğim dönemin Adalet Bakanıydı. FETÖ'cü diye hapsedildiğim dönemdeki kişi Bekir Bozdağ şu an Meclisi yönetiyor, sevgili Can Atalay'ı ve bir dolu arkadaşımızı hukuksuzca hapiste tutmaya devam eden sistemin başındaki Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da burada oturuyor; diyeceğim bu kadar. Sıfır vergi, sıfır adalet; işte size saray rejimi! (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)